Cumartesi Mayıs 4, 2024

“Rojava’yı anlamak”

Rojava, emperyalizme-faşizme ve gericiliğe karşı savaş ve direnişin yürütüldüğü hatırı sayılı toprak parçalarından biridir. Bir yandan TC ordusuna ve DAİŞ faşistlerine karşı direnilirken diğer yandan “ekonomi-eğitim-sağlık-kültür-basın-güvenlik-demokratik yönetim-inşa” gibi birçok konuda özgürlükler tarihine eklenebilecek nitelikte önemli ders ve deneyimler kazanılıyor. Rojava, ezilenlerin direniş ve savaş geleneğine özgürlük ideallerine değişik düzeylerde katkı sunacak mütevazi süreci yaşamaktadır.

Acıdır ki henüz Türkiye devrimci hareketinin belli bir kesimi ve aydınların hatırı sayılı bir bölümü Rojava topraklarında neler oluyor, neler yapılıyor, neler başarılıyor, halklar-özgürlükler lehine atılan adımlar neler olduğu konusunda ciddi bir duyarsızlık-küçümseme-önemsememe, bilgisizlik durumunu yaşıyor. İlgilenme ve bilgilenme düzeyleri burjuva-feodal medya kuruluşlarına yansıyan bazı saldırı-çatışma haberleriyle ya da Suriye’ye gidip dönen bazı gazetecilerin yazılarıyla sınırlı bilgilerdir. Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin lekeleri, reformizmin darlığı üzerinden yüzeysel-tek yanlı-parçalı algılama-bilgilenme pratiği yaşanınca ortaya kocaman bir duyarsızlık-ilgisizlik-sorumsuzluk uzak durma hali yaşanmaktadır.  

Dışından-uzağından-bilinen ezberlerle-peşin yargı ve hükümlerle-küçümseyerek -istemeyerek BAKMAK! Ve bu bakış açısı üzerinden gelişmeleri anlamaya çalışmak, mesafeli kalmak! Küçük burjuvazinin hatırı sayılı önemli bir bölümü Türk milliyetçiliğinin gözleriyle algılarıyla Rojava’ya bakıyor. Sonuç; ne doğru temelde gerçeğin bilgisine sahip olunuyor ne de hangi devrimci görevlerin kendilerini beklediği konularında gerekli ve yeterli bilgilere sahip olarak gerekli adımlar atılıyor. 

Batılı aydınlar her dönem doğuya küçümseyerek bakmıştır. Özellikle Avrupa merkezli siyaset bilimcileri-aydınları-politikacıları doğuya (Asya-‘Ortadoğu’ya) ve yaşanan toplumsal gelişmelere yaratılan değerlere hep kuşkuyla bakarak ve mesafeli durmuşlardır. Sınıf savaşımları tarihine-bilgisine-tanıklığına başvurduğumuzda bu tezin sayısız örneklerine rastlayabiliriz. Türk aydınları da doğuya, Kürdistan’ın dört parçasına benzer bakış açısıyla yaklaşmıştır. Batıda olan doğuya, dışında ve uzağında olan gerçekliğin içinde olana ya ilgisiz duyarsız kalmıştır ya da küçümseyen önemsemeyen bir tutum sergilemiştir.  İbrahim Kaypakkaya yoldaşın dışında devrimcilerin ezici bölümü de Kürdistan’a-Kürt sorununa üstenci-kuşkulu-milliyetçi gözlerle bakmış ve bu bakış açısıyla gelişmelere-yaşananlara karşı tutum alarak yanlış yerde konumlanmıştır. Filistin deyince kısmi bir duyarlılık gösterenler Kürt özgürlük mücadelesi- Kürt devrimcileri onların yarattığı değerler-kazanımlar denince hep kaygılı bakmış ve mesafeli yaklaşmıştır.

Nasıl ki Kautsky-Bernstein ve dönemin Avrupalı sol sosyalist etiketli aydınları Lenin yoldaşa Rusya’da devrimci gelişmelere kuşkulu ve küçümseyici gözle bakmışsa halen Avrupa merkezli aydınlar-sol-sosyalist etiketli solcular doğuya, Ortadoğu’ya aynı bakış açısıyla bakmaya devam ediyorsa bugün de Türk aydınları solcuları da Kürt meselesine, gelişmelere milliyetçi gözlerle bakmaya devam ediyor. Bilimsel bakış açısına sahip komünist önder İ. Kaypakkaya yoldaşa da aynı bakış açısıyla baktılar. Bugün de aynı merkezli benzer tutum devam etmektedir. Ancak üzücü ve acı olan şudur ki; kendisine devrimci diyen bazı küçük burjuvalar da Rojava’daki gelişmelere, alt üst oluşlara ve bu gelişmelerin Türkiye devrimine sunduğu katkı-kazanımlara doğru bakamamaktadır. Gelişmeleri ve ortaya çıkan devrimci görevleri kavrayamamaktadır.

Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin ciddi etkilerini lekelerini Rojava’daki gelişmelere yansıyan bakış açısında görebiliriz. Rojava’daki gelişmeler bildik ezberlere-dogmalara uymuyorsa “orada mutlaka doğru olmayan politikalar yanlış giden gelişmeler var” denilmektedir. Kuşkular güvensizlikler devam etmektedir. Buradan eleştiri, devrimci değerlendirmeler yapılmasın anlamı çıkarılmamalıdır. Anlatılmak vurgulanmak istenen daha derinde olan lekeli zihniyetin varlığıdır.  Bu bakış açısı ve mesafeli duruş tehlikeli ve yıkıcıdır. Ortadoğu halklarının başına bela olan DAİŞ faşistlerine arkasındaki en büyük destekçi güç olan ABD emperyalizmine karşı mücadele ve kazanımların görülmemesidir. Görülmek istenmemedir.  Demokratik kazanımların anlaşılmamasıdır. Bu uzak ve mesafeli bakış açısı aynı zamanda halklar arasında birliği-dayanışmayı bozan gerileten yıkıcı özellik taşımaktadır. Rojava’da mazlumların zalimlere karşı haklı ve onurlu bir savaşımı sürmektedir. Özgürlükleri ve temel demokratik hakları uğruna haklı bir savaşım verilmektedir. İnsanlık tarihine geçecek kahramanlık örnekleri yaşanmaktadır. En başta TC faşist devletine, çocuk-kadın-alevi-insan düşmanı DAİŞ barbarlarına karşı verilen mücadele ülke devrimine dolaysız hizmet niteliğindedir. Güçlü moral kaynağıdır. 

Rojava’daki gelişmelere ister devrim densin ister altüst oluş ister direniş yaşanan gelişmeler alt üst oluşlar hangi biçimde nasıl tanımlanırsa tanımlansın ülke devrimine-demokrasi mücadelesine politik-askeri ve moral gelişimine sunulan dolaysız hizmet olduğu gerçekliğidir. Gelişmeleri- değişimleri alt üst oluşları tarihin çarkını ileri doğru ilerleten özellikte okumak gerekir. Türkiyeli bazı devrimci örgütlerin Rojava topraklarında olmaları direniş ve savaş içinde aktif yer almaları anlamlıdır. Kendi “ideolojik ve örgütsel bağımsızlıklarını koruyarak” enternasyonal dayanışma ruhunu güçlendirmektedirler. Ve halklar arasında birliği yakınlaşmayı yaratmaktadırlar. Bundan daha anlamlı ve değerli ne olabilir ki? Her türden şovenizme-milliyetçiliğe-gericiliğe devrimci darbe vurulmaktadır. Rojava’da halklar-devrimciler arasında mücadele içinde yaratılan dostluk-yoldaşlık ülkemizdeki devrim mücadelesine de örnek teşkil edecek şekilde gelişmektedir. Kürt-Arap-Türkmen-Çeçen-Süryani-Ermeni halklar arasında bir yakınlaşma dayanışma varlıklarını mücadele içinde birlikte koruma, geleceklerini birlikte inşa etme gibi muazzam kazanımları olan bir süreç yaşanmaktadır. Ve yaşanmaya devam etmektedir. Proletaryanın enternasyonal bayrağının direniş sancaklarının Rojava topraklarında özgür ve serbestçe dalgalanması bile emperyalizm ve proleter devrimler çağında büyük bir anlam ifade etmektedir. Geriye dönüşlerle birlikte indirilen proleter renkli bayrakların Rojava topraklarında dalgalanıyor olması büyük bir coşku ve ilham kaynağıdır. 

Çeşitli milliyetlerden halklar-devrimciler-ilericiler birlikte bir arada kardeşçe, yoldaşça, yaşıyor-tartışıyor-savaşıyor. Bundan daha anlamlı ne olabilir ki? Rojava devrimine-direnişine faşizme-gericiliğe karşı koyuş pratiklerine soğuk bakan ona uzak ve mesafeli duran onu küçümseyen her anlayış, yaklaşım ve duruş problemlidir. Küçük burjuvazinin çeşitli temsilcileri ve kesimleri Filistin meselesi olsa dalgalı küçük burjuva heyecanı duyarak birkaç laf ederek birkaç satırlık yazı kaleme alarak görevini yaptığını sanarak kendisini aldatır. Ancak dört parçadaki Kürdistan denilince devrim ve direniş denilince milliyetçiliğin en kaba renklerinden en ince renklerine kadar farklı tonlarda lekelerini-izlerini görmek mümkün oluyor. 

Ülkedeki gerilla savaşıyla Rojava’daki direniş ve savaş arasında dolaysız ve doğrudan bir diyalektik gelişim bağı vardır. Ülkedeki gerilla savaşında yer almak Rojava’daki direnişe hizmettir. Rojava’da direnişte yer almak DAİŞ faşistlerini savaş dışı bırakmak ülkemizde sürüp devam eden gerilla savaşına dolaysız ve doğrudan hizmettir. Her iki parçadaki direniş ve savaş gerçekliği birbirini geliştirmekte-büyütmektedir. Bugün sınıf bilinçli proleterler Rojava topraklarında ortaya çıkan devrimin olanakları ve imkanı içinde daha fazla yer almalı görev kuşanmalıdır. Hem Rojava’daki devrimci ilerici hamleleri adımları daha da geliştirip-büyütmek hem de ülkedeki devrimin olanak ve imkanlarına dolaysız ve doğrudan hizmet etmek açısından büyük bir sorumlulukla ciddi görevlerle karşı karşıyadır. Hiçbir burnu büyüklük, kibir Rojava topraklarında savaşan direnen halk ordusunun direniş gerçekliğini ve yarattığı değerleri ortaya çıkardığı kazanımları gölgeleyemez.

Ülkemizde gerilla savaşı iddiasının önemli bir işareti de Rojava’daki silahlı direnişin geliştirilmesidir. Birine uzak, soğuk bakmak diğerine de aynı benzer bakış açısıyla bakmayı ve yaklaşımı beraberinde getirir. Devrimin küçümsenmeyecek düzeyde bilgi-birikim-yönetsel-örgütsel-askeri tecrübe ve deneyimleri olanak ve imkanları Rojava topraklarında yaşanmaktadır. Görev buna uzanmak dokunmak ve ele almaktır.

Bir Partizan

41659

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Sayfalar