Pazartesi Mayıs 20, 2024

TKP/ML MK'sinden Newroz açıklaması

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi TKP/ML MK ’nin açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Direnişi Büyütecek, Özgürlüğü Kazanacağız!

Newroz Piroz Be!

2014 Newroz'u; Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçi yığınların, çoktandır AKP şahsında, faşist diktatörlükle bir hesaplaşma arenasına dönüşen yerel seçimler düzleminde, direnişin ve özgürlüğü kazanma iddiasının büyüyeceği bir  güne ev sahipliği yapacaktır.

Tarihsel anlamını, Kürt halkının direnişinden, karanlığa yakılan isyan ateşinden alan Newroz, umudumuzu büyütmekte, savaşma azmimizi bilemektedir. Zira, Newroz, TC'nin kuruluşundan bugüne, azgın bir şovenizm ve milliyetçilik eşliğinde uygulayageldiği inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı Kürt ulusunun yürüttüğü mücadelenin isyan çığlığı olmuştur. Zalim Dehak'a  başkaldıran Demirci Kawa'nın çekici; zulüm altında inleyen, yok sayılan, aşağılanan, dili ve kültürü yasaklanan ve kaderini tayin hakkı elinden alınan Kürt ulusuna, aydınlık geleceğin, kurtuluşun ve zaferin adresini göstermiştir. Kawa'nın çağrısına kulak kesilen Kürt halkı, görkemli bir direniş sergilemiş, onbinlerce evladını bu amansız kavgada sonsuzluğa uğurlamış, özgürlüğü ağır bedeller pahasına parça parça almasını bilmiştir.

Mazlum Doğan'la özdeşleşen Newroz ve onunla simgeleşen ulusal kurtuluş mücadelesi; TC devletinin kabusu olmuş, onu temellerinden sarsmış, dengesini bozmuş, çaresiz bırakmıştır. Kürt halkının, isyan ve direnişle alazlanan; dağların doruklarından yankılanan özgürlük türkülerini susturmak isteyen hakim sınıflar; tüm olanaklarını seferber etmiş, sayısız katliama imza atmış, binlerce köyü boşaltmış, milyonlarca Kürdü vatanından etmiştir. Ne var ki direniş, gün geçtikçe büyümüş, Kürdistan'ın dört bir yanına yayılmıştır.

İşçiler, Emekçiler!

Ezilen emekçi yığınların baskı, zulüm ve sömürüye başkaldırdığı Gezi İsyanı'nın sınıf mücadelesinde yarattığı iklimle karşılıyoruz Newroz'u. Sokağına, parkına, mahallesine, kentine ve kuşkusuz en önemlisi geleceğine sahip çıkan yığınlar, Gezi İsyanı'nda gücünü görmüş ve göstermiştir.

“Bu daha başlangıç...” şiarı, AKP hükümetinin siyasal temsilcisi olduğu düzenin, neo-liberal uygulamalarına karşı yakılan isyan ateşinin daha da büyüyeceğine işaret ediyordu. Bugün, politik arenada ortaya çıkan tablo, Gezi İsyanı'nın sarstığı, kimyasını bozduğu faşist kemalist diktatörlüğün resmidir.

Gezi İsyanı, hakim sınıf klikleri arasındaki koalisyonu bozmuştur. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ve artık süreklilik kazanan bilgi ve belgelerle ortaya çıkanlar, yalnızca AKP hükümetinin, bakanlarının değil aynı zamanda bugüne kadar onlarla işbirliği/kader ortaklığı içindeki Cemaat'in de gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Şimdiye kadar ortak iş tutanlar, şimdi birbirini suçüstü yakalamakta, deşifre etmektedir.

Ortaya saçılan milyon dolarlar, ayakkabı kutuları, yolsuzluklar, sistemin işleyişini göstermekte, kodlarını anlatmaktadır. Komprador burjuvazi ve toprak ağalarının iktidarı; dizginsiz bir sömürü, buna eşlik eden, başta Kürt ulusunun kaderini tayin hakkı başta olmak üzere azınlık milliyetlerin bütün haklarını yok sayan faşist zorbalık üzerine kuruludur. Faşist diktatörlük, “tek millet”, “tek bayrak”, “tek vatan” parolası ve buna paralel gelişen faşist terör ve zorbalıkla, Kürt ulusu üzerindeki baskı politikasını sürdüregelmiştir.

Türk, Kürt Uluslarından Emekçi Halkımız!

Bundandır ki, AKP hükümetinin bugün “demokratik çözüm”, “barış süreci” olarak yüksek perdeden haykırdığı söylemler, büyük bir aldatmacadan ibarettir. AKP, düzenin sadık bir hizmetkarı olarak, hükümeti sürecinde yaşama geçirdiği politikalarla Kürt halkına  yönelik kin ve düşmanlığını açıkça göstermiştir. Roboski'de çoğu çocuk 34 gencimizin bombalanması emrini veren, harekatın başındaki generale rütbe veren Erdoğan değil midir?

“Barış” ve “çözüm”den söz edenlerin; günde beş miting yaparak, saatlerce konuşanların ve hemen her konuya müdahale yetkisini kendisinde görenlerin, Roboski davasında üç maymunu oynamaları tesadüf değildir.

Faşist diktatörlüğün, bugün “barış” ve “çözüm”den söz etmesi, demokrasinin bünyelerine sirayet etmesinden değil Kürt halkının sergilediği direnişten dolayıdır. Kürt ulusu, ulus olmaktan doğan haklarını, yasaklara, engellere, devlet vahşetine rağmen pratikte yaşama geçirmiş, TC'ye de fiiliyatta açığa çıkan bu gerçeği kabul etmek düşmüştür.

Kuşkusuz bu “rıza” eylemi de, niteliklerine uygun olmuş, bunu yaparken Kürtlerin birliğini parçalamayı amaç edinmekten, demokrasi ve değişim nutukları atmaktan geri durmamışlardır! Aradan geçen bir yıl içinde, Kürt ulusunun siyasal özgürlükler, seçim yasası/barajı, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması, rehin politikasının bir sonucu olarak gözaltına alınan ve tutuklanan 8 bini aşkın Kürt siyasetçinin serbest bırakılmasına yönelik en küçük bir adım dahi atılmamıştır.

“Çözüm”den söz eden AKP, Rojava'da cihatçı çeteleri beslemekte, onlara her türlü yardımı yapmaktan geri durmamakta, akıl hocalığı yapmaktadır.

Rojava'da kendi kaderini eline alan Kürt ulusu, geleceğini kendisi inşa etmekte, tüm saldırı ve kuşatmaya karşın örgütlülüklerini genişletmekte, kurumsallaşmasını derinleştirmekte, direnişi büyütmektedir.

Faşist Kemalist Diktatörlük ise “Osmanlı'da oyun çoktur” deyişinin hakkını vermekte, yalan, iki yüzlülük ve aldatmacada sınırları zorlamaktadır. Ne ki, hak ettikleri yanıtı almak için fazla beklemelerine gerek kalmayacak, çokça önem atfettikleri, dillendirmekten bıkmadıkları sandıkta da, Kürt halkının direnişine tanık olacaklardır.

Baskı, şiddet, katliamla yoğrulu milli baskı politikasına karşı tarihin tanıklığı, isyan ve direnişle büyüyen Newroz ateşinin Kürt ulusunu, halkını aydınlatmaya, bilinçlendirmeye ve yol göstermeye devam ettiğidir.

Newroz Parolamız Olacak, İsyan Büyüyecek!

Kahrolsun Faşist Kemalist Diktatörlük!

Tüm Uluslara Tam hak Eşitliği!

Yaşasın Halk Savaşı!

Newroz Piroz Be!

TKP/ML MK
Mart 2014

92261

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar