Pazar Mayıs 5, 2024

Sınırlı bir yaşamı sınırsız bir davaya adayanlara bin selam!

 

“ YÜKSEKLER ASLA FETHEDİLEMEZ ETEKLERİNDE MEZARLAR YOK İSE”  

Sınıflar arası mücadele yerküremizin bütününde  kesintisiz bir biçimde devam ediyor. Yerküremizin hemen her parçası emperyalistler ve bilcümle uşaklarının daha fazla sömürü daha fazla yağma ve daha fazla talan hırsları için gerçekleştirdikleri  her türden insanlık dışı uygulamalarla her geçen gün proleterya ve ezilen emekçi halklar açısından daha fazla yaşanmaz hale getirilmektedir. Proletarya ve ezilen emekçiler ise yerkürenin bir çok parçasında çeşitli yöntem ve araçlarla direnmekte karşı koymaktadırlar. Bir tarafta sömürü ve yağmaya dayanan iktidarlarını korumak ve devam ettirmek  için her yolu mübah sayanlar ,diğer tarafta insana yakışır bir yaşam için çaba gösterenler. Bir yanda açlık, yoksulluk, haksız savaşlar ve bu haksız savaşların mağdurları işçiler, emekçiler,  yoksullar kadınlar, çocuklar, diğer tarafta insanların kanları ve canları üzerinden sefahat sürenler.

 Bu amansız ve acımasız bir kavgadır. Ya bu zulüm ve sömürü düzeni devam edecek, ya da kan ve can bedeli bir karşı koyuşla, bu sistemden mağdur olanların birlikteliği sağlanıp onlara öncülük edecek güçlerin ödeyecekleri bedellerle, karanlığın efendileri altedilecektir.

Bedel ödemek ve bedel ödetmek, bu uzun soluklu ve amansız kavganın olmazsa olmazıdır.Sınıflar mücadelesinin  tarihi bu kaçınılmaz gerçeğin tanığıdır. Mao Zedung yoldaşın dediği gibi “mücadele olan her yerde fedakarlık vardır ve ölüm olağandır. Halkın çıkarlarını ve büyük çoğunluğun acılarını yüreğimizde duyduğumuz için halk için öldüğümüz zaman  bu değerli bir ölümdür.”

Bu gerçekliği kavramayanlar ve bu gerçeklikle kendisini, işçi ve emekçileri silahlandırmayanların, bu can bedeli kavganın bırakalım öncüsü olmayı, uzun dönemli olarak içerisinde yer almaları dahi olanaksızdır. Sınıflar mücadelesi tarihi yine bu gerçekliğe de sayısız kez tanıklık etmiştir.Eğer emperyalizmden ve çeşitli türden gerici işçi ve emekçi düşmanı devlet ve iktidarlarından   bahsediyorsak,bu iktidar sahiplerinin iktidarlarını öyle kolayca bırakmayacaklarını bilmeliyiz.  Aksini düşünmek eğer saflık değilse de, açık olarak ezilenleri aldatmaktır. Onları boş hayallerle oyalamak ve bu sistemin devamına hizmet etmektir.

Bizler, onlardan olmadık , olamayız da. Tıpkı enternasyonel proletaryanın büyük öğretmenleri ve sayısız halk demokrasisi sosyalizm ve yüce komunizm davasının yaşam bulması için, yaşamlarını tereddütsüz bir biçimde ortaya koyan önderlerimizin ve öncüllerimizin kanlarıyla kızıllaştırdıkları kızıl bayrağı, kanlarımızla dalgalandırmanın şerefi ve onuruyla hareket edeceğiz.

Bizlerin ölümü kutsama, ölümler üzerinden siyaset yapma gibi bir anlayışı yoktur ve olamaz da. Yalnızca sınıflar mücadelesi tarihinin kahredici yasalarını doğru okuyor ve ona göre kendimizi ve ezilenleri şekillendirmeye çalışıyoruz.Partimizin tarihi bunun kanıtıdır.

Partimiz TKP / ML kurulduğu andan günümüze kadar, en değerli kadro ve militanlarını tereddütsüzce bu kavgada şehit vermekten kaçınmadı.Ülkemizdeki sınıflar mücadelesinin  zorunluluğundan dolayı , bir savaş partisi olarak kendisini vareden TKP/ ML, bu güne kadar, başta kurucu önderimiz İbrahim Kaypakkaya olmak üzere dört Genel Sekreterini, yüzlerce değerli kadro ve militanını tereddütsüzce bu onurlu kavgaya adadı.

Şehitlerimiz  büyük  bir  devrimci  cüret  ve  sarsılmaz  bir  inançla  yaşamlarını devrime  armağan  ettiler.  Onlar, özgür  geleceği yaratma  kavgasında  sınıf düşmanlarımızdan  hesap  sorma  bilincimizi  güçlendirdiler. Ve  onlar, devrimci savaşımı  geliştirme  mücadelesinde  ölümsüzleşerek,  komünizmin  yüce bayrağını  devrettiler  bizlere.  Onlar ;  bizi  var eden, geliştirip bugünlere taşıyan, devrimimizin teorisi ve siyasi hattımızın bütünleşen diyalektiğidir. 

Ne demişti Türkiye proletaryası ve ezilen emekçilerin  ve partimiz TKP / ML’ nin komünist önderi İbrahim Kaypakkaya ;

«Devrim için her zaman ölecekler bulunur. Gider gider nice koçyiğitler gider, Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir. Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki; Yüreğimiz kabına sığmamakta, örsle çekiç arasında yoğrulduk, hıncımız derya gibi kabarmakta. »

 

Proletarya partisi 1978 yılında yapmış olduğu 1. Konferansı'nda aldığı kararda, şehitleri tek tek anmanın mümkün olmayacağını öngörerek, Ocak ayının son haftasını "Parti ve Devrim Şehitleri Haftası" olarak ilan etmiş ve şehitleri anmayı bir kampanya temelinde ele almıştır. 

Ocak ayı kavga ve direnişin , hüznün ve öfkenin , kavgada sebat ve kararlılığın, yürünen yolun ne büyük bedellerle ilerlediğinin , demokratik halk devrimi ve sosyalizm yolunda durdurulamaz gidişatın, bir kez daha tarihin ileriye doğru akmak zorunda olan kahredici  yasalarıyla buluştuğu bir aydır.

Ocak ayı da daha çok devrim ve komünizm uğruna hayatını proleter devrimlerin gelişimine adamış, birçok değerli komünist ve devrimcinin ölüm tarihini ifade etmesi açısından, diğer aylardan farklı kılınmış ve son haftası Parti ve Devrim Şehitlerini Anma Haftası olarak ilan edilmiştir. Proletarya biliminin usta teorisyeni ve eşsiz önderi, Ekim devriminin mimarı Lenin yoldaşı Ocak ayında kaybettik. Alman proletaryasının Kararlı önderlerinden Rosa Luxemburg ve Karl Liebnecht'i Ocak ayında kaybettik. TKP'nin önderi ve kadroları olan Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Faşist Kemalist diktatörlük tarafından Ocak ayında katledildi. Yine, Ocak'ta kaybettik Meral Yakar'ı, Ali Haydar Yıldız'ı. 

Bizler açısından yalnızca proletarya partisinin değil, tüm devrim ve sosyalizm şehitlerinin önemi büyüktür ve tüm devrim şehitlerinin yarattıkları değerleri değerlerimiz olarak sahipleniyoruz. Bu yüzden de Denizler’den Mahir’lere ,  Dursun Karataş’ dan Sabolara  , Hatice Yürekli’den Habib Gür’e ,  Osman Yaşar Yoldaşcan’ dan  Mehmet Fatih Öktülmüş’e ,Hasan Ocak ‘tan Süleyman Yeter ‘e ,  Mazlum Doğan’ dan Mahzun Korkmaz’ a  , Erdal Eren’den Bedri Yağan’ a  , Taksim Gezi ayaklanmasında şehit düşenlere ve adlarını sayamadığımız sayısız devrim ve sosyalizm şehidini şehitlerimiz olarak sahipleniyoruz.

Parti ve devrim şehitlerini anmak, sınıf savaşımın da özel bir öneme sahiptir. Zira şehitlerimiz kavganın en önünde   yürüyenler , kavga yolunun açılmasında canlarını ortaya koyanlar, yaşamlarını ortaya koydukları son anlarda dahi, geride kalanlara dersler verenlerdir. Düşman saldırıları ,onların canlarıyla ördükleri aşılmaz duvarlarla engellenir, ileriye atılan adımlar en başta onların ödedikleri bedeller üzerinden gerçekleşir.

 Bu hafta; soylu bir amaçla yani insanlığı komünizm çağına taşıma nihai hedefi ile giriştikleri kavgada şehit düşen enternasyonal proleteryanın  önderleri ve savaşçıları, partimiz TKP / ML’ nin komünist önder kadro ve üyelerinin ordumuz TİKKO ve gençlik örgütümüz TMLGB’ nin kahraman savaşçı ve militanlarının kavgasından öğreneceğimiz bir süreç olarak işletilmelidir.

Yalnızca kolay dönemlerin değil aynı zamanda zor dönemlerin devrimcisi olalım.Mao yoldaşın dediği gibi “ Devrim ziyafet vermeye yazı yazmaya resim

yapmaya ya da nakış işlemeye benzemez. Devrim, o kadar zarif o kadar rahat ve nazik, o kadar ılımlı, müşfik, kibar, alicenap olamaz. Devrim bir ayaklanmadır. Bir sınıfın bir başka sınıfı devirdiği bir şiddet hareketidir.Dolayısıyla şehitlerimizden bu konuda da öğrenmeliyiz.Çünkü onlar, karşı devrimin en şiddetli saldırılarının olduğu dönemlerde dik durmayı bilmişlerdir. Çünkü onlar karamsarlık ve yılgınlık tezlerinin,  yeni yeni  dünyalar keşfetmenin revaçta olduğu dönemlerde önderimiz İbrahim Kaypakkaya’dan devraldığımız sağlam MLM teorik ve ideolojik zemine bağlı kaldılar. Ondandır ki; 41 yıllık sürece ve içerden ve de dışardan tüm yıkma ve yok etme ,  yolundan saptırma çabalarına rağmen MLM zeminde kalmayı başarmıştır.

Parti ve devrim şehitleri ile ilgili etkinliklerimizi ulusal ve uluslararası alanda içerisinden geçtiğimiz süreçlerle ilişkilendirmek,  proletarya partisinin önüne koyduğu taktik ve stratejik yönelimlerle bütünleştirmek elzemdir. Her etkinliğimiz politik ve pratik olarak partimizin bir adım daha ileriye taşınmasına hizmet etmelidir.

Ülkemiz toprakları her gün işçi ve emekçilerin gençlerin kanlarıyla sulanmaktadır. Taksim Gezi Parkı Ayaklanmasıyla başlayan ve TKP \ ML MK imzalı “Mutlaktır Ülkemizde Devrim , Bir İşaret Fişeğidir Taksim” başliğıyla formüle edilen süreç, ülkemizde sınıf mücadelesinin devrim cephesi lehine ilerleyebileceğinin bariz işaretlerini bizlere sunmuştur. Halkımızın çeşitli katmanları, faşist diktatörlüğün kolluk güçlerinin vahşice saldırılarına ve binlerce yaralı ve şehitlere rağmen, büyük bir öfke ve kararlılıkla sokakları zaptetmişlerdir. Demek ki devrimci mücadeleye yönelik  tüm kara çalmalara ve  umutsuzluk yaygaralarına rağmen can bedeli bir kavganın koşulları vardır. Bu süreç göstemiştir ki, ödenen hiçbir bedel ve şehitlerimizin dökülen kanları boşa gitmemiştir. İşçi ve emekçi halklara öncülük iddiasıyla yola koyulanlar, kararlılıkla yollarına devam ettikleri sürece, bunun somut bir karşılığı olacaktır. 

Yeter ki bağımsızlık halk demokrasisi ve sosyalizm yolunda kanlarıyla harcadıkları emeklerle yükselttikleri kızıl bayrağın daha da yükseklerde dalgalanması için tüm enerjimizi partimiz TKP / ML’ nin taktik ve stratejik yönelimleri doğrultusunda seferber olalım.

Yeter ki şehitlerimizin bizlere bıraktıkları görevleri görevlerimize ekleyerek daha fazla sorumluluk alıp daha enerjik daha özverili daha fedakar olalım.

Yeter ki son anlarında dahi “ Partiyi Güçlendirin “  diyen yoldaşlarımızın parti bilincini ve partiye bağlılıklarını kuşanalım.

ŞAN OLSUN DEVRİM SOSYALİZM VE YÜCE KOMUNİZM  ŞEHİTLERİNE !

ŞAN OLSUN HALK SAVAŞI YOLUNDA SİLAH ELDE TOPRAĞA DÜŞENLERE !

PARTİ VE DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR !

YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ ML ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO  TMLGB !

90766

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar