Perşembe Mayıs 2, 2024

Sana Gelen Ölüm Bana Gelsin,

"Artık tribünden sahaya in ve siyasi bir harekette yer al," diye yazıyor bazı okurlar bana. Aslında tribünde değilim, sahaya atlamak için kenarda heyecanlı bir bekleyiş içindeyim. Ateşin ve zulmün kol gezdiği o sahada her türlü zulme ve cefaya göğüs germeye çalışarak tarihi görevimi yerine getirmek istiyorum. 

Peki, içinde yer alacağım hareket nasıl olmalı? Halka, "Sana Gelen Ölüm Bana Gelsin,"diyebilen bir hareket olmalı. Ben işte sana bunu söyleyebilen ve sana ölümüne bağlı olan bir siyasi harekette ancak yer alırım. Yoksa ben de senin zamanını ve enerjini çalan bir ümit hırsızı olurum; çocukların, gençlerin, kadınların, tüm olarak halkın hayallerini yağmalayan ve yağmaladığı bu hayallerle düzenin koynunda semiren bir siyaset taşeronu olurum! 

Evet, dediğim gibi, içinde yer alacağım siyasi hareket sana derin bir aşkla bağlı olmalı. Seninle bir aile ilişkisi içinde olmalı, kalpten bir aile, neşenin ve hüznün paylaşıldığı candan bir aile… Değil denizlerin kıyıya vurduğu o canım çocuklardan, acı çeken bir karıncadan bile kendini sorumlu tutmalı. Sen yoksul ve işsizsen, sen hazin bir ücret karşılığında patronlara kölelik şartlarında canın çıkasıya çalışıyorsan, ona bolluk içinde yaşamak azap olmalı. Hayatı gibi lokmasını da seninle paylaşmalı. Sadece lokmasını değil, senin uğradığın her türlü haksızlığı, adaletsizliği ve zulmü de paylaşmalı. 
Kendi çocuğuna, kardeşine, anne ve babasına ne kadar düşkünse sana karşı da öyle sakıngan ve koruyucu olmalı. Sana yönelen zulme karşı bir yiğitlik kalesi olmalı. Seni hedef alan kurşun kendi çocuğunu öldürecekmiş gibi tereddütsüzce öne atılıp sana kalkan olmalı. Seni militan yapan değil, kendisi siyasi militan olan bir hareket olmalı. 

Sen cezaevindeysen, kendisi veya çocuğu o hücrede prangaya vurulmuş gibi senin için yanıp tutuşmalı ve sen cezaevinde kaldıkça kalbi hep seninle çarpmalı. 
Senin ayaktakımı muamelesi gördüğün bir hareket değil, senin lider olduğun, yönettiğin bir hareket olmalı. Yöneticileri senin üstünde değil, senin hizmetinde olmalı. 
Sen özgürleşmedikçe, kendini zincire vurulmuş bir köle gibi görmeli. Dağlanmış bir köle gibi… Geleceğini ve mutluluğunu senin geleceğine ve mutluluğuna kilitlemeli. 
SEFADA EN ÖNDE SEN, CEFADA EN ÖNDE BEN, diyebilen bir hareket olmalı. İşte ben felsefesi bu olan bir harekette yer almak isterim. Yoksa ben de senin kanını emen sülüklerden biri olurum. 
Sömürgeciler ile onların emrindeki siyasetçilerin elde silah terör estiren devleti değil, halkın devleti… 
Halkı iliklerine kadar sömüren ve sefalet zincirine vuran kapitalist ekonomi değil, zenginliklerin emekçilere ait olduğu bir halk ekonomisi…

Kürt meselesini kansız olarak çözecek ve böylece devlet ve PKK arasındaki kanlı çatışmaları durduracak sivil projeleri olan bir hareket… 

Halkla birlikte devrime, özgürlüğe yürüyen bir hareket… DEVRİM HAREKETİ- HEREKETE' ŞOREŞ… 
İşte ben böyle bir harekette yer almak isterim. Yoksa bürokratlaşır, dilimi sahte kardeşlik ve özgürlük lafları ile bezeyip sana ihanet ederim. Bu da benim kaldırabileceğim bir şey değil. 
Peki, günümüz siyaset tablosunda böyle bir hareket var mı? Belki var ama ben bilmiyorum! Keşke olsa, hamallığını yaparım. E peki çare?

64939

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Sayfalar