Pazar Mayıs 19, 2024

Mütevazı ama iddialı

Tansiyonu hiç düşmeyen bir dünyada, ortalamanın hep üzerinde seyreden ateşiyle, gündemi sürekli yüklenen bir ülkede mücadele veriyoruz. Dünyada savaş ve çatışmaya, kriz ve bunalıma dair ne varsa dolaysız biçimde içindeyiz.

Böyle olduğu için, sürekli saldırgan bir düşmanla mücadele ediyoruz. Olayların gelişim hızı ve çeşitlenme derecesi ile saldırıların yoğunlaşma oranı, işlerin faşizm açısından yolunda gitmediğinin açık kanıtlarını oluşturuyor.

Türk egemen sınıfları bir yandan iç kriz ve dalaşlarıyla uğraşırken diğer yandan da sömürüye daha fazla gaz vermekte, krizden kendilerince çıkış yolları aramaktalar. Bunun için dizginsiz bir saldırı içindeler. Hep yaptıklarını yapmakta, saldırmakta ama saldırdıkça da sönmeyen bir direniş yangınının içinde kıvranmaktalar.

Bu tablo içerisinde daha aktif ve yoğun bir şekilde harekete geçmemiz gerektiğini kulağımıza fısıldayan, bizzat tarihi materyalizmin yasalarıdır. Zira bizler biliyor ve sürekli tekrarlıyoruz ki, gündeme müdahalede zayıf ve etkisiz kalmanın bedeli oldukça ağırdır.

Toplumsal gerçeklikleri, çelişki ve hareketleri doğru biçimde saptayamayan, esas önemlisi buna uygun biçimde konumlanmayanın başarı şansı yoktur. Kendi gündemlerine göre hareket edenlerin de elbette bir yere kadar gelişme kaydetmesi mümkündür. Sonuçta her sınıf, kurum, örgüt vb. kendisine uygun politikalara karşı belli düzeyde refleks vermekte gecikmez. Burada ana mesele yüzümüzü kime-nereye döndüğümüzdür. Açıktır ki, yüzünüzü kime-nereye dönerseniz yanıtı da oradan alırsınız…

Öyleyse görev, yeterince uç vermiş bütün alanlarda yaşanan kaynaşmanın koordinatlarını doğru biçimde çözümleyerek harekete geçmektir. Bunun için öznel durum, yani gücümüzün seviyesi, ancak hamlenin çapını etkileyebilir, kendisini değil. Mütevazı ama iddialı, aceleci değil ama hızlı biçimde hareket etmeliyiz.

Bizi besleyip büyütecek, dolayısıyla müdahil ve giderek önder güç olma sorununu çözecek biricik yol budur… Bu yoldaki ilerleyişimizi kolaylaştıracak, organizmayı sarsıp canlandıracak ve motivasyonumuzu artıracak fırsatlar önümüzde durmaktadır.

Böyle yaklaştığımız takdirde, hem genel hem de buna paralel biçimde oluşturulmuş dönemsel görevlerimiz olduğunu tespit edeceğiz ve bu çerçevede geldiğimiz aşamayı net olarak görebileceğiz. Bu aşama, öncelik verdiğimiz mücadele alan ve biçimlerinden hareketle, kendisini inşa etme ve geliştirmesini tarif etmektedir. Bu gelişim düzeyi, merkezden başlayarak, temel olarak gördüğümüz bütün alanlardaki örgütlenme gerçekliğimizde karşılık bulmaktadır.

Zira, başarının somut karşılığı ileri kitlelerdeki yansıma ve örgütlenmenin bağrındaki gücümüzdür. Bu güç, kendisini sürekli üreten ve geliştiren bir mekanizma oluşturmasına bağlı olarak gelişmenin dinamiği olmaktadır. Yadsımıyoruz ki gelişme her alan ve cephede eşit biçimde ilerleme göstermez. Ancak birbirini etkilemenin ve genel olarak ortaya çıkan enerjinin bir eğilim yaratması da gerekir. Bu enerjiden bütün cephelerin payını alması kaçınılmazdır.

Sorun, engel ve zorlukların bütün haşmetiyle karşımıza çıkması kadar çözüm yollarını da önümüze getirir. Kritik günlerden geçerken, yeniye ait unsurlar kendini çeşitli patlama noktaları içerisinden görünür kılmaktadır… Devrimcilik, yaşayan ve gelişeni, onun içindeki doğru ve iyiyi temsil etmektedir.

O yoldan gidenlerin politikası dönüşmeye, sürekli biçimde erginleşme ve olgunlaşmaya açıktır, açık olmak zorundadır. Olgulardaki değişim, başka bir deyişle yeni ortaya çıkan olguların sunduğu gerçekler, politik hattın gelişim ve değişim nedenidir.

Görevimiz buna dair analiz ve saptamaları doğru biçimde yapmaktır. Ancak bu da yetmez, gücümüzü buna göre kullanmamız gerekir. Yeni olguların etki sahasına nüfuz etmedikçe gücün istenilen şiddete kavuşabilmesi mümkün değildir. Öyleyse politikanın ilk uğrağı, dinamizme yataklık eden mekânlar olmalıdır.

2248

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Sayfalar