Perşembe Mayıs 23, 2024

Sosyalizm Kazanacak

Emperyalist burjuvazinin kapitalist sistemi dünyayı uçuruma doğru hızla götürdüğünü neredeyse burjuvazinin kendisi de kabul eder duruma geldi. Kapitalist sistem ciddi bir bunalım içinde ve artık sistemi yönetemez duruma gelmiş durumdadır. Sermaye büyüdükçe ve merkezileştikçe daha fazla saldırganlaşıyor. Birkaç yüzyıl denebilecek süreçte işçi sınıfının ağır bedeller karşılığı kazandığı demokratik ve ekonomik hakları gasp ediyor. 

Burjuvazinin feodal aristokrasiye karşı kazandığı ve koruduğu değerler, yine burjuvazi tarafından birer birer ortadan kaldırılıyor. O hakların savunması da işçi sınıfının sosyalizme giden yolda bir adım olan demokratik mücadelesinin bir parçası oluyor.

Kapitalist ekonomik sistem daha sık durgunluk ve krizlerle karşı karşıya kalıyor. Burjuvazi, borçlarla ayakta durmaya çalışıyor. Sermayenin aşırı üretimi de sermayenin büyümesine yetişemiyor. Ve krizler sermayenin büyük bir bölümünü imha edince burjuva bataklığı genişeleyerek derinleşiyor ve bu gelişmelerle beraber işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesi; özel mülkiyetçi sistemin kaçınılmaz olarak ürettiği işçi sınıfının elindeki yağlı urgan, burjuvazinin boğazına dolanmaya devam ediyor. 

Son yıllarda dünya işçi sınıfı ve emekçilerindeki hareketlenme, kapitalist toplumsal sistemin daha fazla gericileşmesine koşut artıyor. Sermayenin palazlanması ve daha az ellerde birkmesi, burjuvazinin genel bunalımını da derinleştiriyor, bu da burjuvazinin işçi sınıfının kazanımlarına daha fazla saldırmaya itiyor. Burjuvazinin işçi sınıfına saldırısı kitlelerin sokakalara dökülmesinde yankısını buluyor.

Özellikle ikibinli (21.yy) yılların başından itibaren, kitle hareketlerinin artışına da tanık oluyoruz. Tunus’ta başlayıp Kuzey Afrika ülkelerine yayılan işçi hareketleri ve peşinden “Wall Street’i İşgal Et” le devam edip Mısır ve (GEZİ ile) Türkiye’yi de hareketlendirip bugünlere taşınan kitile hareketlerindeki yükselen ivme, kesintisiz olarak varacağı yere doğru yoluna devam ediyor. 

Arjantin, Brezilya, Şili, Peru, Cezayir, Sudan, Irak, Lübnan, Gaza, Mısır, Hindistan, Bangladeş, Endonezya, Hong Kong, Yeni Zellanda, Avusturalya ve Avrupa ülkelerinin çoğunda, ve faşist molla rejiminin yoğun baskılarına rağmen İran işçi sınıfının diz çöktürülemeyen mücadelesi, ve daha adını sayamadığımız bir çok ülkedeki işçi ve emekçi hareketleri; kapitalizmin miadının çoktan dolduğunun işaretini de veriyor. Ve bu hareketler ile doğanın katliamına karşı yükselen öğrenci gençlik1 ve işçi hareketinin birliği de eklenince, kapitalist sistemin karşısında büyük bir sınıf hareketinin sosyalizm için örgütlü mücadelesine doğru bir gelişmenin kaçınılmaz eğiliminin de göstergesi oluyor.

Kitle hareketlerindeki bu gelişmeler, kapitalist sistemin ölüm çanlarının çalmaya başladığını gösteriyor. Çünkü, kitle hareketlerinin ezici çoğunluğu, kapitalist sisteme olan güvensizliğini net olarak belirtiyor. Sokaklara hangi gerekçelerle çıkarlarsa çıksınlar ve hatta Lübnana’da hükümetin “WhatsApp aramalarının vergilendirilmesi”ne, Şili’de metro ücretlerine zamlara karşı ayaklansada, sorunun özü kapitalist sisteme karşı doğrudan eyleme dönüşebiliyor.

İşçi sınıfı ve emekçiler, dünyanın büyük bir bölümünde kapitalizmin sömürü düzenine karşı sokaklara döküldü. Kitleler, burjuvazinin işçi ve emekçiler için çizdiği sınırları güçlü bir şekilde zorluyor. Mücadelenin daha ileriye gitmesinin somut koşulları dünden daha fazla ve olgunlaşmış durumdadır. 

Emperyalistlerin birbiriyle tepişmesi, ölümüne rekabetler ve sermayenin kitlelere yönelik azgınca saldırısı ve hatta faşist TC devletinin Rojava’yı emperyalist işgal savaşının arkasında ve yine Katalanların İspanyol sömürgeciliğine karşı ulusal mücadelesi, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesinden bağımsız değildir.

Kitle hareketlerinin artan eğlimli gelişmesi, bir önceki yıla göre daha fazla insanın ve daha fazla ülkede sokaklara çıkması, protesto gösterilerinde yer alması, kadınların ve gençliğin bu mücadelelerde düne oranla en ön saflar daha fazla görünür olması, kitlelerin kapitalizme olan güvenlerinin kalmadığı ve yeni bir gelecek arayışı içinde olduğunun da bir göstergesidir. 

Bütün dünyada, çürüyen kurulu sisteme karşı sokak gösterilerinde yer alanları işçi sınıfı hareketi dışında saymak ya da “marksist” kılıflı liberal küçük burjuva revizyonistlerinin “prekarya” adlandırmaları; varolan sınıf mücadelesi gerçeğini ve kapitalizme karşı mücadelenin öznesinin işçi sınıfı ve önderliğinin de işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizm olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmiyor.

İşçi sınıfının ideolojik, politik ve örgütlü mücadelesinden uzaklaşanların, işçi sınıfının dünya görüşü Marksizm, Leninizm’den uzaklaşmaları kaçınılmazdır. Bu tür anlayışlar, kadını sınıfından bağımsız cinsiyetçi bir şekilde ele alırken, sermayenin yedek iş gücü olarak bıraktığı ve buna karşı mücadele eden işsizleri ise, işçi sınıfından ayrı gösterme küçük burjuva idelojik savruluşuna götürebiliyor.

Kapitalist sistem bitişe yaklaştıkça, burjuvazinin de umutları tükeniyor. Buna karşı sessiz gibi görünen, ama dünyayı sırtında taşıyan işçi sınıfının umutları da her geçen gün büyümeye devam ediyor. Gelişen bu kitle hareketlerini, kapitalist sisteme son vermenin yükselen yapı taşları olarak okumak yanlış olmayacaktır.

Gelecek, işçi sınıfı ve onun dünya görüşünü savunanların olacaktır. İşçi sınıfı ve onun dünya görüşü Marksizme daha sıkı sarılmanın ve bilimsel sosyalizmin temel ilkelerinin revize edilmesine karşı mücadeleyi yükseltmenin de zamanıdır. İşçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelenin başarıya ulaşması, ancak ve ancak; sınıf içindeki burjuva ideolojisinin bir yansıması olan ve Marksizmi revize ederek liberalleştirmeye çalışan sınıfın dünya görüşüne yabancılaşmış küçük burjuva ideolojisinin mahkum edilmesiyle ete kemiğe bürüneceğini unutmadan...!

Kapitalist barbarlık değil, sosyalizm kazanacaktır!

5946

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

Sayfalar