Çarşamba Mayıs 1, 2024

Latin Amerika’nın kesilen devrimci damarları

ABD’nin arka bahçesinde, burjuvaziye karşı mücadelenin büyük bir yanını ABD emperyalizmine karşı mücadele olulşturduğu bilinen bir gerçektir. İspanyol sömürgeciliği kovulduktan sonra, Latin Amerika halkları bu kez karşılarında ABD emperyalizmini buldu.

O günden bugüne kadar Latin Amerika işçi sınıfı ve emekçiler, ABD emperyalist haydutlarına karşı mücadele etmektedir. Görünürde, Batista’lar, Somazlar, Uribe/Santos’lar, Fujimori’ler’e vb.lerine karşı mücadele verilmesine karşı, en büyük karşı-devrimci güç hiç kuşkusuz ABD emperyalizmine (ve Pentagon-CIA) karşı verilmiştir. Halen’de bu savaş devam etmektedir.

Her tarafa “demokrasi” götürdüğünü (Afganistan, Irak ve Suriye’ye götürdükleri gibi) iddia eden ABD emperyalizmi, Latin Amerika’yı askeri diktatörlükler cehennemine çevirmiştir. Halen bu süreç devam etmektedir. 

Bu yazının konusu, Latin Amerika Devrimci Gerilla Hareketleri’nin ABD emperyalizmine karşı mücadelesi olmayacak. Bazı gerilla hareketlerinin mücadelelerinin nasıl sonuçlandığıyla ilgili olacaktır. Esas olarak’da 52 yıldır gerilla savaşı veren Kolombiya gerilla örgütü FARC-EP’nin “barış”ını ele alacaktır.

FARC-EP ile Kolombiya devleti arasındaki savaşta bugüne kadar 260 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. 50 bine yakın insan, (Türkiye’deki gibi) “fali meçhul” adı altında devlet ve CİA’ya bağlı paramiliter güçler tarafından katledilerek kaybedildi. 7 milyona yakın insan ise yerlerinden göç ettirildi.

FARC-EP2 üzerine bir inceleme yazmıştım. “Yüzyıllık Yanlızlık’ı Yıkan Gerillalar” (Aralık 2012) adıyla. Yazı, kendi Blog’um “Güncel Yazılar”ın yanı sıra bir çok sitede ve Kaypakkayahaber.com sitesinde de yanılanmıştı. Burada FARC-EP’nin tarihine tekrar girmeyeceğim. Bu konuyu merak edenler, sözünü ettiğim “YÜZYILLIK YANLIZLIK’I YIKAN GERİLLALAR” 3 yazıma bakabilirler.

Barış Mı Sınıf Uzlaşmacılığı Mı?

FARC-EP’nin Latin Amerika tarihinde önemli bir yeri var. Bu, onun 52 yıllık kesintisiz mücadelesinden ileri geliyor. Ancak, bu mücadele sınıf uzlaşmacı bir “Barış” adı altında, bir kere daha Latin Amerika’nın devrimci damarına vurulan küçük burjuva sınıfına özgü hançer oluyor. Latin Amerika’nın devrimci damarları kesiliyor. FARC-EP, sınıf uzlaşmacı “barış anlaşması”yla bunu yaptığının farkında değil ve göremiyor.

FARC-EP’de, kendinden önceki diğer Latin Amerika ülkelerinin gerilla hareketlerinin izlediği yolu izledi. Mücadeleyi sonuna kadar götüremeyip, yarı yolda bırakma kararı aldı. Daha doğrusu, kendi söylemleri ile buraya yazarsak; “siyasal mücadeleye silahlı olarak değil, legal bir parti olarak devam” edecekler. Neyin karşılığı? Görünürde kısmı reformlar karşılığı, ancak, pratikte bunların hiç bir karşlığı olmayacak. Kolombiya burjuvazisi (ve ABD emperyalizmi), FARC-EP gerilla hareketini kendi düzen sınırları içine çekerek büyük bir başarı elde etmiş olacaktır. Kolombiya işçi ve emekçileri ise, sömürü ve baskı altında yaşamaya, yeni bir devrimci süreci başlatana kadar devam edeceklerdir.

Buraya FARC-EP örneğinden önce, Latin Amerika’daki daha önceki bazı gerilla hareketlerinin savaştıkları burjuvaziyle yaptıkları “barış”lara bir bakmak gerekiyor. En son ise FARC-EP’nin tavrını ele alalım.

Hemen hemen bütün Latin Amerika ülkelerinde demokratik hak ve özgürlükler ve bağımsızlık için savaşlar verilmiştir ve verilmeye devam etmektedir. Bunlardan bugüne kadar sadece birisi, Küba başarıya ulaşmıştır. Küba Devrmine önderlik edenler, ABD ve onun yerli işbirlikçilerini yenerek iktidarı ele geçirmişlerdir.

Diğer Latin Amerika ülkelerinin gerilla hareketleri içinde ise, başarıya ulaşan Nikeragua’da FLNS (Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi) olmuştur. El Salvador’daki gerilla hareketi FMLN (Farabuno Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi) de, başarıya ulaşacağı son anda “barış” yaparak, burjuvaziyle sınıf uzlaşmacılığına gitmiştir. Böylece, El Salvador devrimi burjuvaziye kurban verilmiştir. Tarih ve Marksizm, küçük burjuva devrimciliği konusunda bir kere daha yanılmamıştır.

Nikaragua gerilla hareketi FLNS, 1962 yılında mücadeleye başladı. FLNS’ye önderlik edenler küçük burjuva ideolojsine sahipti. Sosyalizmi kısmen savunmalarına karşın hiç bir zaman gerçek bir MLM olmadılar. 45 yıllık ABD destekli Somaza faşist diktatörlüğünü 17 Temmuz 1979 da yıktıktan sonra, ABD ve uluslararası emperyalist burjuvazinin yaptırımıyla karşılaştılar. Ancak daha savaş içinde orta burjuvazinin üst kesimiyle uzlaşarak, tarım reformu ve burjuvazinin mülksüzleştirilmesinden vaz geçtiler.

1989 yılında FLNS, serbest seçim kararı aldı ve 1990 yılında yapılan ilk genel seçimde kaybederek, iktidarı yeniden ABD yanlısı burjuvazi ele geçirdi. 2006 yılında yapılan başkanlık seçimini, FLNS’nin lideri Daniel Ortega kazandı. Ancak, Nikeragua’da işçi ve emekçiler açısından değişen bir şey olmadı. Kapitalist sistem olduğu gibi devam etmektedir. Yani, işçi ve emekçiler burjuvazinin ağır sömürüsüne maruz kalmaktadır. D. Ortega, liberal burjuvazinin programını uygulayarak başkanlığını sürdürmektedir. ABD emperyalizminin yerini Çin emperyalizmi almış. Ne yazık ki, devrimi kazanan “SANDİNO’NUN KIZLARI”4 bir kere daha hayal kırklığına uğradılar ve burjuvaziye karşı ikinci bir devrimci mücadeleyi sürdürmek yine onların omuzlarına kaldı. 

El Salvador Gerilla Hareketi FMLN, bir çok gerilla güçlerinin bir araya gelmesinden oluşmuştu. 1980 yılında gerrilla savaşına başlayan örgüt, 1992 yılında, El Salvador burjuvazisiyle “barış” yaparak savaşa son verdi ve legal siyasi parti olarak siyasal yaşamına devam etti. Bu süreçte yaklaşık 75 bin kişi öldü. Daha çok da, ABD destekli paramiliter güçlerin katliamlarının sonucuydu bu sonuç. 

FMLN5, oldukça güçlü bir gerilla örgüttüydü. ABD FMLN’yi yok etmek için tüm kirli oyunlarını oynamasına karşın gerilla hareketi kitleler içinde geniş bir kök saldı. Halkın büyük bir çoğunluğunun desteğini aldı. El Salvador burjuva ordusu, ABD’nin yönetiminde olmasına karşın, FMLN6 karşısında etkisiz kaldı. Savunmasız ve silahsız kitleleri katletmekten öteye geçemedi.

FMLN’nin iktidarı almaması için hiç bir neden kalmamıştı. ABD destekli burjuva ordusu saklandığı yerden çıkamadığı gibi, hareket alanı da kalmamıştı. CİA, “kaybettik” dediği bir anda, FMLN, “barış” sinyalleri verdi. Çünkü “sosyalist” maskeli Rus sosyal emperyalizmi havlu atmıştı. Küçük burjuva ideolojik yapıya sahip FMLN de, havlu atmayı yeğledi. Oysa, Yanıbaşında Nikeragua devrimi olmuştu. Yine Peru’da güçlü bir Maoist hareket vardı. Ekvator ve diğer bir çok ülkelerde reformist eğlimli hareketler güç kazanmıştı. Kolombiya’da güçlü gerilla (FARC, FLN) hareketleri vardı. Yani rüzgar, devrimcilerden yana esiyordu. Ancak Rus Sosyal emperyalizmini “sosyalist” değerlendiren bu hareketler için Rusya’nın çöküşü, sadece Rusya ile sınırlı kalmamıştı. Buraya güven bağlıyan küçük burjuva devrimci örgütlerini de derinden vurmuştu.

FMLN önderliği, yer yer marksizmi ve sosyalizmi savunmasına karşın, esas politikası kapitalizmi reforma etmenin ötesine geçmedi.

Gelecekte dengeleyici ve kolaylaştırıcı bir güç olarak inisiyatifi ele alırsak, burada özel sektör ve işçi sınıfı arasında, orta ve küçük mal sahipleri, hem de daha küçük geleneksel olmayan üretim sektörleri arasında ortak bir temel yaratabiliriz.”7

1991 yılında, bunu söyleyen FMLN temsilcisi Arnoldo Ramos. Böylece, FMLN’nin daha baştan nasıl bir ekonomik politika izleyeceğide belli olmuştu. Yani, ABD emperyalizmini ve El salvador burjuvazisinin ürükütmeyecek bir politika izlenecekti.

1992 yılı “barış”ıyla legal siyasal yaşama katılan FMLN, savaş sırasında söyledikleri ile burjuvaziyle sınıfsal uzlaşmadan sonra yaptıkları ve söyledikleri bir birini tutmadı. Marksist-Leninist-Maoist sınıf terosi bir kere daha kendini doğruladı.

Burjuvaziyle proletarya arasında uzlaşmaz bir sınıf çelişkisi vardır. Burjuvaziyle uzlaşmak demek, esas olarak onun sınıfsal çıkarlarını kabul etmek demektir. Ayrıca, burjuva devletini yıkmadan kısmen onu reforme ederek yaşamasına izin vermek, tekrar burjuvazinin sömürü çarkının içine girmek ve ona ayak uydurmak demektir. Marksist sınıf teroisi ve sınıflar arası mücadele ve proleter devlet sorunu, sınıf uzlaşmacılığını reddeder.

Bugün, Latin Amerika’nın bir çok ülkesinin başkanları yada birinci derecede siyasal temsilcileri eski gerilla önderleriyle doludur. Bir farkla, artık onlar işçi ve emekçileri temsil etmiyorlar. Burjuvazinin temsilcileri olarak bulundukları yeri işgal ediyorlart. El Salvador’un bugünkü devlet başkanı, dünün FMLN’nin genel sekreter yardımcısıydı. Ancak, günümüz El Salvador’u, neoliberal poltikaların uygulayıcısıdır. 

Nepal Komünist Partisi (Maoist)’de, sınıf uzlaşmacılığının kurbanı oldu. Nepal Devrimi’ni, kelimenin tam anlamıyla sattı. Nepal burjuvazisiyle uzlaştı. Tek yaptığı, Nepal Monarşsinin yıkılmasına hizmet etmek oldu. Ancak, işçi sınıfı önderliğindeki sosyalist devrim idiasını bir kenara atarak, Nepal burjuvaziyle sınıf uzlaşmacılığını esas politika haline getirdi. Nepal işçi sınıfı ve köylülüğünün görkemli mücadelesi, ne yazık ki 2006 yılında burjuvaziyle “barış” politikasıyle yenilgiyle sonuçlandırıldı8.

Burjuvaziyle masaya oturulmaz ya da geçici ateşkesler yapılmaz diye bir anlayış olamaz. Sınıf mücadelesi içinde bu tür dönemler olabilir ve olmaktadır da. Özellikle silahlı mücadele veren devrimci örgütler için, bu daha sık gündeme gelebilir. Devrimci hareket, siyasal durumun gereklerine gere burjuvaziyle “barış” masasına oturabilir. Ancak bu “barış”, burjuva sistemine entgre olmak için değil, güç toplamak ve burjuvaziyi sıkıştırmak ve zayıflatmak amacıyla yapılabilir. Eğer “barış”ın adı, gerilla hareketinin başlangıç amaçlarından vazgeçmek içinse, bu, burjuvaziye entegre olma politik taktiğidir.

Yukarıda saydığımız gerilla hareketleri ve partileri, ne yazık ki, ilk baştaki ideallerinden vaz geçerek brujuvaziye entegre olmuşlar ve burjuva sisteminin sürdürücüsü durumuna gelmişlerdir. Bu olumsuz gelimeler, kitleleri devrimcilerden uzaklaştırmaya hizmet etmiştir. Burjuvazide bu olumsuzlukları işçi sınıfının sosyalist mücadelesine karşı kullanmıştır.

FARC-EP’nin Barışı

FARC-EP, küçük burjuva devrimci bir örgüt olmasına karşın, 52 yıllık mücadelesi Latin Amerika işçi sınıfı ve emekçilerin onurunu temsil ediyordu. ABD destekli Kolombiya faşist devletine karşı verdiği mücadele, diğer halkları motive ediyor ve güç veriyordu. O, Latin Amerika’nın kesilmeyen devrimci bir damarı ve onuruydu.

FARC-EP mücadele tarihi süresi içinde bir çok zikzaklar çizmesine karşın, anti-emperyalist, anti-faşist yanını korudu. Bunun bir nedeni de, başta güçlü bir marksist damar taşımasından çok, sınıfsal çelişmelerin keskinliğinden ve derinliğinden kaynaklanıyordu. Ancak, son on yıl içinde önderlerinin bir çoğunu kaybetmesi ve şehirde işçi sınıfıyla derin bağlar kuramaması, onu kötü bir uzlaşma metnine imza atma aşamasına getirdi. 

Küba’nın başkenti Havana’da 4 yıldır sürdürülen “barış” görüşmeleri, ne yazık ki FARC-EP aleyhine sonuçlandı. Örgütün kendisi bunu öyle görmüyor, elbette. Ama, sıkılan el, Kolombiya burjuvazisinin ve onun arkasındaki ABD emperyalistlerinin oldu

Öncelikle, “Çatışmanın sona erdirilmesi, istikrarlı ve kalıcı bir barışın inşası için genel bir anlaşma” başlıklı “barış anlaşması”ından bazı maddeleri buraya aktaralım:

Barışın inşası hiçbir ayrım olmaksızın toplumun tümümün katılımını gerektiren bir ortak noktadır; ülkenin ulusal sınırları içerisindeki tüm topraklarda insan haklarına saygının teşvik edilmesi, sosyal adalet ve çevre ile uyum içinde ekonomik kalkınma, barış ve gelişimin bir garantisidir.”

1. Bütünleşmiş tarımsal kalkınma politikası” başlıklı bölümden:

1. Erişim ve toprağın kullanımı. Ekilmemiş topraklar. Mülkiyetin resmileştirilmesi. Tarımsal sınırların ve rezerv alanlarının korunması.

2. Bölgesel odaklı kalkınma programları.

3. Altyapı ve arazi ıslahı.

4. Sosyal gelişim: sağlık, eğitim, barınma, yoksulluğun ortadan kaldırılması.

5. Tarımsal üretim ile dayanışma ekonomisi için teşvik. Teknik destek. Sübvansiyonlar. Kredi. Gelir üretimi. Pazarlama. İşgücünün resmileştirilmesi.

6. Gıda güvenlik sistemi.“9

„3. Çatışmanın Sonu“ başlıklı bölümden:

3-Silahların bırakılması. Kendi ilgi alanlarına göre FARC-EP’nin sivil hayata – ekonomik, sosyal ve siyasi-yeniden entegre edilmesi.”

4-Ulusal Hükümet, FARC-EP mensubu ya da işbirliği yapmış olmakla suçlanan ve hüküm giyen bireylerin durumlarının tekrar gözden geçirilmesini koordine edecektir.”
 

6-Görüşmeler, "Her şey üzerinde anlaşmaya varılmadan hiçbir anlaşmaya varılmamıştır" kuralına göre yapılacaktır.”

Son bölümden:

“10-Ulusal Hükümet, barışın inşasında yaşanabilecek zorlukların üstesinde gelmede gerekli reformların ve kurumsal düzenlemeleri yeniden gözden geçirecek ve oluşturacaktır.”

Bu anlaşma maddelerine bakıldığında, Kolombiya burjuvazisinin özel bir yükümlülük aldığı görülmüyor. Normal bir burjuva sistemine devam edilmesi talep ediliyor. Kolombiya burjuva devletine düşen tek görev; FARC-EP militanlarının sivil yaşama entegre olmasında kolaylık ve burjuva hukukunu yerine getirmesi yükümlülükleri var. Kapitalist bir sistem de, “yoksulluğun ortadan kaldırılması” düşü ham hayal, kapitalizmin varoluş nedenine terstir. FARC-EP terorisyenlerinin bunu bilmemesi olası değildir.

Böyle bir anlaşmayla, yani burjuva devletine teslimiyet anlaşması, gerillalar için bir güvenli yer olmaktan uzaktır. Bu El Salvador ve diğer ülkelerde görüldü. Silahların bırakılmasından sonra bir çok gerilla katledildiği gibi onlarcası da tutuklanıp hapishanelere konuldu. Özellikle Orta Amerika gerilla hareketlerinin silah bırakmasından sonraki yaşanan acı deneyimler göz önüne alınmalıydı. Burjuvaziye asla güven olmayacağını 52 yıllık savaşın FARC-EP’ye öğretmiş olması gerekiyordu.

FARC-EP silahları bırakacak. Tarımda “ıslah”a gidilecek. Yani, normal bir burjuva programı. Bu anlaşmayanın öngördüğü maddeler, bütün burjuva ülkelerinin anayasalarında yer almıştır. Devrimci bir program olmaktan öte, burjuvazinin 200 yğüzyıl önce aristokrat feodallere karşı savunduğu bir programdır. Böyle bir “barış”ı, ne ABD emperyalist burjuvazisi reddeder ne de Kolambiya burjuvazisi. Tersine, bir de teşekkür etmişlerdir. Bu anlaşma, FMLN’nin anlaşmasından daha geri. En azından onlar, gerillaların ordu ve polis gücü içine alınmasını kabul ettirmişlerdi. Bu anlaşmada , “FARC-EP’nin silahları bırakması” koşulu var. Ama Kolombiya ordusu olduğu gibi kalıyor. Kolombiya ordusu, bugünün Türk ordusu gibidir. Katliamcı ve paramiliter bir karaktere sahiptir. FARC-EP 52 yıldır mücadele ettiği Kolombiya ordusunun niteliğini yakından tanıyor olmalıdır.

FARC-EP’nin “anlaşma metini” tam bir hezimet metnidir. Küçük burjuva devrimciliğinin ideolojik olarak burjuvaziye teslimiyetinin belgesidir. Kolombiyalı Maoist örgüt, “Komünist İşçiler Birliği (MLM)”nin de belirttiği gibi, “neoliberal politikaların onaylanması ve kabul edilmesidir.” KİB (MLM)’nin FARC ile ilgili bu görüşü “barış metni” ortaya çıkmasından önce de vardı10

Sonuç:

FARC-EP vb. küçük burjuva devrimci örgütlerin burjuva sistemine koşulsuz entegre olması, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesine önemli bir darbedir. Her şeyden önce, FARC’ın 52 yıllık mücadelesine, ödenen ağır bedellere, çabaya, emeğe, kitlelerin güvenine ve bu uğurda yaşamını yitirenlere ihanettir. 

FARC-EP, kendini reformist ve liberal Latin Amerika “sol” hükümetlerine teslim etmiştir. Küba, Venezüella, Ekvator ve diğerleri.... Bu devletlerin FARC-EP’ye vereceği olumlu hiç bir şey olamaz. Onlar başından beri silahların bırakılmasını savunuyordu. Fiedel ve Raul Kastro’lar Batista’ya karşı savaştıkları sürecin ne militanları ne de o anlayışa sahipler. Kendilerini Küba’ya teslim edenler, kellelerini Kolombiya faşist devletin ayakları altında bulurlar. ABD ve Kolombiya faşist devleti, reformist Latin Amerika hükümetlerini devreye sokarak FARC-EP’i silahları bırakmaya ikna ettirmek için uzun zamandır uğraşıyordu. Bunu başardılar. 

Venezüella’ya gelince. Reformist hükümet, ne yazık ki, işçi ve emekçileri ayaklandırma yerine askeri güçle burjuvazinin karşısında durmaya çalışıyor. Venezüella işçi sınıfının militan ruhunu reformizm içinde pasifize ediyor. Mudarno yönetimi, reformizm ile neoliberalizmi birleştirme peşinde. Ancak, reformist politikalar ile neoliberal politikalar alt edilemez. Tek çare, işçi sınıfının sosyalist devrimini hayata geçirmektir. Burjuvazi gibi radikal olmak gerekiyor. Burjuvazi, reformist hükümeti yıkmak için çok radikal politikalar izliyor. Venezülle reformistleri ise, yoksullara yiyecek dağıtma ve askeri törenlerle ayakta kalmaya çalışıyor.

Kolombiya’nın ABD için anlamı büyük. Kolombiya, ABD için Latin Amerika’daki sömürge kalesi ve burayı kontrol etmenin en önemli ve hatta birinci merkezi denebilir. Yine ABD tekelleri için önemli bir sermaye biriktirme merkezi. Uyuşturucu kaynağı ve paramiliter yetiştirme alanı. ABD emperyalizminin Kolombiya’da 7 askeri üssü var.

Bütün bunlara karşın, FARC-EP’i “Plan Kolombiya”11 adıyla 2008 yılında, yoğun bir saldırı başlatmıştı. Bu kapsamlı ve vahşi saldırı ABD burjuvazisine 500 milyon dolara mal olmuştu. Bütün bunlara direnen ve askeri olarak güçlerini büyüten FARC-EP, askeri olarak değil ama, masa başında yenildi denebilir.

Kolombiya devleti faşist yarı-askeri ve paramiliter bir niteliğe sahiptir. Kolombiya ordusunun kontrolü bütünüyle Pentagon’un elinde ve Latin Amerika’daki paramiliter bir gücü olduğunu söylemek yanlış olmaycaktır. Böyle bir devletin, “demokratik reformlar” yapması düşünülemez. Bugüne kadar sayısız işçi, köylü, gençlik önderleri ve sendikacılar katledilmiştir. Silahlı mücadelenin yoğun olduğu bölgelerde köyler zorla boşaltılmıştır.Bugün Kuzey Kürdistan’da yaşananların benzerleri sıkça yaşanmıştır. 

FARC-EP silahları bıraktığı andan itibaren, devrimci dinamizmi ve potansiyeli yok etmek için burjuvazi daha yoğun olarak saldıracakatır. Burjuvazi, teslimiyeti salt “silah bıraktırmak”la yetinmeyip, idelojik ve siyasal olarakta teslim alma yolunu denemekten vazgeçmeyeceklerdir. 52 yıllık bir mücadele terk edildiği anda, onun bir daha aynı şekilde yeniden oluşturlması olası değildir. Çünkü kazanılmış önemli bir devrimci mevziler terk edilmektedir. Onu yeniden aynı şekilde değil, ama işçi sınıfı önderliğinden daha başka örgütlenme ve mücadele biçimleriyle kazanılabilecektir. Ama bu artık FARC-EP tipi küçük burjuva örgütler değil, Marksist teori donanımlı sınıf bilinçli işçiler yapabilecektir.

Bir kere daha Marksizm kendini doğrulamıştır. Buradan çıkarılacak ders; küçük burjuva devrimciliğinin kaypaklığı ve burjuvaziye uzlaşma çizgisinin oldukça ince oluşu gereçeğinin görülmesi ve bilince çıkarılmasıdır. Marksizmin ilkelerinden sapmanın sonucunun, işçi sınıfının devrimci çizgisinin terk edilmesiyle karşı karşıya kalınacağı gerçeğidir. Böyle bir çizgi ise burjuvaziye teslimiyete götürür. FARC-EP’nin kolombiya devletiyle imzaldığı “barış anlaşması” tam bir teslimiyettir. Böylece Latin Amerikanın “kesik damarlarına” devrimci damarları da eklenmiş oluyor. Küçük burjuva devrimciliği, tarihsel devrimci mücadeleyi sonuna kadar götürme yerine, emperyalist neoliberal politikalara teslim etmeyi tercih etti. Küçük burjuva sınıfın ufku ve hafızası, ne yazık ki, sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir sistemi göremiyor ve alamıyor.

Bir kere daha tekrarlayalım: Reformizm ve revizyonizm yenilgiye, Marksizm, Lenininzm ve Maoizm zafere götürür.

1 Bu yazıyı çoktan yazmayı planlamıştım ve başlamıştım, fakat bitirmemiştim. Ancak, Kaypakkayahaber.com Sitesi’nde, Kolombiya “Komünist İşçi Birliği (MLM)” (Union Obrera Comunista (MLM))nin bu konuyla ilgili yazısını görünce, yazıyı bitirmeye karar verdim.

2 FARC-EP (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu)

3 http://yusuf-kose.blogspot.de

4 Margaret Randell, Sandino’nun Kızları, Sosyalist Yayınları

5 İç Savaştan Silahlı Barışa, Farabundo Marti San Salvador’da, Belge Yayınları

6 James Dunkerley, Uzun Savaş (Salvador’da Diktatörlük ve Devrim), Belge Yayınları

7 İç savaştan Silahlı Barışa... sf. 233

8 Bkz. Nepal Halkının Kerenski’ye Değil, Lenin’e İhtiyacı Var ve Nepal Devriminin Sorunları-2013, kaypakkayahaber.com

9 FARC-EP-Kolombiya devleti arasında imzalanan “Barış Anlaşması’nın tam metni için bkz. http://bianet.org/bianet/siyaset/kolombiya-kalici-baris-anlasmasinin-tam-metni28.06.2016

10 Bkz. Yüzyıllık Yanlızlık’ı Yıkan Gerillalar

11 Hindistan hükümeti’de HKP-M (Hindistan Komünist Partisi- Maoist) gerillalarına karşı, bu plandan örnek alarak “Green Hunt” (Yeşil Av) adıyla bir vahşet estirmişti. 

45120

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar