Çarşamba Mayıs 8, 2024

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Sınıf mücadelesi her zaman barışçıl ortamda olmamıştır, zaman zaman meydanlara kurulan barikatlar, fabrika önlerine asılan grev afişleri eşliğinde yaşamın her alanında kıyasıya açık mücadele şeklinde olmuştur. Bu mücadele içinde bir çok işçi hayatını kaybetmiş, burjuvazinin yanında yer alan “Murtaza”lar (Orhan Kemal) ise içinde bulundukları sınıfın gerçekliğini kabul etmeden kendi hayatını kurtarma adına sınıf arkadaşını, mücadele yoldaşını arkadan bıçaklamıştır.

İçinde yaşadığımız kapitalizm çağı, içinde yeşermekte olan kendisini yok edecek sınıfı yok etmek adına birçok mücadele aracı geliştirmiş olmasına rağmen, her şeye rağmen, bütün üstünlüklerine rağmen sınıfın yani üreten olan emekçilerin direnci karşısında çaresiz kalabilmektedir. O yüzden işçi sınıfını ne adar çok parçalarsa o kadar direnç az olacağını bilerek sınıf içinde çelişkilerden yararlanarak sınıf içinde kategoriler yaratılmıştır. Beyaz yakalı işçi ile fabrika işçisini ayırırken, sendikal mücadele alanlarını ayrı örgütlenme modelleri üzerine oturmasını sağlamıştır. Ülkemizde 15–16 Haziran hareketi ile burjuvazi işçilerin elde ettiği moral üstünlüğünü örgütlü yapısını 24 Ocak 1980 yılında alınan kararlar ile yok etmeyi planlamış ve bu planın uygulanabilirliği için ülkemizde 12 Eylül faşist darbeyi organize etmiştir. Darbe sonrası işverenlerin birliği başkanı “bundan sonra biz güleceğiz!” diyerek darbenin kim için yapıldığını ilan etmiştir.  12 Eylül ülkemiz için kırılma noktasıdır, karma ekonominin yerini serbest piyasa adı verilen liberal ekonomi politika almış, hapishanelerde kaynaştırma adı altında yapılan sağ ve sol mahkumları aynı hücre ve kafesler içine yerleştirdikleri gibi toplumu da kafesler içine koyup kaynaştırma modelini uygulamış, dört eğilimin temsilcisi olarak ANAP iktidara taşınmıştır. Bugün ANAP isim değiştirmiş ve liderini değiştirerek varlığını günümüz zamanında geçerliliğini korumaktadır. 12 Eylül sonrası toplum mühendisleri projeler üretmiş ve o projeler farklı liderlerin gözetimi ve bilgisi ilinde uygulanmıştır.

Toplum mühendislerinin çalışma hayatına kazandırdığı liberal düşünceye uygun iş yerini içinde daha örgütsüz emekçilerin yer alacağı bir sistem geliştirmiştir. Bu uygulama daha önce birçok ülkede uygulanmış ve sınıf mücadelesi sonucunda elde edilen tüm hakları geri alan ve yeni boyunduruk yasasını hayata geçirmiştir. İşçi sınıfı aynı iş yerine farklı patronların emri ve gözetimi altında çalışmasına taşeron işçilik ve taşeron yapılanma adı verilmiştir. Her ne kadar taşeron firmalar aynı iş yerinde daha düşük ve daha verimli çalışan işçi modelini kağıt üzerinde kanıtlamış olsa da hayat içinde o kadar başarılı olup olmadığını istatistikler göstermektedir. Taşeron işçilik ile üretilen ürün kalite açısından eskisine göre daha düşüktür, fakat zaten kapitalistler kaliteli ürün değil, kullan at modelini kabul ettiklerinden daha fazla tüketime yönelik siyasi kararları hayata geçirtmişlerdir. Artık sanayi ve kalkınma öncelikli değil, ne kadar çok tükettiğin gelişmişlik ölçütü oldu. Çok tüketen daha gelişmiş ve çağdaş dünyanın nimetlerinden yaralandığı algısı oluşturulmuştur. Buna dayalı olarak devletin elinde olan tüm işletmeler zaman içinde özelleştirilerek devletin elinden (kamunun elinden) çıkarılmış, özelleşen kurumlar da kısa zamanda uluslararası firmaların denetimine girmiş ve işletmeler zaman içinde kapanmış, özelleştirmenin olduğu ülkelerde işsizlik artmıştır. Bu bilinçli bir tercihtir. Bu tercihi ülke siyasetine koşullayanlar da uluslar arası firmalar ve tröstleşmiş firmalardır. Her ülkede her konuda borsanın kurulması ve o borsa aracılığı ile paranın 24 saat hareket etmesi sağlanmıştır. Para altın karşılığı basılan bir meta olmaktan çıkarılmış, borsanın ihtiyacı yönünde ve borsanın yönlendirmesi ile basılan bir soyut metaya dönüştürülmüştür. Bugün ülkemizde HES adı verilen tüm enerji firmaların çoğalması enerji borsasının oluşması içindir, enerji borsası açıldıktan sonra ülkeye ait tüm enerji kaynakları tröst firmaların denetimine geçecek ve onların istekleri yönünde tüketilmek üzerine enerji üretilip satılacaktır.

Sınıf mücadelesi artık eskisi gibi görünür ve direkt savaş üzerine oturmamaktadır, o yüzden işçilerin örgütlü yapıları sendikalar ve siyasi partiler artık marjinal diyebileceğimiz konumuna dönüştü, burjuvazi elde ettiği üstünlüğünü sınıfı parçalayarak sınıf bilinicinin oluşumunu engelleyecek yapılanmaya girdi. Bugün adında devrimci sıfatı olan sendika artık ne devrimcidir ne de sınıfın çıkarını koruyacak kadar bilgi birikimine sahiptir. Mülteci çocukların uluslararası tekel tekstil firmaları için işçi olarak çalıştıkları haberini DİSK yalanlamış, ertesi gün haber yapan kaynaklar fotoğraflar ile kanıtlamıştır. DİSK örgütlü olduğu işletmelerde kimlerin çalıştığını dahi bilemeyecek konumda ilgisiz ve patronun yanına düşmüştür.

Zonguldak’ta özelleştirilen bir firmada taşeron olarak çalışan firma ile sözleşmesini iptal etmiş, taşeron firmada çalışan işçiler sokakta kalmıştır. Çünkü taşeron firma iş alabildiği sürece işçinin maaşını ödeyebilecek bir anlayış ile yapılanmış, iş olmayınca tabela şirketi konumuna dönüşmektedir. Taşeron firmada çalışan işçiler ise tecrübe kazanmışalanında kalifiye işçi konumuna gelmişlerdir. Kalifiye işçiler gerçek işveren firma önünde çadır kurup biz bu işi biliyoruz, biz olmadan siz enerji üretmezsiniz diyerek taşeron olarak çalıştıkları firmadan iş istemekteler. İhaleyi almış firma ise daha düşük ücrete başka taşeron firmaya işi yaptırmayı düşünmekte ve çıkarları ona göre hesaplamaktadır. Taşeron gelen her yeni firmada işçiler işi yeniden öğrenecek ve bu öğrenme süresi içinde birçok kazaya ve doğanın tahribatına kapılar açıktır. Kafalarda oluşan soru, firma gerçek anlamada layıkı ile iş üretip para kazanmak mı istiyor, yoksa nasıl olsa öyle de olsa böylede olsa devlet her ürettiğimi benden alıyor, kağıt üzerinde ürettiklerimi satar kağıt üzerinde rakamlar hesabıma girer hesabı mı yapmaktadır. Kapılarının önünde kurulan çadırı ve kalifiye işçi olduklarını söyleyen işçilerin sesini duyacak mı? 

Üretim mi, tüketim mi?

Günümüzde üretim artık yük olarak görülen bir işleve dönüştürüldü. Üretmeden tüketiyoruz. En fazla da insan tüketiyoruz. Ülkemiz savaş alanına dönmüş, sanki ikinci dünya savaşı yaşanıyormuşcasına sürekli gündemi kan belirliyor. Bu kan deryasının ortasında bizler ise sürekli tüketeceğimiz yeni sanayi ürünü ile karşılaşıyoruz. Onu almak içinde köle, kapı kulu... artık ne olmamızı istiyorlarsa o rollere girer olduk.

Direnmeyen, ekmeği için mücadele etmeyen, üretmeyen her toplum dejenere olmak ve yok olmak zorundadır.

Bugünlerde Otomotiv sanayisi işçileri Bursa’da sınıfsal karakterine uygun direniş gerçekleştirmeleri tüm umutların hepten yol olduğu anlamına gelmediğini, karanlığın zifir olduğu yerde de kıvılcım olacaklarını kanıtladılar. Onların haklı mücadeleleri yalnız kalmadığı ve halkın tüm katmanları tarafından sahiplenildiği sürece oluşturulan kölelik sistemine direnç artacak ve sınıfın ortadan kalktığı gerçek özgürlük düş olmaktan çıkacaktır.

“bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

 Adnan Yücel yıllar önce dizelerini bize armağan olarak bırakmış, bizde onun sözü ile bitirelim yazımızı… “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

İsmail Cem Özkan

43798

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

Sayfalar