Pazar Mayıs 12, 2024

Kürtleri boğmak (Nubar OZANYAN)

İşgalci, soykırımcı Türk devleti ve çeteleri, Rojava’ya ve bir bütün olarak Kürtlere karşı saldırılarına ara vermeden yoğunlaştırıyor. Gün yok ki, haber ajanslarına Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı haberleri geçmesin. Gün yok ki, toplu insan kaçırmalar, hırsızlık, doğa katliamı, su depolarına yönelik suikast haberleri ajanslara yansımasın. Uluslararası ve bölgesel anlaşmaları, insanlık hukukunu çiğneyerek son 15 gün içinde havan, obüs ve tanklarla tam 225 saldırı gerçekleştirdi. Kobanê, Grê Spî, Eyn İsa, Til Temir, Zirgan, Minbîç, Til Rifet, Şehba’ya yönelik saldırılar sonucu onlarca insan yaralanıyor, sayısız ev yıkılıyor, boşalan köyler oluyor. Halkı katletmek, geride kalanları korku ve yıkımla sürgüne mahkum edip toprakları insansızlaştırmak amaçlanıyor.

Savaş, işsizlik ve yoksulluktan kaynaklı insansızlaşan topraklarda, Kürt çocukları daha büyük dram ve göçmenlik acısıyla tanışıyor. Her gün mültecileşen halklar, daha ağır bir insanlık dramıyla karşılaşıyor. Sınırları aşarken derin karanlık sularda boğulan, soğuktan donan, açlıktan-hastalıktan-sınır güvenlik güçlerinin açtığı ateşten ölenlerin sayısı küçümsenmeyecek düzeyde. Üzerinde yaşadıkları topraklar yetmezmiş gibi komşu ülkelerin toprakları da zulüm ve ölüm denizine dönüşüyor. İnsanlar istedikleri yere daha ulaşamadan ülke sınırlarında kurulan zulüm kamplarıyla tanışıyor.

Kürtlere yönelik benzer politika ve uygulamalar Kuzey’de-Bakur topraklarında da uygulanmaktadır. Dört yanı zulüm pususuna dönüşen topraklarda direnmekten başka yol kalmıyor Kürtlere.

Kürtçe müzik dinlediği için sokakta linç etmeye çalışan, Kürt oldukları için ırkçı faşist saldırılar sonucu katledip yakan, Kürt kadınlarına yönelik her türlü taciz ve tecavüzü uygulayan, sorgusuz-sualsiz Kürtleri hapse dolduran, özgürlük mahkumlarına her türlü işkenceyi maruz gören İttihatçı Kemalist TC devletidir.

Faşizmin ilk akla gelen isimlerinden biri olan Devlet Bahçeli’nin Amed’de kurulacak olan ormanlık alana isminin verilmek istenmesi, Yavuz Sultan Selim’in isminin İstanbul’daki üçüncü köprüye verilmesi kadar manidardır. Hem katliamların en utanç verici olanlarını gerçekleştir hem de zalimlerin ismini unutturmamak için köprülere, ormanlara, sokak ve bulvarlara ver! Enver, Talat, M.Kemal, Türkeş, Bahçeli...

Zulüm ve açlıkla terbiye etmek

Zulüm ve soykırımla dize getirtilip çökertilmek istenen Kürtlerin nefesi ekonomik ablukayla, sınır kapılarının kapatılmasıyla, su depolarının vurulmasıyla kesilmek isteniyor. Rejim sürecinde doğru dürüst bir alt yapıya sahip olmayan, en zor koşullarda hayvancılık ve sınırlı tarım dışında bir üretim ve çalışma alanı olmayan topraklar, bugün daha büyük bir kuşatmayla karşı karşıyadır.

Rojava halkı açlıkla-yoklukla terbiye edilmeye çalışılıyor. En temel gıda maddelerini bulmada ciddi sorunlar yaşatılarak halkın öfkesini Demokratik Özerk Yönetime doğrultmak isteyenlerin kışkırtma ve provokasyonlarını da eklersek, sorun ve sıkıntının boyutunu anlarız. Ancak elbette tüm bu olanlar karşısında yapılacak ilk şey direnmektir. Devamında halkı olup bitenler karşısında bilinçlendirmek, örgütleyerek öfke ve tepkiyi başta Türk devletine ve çetelerine yöneltmek gerekmektedir.

Bugün bütün insanlığın gözü önünde eli, yüreği ve bilinciyle Metîna, Avaşîn, Zap’ta direnen gerillanın kahramanlığı onur vericidir. Sayısız kimyasal silah saldırısıyla ve en üstün teknik üstünlükle saldıran düşmana karşı gerillanın direnişi ve iradesi savaşın kaderini belirlemektedir. Dayanılması, katlanılması oldukça zor olan, insan aklının kabul edemeyeceği dezavantajlı koşullara rağmen, tayin edici olan ulusal özgürlük gerillalarının direnişi, kararlılığı ve yüksek fedakarlığıdır.

Zulmün bayrağı gerillanın savunma alanlarında dikilemedi. Direnen gerillaların anlatımları bile okunduğunda hayranlık uyandıran karşı koyuş sadece anın değil, tarihin de nasıl yapılacağını ve yazılacağını öğretiyor. 10 korkusuz fedai gerillanın 80 günlük direnişi tarihe not düşülecek niteliktedir. Yoğun hava saldırısı, ardından bitmeyen obüs, havan atışları, en küçük bir hareketliliğe yüklü miktarda cephane kullanımına karşı direniş...

Kürtçe şarkılar, çekilen halaylar, devrime-ulusal özgürlüğe, şehit ve önderliklerine verilen sözler yinelendi Grê Sor mevzisinde. Hem savunma hem saldırı mevzisi olan Grê Sor, sayısız emek ve kahramanlıkların mevzisidir.

Yüreğini ve beynini sağlam tutan, karanlığa ışık olan, şiirleri ve şarkılarıyla direniş yazan gerillalar geleceğimizin onur tapınaklarıdır. İddiası büyük olan gerillaların sesi bize ne yapmamız gerektiğini öğretiyor: "Düşmanı Grê Sor’da kıracağız". Düşmanın varlığı, yaşamın zorlukları, mücadelenin sorun ve sıkıntıları varsa, gerillanın düşmanı kırma iradesi, kararlılığı ve ışığı da vardır. Bu ışık, Kürt halkının ve diğer mazlum halkların özgürlük yolunu aydınlatacaktır...

1782

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar