Pazar Haziran 2, 2024

Korkunç Plan Kuzey Kürdleri Kurban mı Ediliyor – Dursun Ali Küçük

“Fermano bira-vahefermano
Fermano maho.
Dujmin amo sere ma
Cence pile makirkeno
Made xaîn xaîn nadano
EwroterteleserîKurdano-Kirmanciyano
Sere madevetelino, bira terteleo,
ProjeyaTırkano”

*TC  SÖMÜRGECİLİĞİNİN KORKUÇ PLANIYLA YÜZYÜZEYİZ

Savaş vardır, büyükten küçüğe seni ayağa kaldırır. Biliyorsun ki haklısın ve her alanda düşmanın zulmü ve soykırımı ile karşılaşsan da direnirsin,‘bu da geçer’ diyorsun.
Savaş vardır, seni süründürür ve el ayağa düşürür. Halkın kendi kendini koruyamaz duruma gelir, biçare yollara düşer. Yerinden ve evinden edilir.  
Bir değil, beş değil, yüz değil. Hatta yüzbinlerce değil, artık milyonu geçen halkın ortalıkta perperişan.
Böyle bir anda tam da videoya çekilmiş bir filmi izledim.
Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan (hani soykırım sürerken devlet istemeyiz diyen)ve beraberindeki bir ekip Amed’de arabaya binip Sur halkına Evinize dönünüz, bir şey olmaz, valiylede konuştuk” diyerek hoparlörden sesleniyordu.
Halkın yüzüne bakıyordum. Endişeliydi. İnanmıyordu. Ve ne yapacağını bilmiyordu.
Ama Nursel Aydoğan’ın ‘evlerinizi bırakmayın’ sözlerine de aldırış etmiyordu.
Kurban olduğum gençler, Diyarbakır’ın kırıkları,Sur’da direniyordu. Şehit düşüyordu.
Kürdistan için savaşıyorlardı. Yanlış bir strateji ve düşmana kolaylık sağlayan geçmişin sel hareketleri gibi düşmanın üzerlerine geleceğinden habersizdirler.
Vuruluyorlardı ve toprağa düşüyorlardı.
Sizin için yüreğinde acı çekmeyen namert olsun.
Ama, aması vardı ve böyle olmamalıydı.
Derken Sur şehri yerle bir edildi. İnsanlarımız orada kalmadı ve çekip gittiler.
Hani bu devlet bizim değildi.  Her yerde gelen göçmenlere özellikle Türk ve Arap göçmenlere sahip çıkıyordu.
Onlar da TC’nin eli ayağına düşmüşlerdi; Türk devleti de Kürd olmasında kim olursa olsun, Türk’se zaten Türk, Türk değilse Arap olsun yerleştirelim hırsıyla davranıyordu.
Yani kardeşlerim, Türkiye bize hep “yurttaşlarım” diyordu. “Neyiniz eksiktir?” diye soruyor, bakınız Türk olarak herşey olabilirsiniz, ama ve ama Kürd olarak sizi hiç bir mevkide istemeyiz ve buna dayalı haklarınız olmayacaktır diyordu.
Epey zamandır halkımız parça parça ama büyük bir soykırım yaşıyor.
Üzülüyoruz. Kahroluyoruz. Direniyoruz, sabır tespihlerini çekiyoruz.
Kimilerimiz kendilerini kandırır, ‘bu da geçer’ diyoruz.
Sur’un yıkılması bize korkunç bir soykırımın dayatıldığını ve adım adım uygulandığını anlatıyordu.
Buda yetmedi, bir de Cizre olsun dediler.
*CİZRE’Yİ DE YERLE BİR ETTİLER
Binaları insanlarımızın üzerine yıktılar. Yaralıları almadılar.
Her biriniz bin parça oldunuz. Feryatlarınız duvarlara çarpıp size geri geliyordu.
Cizre de boşaldı, vurulan vurulmuştu, geriye kedi ve köpeklerin de belki kalmadığı boş sokaklar.
Hayalet bir şehir gözlerimizin önünde canlanıyordu.
Bu da yetmedi. Sıra Silopi, Şırnak, Yüksekova vb. yerlere geldi.

*AKIL TUTULMASI YAŞIYOR KCK YÖNETİMİ
Be kardeşim, siz aklınız peynir ekmekle mi yediniz?
Savaş stratejiniz ve taktikleriniz yanlış.
Sur da tutmadı. Varto vb. yerlerde tutmadı.
Kürdlerin kadim şehri Cizre-Botan da tutmadı.
Bari yöntem ve taktik değiştiriniz.
Özellikle soykırımın yürütüldüğü ve hatta sizi destekleyen halkta dahil, halkın neredeyse %90 nı senin bu tür savaşına karşıdır.
Topyekûn kalkışma ve ayaklanma durumu yoktur. TC Kürdistan’da Esad vb. rejimler durumuna da düşmemiştir.
Sen niye bu Hendek savaşını böyle intiharvari sürdürüyorsun?
Kendin intihar edebilirsin. Bu bir tercih.
Ama bir halkı intihara sürükleyemezsin.

*İLKE VE KARARLARIMIZ ÖLSÜN DİYECEĞİNE, HALK ÖLSÜN DİYORSUN
Halkım intihar edeceğine ben, benim kararım yanlış çıksın ve ‘ilkem ölsün’ diyeceğim.
Duydum ki, KCK karar almış, gerilla savaşı rolünü oynadı demişler, onun yerine şehir gerillacılığı ve özyönetimi koymuşlar.
Baktın bir tutmadı, iki tutmadı,üç tutmadı. Hiçbir yerde tutmadı, tekrarda bocalayacağına değiştir şu planı!
Yok olmaz, ben sipere gençleri koyarım ve direnirim, diyorsun.
Hepimiz direndik. Direnişi insanların başına kalkmayın.
Kürdlerin direnişçi bir halk olduğunu dost ve düşman gördü. Son yılarda Kürdistan Federasyonunda peşmerge cansiperane direndi.
Batı Kürdistan’daPYD ve YPG kahramanca direndiler. Ama iş masaya, başarıya gelince diplomasiye ve gizili kapılar ardındaki görüşmelere gelince, direnişleri kendi hanesine yazmak isteyenleri de ne yazık ki yaşayarak görüyoruz.
ANF her gün bilmem kaç tane ‘saray çetesi ve polisinin öldürüldüğünü’ yazıyor.
Ölebilirler, abartılabilir de hatta yazdıklarından daha fazlası da vurulsa amaçsız ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve kağıt üzerindeki öz yönetimlerden ötürü, TC demokrasisine bağlı yerel demokrasi , hatta diyelimki, tarifi net olmayan demokratik özerklik için bu savaşa değmez.
Sizi basamak yapan TC zaten hazırladığı korkunç soykırım planını devreye koydu.
İşler tahmin edemediğiniz noktalara geldi.
Hadi bunlardan ders çıkarmadınız...
Gever de operasyon başlatılacağı ilan edildi. Gever halkı ilçeyi önemli oranda boşalttı. Peki, sen halksız orada niye sipere yatıyorsun? Senin sipere yatıyorum veya yatırıyorum dediğin yerde TC her türlü gücünü; TSK’sını, özel harekâtını, ‘derin devlet’ini, İŞİD’çilerini, ‘ulusalcı’ çetelerini, polisini vb. toplayıp geliyor. Öyle saray çetesi değil, üzerimize gelen, halkımıza karşı soykırım uygulayanTürk devletinin ta kendisidir.
İddianız halk için savaş değil midir?
Düşmanın bir planı var; suyu kurutacaksın ki, balıklar ölsün.
Birincisi; halkınızın onaylamadığı ve çoğunluğunun karşı olduğu siper ve barikat savaşını niye sürdürüyorsunuz?
Herşeyi halk için yapmıyor muşunuz?
Halkın benimsemediği bir savaş tarzını,halka rağmen niye sürdürüyorsunuz?
İkincisi; şehir ve kasabalarda intihara yatıp o yerin harabe edilmesine niye zemin oluyorsun? Şimdi Sur ve Cizre boş, insanlar yok, Gever, Nusaybin boşalıyor. Evler harabe. Öz yönetimi nereye kuracaksın?
TC’nin soykırım uygulaması içinde hayal ettiğiniz ‘özyönetim’ mi diyeceğiz?
İnsanların aklıyla niye alay ediyorsunuz?
Halkın kaderiyle niye ,  ne hakla oynuyorsunuz?
Bazı yerlerde taktiğin tutmadı. Gever, Silopi, Nusaybin ve Şırnak’ta sürdürmen boşuna olur. Bu gün Nusaybin’de oturan bir dostumla konuştum, Nusaybin’in yüzde 90’nı boşaldı diyor ve içi kan ağlıyordu.
Aynı taktikle aynı sonuçlar çıkar.
Biliyor musunuz ne yaptınız?
TC zaten bunları bir şekliyle uygulamaya koyacaktı Ama sizin hatalarınızı bahane ederek daha sertçe, amansızca yöneliyor. Kurnazdırlar. Sizler bu kurnazlığı ve politika hilelerini çözemediniz mi?.
Kürdistan şehirlerini yıkıyor ve yerle bir ediyor.
Sonra dönüp yüzsüzce,  “Bakınız, PKK şehirleri ne hale getirdi” diyebiliyorlar.
Savaşıp savaşmamanız sizin bileceğiniz bir iş. Ama ne yapalım gelip bizleri de vuruyor. Aynı sonuçlarla herkes yüzyüze kalıyor.
Bakınız,yanlış taktikleri istediğiniz kadar yeni yerlerde de deneyebilirsiniz. Ama şunu söyleyeyim ki, sonuçlar hep aynı çıkacaktır.
Siz kendinizde bu işe hazır değildiniz. Artık hangi akılla bilemiyorum. Bu tuzağa çekildiniz.
Size dostça çağrım: Bu tuzaktan ve bu tür savaş tarzından vazgeçiniz. Başka taktik ve savaş tarzımı tercih edersiniz, bu da sizin işinizdir.
Bu savaş hem sizi vuruyor, hemde daha fazlasıyla Kürdistan halkını vuruyor.

*KÜRDLERİN FERMANI YAZILIYOR
Kuzey Kürdistan kurban ediliyor…
‘Dünyadan niye ses çıkmıyor?’ diye yakınıyoruz. Evrensel değerler açısından böyle bir beklentiye sahip olmamız doğaldır.

Ama öte yandan bu dünya acımasızdır. Kürdistan için çalışmıyorsun,doğru diplomasi yapmıyorsun, düşmanlarının çöplüğünde barış ve çözüm bekliyorsun.

Hatta hâlâ HDP içinde bazıları ‘İmralı’yı devreye koyun, sorunlar çözülür’ beklentilerini sürdürmeye devam ediyorlar.

On yıldan fazla barış ve çözüm ile uğraşıldı. TC’nin kontrolünde sürdü bunca yıl. Kürdistanî amaçlarımız darmadağın edildi. Türk parlamentosu umut kapısı diye gösterildi.

Hatta uluslararası bir sorun olan Kürdistan sorununa ‘Kuzeyde başkalarını bulaştırmayalım, kendi kendimize ve Türkiye ile çözeriz’ denildi. Bu durumda uluslararası güçler hepsi TC’nin kontrolünde süren sahte barış vb. çabalara destek sundular.

Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği koşullarda Türkiye’nin bölgede güçlenmesi demeçleri verildi. Şimdi geldiğimiz noktada kontrolde olan barışı savaşa çevirdiler. Kırmızı çizgilerini yeniden tekrarladılar.
İşin özcesi:Türkiye, Suriye denkleminin dışına itildi. Şimdi Musul ve Irak denkleminin dışında bırakılıyor. Sünni Irak,  Araplarını TC, kendi ekseninde toplamak niyetindeydi. Suriye’den olduğu gibi Irak’tan da oluyor.

ABD ve Koalisyon güçleri yanında Rusya devreye girdi. Rusya, Kürdistan federasyonuna son dönemde yardımda bulundu. ABD ve Rusya, Suriye’de aşağı yukarı anlaştığı gibi Irak konusunda da anlaşacağa benziyor.Yani en azından Musul operasyonu vb. hareketlerde devre dışı kalmayacaklar.

AB ise başta Almanya, TC ile sıkı ilişkiler geliştirme peşinde.
ABD, AB ve Rusya, kısaca bunların etkisinde olan dünya TC’nin Suriye ve Irak’tan çıkarılması vb. anlaşmalar ve çıkar ilişkileri gereği Kuzey Kürdistan’ı kurban ettiler.

Bundan dolayıdır ki seslerimiz ve feryatlarımız duvarlara çarpıp, soğuk ve kirli gerçeklere çarpıp bize geri dönüyor.
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve türkiyelileşme için çalışan KCK’ye dünya niye yardım etsin? KCK’den hareketle Kuzey de gözden çıkarılıyor. TC’nin bu konuda önünü açtılar.

KCK bunları anlamakta zorlanıyor. Fırsatların iyi olduğu dönemde Avrupa ve AB’de sicilini düzelteceğine ve üzerindeki “terör” damgasını kaldıracağına boş emperyalizm vb. kavramlardan ısrarla vazgeçmiyor.
1.Dünya savaşında olgun fırsatlara rağmen Kürdler niye yenildiler?
En Önemli nedenlerden biri dış destek sağlayamadılar, parça parça kaldılar, birlik kurmadılar ve yenildiler.
Ortadoğu’daki uygun fırsatları, Kuzey için KCK uygun fırsatlara rağmen türkiyelileşme, ‘demokratik ulus’ ve benzeri yenik teoriler ve çabalarla heba etti.
Kafaları iyice karıştı. Türkiye’ye yatırım yaptık. 1. Dünya savaşında da TC’nin kurulmasını sağlamıştık. Geldiğimiz noktalarda bunun ceremesini çekiyoruz.
Boş geçirilen – bunu Kuzey için söylüyorum – zamandan bir dizi kafa karışıklığı ile neredeyse TC ordusunu ‘milli ordu’ yaptıracaklardı Kürdlere. Savaşın başında bile orduya çağrıda bulundular. Oysa ordu şimdi TC’nin kuruluşundan beri sömürgeci devletin temel iskeletidir ve Kürdistan’da soykırımlar asıl olarak ordu ve devlet patentlidir.
KCK’nin bu kafasıyla kimse kendisiyle Kuzeyde ittifak kuramazdı ve kurmadılar.
Dünya sessiz kaldıktan sonra geriye TC’ye tıpkı cumhuriyetin ilk dönemlerini aratan soykırımı tekrardan uygulamak kaldı. Ve durumdan cesaret alarak yapmaktadır.
 

*Bu korkunç plan Sri Lanka modeli değildir

Soykırım konusunda Srilanka TC yanında bir hiç kalır.
Kuzey’deki korkunç soykırım projesi; Türk usulü ve geçmiş geleneklerine uygun ve Sri Lanka vb. yerlerden dersler çıkarılarak uygulanan, insanlık suçu kapsamına giren, etnik temizliğe dayanan projedir.
Eskiden beri Kürdistan hiç normal yönetimlerle yönetilmedi.
Umumi müfettişlikler, Genel Vali uygulamaları, sıkıyönetimler, olağanüstü haller, il sömürge valileri, bu gün özel güvenlik bölgeleri vb. uygulamalar eşliğinde devam ediyor. Kırların insansızlaştırılması sırası ile şehirlerin insansızlaştırılması projesine dönüştü.

*KÜRDİSTAN ŞEHİR VE KASABALARININ DEMOGRAFİK YAPISI DEĞİŞTİRİLİYOR
Sur boşaltıldı. Cizre yine öyle. Şırnak, Nusaybin, Gever, Silopi vb. yerler boşaltılıyor, çoğunlukla boşaldı. Bu Kürdistan’da nüfus yapısını değiştirmektir.
Geri bıraktırılmışlık, ekonomik çökertmeden kaynaklanan zorunlu göçlerle birlikte şiddet uygulamaları ile halkımız yurdundan söküp atılarak Kürdistan,Kürdlerden boşaltılıyor. Ve buna daha da devam edecekler.
Eskiden Türk Cumhuriyeti’nin ilk on yıllarında mecburi iskân planı vardı. Bu plana göre Kürdler yerlerinden sürgün edildiler. TC illerinde Türklerin içine yerleştirildiler ve iskân kanununa göre hiç bir yerde nüfusu %5 veya 10’nu geçmeyecekti.

Aşiretler ve direnmiş olan ağalar aşiretleriyle birlikte başka Türk şehirlerine dağıtıldılar. Osmanlı döneminde bu uygulamalar olsa da azdı. Türkiye Cumhuriyeti bunu özel uyguluyor.

Şimdi TC pilot bölgeler seçiyor. Kürdistan’da en çok direnen yerleri hedef alıyor ve oraları her tür silahla vurduktan sonra yerle bir ediyor.

Bu bir etnik temizliktir. Soykırımdır. Nüfus yapasını değiştirmeyi hızlandırmaktır. Kürdleri can derdine düşürmektir. Yerinde kalanları vurmak ve yurttan çıkarılanları ortalıkta bırakmaktır.

Sur, Silopi ve Cizre’de koskoca mahalleler kamulaştırıldı yani halkın malına Türk devleti tarafından el konuldu. Sanırım diğer yerleri çökerttikten sonra aynı sinsi politikasını yine devam ettirecektir.
Ahıska Türklerini getirip Erzincan vb. yerlere yerleştirdiler.
Hâlâ ‘eşit yurttaşlık’, ‘anayasal vatandaşlık’…diyenler utansın. Suriye göçmenlerine gösterilen ilginin zırnığı bile Kürdlere gösterilmez.
Ben ‘TC’nin vatandaşım’ diyen Kürdler de düşünmelidir.
Şimdi Türkiye’de kalan Arap vb. göçmenleri, yine IŞİD adına sağda solda savaştırdıklarının ailelerini getirip bu boşaltılan ve harabeye çevrilen güzel şehirlerimize ve ilçelerimize yerleştirecekler. Birde bunları Kürdlerin başına bela edeceklerdir.
Suriye’den, Musul’dan islami teröristlerin ailelerini, Çeçenleri, bilmem neleri getirip başımıza salacaklar.
TC’nin Kürd illerinde sürdürdüğü soykırım içerikli imha savaşında IŞİD’liler zaten savaştırılıyor. Türkiye’den MİT’in, filanın cihat savaşına gönderdikleri döndüklerinde şimdi olduğu gibi Kürdistan’da kullanılacaklardır.
Kardeşim, bize soykırım uygulanıyor, bu durumda bırak özyönetimi, bizler ortalığa düşürülen insanlarımıza bile çare olamıyoruz.
Kurban ediliyoruz görmüyor musunuz?
Sizde kurbanlık koyun gibi intihar vari eylemlerinizle ve sabit hedeflerde,  boşaltılan yerlerde bulunarak zafer kazanacağınıza mı inanıyorsunuz?
Kurban edildiğimizi biraz anlasaydınız, harakiri yapmakla sonuç alınmayacağının da farkında olurdunuz.
Hal ve durumumuz böyle. Şimdilik bu tehlikeyeyi savuşturacak güçlü bir pozisyonda değiliz.

*KURBANLIK OLDUĞUNU ANLAMADAN TÜRKİYE’DE DEVRİM
KCK, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve halk iktidarının kurulması görevini üstlendi.
Kardeşim, Türkiye’de ne devrimci durum var, ne de kısa bir sürede devrim kapıda görünüyor. Türkiye birleşik Devrim hareketi laf olarak güzelde, açıklanan ortak bildiride sömürgeciliğe karşı mücadele bile yok. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve halk iktidarı, Kürdistan’da özyönetim ittifakı için soykırımdan geçirilen Kürdlere ne çare olabilir?
Zaten Kürdleri KCK şahsında TC’nin önüne kurban olarak atan güçlerin kurbanı olmak kötü bir durum değil mi?
Türkiye’de devrim olsa ve Türkiye halkı demokratikleşmeyi gerçekleştirse doğrusu çok seviniriz.
Ama siz niye külahları ters giyiyorsunuz? Türkiye halkı demokrasiyi geliştirince biz mi tutuyoruz?
Üstelik Kürdistan’daki Kürd kırımının arkasında Türkiye’nin üç resmi partisi birleşti. Türk ırkçı milliyetçiliği TC ve AKP iktidarı arkasında safa girdi.
Bunları göremiyormusunuz?
Batı Kürdistan’ın nasıl kurtarıldığında ders çıkaramadınız. Kobani elden gidiyordu. Sadece Kürdlerin dayanışması ve direnişi Kobani’nin kurtarılmasına yetmeyecekti. Koalisyon güçleri ve ABD havadan vb. destek sunmasaydı Kobani zaferi olmayacaktı. Bunu bile anlamadınız. ‘Herşeyi biz yaptık’ sevdasına kapıldınız. ABD desteği ve Kobani’ye peşmerge gidince Kobani’nin ancak %15 Kürd güçlerinin elindeydi. Emperyalist de olsa ABD ve Koalisyonun güçlerinin,Kürdlerin lehine devreye girmesi kötü mü oldu?
Ne hâlâ emperyalizm tekerlemeleri yapıp duruyorsun. Bunu anlamadınız mı? Uluslararası müttefikler ve dış destek olmadan zafer kazanılamaz. Kendinizi Kuzey’de bu kadar niye yalnız bıraktınız?
Bunu hesabını bir gün gelir vereceksiniz.
Bak buraya yazıyorum: Kuzey dış destek alamazsa zafer kazanamaz.
Direnmeye direniriz. Kürdlerin direniş sorunu yoktur. Direniş edebiyatı yapıp gerçeklerin üstünü örtemezsiniz.
İnsan son fırsatlar ayağa gelmişken bu kadar kendini nasıl yalnız bırakır?
Hiç dönüp kendinize sormadınız mı?
Bunları söylediğim için kızacaksınız. Kızsanız da hiç sorun değil.
Kuzey Kürdistan kan ağlıyor.

*TÜRKİYELİLEŞME PROJESİ DE ÇÖKTÜ
Düşman o haliyle bile kabul etmedi. Etmez de. Söz konusu Kürdistan oldu mu ergenekoncusu, ordusu, ulusalcısı, sağcısı, solcusu, CHP’si ve AKP’si bir olur.
Türkiye parlamentosu Kürdler için çözüm yeri olamaz.
Kürdlerin birliğine önem veriniz.
Kürdler içi birlik kurmadan, Türklerle ve Türkiye devrimi vb. ile birlik kuramazsınız. Geçmişte denendi hepsi boş çıktı.
İlkin kendin ol. Sonra başkasıyla ilişki kur. İlişkiler kurmanın temelinde bu yatar.
‘Kürdlerde kim var ki birlik kuralım?’ diyorlar.
Size şunu söyleyeyim: O birlik kurduğunuz devrimci hareketlerin gücü, sizin dışınızda kalan Kürdlerin gücünün yarısı kadar değildir. Kürdistanî cephe olsun. Sonra bu cephe Türkiyeli güçlerle ittifaklar kursun.
Unutmayın ki, geçmiş mücadele ruhu sizin taraftarlar ve hâlâ kadrolar içinde güçlüdür. Bağımsızlık vb. gelişmelerden yanadırlar.
Hiç bir Kürd Türkiye, İran, Irak, Suriye çöplüğünde ötemez.
Başkasının çöplüğünde yer alan Kürd zaten Kürdistanî olamaz.
KCK’nin benimsemediğim bunca şeyine rağmen hiç bir zaman TC karşısında yenilmesini istemem ve tercih etmem.
Soykırım esaslı TC projelerini bir yana bırakıp her olumsuzluğu KCK ile açıklayanlar da uygulanan korkunç plandan habersizdirler.
Kürdler hâlâ kendi aralarında birbiriyle tepinirken,  düşman da üstten seyredip hepimizi sırasıyla teper. Genelde altta birbirleriyle tepinenler Kuzeyin kurban edilmesini görmemezlikten gelirler. Kafaları dar ve birbirleriyle uğraşırlar. Sen şunu yaptın, sen şunu yaptın dalaşmalarına takılıp giderler.  

Tabiiki TC’nin yaptıklarını göremediğimiz ve çözemediğimiz zaman kaçınılmaz olarak birbirimizle uğraşırız.
Sağduyulu olalım, birbirimizi dinleyelim. Kardeşçe ve dostça tartışıp anlaşmanın yollarını bulalım.

Birbirimizi anlamayıp herkes kendi doğrularını dayatırsa, zararlı çıkarız.

Soykırım sadece siyasi soykırım değil, etnik temizlik ve Kürdistan’ın,Kürd halkının bütün temel değerlerine saldırı söz konusudur. Hepimiz neşterin ve TC sömürgeciliğinin yaptığı ameliyatın altındayız. Olaylar artık KCK’yi de aşmıştır. KCK dışındakilere ve her insanımıza büyük bir sorumluluk düşüyor. Hepimiz göğüslersek saldırıları hafifleterek atlatabiliriz.

Dursun Ali Küçük
29.3.2016 

44219

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Sayfalar