Salı Mayıs 21, 2024

Seçimlerde taleplerimizle boykotu büyüt

Yeni bir seçim sürecine daha girildi. Seçim süreçleri, dönemsel özellikleri itibariyle taktik olarak önemlidir. Kimi zaman, sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı tablo, güç dengeleri, seçim süreçlerinin bir taktik olarak ele alınıp değerlendirilmesine elverişli olur. Böylesi dönemlerde, seçimlere dâhil olunarak politik yaklaşımız ortaya konulur. Bazen ise, seçimlere dâhil olmak sınıf mücadelesinin andaki gelişimine hizmet etmeyen bir süreç olarak ortaya çıkar. Böylesi durumlarda, boykot, politik bir tavır alış olarak gündeme gelir.

Gelinen aşamada, cumhurbaşkanlığı seçimleri,  sistemin meşruiyetini ideolojik ve politik anlamda sağlamada, sistem dışına çıkma eğiliminde halk hareketlerini sistem içine kanalize etmede ve mevcut sömürücü sistemin hedefindeki emekçi yığınların bilincini, sistemin temel organları varlığını sürdürmüşken sistemin demokratikleşebileceği fikriyle bulandırmada, bir araç olarak kullanılmaktadır. Elbette bizim açımızdan aslolan işçi sınıfının fiili meşru mücadelesinin geliştirilmesi temelinde, sistemle bir hesaplaşma içine girmek olacaktır.

Bu süreçlerde, sistemin teşhirini yaparak, emekçi yığınlara, işçi sınıfına yönelen bu ideolojik saldırıya karşı barikat kurmak ve mücadeleyi bu temelde yükselterek örgütlenme çağrısı yapmak doğru olandır.

Bugün tamda böylesi bir süreçten geçmekteyiz. Seçim süreçlerinin öneminin ve kitlelerin özellikle de Gezi isyanının ardından politikleşen gerçekliğinin farkında olan siyasi iktidar, bu amaçla seçimlere katılım çağrısı yapmaktadır. Zira, sistem, yaşadığı açmaz ve tıkanıkları aşmada seçimleri bir kaldıraç olarak kullanmak istemektedir. Gelişen bu atmosferi dikkate almak, buna uygun politikalar, taktikler üretmek ve bunlar üzerinde önemle durmak görevlerimiz olmalıdır. Seçimle işbaşına gelecek bir cumhurbaşkanının işçi sınıfı ve emekçi yığınlara özgürlük ve refah getireceği iddia edilirken aynı günlerde meclisten geçen torba yasa ile sınıfın ve emekçilerin kazanılmış haklarının budanması adına yeni düzenlemeler yapılmaktadır.

Böylesi gelişmeler, çelişkiler, hakim sınıfların gerçek yüzünü anlatan böylesi adımlar, boykot tavrımız açısından ajitasyon ve propaganda faaliyetimizin yükseleceği zemini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, işçi sınıfı ve emekçi yığınların yaşamında gerçekte ne değiştireceği, düzen partilerinin meydanlardan iddia ettikleri iyileştirmelerin gerçek niteliği üzerinde durmalıyız.

Bu parantezde özellikle de toplumsal kutuplaşmanın geldiği aşama itibariyle AKP karşıtlığının tavır almada esas olmaması gerektiğini dile getirmeliyiz. Bunun yerine seçimlerde, işçilerin emekçilerin en temel taleplerini yerine getireceklerine dair iddialı yol haritaları, yeni Türkiye vizyonları bize yeterince argüman sunacaktır. Eğer etkili bir şekilde bahsini ettiğimiz faaliyeti yürütebilir, ajitasyon ve propaganda faaliyetini örgütlenmeyle birleştirebilirsek, yakına ama ileriye doğru adımlar atmamız mümkün olabilecektir.

Düzen partileri, kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılara yenilerini eklemek için seçim süreçlerinde kapsamlı saldırılara paralel küçük kırıntıları öne çıkararak ve yeniymiş gibi lanse edip göz boyamaya çalışarak, sınıfın mücadele şevkini kırmak istemektedir.

Buradaki oyuna çomak sokmak, gerçekleri açığa çıkarmak ve en temel haklarımızın ve taleplerimizin ortaya konulması bu süreçte görevimiz olacaktır. Sistemin açmazından yüklenmek çelişkilerin derinleşmesini sağlayacaktır. Daha dün Soma’da 301 rakamına hapsedilerek ölümü bile yok sayılan 500’ü aşkın işçinin ölümüne neden olan çalışma koşullarının düzeltilmesine dair en ufak bir adım bile atılmış değildir. Coğrafyamızda her gün iş kazalarında 3–5 kişi ölmektedir. Sendikal haklar önünde bulunan engeller her gün artarak sürmektedir.

Örgütlenmenin önündeki engellerin sürdürülmesi, yeni dönemdeki saldırılara işaret etmektedir. Diğer yandan kamu çalışanlarının güvencesi ortadan kaldırılmak isteniyor.

İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınların yaşam koşullarının düzeltilmesi adına sergilenen pratik, devletin temel yaklaşımını ortaya sermektedir. Bugüne kadar mevcut hakları tırpanlayan, sistem partilerinin bu seçimlerde de işçilere, emekçilere verecekleri hiçbir şey olmayacaktır. Bu nedenle bu seçimlerde her oy sistemin aklanması ve buradan hareketle ideolojik ve politik olarak güçlenmesine hizmet edecektir.

Seçim sürecinde Erdoğan ve Ekmeleddin’in temsil ettiği seçenek dışında kalan ve bu partilerle taban tabana zıt bir zeminde hareket eden ilerici, demokrat güçleri temsil eden HDP’nin seçimlere dâhil olması yanlış bir taktik adımdır. Temsili, sembolik, düzenin başlıca makamlarından olan ve bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıları koordine etmekle meşgul olan cumhurbaşkanlığına gelinerek demokratikleşmenin sağlanabileceğini düşünmek yanlıştır.

Sınıfı ve emekçileri düzen partilerinin yalan, aldatmaca ve sahtekârlıklarına karşı uyarmak; ilerici, demokrat dostlarımızın yanlış taktikleri üzerine geliştirici tartışmalar yürütmek gereklidir. Bu bakımdan oy yok, çözüm halkın örgütlü gücünde, çözüm mücadelede, şiarı ve talebi ile süreci örmeliyiz. 

93152

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Proletaryanın İktidar Mücadelesinde Strateji ve Taktiğin Kavranması:Özgür Gelecek

Kapitalist üretim basit meta üretiminden doğmuştur ve uzun bir tarihsel dönemi kapsar. Kapitalizmi olanaklı kılan üretim araçlarının özel mülkiyeti ve toplumda ücretli emeğin egemen olmasıdır. Kapitalizm sömürü üzerine kuruludur. Temel ekonomik yasası işçinin ödenmemiş emeği üzerinden elde edilen artı-değer yasasıdır. Toprağı, üretim alet ve araçlarını ellerinde bulunduran bir avuç sömürücü sınıfı halk yığınlarını açlığa mahkûm etmektedir. Daha fazla kâra odaklı olması daha fazla sömürü dolayısıyla ezilen halkta daha fazla yoksulluk açlık ve acı olarak yansıma bulur.

Emperyalistler tepişirken kitleler katlediliyor

“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti. 

Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle, ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,  artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.

SOYKIRIMIN ANITI VE AĞITI: Gomidas/ Komitas/ Soghomon Soghomonian

“Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo.”[1]

Yıllar boyunca, ne geçen zamanın ne de Anadolu toprağının örtebildiği katliam izleriyle dolu yollarda yürür ve kendi ölümünü beklerken, “Eğer kurtulursam gördüklerimi yazacağım. Halkımın yaşadıklarını herkes bilsin” diye düşünüyordu Rahip Krikor Balakyan. “Hatta tüm bunları gelecek kuşaklara aktarmak için yaşamalıyım. Hayatta kalmak için elimden her ne geliyorsa yapmalıyım.”

Faşist devlet terörüyle kazanılan bir “seçim” ! / Engin Gören

TC devleti ve AKP hükümeti, yine bütün eşitsizliklere rağmen 7 Haziran da genel seçime gitti ve tek başına hükümeti kuracak “miletvekili” sayısını yakalayamayınca kudurdu. Ağızlarında salyalar akıtarak tehditler savurdular. Hemen kısa sürede seçimi yenileyeceklerini söylediler ve bir süre oyalamadan sonra hükümet olarak 1 Kasımda yeniden seçime gideceklerini ilan ettiler.

Mustafa Kemal Erdoğan /Tamer Çilingir

Tayyip Erdoğan ‘‘Rabia‘‘ işaret yaparak sayıyor; ‘‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet‘‘…

Oysa…

Yüzyıldır tutmadı bu maya… Kan ve gözyaşlarıyla sulanan bu topraklarda 91 yıl önce inşa ettikleri devlet de, bayrak da, vatan da bizim değil… O tek millet dediği şey de, ne Kürtleri ne de diğer ulusları temsil ediyor.

Talat Paşa’dan Enver Paşa’dan devraldığı soykırımı bayrağını ölene kadar dalgalandıran, Hitler’e ‘örnek’ olabilecek derecede suçlu olan Mustafa Kemal’in izinden yürüyor Recep Tayyip Erdoğan.

Kavganın Töresi bu

Umudu  taze tutmak,yarınlara taşımak için doğru bir taktik hat ve bu taktik politıkayı belirleyen , ona yön veren doğru bir stratiji tesbit etmek belirleyici önemdedir.Çünkü ,bir kere stratijik siyasi hat belirlendimi ona uygun  taktik politika üretilerek hayata  geçirilmeye çalışılır. Burada yanlızca kendi  durumunu ele almak , değerlendirmek yetersiz ve yanlıştır. Aynı zamanda  karşıt güçlerin durumunu çok yönlü ele almak,değerlendirmek zorunlu ve gereklidir.

Olağanüstü Halden Olağanüstü Seçim Sonucları / Mehmet Tohumcu

7 Haziran seçimlerinden sonra şoke olan AKP ve Saray çevresi, Türkiye ve  T.Kürdistanın’da gelişen Demokrasi ve Barış havasını birçok katliamla kana bulayıp kaos ortamı yaratarak silahların ve şiddetin baskısı altında bir seçim ortamı oluşturdu. Ülke tarihinin en baskıcı, en anti demokratik seçim dönemlerinden birini geride bıraktık.

Zulmün zaferi olmaz

Kitlelerin katledildiği, polis ve askerlerce kuşatılan bir ülkenin ortasına kurulan “demokrasi” sandığından “barış” değil, katliam çıkabiliridi, nitekim aynen öyle oldu. 

Faşist diktatörlüğün en azgın bir şekilde sürdüğü hangi ülkede seçimle “diktatör” devrilmiş? Tersine, askeri darbeler dışında seçimle gelen bir sürü diktatör örneği var. En bilineni ise Nazi faşizmidir.  

Hiç yenilmeyenlerin tarihsel zaferi

Seçimlerin hemen ertesinde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş seçim sonuçlarını; “bir zafer” olarak değerlendirdiler.

Gerçekten de bu; Demokrasi Güçlerinin kendine karşı bir kez daha-yeni bir zaferidir.

Kasım Seçimleri aynı zamanda, bir ülkenin topraklarının ne kadar istikrarlı 3 renge büründüğünün matematiksel ispatı olmuştur.

Ülkenin bir parçası çok istikrarlı HDP, bir parçası CHP ve çok büyük bir parçası yine AKP demiştir.

Özgüç Yalçın’ın kaleminden… ŞİMDİ DAĞLARDAYIM…..

Bazı anılar vardır insanın yaşamında. Bir sürü anlatıma, düzinelerce okumayı bedeldir. Bazı şeyleri daha iyi kavratır insana. Hani deriz ya kafamda bir şimşek çaktı diye. İşte öyle anlardır bahsettiğim. Benim hayatımda da oldu öyle anlar.

Seçim Günü, Seçim Sonrasına İlişkin Düşünceler:Demir Altona

Seçim sonuçları ne olursa olsun, temel sorun aynı kalacaktır: Erdoğan. Yani “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi”. Erdoğan diktatörlük yolunda çok büyük mesafeler kat etti ama hala tam olarak istediği noktaya erişebilmiş değil. Buraya erişip erişemeyeceği ise muhalefetin nasıl politikalar izleyeceğine; ama her şeyden önce de HDP’nin politikalarına bağlı.

Erdoğan hedefine ulaşırsa, sonraki mücadeleler çok acılı ve uzun olacaktır.  Ama Erdoğan’ın bu gidişi engellenebilirse, bu engellemeden alınan güçle barış ve demokrasi yönünde önemli mesafeler kat edilebilir.

Sayfalar