Cumartesi Mayıs 11, 2024

Kürtleri boğmak (Nubar OZANYAN)

İşgalci, soykırımcı Türk devleti ve çeteleri, Rojava’ya ve bir bütün olarak Kürtlere karşı saldırılarına ara vermeden yoğunlaştırıyor. Gün yok ki, haber ajanslarına Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı haberleri geçmesin. Gün yok ki, toplu insan kaçırmalar, hırsızlık, doğa katliamı, su depolarına yönelik suikast haberleri ajanslara yansımasın. Uluslararası ve bölgesel anlaşmaları, insanlık hukukunu çiğneyerek son 15 gün içinde havan, obüs ve tanklarla tam 225 saldırı gerçekleştirdi. Kobanê, Grê Spî, Eyn İsa, Til Temir, Zirgan, Minbîç, Til Rifet, Şehba’ya yönelik saldırılar sonucu onlarca insan yaralanıyor, sayısız ev yıkılıyor, boşalan köyler oluyor. Halkı katletmek, geride kalanları korku ve yıkımla sürgüne mahkum edip toprakları insansızlaştırmak amaçlanıyor.

Savaş, işsizlik ve yoksulluktan kaynaklı insansızlaşan topraklarda, Kürt çocukları daha büyük dram ve göçmenlik acısıyla tanışıyor. Her gün mültecileşen halklar, daha ağır bir insanlık dramıyla karşılaşıyor. Sınırları aşarken derin karanlık sularda boğulan, soğuktan donan, açlıktan-hastalıktan-sınır güvenlik güçlerinin açtığı ateşten ölenlerin sayısı küçümsenmeyecek düzeyde. Üzerinde yaşadıkları topraklar yetmezmiş gibi komşu ülkelerin toprakları da zulüm ve ölüm denizine dönüşüyor. İnsanlar istedikleri yere daha ulaşamadan ülke sınırlarında kurulan zulüm kamplarıyla tanışıyor.

Kürtlere yönelik benzer politika ve uygulamalar Kuzey’de-Bakur topraklarında da uygulanmaktadır. Dört yanı zulüm pususuna dönüşen topraklarda direnmekten başka yol kalmıyor Kürtlere.

Kürtçe müzik dinlediği için sokakta linç etmeye çalışan, Kürt oldukları için ırkçı faşist saldırılar sonucu katledip yakan, Kürt kadınlarına yönelik her türlü taciz ve tecavüzü uygulayan, sorgusuz-sualsiz Kürtleri hapse dolduran, özgürlük mahkumlarına her türlü işkenceyi maruz gören İttihatçı Kemalist TC devletidir.

Faşizmin ilk akla gelen isimlerinden biri olan Devlet Bahçeli’nin Amed’de kurulacak olan ormanlık alana isminin verilmek istenmesi, Yavuz Sultan Selim’in isminin İstanbul’daki üçüncü köprüye verilmesi kadar manidardır. Hem katliamların en utanç verici olanlarını gerçekleştir hem de zalimlerin ismini unutturmamak için köprülere, ormanlara, sokak ve bulvarlara ver! Enver, Talat, M.Kemal, Türkeş, Bahçeli...

Zulüm ve açlıkla terbiye etmek

Zulüm ve soykırımla dize getirtilip çökertilmek istenen Kürtlerin nefesi ekonomik ablukayla, sınır kapılarının kapatılmasıyla, su depolarının vurulmasıyla kesilmek isteniyor. Rejim sürecinde doğru dürüst bir alt yapıya sahip olmayan, en zor koşullarda hayvancılık ve sınırlı tarım dışında bir üretim ve çalışma alanı olmayan topraklar, bugün daha büyük bir kuşatmayla karşı karşıyadır.

Rojava halkı açlıkla-yoklukla terbiye edilmeye çalışılıyor. En temel gıda maddelerini bulmada ciddi sorunlar yaşatılarak halkın öfkesini Demokratik Özerk Yönetime doğrultmak isteyenlerin kışkırtma ve provokasyonlarını da eklersek, sorun ve sıkıntının boyutunu anlarız. Ancak elbette tüm bu olanlar karşısında yapılacak ilk şey direnmektir. Devamında halkı olup bitenler karşısında bilinçlendirmek, örgütleyerek öfke ve tepkiyi başta Türk devletine ve çetelerine yöneltmek gerekmektedir.

Bugün bütün insanlığın gözü önünde eli, yüreği ve bilinciyle Metîna, Avaşîn, Zap’ta direnen gerillanın kahramanlığı onur vericidir. Sayısız kimyasal silah saldırısıyla ve en üstün teknik üstünlükle saldıran düşmana karşı gerillanın direnişi ve iradesi savaşın kaderini belirlemektedir. Dayanılması, katlanılması oldukça zor olan, insan aklının kabul edemeyeceği dezavantajlı koşullara rağmen, tayin edici olan ulusal özgürlük gerillalarının direnişi, kararlılığı ve yüksek fedakarlığıdır.

Zulmün bayrağı gerillanın savunma alanlarında dikilemedi. Direnen gerillaların anlatımları bile okunduğunda hayranlık uyandıran karşı koyuş sadece anın değil, tarihin de nasıl yapılacağını ve yazılacağını öğretiyor. 10 korkusuz fedai gerillanın 80 günlük direnişi tarihe not düşülecek niteliktedir. Yoğun hava saldırısı, ardından bitmeyen obüs, havan atışları, en küçük bir hareketliliğe yüklü miktarda cephane kullanımına karşı direniş...

Kürtçe şarkılar, çekilen halaylar, devrime-ulusal özgürlüğe, şehit ve önderliklerine verilen sözler yinelendi Grê Sor mevzisinde. Hem savunma hem saldırı mevzisi olan Grê Sor, sayısız emek ve kahramanlıkların mevzisidir.

Yüreğini ve beynini sağlam tutan, karanlığa ışık olan, şiirleri ve şarkılarıyla direniş yazan gerillalar geleceğimizin onur tapınaklarıdır. İddiası büyük olan gerillaların sesi bize ne yapmamız gerektiğini öğretiyor: "Düşmanı Grê Sor’da kıracağız". Düşmanın varlığı, yaşamın zorlukları, mücadelenin sorun ve sıkıntıları varsa, gerillanın düşmanı kırma iradesi, kararlılığı ve ışığı da vardır. Bu ışık, Kürt halkının ve diğer mazlum halkların özgürlük yolunu aydınlatacaktır...

1777

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar