Çarşamba Mayıs 29, 2024

“Rojava’yı anlamak”

Rojava, emperyalizme-faşizme ve gericiliğe karşı savaş ve direnişin yürütüldüğü hatırı sayılı toprak parçalarından biridir. Bir yandan TC ordusuna ve DAİŞ faşistlerine karşı direnilirken diğer yandan “ekonomi-eğitim-sağlık-kültür-basın-güvenlik-demokratik yönetim-inşa” gibi birçok konuda özgürlükler tarihine eklenebilecek nitelikte önemli ders ve deneyimler kazanılıyor. Rojava, ezilenlerin direniş ve savaş geleneğine özgürlük ideallerine değişik düzeylerde katkı sunacak mütevazi süreci yaşamaktadır.

Acıdır ki henüz Türkiye devrimci hareketinin belli bir kesimi ve aydınların hatırı sayılı bir bölümü Rojava topraklarında neler oluyor, neler yapılıyor, neler başarılıyor, halklar-özgürlükler lehine atılan adımlar neler olduğu konusunda ciddi bir duyarsızlık-küçümseme-önemsememe, bilgisizlik durumunu yaşıyor. İlgilenme ve bilgilenme düzeyleri burjuva-feodal medya kuruluşlarına yansıyan bazı saldırı-çatışma haberleriyle ya da Suriye’ye gidip dönen bazı gazetecilerin yazılarıyla sınırlı bilgilerdir. Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin lekeleri, reformizmin darlığı üzerinden yüzeysel-tek yanlı-parçalı algılama-bilgilenme pratiği yaşanınca ortaya kocaman bir duyarsızlık-ilgisizlik-sorumsuzluk uzak durma hali yaşanmaktadır.  

Dışından-uzağından-bilinen ezberlerle-peşin yargı ve hükümlerle-küçümseyerek -istemeyerek BAKMAK! Ve bu bakış açısı üzerinden gelişmeleri anlamaya çalışmak, mesafeli kalmak! Küçük burjuvazinin hatırı sayılı önemli bir bölümü Türk milliyetçiliğinin gözleriyle algılarıyla Rojava’ya bakıyor. Sonuç; ne doğru temelde gerçeğin bilgisine sahip olunuyor ne de hangi devrimci görevlerin kendilerini beklediği konularında gerekli ve yeterli bilgilere sahip olarak gerekli adımlar atılıyor. 

Batılı aydınlar her dönem doğuya küçümseyerek bakmıştır. Özellikle Avrupa merkezli siyaset bilimcileri-aydınları-politikacıları doğuya (Asya-‘Ortadoğu’ya) ve yaşanan toplumsal gelişmelere yaratılan değerlere hep kuşkuyla bakarak ve mesafeli durmuşlardır. Sınıf savaşımları tarihine-bilgisine-tanıklığına başvurduğumuzda bu tezin sayısız örneklerine rastlayabiliriz. Türk aydınları da doğuya, Kürdistan’ın dört parçasına benzer bakış açısıyla yaklaşmıştır. Batıda olan doğuya, dışında ve uzağında olan gerçekliğin içinde olana ya ilgisiz duyarsız kalmıştır ya da küçümseyen önemsemeyen bir tutum sergilemiştir.  İbrahim Kaypakkaya yoldaşın dışında devrimcilerin ezici bölümü de Kürdistan’a-Kürt sorununa üstenci-kuşkulu-milliyetçi gözlerle bakmış ve bu bakış açısıyla gelişmelere-yaşananlara karşı tutum alarak yanlış yerde konumlanmıştır. Filistin deyince kısmi bir duyarlılık gösterenler Kürt özgürlük mücadelesi- Kürt devrimcileri onların yarattığı değerler-kazanımlar denince hep kaygılı bakmış ve mesafeli yaklaşmıştır.

Nasıl ki Kautsky-Bernstein ve dönemin Avrupalı sol sosyalist etiketli aydınları Lenin yoldaşa Rusya’da devrimci gelişmelere kuşkulu ve küçümseyici gözle bakmışsa halen Avrupa merkezli aydınlar-sol-sosyalist etiketli solcular doğuya, Ortadoğu’ya aynı bakış açısıyla bakmaya devam ediyorsa bugün de Türk aydınları solcuları da Kürt meselesine, gelişmelere milliyetçi gözlerle bakmaya devam ediyor. Bilimsel bakış açısına sahip komünist önder İ. Kaypakkaya yoldaşa da aynı bakış açısıyla baktılar. Bugün de aynı merkezli benzer tutum devam etmektedir. Ancak üzücü ve acı olan şudur ki; kendisine devrimci diyen bazı küçük burjuvalar da Rojava’daki gelişmelere, alt üst oluşlara ve bu gelişmelerin Türkiye devrimine sunduğu katkı-kazanımlara doğru bakamamaktadır. Gelişmeleri ve ortaya çıkan devrimci görevleri kavrayamamaktadır.

Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin ciddi etkilerini lekelerini Rojava’daki gelişmelere yansıyan bakış açısında görebiliriz. Rojava’daki gelişmeler bildik ezberlere-dogmalara uymuyorsa “orada mutlaka doğru olmayan politikalar yanlış giden gelişmeler var” denilmektedir. Kuşkular güvensizlikler devam etmektedir. Buradan eleştiri, devrimci değerlendirmeler yapılmasın anlamı çıkarılmamalıdır. Anlatılmak vurgulanmak istenen daha derinde olan lekeli zihniyetin varlığıdır.  Bu bakış açısı ve mesafeli duruş tehlikeli ve yıkıcıdır. Ortadoğu halklarının başına bela olan DAİŞ faşistlerine arkasındaki en büyük destekçi güç olan ABD emperyalizmine karşı mücadele ve kazanımların görülmemesidir. Görülmek istenmemedir.  Demokratik kazanımların anlaşılmamasıdır. Bu uzak ve mesafeli bakış açısı aynı zamanda halklar arasında birliği-dayanışmayı bozan gerileten yıkıcı özellik taşımaktadır. Rojava’da mazlumların zalimlere karşı haklı ve onurlu bir savaşımı sürmektedir. Özgürlükleri ve temel demokratik hakları uğruna haklı bir savaşım verilmektedir. İnsanlık tarihine geçecek kahramanlık örnekleri yaşanmaktadır. En başta TC faşist devletine, çocuk-kadın-alevi-insan düşmanı DAİŞ barbarlarına karşı verilen mücadele ülke devrimine dolaysız hizmet niteliğindedir. Güçlü moral kaynağıdır. 

Rojava’daki gelişmelere ister devrim densin ister altüst oluş ister direniş yaşanan gelişmeler alt üst oluşlar hangi biçimde nasıl tanımlanırsa tanımlansın ülke devrimine-demokrasi mücadelesine politik-askeri ve moral gelişimine sunulan dolaysız hizmet olduğu gerçekliğidir. Gelişmeleri- değişimleri alt üst oluşları tarihin çarkını ileri doğru ilerleten özellikte okumak gerekir. Türkiyeli bazı devrimci örgütlerin Rojava topraklarında olmaları direniş ve savaş içinde aktif yer almaları anlamlıdır. Kendi “ideolojik ve örgütsel bağımsızlıklarını koruyarak” enternasyonal dayanışma ruhunu güçlendirmektedirler. Ve halklar arasında birliği yakınlaşmayı yaratmaktadırlar. Bundan daha anlamlı ve değerli ne olabilir ki? Her türden şovenizme-milliyetçiliğe-gericiliğe devrimci darbe vurulmaktadır. Rojava’da halklar-devrimciler arasında mücadele içinde yaratılan dostluk-yoldaşlık ülkemizdeki devrim mücadelesine de örnek teşkil edecek şekilde gelişmektedir. Kürt-Arap-Türkmen-Çeçen-Süryani-Ermeni halklar arasında bir yakınlaşma dayanışma varlıklarını mücadele içinde birlikte koruma, geleceklerini birlikte inşa etme gibi muazzam kazanımları olan bir süreç yaşanmaktadır. Ve yaşanmaya devam etmektedir. Proletaryanın enternasyonal bayrağının direniş sancaklarının Rojava topraklarında özgür ve serbestçe dalgalanması bile emperyalizm ve proleter devrimler çağında büyük bir anlam ifade etmektedir. Geriye dönüşlerle birlikte indirilen proleter renkli bayrakların Rojava topraklarında dalgalanıyor olması büyük bir coşku ve ilham kaynağıdır. 

Çeşitli milliyetlerden halklar-devrimciler-ilericiler birlikte bir arada kardeşçe, yoldaşça, yaşıyor-tartışıyor-savaşıyor. Bundan daha anlamlı ne olabilir ki? Rojava devrimine-direnişine faşizme-gericiliğe karşı koyuş pratiklerine soğuk bakan ona uzak ve mesafeli duran onu küçümseyen her anlayış, yaklaşım ve duruş problemlidir. Küçük burjuvazinin çeşitli temsilcileri ve kesimleri Filistin meselesi olsa dalgalı küçük burjuva heyecanı duyarak birkaç laf ederek birkaç satırlık yazı kaleme alarak görevini yaptığını sanarak kendisini aldatır. Ancak dört parçadaki Kürdistan denilince devrim ve direniş denilince milliyetçiliğin en kaba renklerinden en ince renklerine kadar farklı tonlarda lekelerini-izlerini görmek mümkün oluyor. 

Ülkedeki gerilla savaşıyla Rojava’daki direniş ve savaş arasında dolaysız ve doğrudan bir diyalektik gelişim bağı vardır. Ülkedeki gerilla savaşında yer almak Rojava’daki direnişe hizmettir. Rojava’da direnişte yer almak DAİŞ faşistlerini savaş dışı bırakmak ülkemizde sürüp devam eden gerilla savaşına dolaysız ve doğrudan hizmettir. Her iki parçadaki direniş ve savaş gerçekliği birbirini geliştirmekte-büyütmektedir. Bugün sınıf bilinçli proleterler Rojava topraklarında ortaya çıkan devrimin olanakları ve imkanı içinde daha fazla yer almalı görev kuşanmalıdır. Hem Rojava’daki devrimci ilerici hamleleri adımları daha da geliştirip-büyütmek hem de ülkedeki devrimin olanak ve imkanlarına dolaysız ve doğrudan hizmet etmek açısından büyük bir sorumlulukla ciddi görevlerle karşı karşıyadır. Hiçbir burnu büyüklük, kibir Rojava topraklarında savaşan direnen halk ordusunun direniş gerçekliğini ve yarattığı değerleri ortaya çıkardığı kazanımları gölgeleyemez.

Ülkemizde gerilla savaşı iddiasının önemli bir işareti de Rojava’daki silahlı direnişin geliştirilmesidir. Birine uzak, soğuk bakmak diğerine de aynı benzer bakış açısıyla bakmayı ve yaklaşımı beraberinde getirir. Devrimin küçümsenmeyecek düzeyde bilgi-birikim-yönetsel-örgütsel-askeri tecrübe ve deneyimleri olanak ve imkanları Rojava topraklarında yaşanmaktadır. Görev buna uzanmak dokunmak ve ele almaktır.

Bir Partizan

42034

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Ciddiyet!!!

Devrimimizin her alandaki görevleri, amaçladığımız hedefe uygun olarak layıkıyla yerine getirildiği oranda başarı ve ilerleme kaydedilir. Ertelenen-“unutulan”-geçiştirilen-ihmal edilen, üzerinde yeterince ciddiyetle durulmadan baştan savma yapılan her görev, demokratik halk devrimine giden yolu uzatır. Varılması gereken hedefi uzaklaştırır. Unutmamak gerekir ki başarı ve kazanım sadece sağlam bir ideolojiye sahip olunarak elde edilemez. Bunun kadar önemli olan bir diğer yan, faaliyetçilerin devrimci nitelikleri ve sahip oldukları düzeydir. Pratiğe müdahale güçleridir.

G-20 ler Ezilen Halkların Kaderini Belirliyor! “Alın Size Barış”!

Defalarca yazdık,anlatmaya çalıştık ve dedimki; siyaset yapanlar,demokrasi isteyenler,"büyük politik tahliller'de bulunanlar, emperyalizmle ,faşizmle , faşist diktatörlüklerle barış olmaz. Çünkü, bütün savaşları başlatan-çıkaran onlar. Sömürüyü, ve insanların bütün eşitsiziliğini yaratan ve bu sistemlerini devam ettirmek silah üretenler yakıp yıkıp dünyamızı çöl haline getiren , yaşanmaz kılan yine glabol emperyalist devletlerdir. Onlar var oldukca emperyalist savaşlarda var olacaktır.

Proletaryanın İktidar Mücadelesinde Strateji ve Taktiğin Kavranması:Özgür Gelecek

Kapitalist üretim basit meta üretiminden doğmuştur ve uzun bir tarihsel dönemi kapsar. Kapitalizmi olanaklı kılan üretim araçlarının özel mülkiyeti ve toplumda ücretli emeğin egemen olmasıdır. Kapitalizm sömürü üzerine kuruludur. Temel ekonomik yasası işçinin ödenmemiş emeği üzerinden elde edilen artı-değer yasasıdır. Toprağı, üretim alet ve araçlarını ellerinde bulunduran bir avuç sömürücü sınıfı halk yığınlarını açlığa mahkûm etmektedir. Daha fazla kâra odaklı olması daha fazla sömürü dolayısıyla ezilen halkta daha fazla yoksulluk açlık ve acı olarak yansıma bulur.

Emperyalistler tepişirken kitleler katlediliyor

“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti. 

Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle, ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,  artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.

SOYKIRIMIN ANITI VE AĞITI: Gomidas/ Komitas/ Soghomon Soghomonian

“Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo.”[1]

Yıllar boyunca, ne geçen zamanın ne de Anadolu toprağının örtebildiği katliam izleriyle dolu yollarda yürür ve kendi ölümünü beklerken, “Eğer kurtulursam gördüklerimi yazacağım. Halkımın yaşadıklarını herkes bilsin” diye düşünüyordu Rahip Krikor Balakyan. “Hatta tüm bunları gelecek kuşaklara aktarmak için yaşamalıyım. Hayatta kalmak için elimden her ne geliyorsa yapmalıyım.”

Faşist devlet terörüyle kazanılan bir “seçim” ! / Engin Gören

TC devleti ve AKP hükümeti, yine bütün eşitsizliklere rağmen 7 Haziran da genel seçime gitti ve tek başına hükümeti kuracak “miletvekili” sayısını yakalayamayınca kudurdu. Ağızlarında salyalar akıtarak tehditler savurdular. Hemen kısa sürede seçimi yenileyeceklerini söylediler ve bir süre oyalamadan sonra hükümet olarak 1 Kasımda yeniden seçime gideceklerini ilan ettiler.

Mustafa Kemal Erdoğan /Tamer Çilingir

Tayyip Erdoğan ‘‘Rabia‘‘ işaret yaparak sayıyor; ‘‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet‘‘…

Oysa…

Yüzyıldır tutmadı bu maya… Kan ve gözyaşlarıyla sulanan bu topraklarda 91 yıl önce inşa ettikleri devlet de, bayrak da, vatan da bizim değil… O tek millet dediği şey de, ne Kürtleri ne de diğer ulusları temsil ediyor.

Talat Paşa’dan Enver Paşa’dan devraldığı soykırımı bayrağını ölene kadar dalgalandıran, Hitler’e ‘örnek’ olabilecek derecede suçlu olan Mustafa Kemal’in izinden yürüyor Recep Tayyip Erdoğan.

Kavganın Töresi bu

Umudu  taze tutmak,yarınlara taşımak için doğru bir taktik hat ve bu taktik politıkayı belirleyen , ona yön veren doğru bir stratiji tesbit etmek belirleyici önemdedir.Çünkü ,bir kere stratijik siyasi hat belirlendimi ona uygun  taktik politika üretilerek hayata  geçirilmeye çalışılır. Burada yanlızca kendi  durumunu ele almak , değerlendirmek yetersiz ve yanlıştır. Aynı zamanda  karşıt güçlerin durumunu çok yönlü ele almak,değerlendirmek zorunlu ve gereklidir.

Olağanüstü Halden Olağanüstü Seçim Sonucları / Mehmet Tohumcu

7 Haziran seçimlerinden sonra şoke olan AKP ve Saray çevresi, Türkiye ve  T.Kürdistanın’da gelişen Demokrasi ve Barış havasını birçok katliamla kana bulayıp kaos ortamı yaratarak silahların ve şiddetin baskısı altında bir seçim ortamı oluşturdu. Ülke tarihinin en baskıcı, en anti demokratik seçim dönemlerinden birini geride bıraktık.

Zulmün zaferi olmaz

Kitlelerin katledildiği, polis ve askerlerce kuşatılan bir ülkenin ortasına kurulan “demokrasi” sandığından “barış” değil, katliam çıkabiliridi, nitekim aynen öyle oldu. 

Faşist diktatörlüğün en azgın bir şekilde sürdüğü hangi ülkede seçimle “diktatör” devrilmiş? Tersine, askeri darbeler dışında seçimle gelen bir sürü diktatör örneği var. En bilineni ise Nazi faşizmidir.  

Hiç yenilmeyenlerin tarihsel zaferi

Seçimlerin hemen ertesinde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş seçim sonuçlarını; “bir zafer” olarak değerlendirdiler.

Gerçekten de bu; Demokrasi Güçlerinin kendine karşı bir kez daha-yeni bir zaferidir.

Kasım Seçimleri aynı zamanda, bir ülkenin topraklarının ne kadar istikrarlı 3 renge büründüğünün matematiksel ispatı olmuştur.

Ülkenin bir parçası çok istikrarlı HDP, bir parçası CHP ve çok büyük bir parçası yine AKP demiştir.

Sayfalar