Perşembe Mayıs 2, 2024

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda. Bir adım ötesini göremeyen Kürt siyasetçilerdi halkta o coşkun hayalleri ateşleyenler.

         Son aylardaki gelişmeler bir defa daha gösterdi ki, ne AKP, ne de Kürt siyaset öncüleri çözecek Kürt meselesini.

         AKP çözmeyecek!

         Çünkü AKP demokrat değildir; gerici, militarist bir partidir. Halkın değil, bir avuç egemenin, vurguncu ve talancının partisidir. Kendinden önceki iktidar partileri gibi sadece Kürt halkına değil, Türk, Çerkes, Arap, Alevi, Ermeni, Süryani…tüm ezilen halklara karşıdır. Özgürlük düşmanıdır. Varlığını borçlu olduğu bu soyguncu düzenin hem ortağı, hem de bekçisidir. Bazı Türklerin ve çoğu dindarların sandıklarının aksine ne din, ne de Türklük umurlarındadır. Kendilerine oy verenlerin değeri onların gözünde sonradan çöpe giden bir oy pusulası kadardır. Çamurlu bir sahada koşturdukları bir topla oynar gibi oynamaktadırlar herkesle, her inanç ve değerle. Halkın manevi değerlerini kullanmakta profesyoneldirler. Her renge ve her kılığa bürünürler. Sürdükleri saltanatı ve göz kamaştıran şatafatı gizlemek ve korumak için Türklüğü, Müslümanlığı ve bayrağı bir kalkan, devletin militarist gücünü ise öldürücü bir mızrak olarak kullanmaktadırlar. Paraya ve lükse açtırlar. Tüccar ve cambazdırlar. Yalan söylemekte fütursuzdurlar. Bazıları var ki, yükselebilmek için Kur'an'ı bile basamak olarak kullanabilirler.

         On iki yıllık iktidar icraatları halkın çarmıha gerildiği yıllardır. Çıkardıkları bütün kanunlar, hak ve özgürlükleri tırpanlayan ve halkı cendereye alan yasakçı kanunlardır. Meclis'ten geçirdikleri onca kanunun içinde özgürlükçü tek bir satıra rastlayamazsınız. Şu "görkemli" eserlerine bir bakın! Egemenlik kurdukları dev adliye sarayları, adım başı boy gösteren karakollar, insanların diri diri gömüldükleri MEZARLIK tipi hapishaneler, Gezi protestosunda olduğu gibi meydanları kana bulayan ve devlet terörünü yedi sekiz yaşlarındaki çocuklara kadar yaygınlaştıran bir polis ordusu, Roboski katliamının faili Genelkurmay… İktidar imkânları ile hortumladıkları akla hayale sığmaz servetler…

         Peki…

         AKP böyleyken, Kürt hareketlerinin durumu nedir? PKK, BDP, HAKPAR ve KADEP ne yapıyorlar? Kürt meselesini çözecek bir plânları var mıdır? İşleyen bir plân ve proje varsa nedir ve hangi aşamadadır? İyi niyetli bazı çabalara rağmen görünen o ki, çözümü gerçekleştirecek herhangi bir plân ve projeleri yok. Onlar tersini söyleseler de bildik pratiklerinden, biz böyle bir plân ve projelerinin olmadığını biliyoruz. Meselenin çözümünü Ankara'ya, AKP'ye havale etmişler. Öyle ki, Abdullah Öcalan'la İmralı'da çektirdikleri fotoğrafları basına vermek için bile haftalardır AKP'den izin çıkmasını bekliyorlar. İnsan utanıyor, ne diyeceğini şaşırıyor bu sefalet karşısında! Bir fotoğrafı yayımlamak için bile AKP'den onay bekleyen bir hareketin sözde muhalefeti ne kadar inandırıcı olabilir?

         Çözümü sağlayacak çok güçlü bir sivil kitle ve birikim varken, işte sözü edilen bu Kürt hareketleri bu dev potansiyeli yıllar boyu yanlış yöntemlerle çarçur ettiler. Dikkatli bir göz, Kürt hareketinin Parlamentoya girdiğinden bu yana meselenin çözümüne değil seçmene göre siyaset yaptığını kolaylıkla görebilir. Anlaşılmaz bir tutumla sonuç alıcı projelerden özenle uzak duruluyor! Halkın gözünü ve gönlünü okşayan mesajlar ve sembolik eylemlerle anlamsız ve yararsız bir alana, seçim sandığına yatırım yapılıyor.  Hiçbir ön çalışma yapılmadan bir basın açıklamasıyla duyurulan beş günlük sembolik okul boykotu buna küçük bir örnektir. Beş gün sonra her şey eskisi gibi olacak; gerici, uyutucu ve militarist eğitim sistemi çocukların körpe beyinlerini zehirlemeye devam edecek. Peki sonra? Sonrası yok! Yapılmak istenen şey halkın gözünü ve gönlünü okşamaktı. Bu da başarıldı sanki. Oysa bu konuda yaratıcı olunabilir, tüm dünyanın ilgiyle izleyeceği sonuç alıcı bir proje gündemleştirilebilir. Bu projeyi başka bir yazıda tartışmaya açacağım.

         Göz önünde olan bir gerçeği artık açıklamakta fayda var:

         Kürt hareketlerinde bu anlayış karar verici oldukça, gelecek hakkında ümitli olmak için hiçbir neden yok; özgürlükler daha nice yıllar Ankara cenderesinde tutsak kalmaya devam edecek. Kürt siyaset öncüleri varsın, "Kimse bizi kandıramaz, oyalayamaz," desinler. Göz göre göre kandırılıyorlar. Hem de bir değil onlarca defa kandırıldılar. Geçmişte Genelkurmay ve o dönemin hükümetleri kandırıyordu, şimdi de AKP kandırıyor. Kürt Siyasetinin Kurtlarla Bitmeyen Tarihi Dansı ne yazık ki sürüp gideceğe benziyor. Kurtlarla yapılan bir dansın sonunu tahmin etmek ise hiç zor değil. Tarih bunun yakın ve uzak acı dersleri ile doludur.

         Peki, ümit Kaf dağının arkasında mı? Değil elbette. Yeni bir anlayış, yeni bir ruh ve yeni bir mücadele tarzı devreye sokulursa tarihin gidişatı pekâlâ değiştirilebilir. Şimdi yazacaklarımla belki kendimi tekrarlamış olacağım ama bu riski göze alarak yine de yazmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum.

         İçte ve dış dünyada ilgi ve destek görecek etkin bir sivil muhalefetle sadece Kürtler değil, boyunduruğa vurulmuş herkes, bütün halklar özgürleşebilir.

         Yaşadığımız dünya ve coğrafya yolumuza ışık saçacak zengin bir siyasal hafızaya sahiptir. Dünya siyasi tarihine geçmiş pek çok sivil mücadele metodu vardır. Kan, can ve zindan pahasına kazanılmış bu sivil mücadele yöntemleri dünyaca selamlanacak bir çeşitlilikte zenginleştirilebilinir. "Sen benimle müzakere masasına oturmadın, o halde ben de asker öldürürüm," tavrı, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Öyle etkili sivil mücadele yöntemleri var ki, pratikleştiklerinde hükümetler kendilerine ölüm gibi ağır gelse de özgürlüklerin önündeki barikatları kaldırmak zorunda kalırlar.

         Detaylarını başka bir yazıda tartışmaya açacağım  (şiddetsiz- molotofsuz) şu proje tek başına bile aydınlığa kapalı demir kapıları yerinden söküp atabilir: Halkın başlatacağı siyasi, idari ve ekonomik bir genel grev ve ambargo kendini dünyanın merkezi sanan en kibirli hükümetleri bile şoke eder. Sokaklara dökülüp polislerden kurşun, zehirli gaz ve cop yemek de gerekmiyor. Tarihin bazı evrelerinde sokağa çıkmadan ve kimsenin burnu kanamadan da devrimler yapılabilir.  

         Günlük yaşamın çeşitli alanlarını kapsayacak genel bir grevin Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak, Van, Dersim, Siirt, Mardin, Urfa, Ağrı, Mersin, Adana, İstanbul, Iğdır ve daha pek çok ilde ortaya çıkaracağı fotoğrafı hayal edelim. Laf ebesi AKP yöneticilerinin o zaman ne hale geleceklerini şöyle bir getirelim gözümüzün önüne. Dünyanın hangi güçlü hükümeti halkın giriştiği böyle devasa bir ambargonun yaratacağı boşlukta serseme dönmez?

         Her ülkede düzenin idari, siyasi ve ekonomik çarkları halkın işbirliği ile döner. Halksız bir düzen, suyu kesilmiş harabe bir değirmenden farksız hale gelir. Bu işbirliği reddedildiğinde, yani halk kendini geri çektiğinde, düzene kan taşıyan bu çarklar birkaç ay içinde paslanıp bir hurda yığını haline gelirler.

         Kürt hareketleri ve ittifak ettikleri Türk ve diğer halklardan demokratlar, bu seferberliği neden başlatmazlar, merak ediyorum.

         Çare, AKP ve onun temsil ettiği gerici, militarist düzeni reddetmektir. Karanlığı yaran seslere ihtiyaç var.

alinakmahmut@hotmail.com 20/ Eylül/ 2013

 

 

101224

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar