Çarşamba Mayıs 22, 2024

Martager’in anısına (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğe ve geleceğe ait var olması gereken tüm devrimci değerlerin birleştiği noktadır, Nubar Ozanyan’ın yaşamı. Paylaşmaktan, kendisine ait var olanları vermekten bir an olsun tereddüt etmeyen, zorlu mücadelede kendini asla düşünmeyen, yoldaşlık ve dostluktan başka bir yaşamı tanımayan Komutan Martager, Ermeni devrimcilerin onurudur. O, kalbini ve ellerini Kürtlerin, Filistinlilerin, Ermenilerin ve tüm ezilenlerin kurtuluş mücadelesine armağan etti. Halklar için türküler yaktı. Ezgisiyle karanlıkları eritmeye, sesiyle dağları uyandırmaya çalıştı. Altmış yaşın bilgesi gibi yoksul toprakları dolaştı, bir fakir gibi yaşadı, bir kahraman gibi savaştı.

Nubar Ozanyan, gittiği her yeri çalışkanlık ve örnek devrimci duruşuyla cesaretlendiren, terk ettiği her yerde ise bir hüzün bırakan devrimciydi. Son nefesine dek İbrahim Kaypakkaya yoldaşın ideallerine bağlı kaldı. Her daim onun mütevazı öğrencisi olmaya çalıştı. Devrim düşünü yaşatmaktan ve pratiğini her koşul altında uygulamaktan bir an olsun geri durmadı.

Dedesinin Kumkapı’daki yıkık dökük evinde, kendisine anlatılan soykırım hikayelerini asla unutmadı. Yozgat’ta çobanların bile sürülerine su içiremediği kan akan dereleri çocuk hafızasına kazıdı. Ermeni Soykırımının ve anın tüm haksız ve adaletsizliklerin hesabını sormak için elinden silahı asla düşürmedi.

Çocukluk ve gençlik yaşamı yokluk ve yoksulluk içinde geçti. Ne annesini ne babasını doğru dürüst görmeden, aile kavramını bilemeden yetim büyüdü. Evlerinin nemli ve yıkık duvarlarında dünyanın haksızlığını gördü ve adaletsizliğini tanıdı. Gençlik yıllarının sporcu yaşamında elde ettiği her başarılı çalışmanın karşısında faşist ayrımcılığı gördü. Her ayrımcılık, yaralı kalbine ekilen devrimci öfke oldu.

Onun boş vakti, çalışmasız geçen zamanı hiç olmadı. Her gün yeniden devrimci savaşı geliştirmek, ezilen halkların ellerinde güçlü bir silaha dönüştürmek için yaşadı. Elini, aklını ve bedenini devrimci savaş için eğitip örgütledi. Amacını esas alarak yaptığı her şeye aklını ve yüreğini kattı. En ileri çizgide, en ileri devrimciliği esas aldı. Onun için yaşamak, savaş demekti.

Tüm ömrü boyunca ne mal ne mülk sahibi oldu. Ne anlamsız üne değer verdi ne de boş kariyer peşinde koştu. Sistemle ve onun yarattığı her şeyle alay etti. Ve onları değersizleştirip gülünç duruma soktu.

Kelimenin gerçek anlamıyla fakirdi. Bir hırka, bir lokmanın dışında başka bir şeyi olmadı ve başka bir arayışa asla girmedi. Üzerinde yattığı tek bir battaniyeyi bile her an bir yoldaşına verecek kadar fedakar yaşadı. Ağır yaralı halinde, ölüme on kala vaktinde bile “Toyota” marka askeri aracın arkasındaki boşluğa bindirildiğinde bir eli kopmuş halde diğer koluyla kendisinden kat kat hafif yaralı olan bir arkadaşına elini uzatarak arabaya çekmek istemesi kelimenin son hali, sözün bittiği yerdi.

Bir insan düşünün, on dakika sonra şehit düşecek, bir eli parçalanarak kopmuş, kullanabildiği diğer elini ise yoldaşına yardım etmek için uzatıyor. Aslında uzattığı eli değil henüz parçalanmamış yoldaş kalbiydi. Uzattığı, yaratmak ve yaşatmak istediği dünyanın tertemiz resmiydi.
Düşmana en ağır darbeyi vurduğundaki mütevazi ve ağır başlı haline, iş yaparkenki becerisine ve çalışma temposundaki hızına baktığınızda iddialarına ne kadar güçlü bağlı olduğu rahatlıkla görülürdü. Çünkü çok iyi bildi ki, zayıf ve yetersiz militanlık düşmana umut ve kazanma zemini sunar.

Komutan Martager, görünmezlik içinde kalarak sıra neferi gibi sade yaşadı. Ancak yaptıkları ve savaşımı asla sıradan değildi. Yoksa nasıl açıklanır Garê ve Rojava’nın sıcağı altında gün ortasında koşmak, saatlerce spor yapmak, sırtında elli kiloluk un çuvalını birkaç kiloluk poşet gibi taşımak?

Ya da her gördüğü nesneyi, patlayıcının bir parçasına çevirmek, her pozisyonda yoldaşlarına nasıl mevzileneceğini, nasıl düşmana darbe vuracağını göstermek… Nasıl açıklanabilir? İmkansızlıklar içinde olanak yaratmak, geçilmez denilen sınırları aşmak, kaldırılamaz denilen yükü kaldırmak, yürünemez yolu yürümek, sayıca üstün düşman saldırılarını ustaca kullandığı silahıyla etkisiz hale getirip darbelemek, düşmanın fiziki ve teknik üstünlüğünü boşa çıkarmak nasıl açıklanır? 63 yaşın fiziğinde halen genç bir savaşçı gibi dağlara tırmanmak, soluklanmadan savaşmak nasıl açıklanır? Kuzey’den Filistin’e, Karabağ’dan Hayastan’a, Dersim’e, Garê’den Rojava’ya serüven dolu yolları, 20 yaşın genç bir savaşçısı gibi geçmek nasıl açıklanır?

Gökyüzünden bahsedip yeryüzünü sömürenlere, öbür dünyada cenneti anlatıp bu dünyayı cehenneme çevirenlere karşı savaşmak Martager için onurdu. Komutan Martager Kürtlerin, Ermenilerin, Filistinlilerin direngen onurudur. Yükseklere çekilmiş tertemiz gerilla bayrağıdır. Kalbini Rojava’ya gömen Nubar Ozanyan, enternasyonalizmin günümüzde sönmeyen kutup yıldızıdır.

Yaşı ilerledikçe değil devrimin yapılamayan görevleri karşısında kalbi yara alan, lanetli zulüm karşısında ölümü yırtan Komutan Martager ölümsüzdür. 

(17.08.2021, Yeni Özgür Politika)

2453

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Sayfalar