Pazartesi Mayıs 20, 2024

Tek Tip Elbise Saldırısı

Faşist Türk Devletinin Tek Tip Elbise Saldırısı, Hapishanelerde Devrimci Tutsakların Direniş Duvarına Çarpacaktır!

12 Eylül 1980 askeri faşist cunta ile gündeme getirilerek devrimcileri teslim almak için devreye konulan Tek Tip Elbise (TTE) saldırısı, Devrimci Tutsakların direniş duvarına çarparak geri püskürtülmüştü. TTE saldırısı uzun bir aradan sonra faşist AKP iktidarı tarafından tekrar “FETÖ” sanıkları bahanesi ile devrimci tutsaklara yönelik fiili bir saldırı olarak hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. 12 Eylül’de olduğu gibi OHAL ile ülkeyi yöneten AKP iktidarı, mevcut hâkimiyetini korumak ve “tek adam” diktatörlüğünü oturtmak için çıkardığı KHK’lar ile 12 Eylül’ü aratmayan saldırılarını yaşamda uygulamanın adımlarını atmaktadır.

 

Bugün devletin bütününe egemen olmak için daha önce hâkim olan kliği temizleyen ya da kendine biat ettiren T. Erdoğan, temsilcisi olduğu Türk hâkim sınıflarının korkularını bertaraf edememiş olacak ki; TTE saldırısını yeniden uygulamaya sokmak istiyor. İçinden geçtiğimiz sürçte başta sınıfsal, ulusal, cinsel ve inançsal çelişkilerin derinleşmesinden kaynaklı, yönetememe krizi yaşayan AKP iktidarı, çözümü her türlü muhalefeti bastırmak, diz çöktürerek teslim almak için faşist saldırıları yoğunlaştırmakta bulmaktadır. 

 

Faşist diktatörlüğünü, “tek adam” hâkimiyetini tahkim edebilmek ve yeniden yapılandırmak için süresiz OHAL-KHK’ları ile işi sınıfı ve emekçilere, Kürt halkına, Alevilere, Kadın ve LGBTİ’lere yönelik topyekûn bir saldırı furyası ile on binlerce kişi tutuklanmış durumdadır. Öyle ki; bu saldırı furyası sonucunda hapishanelerin kapasitenin çok üstünde dolmasından kaynaklı, yeni hapishaneler yaptırmak durumunda kalınmıştır. TC Devleti’nin bugünkü temsilcisi R.T Erdoğan ve AKP, toplumsal muhalefeti ortadan kaldırarak kalıba dökmeyi, toplumun mücadele direncini ve örgütlenmesini besleyen damarları kesip yok ederek tek tip insan ve toplum yaratmayı hedeflemektedir.

 

Biliyoruz ki, 12 Eylül AFC’si  Devrimci Tutsakların direnişi karşısında nasıl yenilgiye uğradıysa, bugün de aynı akıbete uğramaktan kurtulamayacaktır. Dolayısıyla, faşist AKP iktidarının bu saldırısının boşa çıkarılması için Avrupa’da yaşayan tüm özgürlük ve demokrasi adına mücadele edenlere önemli görevler düşmektedir. Devrimci tutsaklar başta olmak üzere tüm toplumu teslim almayı hedefleyen bu saldırıya karşı, Avrupa’da etkin bir kamuoyu yaratmak için başta demokrat, ilerici, devrimciler olmak üzere, göçmen emekçileri devrimci tutsakları sahiplenmeye ve hep birlikte mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz!

 

ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu

42021

Son Haberler

Sayfalar

Tek Tip Elbise Saldırısı

Kartal Bürosunun Tekzip İsteği

4 Kral Lui / Halk kraldır. 

Tekrarın ve tekrarın sırrı nedir ?  

Bireyi kendi dışına çıkaramayan/ kitleselleştiremyen / kitleselleştiremediği de bireyce bilindiğinde devrimciliği yaşadığı diğer burjuva hayellerine iz bırakmayacak bir şekilde kaçamak haline getiren yaşantının sırrı nedir ?

Kendinizi / tekrarlarınızı, tekrara sizi sürükleyerek ayakta duran bürokrasizminizin sırrı...

Acaba hiç düşündünüz mü sizlerden önce de, sonrada bu sokaklarda kaç insanın yürüdüğünü, yürüyeceğini   ? 

Büroların seyir defteri yok mudur  ?

Öncesi, Sonrasıyla Suruç Güzergâhı…

“Görebildiğiniz yere kadar gidin.Oraya ulaştığınızda dahauzağı da görebileceksiniz.”[1)

Charles Dickens’ın, “Zamanların en iyisiydi ve de zamanların en kötüsü,” saptamasıyla betimlenen bir kesitte; öncesiyle Suruç Katliamı, sonrasındaysa coğrafyamız ve Ortadoğu açısından sarsıcı sonuçlara yol açan ve Ceyda Karan’ın, “Cehennemin kapılarının aralanması”; Nilgün Cerrahoğlu’nun “Ateş çemberi” olarak betimledikleri bir realiteyle yüzleşiyoruz…

Biyoloji kader mi?Yada fitrat"a-dair.

“Cinsel ahlâkın ilk ve tek ilkesi:Suçlayan her zaman suçludur.”[1]

Öğrettikleri, hatırlattıklarıyla Greif Direnişi ·

“Öğretmek,yeniden öğrenmektir.”[1]

İçinden geçtiğimiz neo-liberal yıkım, “sivil toplum”cu vazgeçiş ve post-modern zırva(lar) kesitinde, V. İ. Lenin’in, “Umutsuzluk ve karamsarlık, yıkımın nedenlerini kavrayamayan, çıkış yolu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur,” saptamasını durmadan anımsayıp/ anımsatmanın önemi çok büyük; hatta “olmazsa olmaz”!

İNCİR YAPRAĞI GÖLGESİNDE 1 KASIM SEÇİMLERİ

Ülkemizde de, önümüzdeki 1 Kasım 2015’de yeniden parlamento seçimleri var. Ancak, burjuvazinin “demokrasi oyunu” içindeki bu seçim, başta Kürt ulusu olmak üzere, işçi sınıf ve emekçiler üzerinde devlet terörünün en üst sınırına çıkarıldığı bir “demokrasi” ortamı içinde yapılıyor. Ve buna ancak ve ancak; “İncir yağrağı gölgesinde yapılan bir seçim” denebilir. Bu da burjuvazinin “demokrasi” oyunun ayıbını örtmeye yetmeyecektir.

PARTİZAN: 7Haziran'dan 1 Kasım’a değisen kosullar ve seçim tavrimiz

7 Haziran seçimleri bir nevi geçersiz sayılarak, 1 Kasım’a işaretlenen yeni bir seçim süreci başlamış durumda. 7 Haziran seçimi, sistemin politik krizine çare olmak bir yana yeni krizleri de yanına alarak “yeniden bir seçime” doğru evrilmiştir. 7 Haziran sonrası Türk hakim sınıflarının hükümetteki kliği AKP, seçimden istediği sonuçla çıkamamanın ve zayıf düşmesinin yarattığı sonucu bertaraf etmek için, kendi iç çelişki ve yarılmalarını da büyüterek, tam da 12 Eylül anayasasından aldığı yetkilerle seçimi yeniden örgütledi.

Görünürde olan ve gerçek:Osman Tiftikçi

Türkiye’de olan biten her şey bir kişiyle, bu kişinin hırslarıyla açıklanır oldu. Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki AKP devrilse, T. Erdoğan da köşesine çekilse, Türkiye güllük gülistanlık bir ülke olacak. Örneğin Kürt meselesi çözülecek, Türkiye Ortadoğu pisliğine bulaşmayacak, Kürtler, azınlıklar, kadınlar, işçiler, gençler için basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü olacak. Sol, devrimci demokratik güçler istedikleri yerde, istedikleri gibi gösteri, yürüyüş, miting yapabilecekler. Sünni İslam’ın devletin resmi dini olmasına, diğer inançların ezilmesine, horlanmasına son verilecek.

Kürdlere neden direniyor diye sormak, HDP’ye bu bahane ile saldırmak alçaklıktır!

 Dünyanın hiçbir yerinde ezilenlerle -ezenler kardeş olmadılar, olamazlar, olmayacaklar. Ezenler egemenleri temsil etmektedir. Devlet egemenler için var olmuştur, onların egemenliğini korumak, servetlerini güvence altına almak için var edilmiş kutsallaştırılmaya çalışılmıştır. Diğer ulusları kendi egemenlikleri altına almak, sömürgeleştirmek için oluşturdukları silahlı ordularını, polisini, istihbarat güçlerini egemenlikleri altına aldıkları halklara baskı aracı olarak kullandılar, kullanmaya devam etmektedirler. O sebeple, Kürdistan milletinin direnişi meşru ve doğrudur.

   

“Katliamdan kaçan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım”

Savaştan ve katliamlardan Batı Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım

Afrika'daki ve Ortadoğu'daki işgal ve iç savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken, bir o kadar insan ise, geleceğinden emin olmayan bir çaresizlik içinde bekliyor.

Kapıtalizmin ölümü

Dünyamızda yaşananlar, kapitalizmin kaosu ve onun yarattığı ağır toplumsal dramdır. Karaya vuran minik göçmen bedenleri, sınır telörgülerine takılan çocuk yürekleri, denizde boğulan insanlık ve dalgalar arasına karışıp duyulmazdan gelen çığlıklar, kapitalist sistemin kaçınılmaz bir sonucu olduğu görülmediği sürece; daha yüzyıllarca bunları tekrar tekrar, ama daha fazla acılar katılarak yaşanacaktır.

ATEŞ ALTINDAKİ KÜRDİSTAN :Umut Munzur

Devletin AKP eliyle başlatmış olduğu “süreç” 7 Haziran seçimleri sonrasında Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle buzdolabına kaldırılmıştır. Süreç bitmiş değil fakat dondurulmuştur. Gelişmelere bağlı olarak yeniden fırına verilmeyi beklemektedir. Bu haliyle beklemede olan “süreç” yeni bir “süreci” doğurmuştur. “Yeni süreç” topyekün saldırı ve yıldırma politikalarıyla hayata geçirilmek istenmekte, Kürt Özgürlük Hareketi’nin kazanımlarına ket vurmayı mümkünse bu kazanımları yok etmeyi hedeflemektedir.

Sayfalar