Perşembe Mayıs 2, 2024

Onlara tutunmak!

Bir yandan yokluk-yoksulluk-sürgün ve zulümle mücadele etmeyi öğrenirken diğer yandan yoldaş acılarına dayanmayı öğreneceğiz. Yoldaş kayıplarını daha fazla anlayıp, anlamlandırarak direnmeyi öğreneceğiz. Yoldaş acısına alışmaya müsaade etmeden mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Alışkanlık; kanıksama ve duraklamadır. Donma ve gerilemedir. Var olanı tekrar etmek,  yaşanan koşullara teslim olmak demektir.  Diyalektiğin gelişim yasalarına karşı ters yönde yürümektir. Bundandır ki biz sınıf bilinçli proleterler toprağa düşen, yıldızlara gömülen, sonsuzluğa uğurlanan şehitlerimizin acılarına tutunarak mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Acılarını bilince, yaşamlarını eğitime, tamamlayamadan bizlere devrettikleri görevlerinin sorumluluğunu üstlenerek,  yürümeyi öğreneceğiz.

12’ler demokratik halk devriminde savaş topraklarında zirvelere tırmanarak sarp kayalara tutunmanın mütevazı kahramanlarıdır. Günümüzün çağdaş fedaileridir. 12’ler, nerede-nasıl durarak, hangi tarzda yaşayıp savaşmamız, hangi görevlere nasıl sarılmamız gerektiğini öğreten genç öğretmenlerimiz oldular. Demokratik halk devrimi bir savaş meselesi ise halk savaşının günümüzde almış olduğu biçim olan gerilla savaşı öğrenilip uygulanmadan, uygulanıp öğrenilmeden, örgütlenip kurumsallaşmadan, adım adım kitleler savaşın özneleri haline getirilmeden düşman alt edilemez. Hiçbir özgürlük gerçek olamaz. Özgürlük, elle tutulur gerçek oluncaya dek devrimin şehitleri yaşanmaya devam edecektir. Ve biz bu gerçekliği kabul edip süreci devrim lehine değiştirmeyi öğrenmeye ve mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.

Devrimcilik, kendine ait olan bedeni ve bilinci, maddi ve manevi birikimleri, değerleri hesapsız ve çıkarsız bir şekilde gönüllü olarak, isteyerek halkın devrim davasına koşulsuz verebilmektir.  Özgürlük yolunda her devrimci göreve büyük bir tutkuyla dört elle sarılmaktır. Gözünü bir an olsun bile kırpmadan bedel ödemeyi göze alabilmektir. Yaşamın ve mücadelenin çeşitli evrelerinden en zor engellerinden geçerek başarıyla geçmeyi öğrenmektir. Son nefes verilinceye kadar usanmadan yorulmadan kendimize ait olanları bilinçli ve örgütlü bir şekilde devrime vermektir. Bu kolay değildir. Kendinden kendine ait olanlardan bilinçli ve iradi olarak vazgeçmek. Karşılığında hiçbir şey beklemeden kişisel bir beklentiye düşmeden en küçük bir kaygı yaşamadan bilinci ve cesareti artırarak çoğaltmak özgürlük ve kurtuluş davasına vermek. Sistemden ve ona ait olan yaşamdan alışkanlıklardan inatçı ve direngen bir mücadeleyle KOPMAK. Bulaşıcı olan cesaretle tanışmaktır. Devrimcilik, soylu ve erdemli bir hakikat yolculuğudur. 

ZİLAN-EKİN-ÖZLEM OLMAK! SAVAŞIN KADIN ÖZNESİ OLMAK...

Soylu ve onurlu özgürlük yürüyüşünde sıramızdan saflarımızdan kopup sonsuzluğa uğurlanan 12’ler için söylenecek her söz yetersizliğin çaresizliği içinde çırpınıp etkisiz kalacaktır. Hiçbir şey ama hiçbir şey 12’lerin fedaice şehit düşüşünden daha değerli ve anlamlı değildir. Hiçbir söz onların önünde yürüyemez, hiçbir değerlendirme onların üstünde olamaz. Dağlar yıldızlar nehir ve ağaçlar eğilerek yol açar onların önlerinde. Ve biz ardılları olan yoldaşları olarak sırayla saflara dizilerek 12’lerin önünde saygı ve minnetle eğileceğiz. Önümüzden geçen her bir yoldaşımızın “Devrimi çoğaltın! Partiyi sağlamlaştırın!” sözlerini birer emir ve yerine getirilmesi mutlak olan talimat olarak kabul edeceğiz. 

Karanlıkların ve kötülüklerin son bulması mücadelesinde kadın yoldaş olmak güçlü bir kararlılık sağlam bir irade ve büyük bir cüret ve cesaret gerektirir. Kadın yoldaşlığı savaş yoldaşlığına komutanlık ve öncülük mertebesine çıkarmak ise sayılanlardan daha ileri nitelikler ve özellikler gerektirir. Daha güçlü ve örgütlü mücadele gerektirir.

Tarihin derinliklerinden gelen eşitsizliklerin, birikmiş alışkanlıkların taşlaşmış önyargıların kırılıp parçalanma mücadelesi içinde bir yandan erkek egemenliğine karşı diğer yandan sistemin yarattığı engelleri, zorlukları yıkıp geçmek kolay değildir. Kendi içindeki zayıflıkları her gün her pratikte yenmek yanıbaşında birlikte savaştığın erkek yoldaşın sahip olduğu erkek egemen anlayışına ve yaklaşımına karşı usanmadan mücadele etmek hiç de kolay değildir. Gericiliğin her türden çirkin diline kirli tarzına karşı durmak, mücadele etmek büyük bir emek ve ileri bir bilinç gerektirir. Çok yönlü güçlü sorgulama alt edilemez bir kararlılık gerektirir. ZİLAN-EKİN-ÖZLEM yoldaşlarımız zorun daha zorunu başarma onuruna erişen kadın gerillalarımız oldular.

Zilan olup düşmanın alnının çatısında kurşun gibi patlamak, Ekin olup toprağın derinliklerine kök salmak için toprağa düşmek, Özlem olup özgür eşit ve onurlu bir yaşam düşlemektir. Kadın yoldaş olmaktır. En değerli varlıklarımız, değerlerimiz tertemiz devrim amaçlarımız özgürlük ideallerimiz olan kadın gerillalarımız Beşlerin bayrağını en yükseğe çıkarıp anılarını yürek ve bilinçlerimizin en derin yerine yazdılar.

Dünyanın ve sistemin bütün kötülüklerine kişiliklerine karşı silah elde güçlü bir özgürlük tutkusuyla gülerek mücadele ettiler. Zilan-Ekin-Özlem yoldaşların gülüşleri gözlerinden asla eksik olmadı. Düşmana yönelik gerçekleştirilen sayısız saldırı eyleminde Zilan yoldaş patlayan devrim öfkesi oldu. Kadın-Kürt-Alevi olmanın kaderini, zulmün utancını parçalamak için silaha sarıldılar.  Emekçi bir kadın gerilla olmanın bilincini asla aklından çıkarmadan silaha sarıldılar. Zilan yoldaş  zeytin karası  gözlerindeki ışıltı ve yüreğindeki bitmez devrimci coşkusuyla en zor ve ağır görevler karşısında bile bir an tereddüt etmeden savaştı. Zilan yoldaş aynı zamanda içten bir o kadar duygulu sesiyle gerillanın kadın sanatçısı-sesi olmasını bildi. Tıpkı Yetiş yoldaş gibi üç kimliği kendi devrimci kişiliğinde bütünleştirdi. Zilan yoldaş bir kadın gerilla olduğu kadar en küskün ve en suskun yüreğe bile işleyen duygu dolu sesiyle Zazaca türküleriyle seslenmeyi bildi. Hareket onun doğal gerilla ritmi oldu. Devrimci heyecanı ve coşkusunu gittiği her yoksul damında yaşatmasını bildi. Görevine büyük bir sadakatle bağlı olan Zilan yoldaş gerillanın güzel sesiydi.

İnce uzun boyuyla iri parlak gözleriyle görünüşüyle tıpkı Latin Amerika’nın yoksul yerli halkının kadınlarına benzeyen Ekin yoldaş aslında katliama uğramış sürgün yemiş Dersim halkının bir evladıydı. O da tıpkı Zilan ve Özlem yoldaşlar gibi katliam anıları ve ağıtlarıyla büyümüş Dersim’in çilekeş kadınıydı. Sürgün ülkenin hangi karış toprağında yaşanırsa yaşansın her kızılbaş-Kürt Dersimli kadının yüreğinde sönmeyen acı bilincinde tükenmeyen bir isyan tohumu vardır. Gerillanın saldırı eyleminde yer almadığında büyük bir üzüntü yaşayan görevi gereği uzunca bir hareketsiz kalma durumunda ciddi rahatsızlık duyan mutlaka düşman alnında patlayan korkusuz mermi olmak isteyen Ekin yoldaş, inanıyor ve biliyoruz ki düşman operasyonun da yine “yerinde hareketsiz kalmayı” reddederek düşmana karşı en önde mevzilenmiştir. Gerillanın gülen gözlü yoldaşı her özgürlük türküsünde yanımızda bizimle birlikte gerillanın ateş sohbetinde olacaksın. Senin o güzel gözlerine bakarak özgürlük türkülerini dinleyecek ve birlikte silah çatacağız.

Özlem yoldaş, kaderi tıpkı ismini aldığı Gülizar yoldaşın kişilik ve kaderine benzerdi. Tıpkı Gülizar (Özlem) yoldaş gibi çok genç yaşta yokluk ve yoksullukla tanıştı. En fazla ezilen en fazla yok sayılan en fazla acıyla yoğrulan kadın kaderi vardı. Dersimli kadınlarının tarihsel ve güncel acısının rengi gözlerine işlenmişti. Gözleriyle acılarını anlatırdı.  İncecik küçük bedeninde taşıdığı küçük yüreğine büyük acıları sığdıran Özlem yoldaş toprağa, ağaca, kayalarda açan her bir çiçeğe olan tutkusunu özgürlüğe olan özlemini devrimci görevlere taşımasını başardı. 

İncecik bedeninize kaç düşman kurşunu değdi? Kaç acıya göğsünüzü siper ettiniz? İncecik bedenlerini yoldaşlarına siper eden Özlem-Ekin-Zilan yoldaşlarımız sizleri nasıl anlatalım? Geride bıraktığınız yoldaşlara kadın emekçilere sizleri nasıl anlatmamızı isterdiniz? Neleri eksik bıraksak öfke, neleri tam anlamıyla ifade etseydik sevinirdiniz? Bilemiyorum. Bu zor soruların yanıtını vermek için çok zorlanacağımız dersimize çok çalışmamız gerektiği bellidir. Ancak sizleri tek kelimeyle tanımlayıp anlatırsak sizler en korkusuz can YOLDAŞLARIMIZ, can fedailersiniz. 

Can yoldaşlarımız! Sizleri asla unutmayacağız! Yetiş-Munzur-Cem-Ferdi yoldaşları unutmayacağımız gibi siz kadın yoldaşlarımızı da asla ve asla unutmayacağız. Beşlerin bayrağını onurla ve gururla taşıyan kadın kahramanlarımızın devrim ideallerini kayalara-yoksul damların duvarlarına yazacağız isimlerini gökyüzünde parlayan her bir yıldıza vereceğiz.

(Bir yoldaşınız)

46282

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Sayfalar