Cumartesi Mayıs 11, 2024

Kriz

    İki olgu sabırsızlıkla hafta başını (9 günlük bayram tatilinin bitmesini) bekliyor.

TL karşısında epey rekorlar kıran dolar hafta başına (9 günlük tatilden sonra) yeni rekorlara hazırlanıyor. Bir diğeri de Rusya'nın hava, İran'ın devrim muhafızlarının desteğiyle ülkesinin %96’sında denetimi geri alan Esad rejimi cihatçıların elinde kalan tek kale (!) İdlib'e yönelik bir saldırı başlatmak için Rusya'nın işaretini bekliyor.

Suriye ordusu İran ve Rusya'nın desteğiyle güneyde cihatçıları yenilgiye uğrattıktan sonra kuzeye, tek kaleye(!) İdlib'e yöneldi. Rusya'nın 2015’te doğrudan savaşa katılmasıyla cihatçılardan geri alınan bölgelerden anlaşmalarla ayrılan cihatçıların İdlib'de toplanmalarından dolayı buradaki cihatçı sayısı epey kabararak 100 bini geçmiş durumda.

Emperyalistler tarafından dünyanın çeşitli bölgelerinden getirilen cihatçılar bölge devletleri tarafından eğitilip silahlandırılarak İdlib'den Suriye'ye cepheye sürülmüşlerdi.

İşin garip tarafına bakın ki ilk girdikleri yer sonlarının (!) veya kaçacaklarının son durağı durumunda şimdi.

100 bin silahlı cihatçı içerisinde çok sayıda Özbek, Uygur ve Kafkas kökenliler var. Bunlar TC tarafından eğitilip silahlandırıldılar, halen de silah ve teçhizatları, maaşları T.C. tarafından veriliyor.

Ağustos ayı içerisinde TC’nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Genelkurmay başkanı ve MİT müsteşarının Rusya'yı birkaç kez ziyaretleri buradaki savaşçıların geleceğinin, İdlib'in geleceğinin belirlenmesi konusunda sıkışmalarının sonucu.TC Çavuşoğlu vasıtasıyla İdlib operasyonunun üç ay ertelenmesini, MİT'le ilişkisi olan cihatçı örgütlere dokunulmamasını istiyor.

Suriye rejim güçlerinin İran devrim muhafızlarını, Rusya'nın hava gücünü yanına alarak güneyden İdlib'e saldırmasıyla İdlib'den göç edeceklerin /kaçacakların sığınacakları tek yer Türkiye.

Bu AKP yönetimi açısından büyük sorun. Uygurlu cihatçılar geldiğinde Kürdistan'ın belirli yerlerine ikame ettirilip ileriki süreçte Kürtlerle, PKK ile savaşta kullanılacaklar, koruculaştırılacaklar... Ama ya diğer Arap cihatçılar... Özellikle de Rusların üzerinde çok durduğu Kafkasya’dan gelen cihatçılar... AKP yönetimi için tam bir kaos...!

TC'nin daha doğrusu AKP yönetiminin sorunları bunlardan ibaret değil. İdlib'den sonra büyük olasılıkla Cerablus ve EL-Bab gündeme gelecek. Dahası İdlib operasyonuna katılmak için YPG'nin içerisinde yer aldığı SDG, rejim güçleriyle birlikte savaşmak istediklerini iletmişler. YPG'nin içerisinde yer aldığı DSG İdlib savaşına katılırsa ardından hemen Afrin'in gündeme gelme durumu büyük olasılık.

Anlaşılan TC'nin durumu çok zor...

Evet, Ortadoğu bataklıktır. Girmek kolay ama ya çıkmak...!

 Dışarıdan getirilen sıcak parayla ekonominin çarklarını döndürmeye çalışan AKP yönetimi, iktidar olduğu 16 yıl boyunca uyguladığı yanlış ekonomik programlarla ülkeyi büyük bir borç batağının içine soktu. Şu an TC'nin dışarıya her yıl ödemesi gereken 226 milyar dolar borcu var. Yani AKP yönetimi ayda 19 milyar dolar borcu ödemesi gerekiyor. Başka bir deyişle her ay 19 milyar dolarlık yabancı sermaye Türkiye'ye giriş yapmalı..!

AKP yönetimi ve RTE ekonomik durumun iyi olmadığını/kötüye gittiğini gördüklerinden, patlayacak olan ekonomik krizden önce seçimi yaparak bir dört yıl daha ülke yönetiminde kalmak dolayısıyla da hesap vermekten bir dört yıl daha kurtulmak için seçimi erkene aldılar.

Seçimlerden sonra da ekonomik krizi ABD ile olan ''rahip krizine'' bağlamaya kalktılar. Seçimlerden iki ay önce dolar 4 TL'nin altındaydı. Seçimler döneminde dolar 4,5 dolaylarında seyrediyordu. Seçimlerden sonra ise dolar 7 TL'nin üzerine çıktı. Bayramdan sonra nerede duracağı belli değil..!

Doların bu seyri ABD'nin ''rahip kriziyle'' açıklanacak bir durum değil.

Neymiş...

RTE  TRUMP'a söz verdiği gibi rahip Burunson'u geriye vermediği için ABD doları TL karşısında değer kazanıyormuş... Peki TL karşısında değer kazanan sadece dolar mı…! Euro, sterlin ve hatta Irak parası bile TL karşısında bugünlerde değer kazandı. TL yerlerde sürükleniyor...

AB'den, ABD'den gelen/alınan sıcak paranın üretime yatırılmayıp -geriye dönüşüm sağlanacakken- yol, bina, AVM yapımına harcanması, yani betona gömülmesi, lükse, refaha harcanması: kışlık, yazlık saraylar yapılması, özel uçaklar, 3 bin korumaya çok sayıda zırhlı araçlar alınması, bakanlara, bürokratlara kiralanan lüks otolar... Bunlar ekonomik krize götüren nedenler iken AKP'nin başı RTE gittiği her ülkeden savaş araç gereçleri alması: Ruslardan S-400, İngiltere, Fransa, Almanya'dan uçak, helikopter, tank, füzeler alması, yüksek yatırım ve borçlanmalar ekonomik krizi davet etmenin adımlarıdır.

 Suriye konusunda uygulanan yanlış politikalar, Cerablus, Afrin işgalleri, Suriye'deki cihatçıların eğitilip silahlandırılması, cihatçıların maaşlarının ödenmesi...

Devrimcilere, Kürtlere yönelik uygulanan savaş politikaları, Kuzey Irak'a yönelik saldırılar...O kadar çok sayıda uçak kaldırılıyor ki... Dağları bombalamalar...

Ülkesinin petrol, doğal gaz gibi bir yeraltı zenginliği olmayan TC gibi bir devletin savaş politikalarında ısrar etmesi sonucu mali krizle karşılaşacağı bilinmeyen bir gerçeklik değildir.

AKP'nin C.başı RTE  aynı gemideyiz nakaratıyla hâkim sınıfların tüm kliklerinin arkalarında saf tutmalarını istiyor. Ve bunun çağrısını yapıyor. Milli Birlik ve beraberlik şarkıları söylüyor. Kendi taraftarlarına/tabanına ekonomik bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını, bu saldırıyı da milli bir mesele olarak gösteriyor, arkalarında durmalarını, altınlarını/dolarlarını yastık altından çıkarma çağrısı yapıyor. Bu ekonomik krizden birlikte fedakarlıklar yapılarak çıkılacağının çağrısını yapıyor.

Evet Türkiye bir krizle karşı karşıya...

Türkiye'deki bu kriz bir rahip krizi falan değildir. Bu kriz Türk Devletinin yapısal krizidir.

Bu kötü müdür...?

Evet, bir bakıma öyledir.

 İşten çıkarmalar artacak, emekçiler işsiz kalacaklar. Küçük esnaf iş yerlerine kilit vuracak. İflaslar yaşanacak. İşçiler, emekçiler açlıkla karşı karşıya kalacaklar...

Ama diğer yandan krizler olanaklar da sunar...

 Kitlelerle buluşmaya, örgütlemeye, sokakta mücadeleye, iktidarı alaşağı etmeye...

İyi değerlendirilirse...

34736

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Çetin Çetin

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar