Pazartesi Nisan 29, 2024

“Sınıfsız toplum kurulana kadar kültür devrimleri gereklidir”

Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) 1966 yılında sosyalist Çin’de ÇKP MK içindeki kapitalist yolculara karşı Mao Zedung’un bizzat önderlik ettiği büyük bir devrimdi. Sosyalizmi kurmuş ve bu yolda ilerleyen bir ülkede, Çin’de, Liu Şao-Çi’nin başını çektiği parti içindeki yeni burjuvaziye karşı, Mao’nun Ağustos 1966 tarihinde “Karargahı Bombalayın” şiarıyla başlayan o büyük devrim, revizyonistlerin parti içinde alaşağı edilmesiyle başarıya ulaşmıştı.

Büyük Proleter Kültür Devrimi, sosyalizmde sınıf mücadelesinin bitmediği, aksine kimin kazanacağının henüz belli olmadığı şartlarda, MLM’ye yaptığı büyük katkıyla proletarya diktatörlüğünü daha da zenginleştirerek tarihte hak ettiği yeri almış oldu. Büyük Proleter Kültür Devrimi, parti içindeki yeni burjuvazi üzerinde proletarya diktatörlüğünün yeniden tesisi idi. Bu sadece ideolojik bir baskılanma değil, askeri, iktisadi ve kültürel tüm alanlarda geliştirilen bir devrimdi. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin en büyük özelliği kapitalist yolculara karşı kitlelerin seferber edilmesiydi. Kitleler, tıpkı devrim öncesi gibi, harekete geçirilerek, iktidarı gasp eden revizyonistlere karşı ayaklanarak, kaybedilmek üzere olan sosyalist iktidarı revizyonistlerin elinden çekilip almıştı. Kitleler, proletarya diktatörlüğüne sahip çıkarak, yeni burjuvaziyi yenerek zafer kazanmışlardı.  Mao, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde kitlelerin o muazzam tarihsel önemini şöyle özetliyordu. “Bu defaki Büyük Proleter Kültür Devrimi, proletarya diktatörlüğünü sağlamlaştırmak, kapitalizmin restorasyonunu önlemek ve sosyalizmi kurmak için tamamen zaruri ve fevkalade”.

Mao Zedung bunu, 1966 yılında fark etmemişti. BPKD’den çok önce de sosyalizm şartlarında sınıf mücadelesinin acımasızca sürdüğü ve komünistlerin sürekli uyanık olmalarını şu sözlerle dile getiriyordu; “Günümüzde devrimin  görevi henüz tamamlanmamıştır; henüz, en sonunda kimin kimi alaşağı edeceği kesinlikle belli değildir. Sovyetler Birliği’nde Kruşçev iktidarda değil midir? Burjuvazi iktidarda değil midir? Bizde siyasi iktidarın burjuvazinin elinde olduğu durumlar vardır; onların adamlarının bulunduğu üretim tugayları, fabrikalar ve sein komiteleri olduğu gibi, bölge ve eyalet komiteleri de var. (…) Sınıf mücadelesi hemen sizin yanı başınızda değil midir? Karşı devrim diye bir şey olmazsa, o zaman niye hala devrimlere ihtiyacımız olsun” diyerek sosyalizmde geriye dönüşlere dikkat çekiyordu.

Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin MLM olan bu katkısı, sadece devrimi gerçekleştiren ülkeler için geçerli değildir.  BPKD, devrim öncesinde MLM bir partide partiyi ele geçiren revizyonistlere karşı da yapılan, yapılması gerekli bir “devrim” niteliğindedir. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin biz MLM’lere bıraktığı en büyük derslerden biri de budur. Partide çoğunluk olan ya da kendisini çoğunluk yerine koyup, kitlelelere o şekilde gösteren revizyonistlere karşı, parti tabanını başvurularak, yani suyun kaynağına inilerek revizyonistleri alaşağı etme harekatıdır. 

Revizyonistler, parti içinde hiçbir zaman demokrasiyi tanımazlar. Tüzük onların lehine işliyorsa vardır.  Kendi azınlık kararları herkesin uyması gereken kararlardır. Onlar için partililer, kendileri gibiyse bir anlamı vardır. Parti kitlesi revizyonistler için sadece söylenenleri yapanlardır. Kendi düşünce ve önerilerini söylemeyi, itiraz etmeyi, eleştirmeyi parti kitlesi için bir lüks gördüğü için, partiye musallat olmuş revizyonistler, parti kitlesini bir şey bilmeyen, sadece söylenenleri yapmakla mükellef gördüğü için küçümsenmekte ve hiçe saymaktadır.

Bu devrim deyiminden çıkan en büyük derslerden biri de, Büyük Proleter Kültür Devrimi sonrası Şanghay’daki 17 no’lu fabrikanın parti komitesiyle yapılan bir röportajda partili işçilere BPKD sırasında “Parti birliğini bozmaktan korkmadınız mı?” sorusuna verilen cevaptır. İşçiler bu soruya gayet açık ve net olarak, “Hayır. Mao, bize, parti içinde anlaşmazlıktan korkmamamızı öğretti. Liu Şao-Çi ise, tam tersine, ‘parti içinde barış’ öğütleri veriyordu; elbette oportünizmden başka bir şey değildi bu. Mao, bu ‘iç barış’ anlayışına karşı mücadeleyi çok önceleri başlatmıştı” diyerek, kitlelerin sürü olmadıklarını açıkça ortaya koymuşlardı.

Keza, aynı parti komitesine “Demokratik merkeziyetçilik anlayışına bağlı bir Partide, yönetime karşı bir isyan nasıl olabilir? İsyan ile Parti disiplini birbirleriyle çelişmiyor mu?’” soruna yine “Hayır. Kayıtsız şartsız boyun eğmeyi, Parti önderlerine kölece itaati ve tartışmasız disiplini öğütleyen Liu Şao-Çi idi. Kitlelerin fikirlerine hiç kulak asılmıyordu. (…) Liu, şöyle demişti ‘kitleler geridir’, Mao ise, şöyle diyor: ‘gerçek kahraman kitlelerdir’ ‘”diyordu.

(Bir Partizan)

 

46006

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Ermeni mücadele tarihinde Antranik Ozanyan

20.yüz yılın başlarında Ermeni halkının durumu vilayetlerde hiç de iyi değildi.Ümit verici gelişmelerden uzaktı.Osmanlı hükümeti Sasun yöresinde Ermeni halkının yükselen devrimci mücadelesini en ağır biçimde kanla bastırarak sonuca ulaşmak için karar vermişti.Bunun yanısıra dayanılmaz ölçüde ağır vergiler,haraçlar artık halkın ekonomik olarak da varlığını tehdit eder noktaya getirmişti.Ağır siyasi ve ekonomik baskılar beraberinde Fedai Hareketinin doğmasına sebep olmuştur..Halkı savunan,direniş örgütleyen Fedai'ler tarihin ortaya çıkardığı zorunlu birlikteliklerdir.Halk zorunlu olarak silah

Ne Macron Ne Le Pen

Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu sona erdi. İkinci tur Macron ve Le Pen arasında geçecek.
Anketler, zaten çok uzun zamandır Marine Le Pen’in ikinci tura kalacağını söylüyordu. Macron ise Sosyalist Parti’deki dağınıklık sayesinde ikinci tura kaldı.
Süreçte herkes, solcu cumhurbaşkanı aday adaylarına dair şakalara tanıklık etti. Benoît Hamon’un seçilmesi sonrası birçok solcu, Manuel Valls önderliğinde gemiyi terk etti ve böyle birine güven duyabileceklerini ortaya koydular.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

Dörtler’i ezilenlerin yüreğinde, direnişlerini savaşımızda yaşatacağız

Ermeni soykırımında karadeniz'e çuvallarla atılan insanlık:Tamer Çilingir

Bugün Ermeni soykırımının tarihsel nedenlerini daha iyi anlayabilmek için Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876 yılında II. Abdülhamid tarafından ilan edilen anayasal yönetim olan 1. Meşrutiyet dönemine gitmek gerekir. 1876’dan 1923 yıllarına kadar yaşanan süreçte Ermeni, Süryani ve Rumlar soykırımına uğratılmıştır, yok edilen sürgün edilen bu halkların ardından tek ulus, tek din temeli üzerinde yeni bir devlet inşa edilmiştir.

‘Nenemin Masalları'

Bazı kitaplar sadece içerikleri ile değil, yaratım süreçleri açısından da övgüyü hak eder. Çünkü içerikleri kadar üretildikleri koşulların ağırlığına da direnmişlerdir. 1980 darbesinin en korkunç işkencehanelerinden birine dönüşen Diyarbakır Cezaevi’nde kalan bir tutuklu olarak Serdar Can’ın, 1991 gibi bir tarihte, 1915 Ermeni Soykırımı hafızasını neredeyse ilk defa ele aldığı ‘Nenemin Masalları’ kitabı tam da bu bağlamda övgüyü hak ediyor.

İdam cezasına mahkum edilmiş bu genç devrimci devletin soykırıma yönelik inkar duvarında bir gedik açmayı başardı.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Öncelikle Faşist TC ordusunun Rojava ve Şengal'e yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda şehit düşen tüm arkadaşları anıyor, onların anılarına, Rojava Devrimine ve Şengal'deki kazanımlara sahip çıkıp büyüteceğimizin sözünü veriyoruz.

Şengal'e saldırı

Cumhurun başı RTE 7 haziran seçimlerinde sandıkta almış olduğu yenilgiyi nasıl ki kendi lehine çevirmek için Kürtlere yönelik bir saldırı politikasıyla yasama geçirmek istedi ve bu politikada kendince başarılı olduğunu gördüyse şimdi de 9 nisanda Anayasa referandumunda -yaptığı tüm yolsuzluklara,hırsızlıklara rağmen-aldığı yenilgiyi tersine çevirmek,meşruluğu tartışmalı referandumun dikkatini savaşa çekerek,kendisine manevra alan sağlamak için bu kez de dışarıdaki Kürtlere yönelik saldırı politikasını yaşama geçirdi.

Yeniden Siyasi Denetim Geriye Gidiştir!

 

25 Nisan 2017 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulunda “Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi” konulu oturum sonundaki oylamada, “Türkiye’nin yeniden siyasi denetime alınması”  kararı alındı.

Ermeni soykırımında emperyalistlerin rolü...

102 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından başlatılan Ermeni Soykırımı, “Kurtuluş Savaşı”yla sonuçlanmıştır. Soykırım 1894-'96 tarihinde II. Abdülhamit döneminde başlatılmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kökten yapılmış ve Kemalistler tarafından sonuçlandırılmıştır. Ancak soykırımda emperyalistlerin de rolü olmuştur. Soykırımın yapıldığı süreç, kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği, geri kalmış ülkeleri pazar olarak kendilerine bağımlı kıldığı, sermaye ihraç ettiği ve pazarların paylaşımının tamamlandığı tarihsel bir süreçtir.

“HAYIR”ı sokakta büyüttük, direnişle kazanacağız!”

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine/ Başkanlığa ilişkin anayasa referandumu, siyasi iktidarın kendi hukukuna rahmet okutacak bir karar ve onun üzerine inşa edilen hilelerle “sonuçlandı”.

Deniz bitmeden...!

Burjuvazi ne kadar tersini söylesede, tarih, toplumsal pratiğin her alanında komünistleri haklı çıkarmaya devam ediyor.

Toplumsal çelişmeler, doğru temelde ele alındığında doğru çözümlemeler ortaya çıkabilir. Kapitalist sistem çelişmenin ta kendisidir. Toplumsal kaos, yıkım savaşları, insanlığın ve doğanın yıpranması, toplumsal çürümüşlük kapitalist sistemin ortaya çıkardığı sonuçlardır.

Sayfalar