Pazartesi Nisan 29, 2024

Unutma! 7 Temmuz’da Alişer ile Zarife katledildi! GÜLFER AKKAYA

''7 Temmuz 1937 yılında yıllardır Dersim dağlarında yaşayan Zarife Xanim ve Alişer Bey devletin ajanı olan Kürt kişilerce katledilir. Başları kesilir. Devletluların huzuruna götürülür. Bedenlere ne olduğu hala devlet sırrıdır.

Bu nedenle bedenlere ne olduğu bilinmemekte, mevcut iddialar rivayetten öteye geçememektedir.

Koçgirili Zarife Xanim ve Alişer Bey’i Dersim dağlarına dek götüren nedenler ve süreç neydi?

Ulus hareketlerinin yükseldiği yüzyıllarda Osmanlı egemenliği altında yaşayan ulusların tek tek özgürleştiklerini görüyoruz. Balkanların kaybedilmesi diye resmi tarih tarafından adlandırılan şey aslında oradaki ulusların özgürlüklerini ilan ederek uluslaşmalarıdır.

Balkanları kaybeden, İstanbul’a sıkışan Osmanlı hiç olmazsa Anadolu’yu elinde tutma çabası içine düşmüş, Anadolu’daki uluslaşma hareketlerine karşı en vahşi yöntemleri uygulamaktan geri kalmamıştır.

1915 yılına gelindiğinde Anadolu’da uluslaşama çabaları içinde olan Ermeni halkına soykırım uygulanmış, diğer iki ulus olan Rumlar, Kürtler sıraya konmuştur.

1919 yılında Samsun’dan Anadolu’ya geçiş ile bu planlar iyiden iyiye hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bir yandan “Anadolu’da birliği” sağlamak için yapılan kongreler, diğer yandan “birliği” kabul etmeyip kendi bağımsızlığını isteyenlere yönelik planlanan askeri ve illegal gruplarca yapılan saldırılar.

Kürtlerin Osmanlı egemenliğinden kurtularak uluslaşma süreci (yerel olmanın ötesinde) geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren kendini gösterir. Kürt Teali Cemiyetinin kurulması, bu cemiyetin Kürt illerinde şubeler açması bu dönemdedir.

Ancak aynı dönemde Koçgiri adlı bölgede Kürt Teali Cemiyeti ile henüz ilişkide olmayan başka bir ulusal uyanış hareketi başlamak üzeredir. Ve bu hareket Kürt Teali Cemiyeti’nin aksine Osmanlı ya da Mustafa Kemal ile herhangi bir ilişkide olmamıştır. O, Türklerle birlik yerine Kürtlerin özgürlüğünü hedeflemiş, içeride ve uluslararası alanda çeşitli çalışmalara girişmiştir.

Koçgiri aşiretinin lideri Mustafa Bey’in kedisine itaat etmediği için Osmanlı sarayı tarafından katledilişinin ardından daha da bilenen Koçgiri siyasal önderleri, kısa sürede Anadolu’da kendisini örgütlemeye gelen Mustafa Kemal ve adamlarının hedefinde de yer alacaklardı. Koçgiri ve sonradan Dersim’i de kapsayacak olan bu hareketin başında Alişer Bey ve Zarife Xanim bulunmaktadır. Alişer Beyin liderliğini yaptığı bağımsız Kürt ulusu hareketi, Mustafa Kemal’in çağırısının yeni bir egemenlik altına girişe davetiye olduğunun farkındaydı. Alişer ve kadrosu hem İstanbul’a hem Ankara’ya karşı bağımsızlık istiyordu.

Uluslararası ilişkilerde iyi olan, diller bilen, dönemin siyasal atmosferine hakim, politik ve silahlı mücadeleyi iyi bilen lider olarak Alişer Bey’in amacı Kürt (Alevi) halkının sömürüden kurtuluş mücadelesini vermekti. Bunun için yeni hiçbir oluşumun egemenliği altına girmeyecek, tam bağımsızlığı hedefleyecekti.

Onun bu bağısızlıkçı fikirleri Mustafa Kemal’i olabildiğince rahatsız etmiş, Alişer ve yoldaşlarını şimdilik etkisiz kılma taktiğini devreye sokma planları kurdurmuştur. Bu amaçla Mustafa Kemal siyasi rüşvetler sunmaya başlayacaktır. Güçlü olunan yerlerde kaymakamlıkların yanı sıra yapılacak kongrelere diğer Kürt illerinde olduğu gibi Dersim ve Koçgiri bölgelerinden de vekiller çağırtmıştır.

Bir siyasal deha olarak Alişer, Mustafa Kemal’in planlarını bozmuş, Koçgiri ve Dersim bölgesinde Kürt aşiret reisleri ile yaptığı toplantılarda güçlü ve etkili tüm aşiretleri bağımsızlık saflarında buluşturabilmiştir.

Mustafa Kemal’in çağırısına bireysel çıkarları için katılan vekiller, çok değil birkaç yıl sonra bunun bedellerini ağır ödeyeceklerdi.

Alişer Bey Koçgiri ve Dersim’de uluslaşma hareketini elbette yalnız başına örmedi. Tıpkı onun gibi dönemin siyasal gelişmelerine hakim, oldukça iyi bir örgütçü ve ajitatör olan Zarife Xanim merkez kadro içindeydi. Alınan kararlar ayrıca özellikle bu iki kişi arasında enine boyuna değerlendirilerek alınıyor, çıkan karara göre işbölümü yapılarak ulusal bilinç hareketi daha geniş bölgelerde yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu. Hareketin kurucu kadroları olarak Baytar Nuri, Alişan Bey, Haydar Bey’i sayabiliriz.

Zarife Xanim sadece Koçgiri bölgesinde değil, Dersim’de de örgütlenme çalışmaları yapıyor, başta kadınlar olmak üzere insanları bir araya getiriyor, hareketin amaçlarını anlatıyor, yanı sıra arası bozuk olan Dersimli aşiretleri buluşturup barıştırarak ulusal mücadeleyi güçlendiriyordu.

İşte bu sırada Alişer Bey Kürt Teali Cemiyeti ile de ilişkiye geçip mücadeleyi birleştirme niyetindedir. Baytar Nuri ile beraber cemiyete bağlı şubeler açılacak ve cemiyetin yayın organı olan Jin (Kadın) adlı dergi ile halkta ulusal bilinç oluşturulmaya devam edecekti.

Bir süre sonra Kürt Teali Cemiyeti’nin mücadeleyi sönümlendirmesi ile Alişer, Zarife Xanim ve Baytar Nuri yalnızlaşacak ancak Koçgiri ve Dersim bölgesindeki ulusal mücadele güçlenerek devam edecek.

Özellikle Koçgiri’deki yoğun çalışmaları çoktan fark eden Mustafa Kemal, oraya asker göndermekle kalmayacak Topal Osman gibi soyguncu, tecavüzcü, katil, çıkarcı, insanlık ideallerinden uzak, başkaları hesabına satın alınarak kiralanan çeteleri Koçgiri üzerine salacaktı.

Topal Osman çetesi sadece Kürtlere karşı değil, aynı dönemde Pontuslu Rumlara karşı da kullanılacaktı.

“Topal Osman, Balkan Harbi’ne katılır, ardından hapishane mahkûmlarından oluşturduğu çetesiyle I. Dünya Savaşı başlayınca Artvin Bölgesi’ndeki Ermeni tehcirinde önemli görevler alır. Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum katliamlarını örgütleyen yine Topal Osman’dır. Sabıkası bunlarla sınırlı değil. Zalimliğiyle ünlü, Sakallı Nurettin Paşa’nın yanında 1921 Koçgiri ayaklanmasına katılır, ‘Mustafa Kemal’in artık en yakın adamı olan Topal Osman’ın oluşturduğu 47. Alay, Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırırken öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır.’”

İktidar, bir dönemin kirli işlerini yaptırıp, varlığını kendileri için tehlikeli gördüğü kişileri gün gelip kendisi gibi katiller eliyle temizleyecekti. Topal Osman’ı da temizledi, ardından Giresun’un yüksek tepesine adeta ibretlik diye gömdürdü.

O ve onun gibi insanlık düşmanı çeteler, efendileri tarafından ortadan kaldırılırken Koçgiri isyanının yenilmesi ile Alişer ve Zarife Xanim Koçgiri’den daha güvenli bir bölge olan Dersim’e geçeceklerdi.

Geride devasa bir katliam, soygun, sürgünler, saldırılar bir süre daha devam edecekti.

Kürt halkının biricik önderlerinin hala yok edilememesini Kemalist kadrolar içlerine sindiremeyeceklerdi. Çünkü yaşadıkları sürece Kürt halkı için umut, onlar için tehdit olacaklardı.

Ne Osmanlıya, ne de Kemalist cumhuriyete baş eğmeyen, onlara biat etmeyen bağımsızlıkçı kadroların yok edilmesi için yeni planlar devreye girecekti.

Kemalist cumhuriyet Koçgiri ve Dersim’de yükselen ve teslim olmayan Kürt ulusal isyanının öcünü alacaktı. Çünkü cin şişeden çıkmıştı. Koçgiri isyanı sonrası Şeyh Sait ve Ağrı isyanları ile başı dertten kurtulmayan Kemalist cumhuriyet bunları da bastıracaktır.

1937-1938 Dersim katliamı, Koçgiri isyanının rövanşıdır. Bu planın ilk adımı 1937 Dersim katliamıydı. Bu katliamda ilk olarak yok edilmesi gerekenler belliydi. Alişer Bey ve Zarife Xanim.

Tarihler 7 Temmuz 1937’yi gösterdiğinde bu iki devrimci insan katledilecek ve Dersim’de dünya tarihinin görüp görebileceği en yüksek şiddette katliamlardan biri yaşanacaktı.

Paşalar peş peşe övüneceklerdi ben yaptım diye.  İnönü kendi halkına yaptığı zulmümden paye bekleyecekti. Ama 1938 yılında yaşanacak olan ikinci perdede ona rol verilmeyecekti.

7 Temmuz günü Alişer Bey ve Zarife Xanim’ı katledenler iki kişiyi değil, bir fikri, o fikrin isyanını ve halkın liderlerini yok etmeyi hedeflediler.

7 Temmuz bu nedenle unutulmak yerine başta Koçgiri ve Dersim olmak üzere Kürtler tarafından tarihi bir gün olarak anılmalıdır.

Asla unutulmamalı, unutturulmamalıdır.

Kaynaklar:

Ah Maria! Bu yazı senin anına, Gülfer Akkaya

Kürdistan Tarihinde Dersim, Dr. Nuri Dersimi

Dersim Merkezli Kürt Aleviliği, Munzur Çem 

38616

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Sayfalar