Pazar Mayıs 5, 2024

“Sınıfsız toplum kurulana kadar kültür devrimleri gereklidir”

Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) 1966 yılında sosyalist Çin’de ÇKP MK içindeki kapitalist yolculara karşı Mao Zedung’un bizzat önderlik ettiği büyük bir devrimdi. Sosyalizmi kurmuş ve bu yolda ilerleyen bir ülkede, Çin’de, Liu Şao-Çi’nin başını çektiği parti içindeki yeni burjuvaziye karşı, Mao’nun Ağustos 1966 tarihinde “Karargahı Bombalayın” şiarıyla başlayan o büyük devrim, revizyonistlerin parti içinde alaşağı edilmesiyle başarıya ulaşmıştı.

Büyük Proleter Kültür Devrimi, sosyalizmde sınıf mücadelesinin bitmediği, aksine kimin kazanacağının henüz belli olmadığı şartlarda, MLM’ye yaptığı büyük katkıyla proletarya diktatörlüğünü daha da zenginleştirerek tarihte hak ettiği yeri almış oldu. Büyük Proleter Kültür Devrimi, parti içindeki yeni burjuvazi üzerinde proletarya diktatörlüğünün yeniden tesisi idi. Bu sadece ideolojik bir baskılanma değil, askeri, iktisadi ve kültürel tüm alanlarda geliştirilen bir devrimdi. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin en büyük özelliği kapitalist yolculara karşı kitlelerin seferber edilmesiydi. Kitleler, tıpkı devrim öncesi gibi, harekete geçirilerek, iktidarı gasp eden revizyonistlere karşı ayaklanarak, kaybedilmek üzere olan sosyalist iktidarı revizyonistlerin elinden çekilip almıştı. Kitleler, proletarya diktatörlüğüne sahip çıkarak, yeni burjuvaziyi yenerek zafer kazanmışlardı.  Mao, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde kitlelerin o muazzam tarihsel önemini şöyle özetliyordu. “Bu defaki Büyük Proleter Kültür Devrimi, proletarya diktatörlüğünü sağlamlaştırmak, kapitalizmin restorasyonunu önlemek ve sosyalizmi kurmak için tamamen zaruri ve fevkalade”.

Mao Zedung bunu, 1966 yılında fark etmemişti. BPKD’den çok önce de sosyalizm şartlarında sınıf mücadelesinin acımasızca sürdüğü ve komünistlerin sürekli uyanık olmalarını şu sözlerle dile getiriyordu; “Günümüzde devrimin  görevi henüz tamamlanmamıştır; henüz, en sonunda kimin kimi alaşağı edeceği kesinlikle belli değildir. Sovyetler Birliği’nde Kruşçev iktidarda değil midir? Burjuvazi iktidarda değil midir? Bizde siyasi iktidarın burjuvazinin elinde olduğu durumlar vardır; onların adamlarının bulunduğu üretim tugayları, fabrikalar ve sein komiteleri olduğu gibi, bölge ve eyalet komiteleri de var. (…) Sınıf mücadelesi hemen sizin yanı başınızda değil midir? Karşı devrim diye bir şey olmazsa, o zaman niye hala devrimlere ihtiyacımız olsun” diyerek sosyalizmde geriye dönüşlere dikkat çekiyordu.

Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin MLM olan bu katkısı, sadece devrimi gerçekleştiren ülkeler için geçerli değildir.  BPKD, devrim öncesinde MLM bir partide partiyi ele geçiren revizyonistlere karşı da yapılan, yapılması gerekli bir “devrim” niteliğindedir. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin biz MLM’lere bıraktığı en büyük derslerden biri de budur. Partide çoğunluk olan ya da kendisini çoğunluk yerine koyup, kitlelelere o şekilde gösteren revizyonistlere karşı, parti tabanını başvurularak, yani suyun kaynağına inilerek revizyonistleri alaşağı etme harekatıdır. 

Revizyonistler, parti içinde hiçbir zaman demokrasiyi tanımazlar. Tüzük onların lehine işliyorsa vardır.  Kendi azınlık kararları herkesin uyması gereken kararlardır. Onlar için partililer, kendileri gibiyse bir anlamı vardır. Parti kitlesi revizyonistler için sadece söylenenleri yapanlardır. Kendi düşünce ve önerilerini söylemeyi, itiraz etmeyi, eleştirmeyi parti kitlesi için bir lüks gördüğü için, partiye musallat olmuş revizyonistler, parti kitlesini bir şey bilmeyen, sadece söylenenleri yapmakla mükellef gördüğü için küçümsenmekte ve hiçe saymaktadır.

Bu devrim deyiminden çıkan en büyük derslerden biri de, Büyük Proleter Kültür Devrimi sonrası Şanghay’daki 17 no’lu fabrikanın parti komitesiyle yapılan bir röportajda partili işçilere BPKD sırasında “Parti birliğini bozmaktan korkmadınız mı?” sorusuna verilen cevaptır. İşçiler bu soruya gayet açık ve net olarak, “Hayır. Mao, bize, parti içinde anlaşmazlıktan korkmamamızı öğretti. Liu Şao-Çi ise, tam tersine, ‘parti içinde barış’ öğütleri veriyordu; elbette oportünizmden başka bir şey değildi bu. Mao, bu ‘iç barış’ anlayışına karşı mücadeleyi çok önceleri başlatmıştı” diyerek, kitlelerin sürü olmadıklarını açıkça ortaya koymuşlardı.

Keza, aynı parti komitesine “Demokratik merkeziyetçilik anlayışına bağlı bir Partide, yönetime karşı bir isyan nasıl olabilir? İsyan ile Parti disiplini birbirleriyle çelişmiyor mu?’” soruna yine “Hayır. Kayıtsız şartsız boyun eğmeyi, Parti önderlerine kölece itaati ve tartışmasız disiplini öğütleyen Liu Şao-Çi idi. Kitlelerin fikirlerine hiç kulak asılmıyordu. (…) Liu, şöyle demişti ‘kitleler geridir’, Mao ise, şöyle diyor: ‘gerçek kahraman kitlelerdir’ ‘”diyordu.

(Bir Partizan)

 

46028

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Sayfalar