Cumartesi Mayıs 18, 2024

Türk Turizmi'ni Protesto Et ! Soykırım'lara Destek Olma ! Türkiye'ye Gitme !

Tarım'da,Sanayi'de yaşanan krizden sonra Yaz Sezonu'na umudunu bağlayan Erdoğan,Turizm'de de son yılların en kötü sezonunu yaşıyor.Yatırımcıların ve sermayenin aradığı,istikrar,güven ve çatışmasızlık Türkiye'de olmadığı için,Burjuvazi yatırımlarını başka ülkelere kaydırmayı tercih etmiştir.Tur operatörlerinin yönlerini İspanya,Yunanistan,İtalya'ya çevirmelerinin ana sebebi Türkiye' de yaşanan iktidarın yok etme ve imha politikaları,insan hakları ihlalleri,gazeteciler,akademisyenlerin cezaevinde tutuklu bulunmaları,Türkiye'nin cihatçı örgütlere açık destek vermesi,Turist'lerin aradığı Güven ile Güvenlik sorununu gündeme getirmiş,ABD'den tutun,AB ülkelerinin birçoğu '' Türkiye'ye Gitmeyin '' çağrısı yaparak vatandaşlarını uyarmıştır.

Cihad'çı Terör örgütü,İşid'in AB ülkelerinin merkezlerinde Londra,Bruxelles,Paris,Berlin'de gerçekleştirdiği saldırılarda yüzlerce insanın ölümünün ardından,teröristlerin Türkiye üzerinden geldikleri '' sır '' dolu ilişkileri tüm dikkatleri Türkiye üzerinde yoğunlaştırmıştı.Herkes kuşku ile bakmaya başlamış.Referandum sürecinde Almanya,Hollanda ..gibi ülkelerle yaşanan krizlerde,Erdoğan'ın '' Nazi '' suçlamaları bardağı taşıran son damla olmuştu.Bütün Avrupa ülkelerinde ardı ardına oluşan '' Türk turizmini Protesto '' kampanyalarına dönüşen atmosfer ile beraber teşhir olan, İstenmeyen adam durumuna gelen Erdoğan'ın durumu en son G-20 zirvesinde açık ve net olarak kendini göstermiştir.

Türk burjuvazisi Öger Tur'un dahi itiraf etmek zorunda kaldığı '' otellerimizi satılığa çıkarmaktan başka çaremiz kalmadı '' diyerek durumu izah etmiştir.Rezervasyonların iptal edilmesi,turist çekmek için fiatların çok düşük seviyelere çekilmesi '' her şey dahil '' promosyonları,dahi tutmamıştır. Almanya'da bir tv programında turist çekmek için bir haftalığına '' Gidiş-Dönüş,yemek-içmek,otel '' dahil götürecek adam bulamamışlardır.2014'de 36 milyondan,2016'da 25 milyona bugün ise çok çok düşük seviyelerde turist olması Erdoğan'ın yanlış kin ve düşmanca politikalarının sonucudur. Yabancılar gelmediği gibi,yurt dışında yaşayan göçmen emekçilerin sayısında da önemli düşüşlerin yaşandığı görülmektedir.Bunu yetkilier de teyid etmiştir.

Türk Turizmi'ne en çok gelir getiren ülkelerin başında gelen Rusya ile 2015'de yaşanan uçak düşürme krizinden sonra '' Felaket '' yaşandı.Uçak'ın düşürülmesi yetmiyormuş gibi çetelerin vahşice öldürdüğü pilotun öldürülmesi kamuoyunda çok büyük yankı yaratmıştı.Rus halkı tepkiliydi.Tüm uçuşlar ile yaş sebze ve meyvelerin alımı durduruldu.Rusya çok sert önlemler almaya koyuldu.Ambargo neticede Türkiye'ye pahalıya mal oldu.Sadece Antalya'da turistlerden elde edilen 9 milyar gelir sıfıra düştü.Bu 500 bin esnafın geçimini direkt etkilemiştir.Domates üreticileri ekimlerini durdurmak zorunda kalmıştır.ihracatta ise 2016-17 yıllarında 0 çekmiştir.Oysa 2015'e gelene kadar her yıl ihracat katlanarak artarken bu olaylar ihracatı tepe takla aşağı çekmiştir.

1 600 000 insanın geçimini turizmden sağladığı sahillerde,200 000 sigortalı çalışan turizmde alınan darbelerle işinden oldu.30 sektörün etkilendiği Turizm'de en büyük darbeyi THY yedi.Uluslararsı alanda Türkiye'nin imajı,Erdoğan islam-sunni politikaları turist akınını etkiledi.2016 'da THY zarar etti.Buna bağlı firmalar gerekli yolcu bulamayınca uçuşlarını durdurdular,zarar ettiler.2017'de 600 bin kişi işten çıkarılarak işsizler ordusuna dahil olmuştur.Rusya'dan her yıl gelen 4 milyon turist bu sene 2,5-3 milyona düşmüştür.Yurt dışından her sene tatile gelen '' döviz makinası ''olarak görülen işçilerin sayısında da önceki yıllara göre düşüş yaşanmıştır.1.213.000 olan turist sayısı,2017'de 1 milyonda kalmıştır.Yabancıların ilk dört ayında 2015'de 1.100.000 olan turist sayısı,2016'da 733 000 lere düşmüştür.2017'de ise 705 000 'e düşmüştür.Peki tüm bu kötü gidişatın sorumlusu kimdir ?

Nuriye ile Semih yanlız değildir !

15 Temmuz darbe girişimini '' Allahın lütfu '' diyerek ilan edilen OHAL,yürürlüğe konan KHK ile ülke yönetimine kabus gibi çöken,tek adam diktatörlüğü ile ülke yönetimine el koyan Erdoğan arzuladığı hedeflere adım adım yol alıyor.Amaca ulaşmak için bütün yolları deneyerek,mendabur gibi her renge dönüşen,bütün muhalifleri cezaevlerine attıktan sonra rengini gizleyemeyecek şekilde belli etti.Kürt ulusal Hareketi'ne ,demokratlara ilericilere,işçilere,aydınlara,akademisyenlere,insan hakları savunucularına düşmanca tutum içerisinde olan Erdoğan'ın artık herkesin değil,sadece bir kesimin Cumhurbaşkanı,hemde Parti başkanı olduğu yasallaştı.

KHK ile kendinden olmayan her kim olursa olsun yaşam hakkı tanımayan,hayatı zindan eden,biat etmeye zorlayan,açlığa ve yoksulluğa mahkum bırakan,islami faşist bir yöneti ile karşı karşıyayız. Sadece kendisi gibi düşünmediği,AKP'li olmadığı,solcu,ilerici,kesimler bir gecede,hiç bir gerekçe gösterilmeden,işlerinden alınarak yüz üstü sokağa terk edilmişlerdir.Bu durumda olan insanların sayısı yüzbinleri aşmaktadır.Bunların bakmakla sorumlu oldukları kişiler de hesaba katılırsa,mağdurların sayısı milyonlara varmaktadır.Bu haksız,hukuksuz dayatmalar sadece Erdoğan ailesinin ve bir avuç yalakanın iktidarını korumak içindir.İşinden alınıp kaderleri ile sokaklara terk edilen akademisyenlerden Semih Özakça ile Nuriye Gülmen bunlardan sadece öne çıkanlardır.

Anlamı büyük ve Adalet simgesi olan,gerici yobaz,çağ dışı kafaların hiç bir zaman anlayamayacakları,İnsan Hakları Anıtı önünde Adaletsizliğe,Hukuksuzluğa karşı başlattıkları,bedenlerini yatırdıkları Açlık Grevi can pahasına da olsa 125.gününe geldi.Toplumun bütün kesimlerinin destek verdiği,milyonların sesi olan Nuriye ile Semih'in Açlık Grevi Saray'ı ürkütmüş her gün,her saat destek veren halk acımasızca polis saldırılarına maruz kalmaktadır.Toplumu biat etmeye zorlayan Yeni Halife Erdoğan,meslekleri gasp edilen,Gayet insani,masum,demokratik olan '' işimi geri istiyorum '' taleplerine dahi pervasızca polisleri saldırtmakta tereddüt etmemektedir.

Açlık Grevlerinden toplumsal bir muhalefet çıkar korkusu ile apar topar,74.gününde tutuklanarak cezaevlerine konan akademisyenlerin tek '' silah '' ı düşünceleri ile kalemleri olmuştur.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun '' çocuklarımızı teröristlere teslim edemeyiz '' suçlamasının,hiç bir gerçeklikle alakası yoktur,Yalan'dır.Her zamanki alışık olduğumuz klasik suçlamalardan başka bir şey değildir.Gerçek teröristler yaşlı bir kadın olan Kezban Saçılık ile oğlu Veli Saçılık 'a reva görülen polis şiddetidir.Meydanlarda '' cennet anaların ayağı altındadır '' diye nutuk atanlar,analarımızı polisin ayağı altına almışlardır.Veli Saçılık'ın 2000 yıllarında '' Hayat operasyonlarında '' bir kolunu alan devlet,bu sefer empute kolunu da kırarak almıştır.Üstelik tüm bunlar uygar dünyanın gözleri önünde cereyan etmiştir.

Mor Gabriel Süryani halkınındır Gasp edilemez !

Ortadoğu'nun kadim halklarında Ermeni,Süryani,Keldani'ler 1915 soykırımı ile Anayurt'larından imha ile yok edilirken,tüm taşınmaz mal varlıklarına el konuldu.Gasp edildi.Yeni inşa edilen cumhuriyetin Enval-ı Metrukesi'ne dahil edilen tüm mal varlıklarının akibeti bugün dahi belli değildir. Sır olarak kalmaktadır.'' Konuşan,yazan yanar '' misali,tabular devam ediyor.Araştırılıp incelenmesi herkese sözde açıktır.Ama aykırı düşünceler yazılmamak kaydıyla serbesttir.Aradan 100 yıl geçmiş olmasına rağmen Lozan Antlaşmasında kabul edilen esaslara göre TC '' ..azınlıklara ait vakıflara,kiliselere,havalara,mezarlıklara,manastırlara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlama-yı taahüt eder '' diye attığı imzayı,bugün başta Mardin'in Midyat ilçesinde bulunan,Süryani'ler için kutsal olan,paha biçilemeyen Mor Gabriel Manastırı,kiliseler,mezarlıklar gibi 50'den fazla taşınmazlara Erdoğan hükümeti el koyma kararı aldı.

Mardin'in Büyükşehir statüsü kazanmasından sonra,Mardin Valiliği kararıyla Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu aracılığıyla önce Hazineye devredildi.Kiliseler,manastırlar ise Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi.Süryani cemaatine ait mal varlıkları,nufüsu binlere düşmüş bir halkın elinden almak için kaos,OHal gibi ortamlar bulunmaz bir fırsat olarak görüldü.Nihayetinde kamulaştırıldı.Gasp edildi.Oysa 2008'de Avrupa ile müzakerelerde,Vakıflar Kanunun'da yapılan değişiklerde azınlıkların mülk edinmesinin önündeki engeller kaldırılmıştı.Bazı mal varlıklar sahiplerine iade edilmişti.Avrupa'lılara iyi görünmek sempati kazanmaya çalıştı.Bu sahte,yalan,inandırcılıktan uzak politikaların göz boyamaktan başka bir şey olmadığı seneler sonra ortya çıktı.

Bu alınan kararların Suriye'de süren savaştan ayrı düşünmek imkansızdır.Toplum hızla koşar adım islamlaştırmaya doğru değişikliklere uğrarken,müslüman sunni,dindar bir nesil yetiştirmek için bölgenin demografik yapısını değiştirmek,kültürel dokusunu bozmak için,bütün Kürdistan'ı boşaltarak göçmenlerin buralara yerleştirilmesi gizli planın ve programın bir parçasıdır.Kiliselerin,manastırların camii'lere çevrilmesiyle 3000 yıldan fazladır varlıklarını sürdüren Süryani'lerin izlerini,hafızasını tarihten silmek için uğraşıyor.

Her yıl 1,5 milyon turist ağırlayan Kürt illerinde 2017 ise sokağa çıkma yasakları,çöktürme planı ile uygulanan göçler,çatışmalar turist akınını durdurmuş esnaf zor hayat şartlarında ağır koşullar altında yaşamaya mahkum edilmiştir.Diyarbakı Kalesi ve Surlar,Hevsel Bahçeleri UNESCO tarafından tarihi Kültür Mirası listesinde bulunmaktadır.Urfa'da Eski Harran Evleri, Balıklı Göl,Harran Kalesi,Malabadi Köprüsü,Rize'nin Ayder yaylası,Artvin'in Çifte Köprüleri,Kaçkar dağlarında Fırtına Deresi,Trabzonda Sümele Manastırı...daha eşsiz doğa ve güzellikleri ile dolu yerleşim alanları

Erdoğan'ın savaş politikaları yüzünden turistler gelememektedir.

Ç a ğ r ı m ı z d ı r !!!

*Türkiye'ye Tatile Gitme !

*Türkiye'ye aktarılan her 1 euro ,halka sıkılan kurşundur.

*Suriye'de savaş demektir.Yıkım demektir.İşid'e destek demektir .

*Turizm tanıtımında kullanılan Irkçı,Tek'çi ''Bir başkadır benim memleketim'' şarkısının

cezaevlerinde,sorgulamalarda falakada,askıda işkence aracı olarak kullanıldığını unutma !

*Uluslararası Af örgütü'nün temsilcileri ile İnsan hakları Savunucuları suçsuzdur !!

*Derhal Serbest Kalmalıdırlar !

*Kürt halkının oyları ile Parlamento'ya seçilmiş olan Eşbaşkanlar S.Demirtaş,F.yüksekdağ

ile 10 milletvekilleri serbest olmalıdır !

*Sur,cizire,Şırnak..illerinde bodrum katlarında barbarca öldürülen savunmasız insanların

akıbetlerini araştırılması için BM yetkilierine derhal izin verilmelidir !

*Alan Kurdi,kardeşi,annesi ve binlerce mülteciye mezar olan sahillerde Tatil yapmayalım !

*Nuriye Gülmen ile Semih Özakça derhal serbest kalmalıdır !

*Kafa,kol kesen İnsanlık düşmanı İşid'li teröristlerin tek tek salıverilmesine son verilmelidir !

*15 Temmuz darbe girişimi sırasında Boğaz köprüsünde, boğazı kesilerek öldürülen askerin failleri bulunup derhal yargı önüne çıkarılmalıdır !

*Fırat Kalkanı Operasyonu sırasında İşid'liler tarafından yakılark öldürülen Türk askerinin

akıbeti derhal ortaya çıkarılmalıdır.

.....

İnsanlığa karşı işlenen bu suçların faillerinin Kim ile Kimler olduğunu çok iyi biliyoruz !

Umudunuzu kaybetmeyin , Uluslararası mahkemelerde yargılanacakları günler Uzak değil !

45479

Seçimleri Boykot Et / Ergün Aslan

Bu sefer Dadaistler gibi tüm yazım kuralarını hiçe sayarak yazacam.

Ya.. Tayyib seçimleri kaybederse..

Biz proletarya köylüğün  mutluluğu bu kadar kısa sürmemeli yahu.

Toplumsal katmanın en aşağı tabakalarında olmak ( eğri, büğrü, doğrusunu yazmayı öğrenmeye çalışmadan yazmakta ) çok hoşuma    gidiyor.  

Hiç kimse gerçek yüzünü göstermekte bir an bile tereddüt etmiyor.

Güzel bayanların, Metroseksüel  beylerin dahil ne kadarda ağşalık sözleri söylüyebildiklerine şahit oluyorsunuz.

Eee. .. halde böyle olunca ....

Gaz bombalarına ve tomalara kilit vurmak

Polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan'ın sonsuzluğa uğurlanışından sonra, Gezi parkına karanfil bırakmak isteyen kitleye polisin gaz bombaları ve tomalarla saldırması artık bu meseleye bir çözüm bulunmasını zorunlu hale getirmiştir.

                Çözümün hükümetten gelmeyeceği ortadadır. Çünkü diğer ülke hükümetleri gibi AKP de halkın alanlara çıkmasından korkuyor. Alanların bir süre sonra devrim kalelerine dönüşerek hükümetleri alaşağı ettiğini görüyor ve biliyorlar.

Onlarla buradayiz;Onlarla dünyayi degistirecegiz!(*)

 

“Ölümseyerek bakıyor dünya,biz gülümseyelim.”[2]

Gerçeği haykırıp, çoğaltarak maddi güce dönüştürmek için buradayken; hepimizi yanyana getiren ilk şey acıdır.

Acılıyız! Kolay mı? Kardeşlerimizi katlettiler… Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Abdullah Cömert’i, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Ethem Sarısülük’ü, Medeni Yıldırım’ı, Hasan Ferit Gedik’i bizden koparıp aldılar…

Gözümüzü çıkardılar; yaraladılar; zehirlediler halkı; Elvan Berkin ise hâlâ derin uykularda…

ԱՆԽԻՂՃՆԵՐ - Vicdansizlar

 

Türkiye,11 yıldır iktidarda bulunan AKP faşizminin, Gezi Parkı alanını halkın elinden alıp,temsil ettiği İslam burjuvazisinin denetimine sunup,rant sağlamasına karşı çıkan halkın şanlı mücadelesine tanık oldu.Doğayı,çevreyi ve yaşam alanlarını savunan halkın, kanla yazılan mücadelesi yeni bir dönemin artık başladığı sinyalini verdi.

Kitleler '' Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak '' sloganıyla AKP 'yi ve  başındaki RT Er doğan'ı tarihin çöplüğüne göndermeye kararlıydı.

Uykuya daldı şimdi

UYU SEN DEDİLER BİR TÜRLÜ UYANMADI! UYKUYA DALDI ŞİMDİ.

Berkin, çocuklukla gençlik arasında bir yaşta Devletin Kurşunuyla sonsuzluk uykusuna gönderildi. Diğer yoldaşlarımız, dostlarımız gibi Berkin de yaşlanmayanlar arasına katıldı. Tıpkı “Ölüler Genç Kalır” kitabında olduğu gibi değişim yaşı da Berkinin yaşı olarak kalacak. Hep o yaşta anılacak.

Güvercinleri de, Çocukları da Vururlar

Bu topraklarda barışın simgesi güvercinleri vurdular. Bu topraklarda masumiyetin simgesi çocukları da vurdular. İşte bundan ötürüdür, diyoruz ki bu coğrafyanın, bu ülkenin tarihi katliamlar tarihidir.  Bu katliamları yapan iktidarlar değişti, katillerin adları değişti, ama katillerin zihniyeti hiç değişmedi.

Bu zihniyet Kerbela’da kendisine biat etmediği için direnişin sembolü olmuş Hüseyin’i ve ailesinden çocukları da susuzluktan öldüren Yezit zihniyetidir.

Gelecek: Bir Perdelik Piyes / Ergün Aslan

Florensa' da bir malikane.

Göçmen işçi    :   

Şu balkonda duran güzel kızda kim ?

Acep Kimlerdendir ?

Sorsam adını bahş eder mi?

Küçük burjuvazi  :    

Gökyüzündeki yıldızlar ne kadar berak

Sınıfımızın kapitalizm karşısındaki haliylede  ne kadar tezat. 

Göçmen işçi  :     

Fark etmedi her halde beni.

Biraz daha yaklaşsam mı ?

Nöbetçiyde atlata bilir miyim?

Yerel    :   

Bu gün bu  kapıda  yarında başka kapıda.

Balkonda duranda .....

( Sömürgeci ) kapitalizmin sayesinde var olan ara sınıf.

ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRASİ[*]

“Ben kimseye hiçbir şey öğretemem,

sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.”[1]

Sosyalist örgüt/veya örgütlenmeyi tartışma zemini, biçime mündemiç “teknik” bir “soru(n)” olarak ele alınamaz.

Sosyalist örgüt/veya örgütlenme; ideolojik bir “soru(n)”dur. Yani bugünden geleceği nasıl tahayyül ve tasavvur ettiğimizin siyasal pratiğidir. Böyle de olmalıdır.

Bu çerçevede sosyalist örgüt/veya örgütlenmeyi tartışmak, aynı zamanda sosyalist demokrasiden ne anladığımızı da ortaya koymaktır.

Sevgili Dost(lar),

 8 Mart’tan 8 Mart’a değil; her gün, her an sadece ekmekle yetinmeyip; gül de istedik Lilith’le başlayan özgürlük mücadelemizde…Arkadaş Zekai Özger’in, “Pencereyi aç,/ sesin sarsın dünyayı./ Duyulur elbet ta ötelerden,/ yürek kendini tanır”…Adnan Yücel’in, “Durmak yok bu koşuda/ Teslim olmak yok/ Ağıt yok dilimizde/ Dizlerde titreme yok”…Ahmet Telli’nin, “ne zindan karanlığı/ ne zulüm/ ne işkence/ indiremez dudaklarındaki,/ gülümsemenin bayrağını”… dizelerini terennüm ettik ısrarla dünyanın bütün dillerinde;Hepatia,  Kazvinli Kürret-ül Ayn,  Olympe de Gouges,  Louise Michel,  Pankhurst Kardeşl

TKP/ML Kadın Komitesi’nden 8 Mart açıklaması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yakınlaşırken TKP/ML Kadın Komitesi, bir açıklama yayınlayarak “Sokağımızdan mücadele alanlarımıza kadar söz sahibi olacak şekilde inisiyatifleşelim, inisiyatifleştirelim, örgütlenelim, örgütleyelim! 8 Mart'ı canı bedeli yaratan kadınların, bizden en büyük beklentisi budur! Meral'den Kamile'ye, Ayfer'den Münire'ye, Çiğdem'den Suzan'a ve de Beş Kızıl Karanfilimize kadar şehit yoldaşlarımızın bizlerden beklentisi budur” dedi.

Tusiad 2050 Vizyon Türkiye Çerçevesinde Mevcut Politik Ortam Değerlendirmesi Denemesi

2001 dünya krizinin Türkiye’ye etkisi ile Emperyalizm yeni bir yönelime girmiştir.(bu süreç 1980 de başlamış orta seviye ye de 2001 de ulaşmıştır.) Bu yönelim mevcut krizin sonucunda belirginleşerek dünya da tüm sınıflarda huzursuzluk yaratmıştır. Ezenlerin kendi arasındaki çelişkiler belirginleşmiş, gelişmekte olan ülkelerin emperyalizmle olan çelişkileri yeni bir boyut kazanmış, yerel hükümetler, emperyalizmin ihtiyaç duyduğu hareketleri gerçekleştirme de ağır kalarak krizi daha da derinleştirmiştir.

Sayfalar