Cuma Mayıs 3, 2024

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

Devrim dediğimiz o büyük alt üst oluş için gerekli objektif şartlar her geçen gün daha nitelikli anlamda açığa çıkmaktadır. Parçası olduğumuz coğrafya, ekonomik resesyona doğru gitmekte, işçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik hayatı günden güne sefalete sürüklenmektedir. Ortadoğu tarihinin en kanlı alt üst oluşlarından birisine şahit olmakta ve cihatçı faşist çetelerin saldırıları karşısında bölge halklarının ulusal ve dinsel kimlik temelli yürüttükleri mücadeleler bölgede emperyalist hedeflerin çarkına çomak sokmaktadır.

Peki, tüm bu çelişkiler yığını içerisinde, çelişkiyi örgütlemek ve başka bir uzamda bir toplumsal dönüşümü üretmek adına yola çıkanların bu realite karşısındaki durumları ne denli hazırlıklıdır? Zira devrimci öznenin müdahalesi, nesnel duruma dair gelişimin kaderini temelden belirlemektedir. Bu sebepledir ki, devrimci öznelerin bahsettiğimiz somut olgu ile ne düzeyde ve hangi biçimlerde bağ kurduğu, kendisini emekçi sınıfların ihtiyaçlarına göre nasıl dizayn ettiği sorunu, esas itibari ile devrimde ne denli ısrarcı olduğu sorunudur.

Bu temelde TDH'ın karnesinin, neredeyse 50 yıllık mücadele geçmişinin nice değerli birikimine, ödenen onlarca bedele rağmen ete kemiğe bürünmüş bir devrim hareketine dönüşememesine şahitlik ettiğini en baştan belirtmek gerekmektedir.

Yazı özgülünde tartışmak istediğimiz başlık, tam da bu sorunlar yığınına ve bunların pratik görüngüleri olan kavrayışta dogmatizm ve pratik çalışmada düşülen bürokratizm hastalıklarının kaynaklarına dairdir. Bu kaynaklardan birisi olarak devrimci eğitim sorununu tartışmak, bahse konu yetmezliklerin giderilmesi açısından ihtiyaç dahilindedir. Zira güçlerin eğitimi ve teorik-ideolojik-örgütsel anlamda yetkinleştirilmesi sorunu, yürüttüğü politik faaliyet ile gelişecek olan her hareket için daima günceldir.

 Teorik ve Politik Eğitim…

Bu noktada akıllardan çıkartılmaması gereken şey devrimci eğitimin, sadece bir nitelik arttırımı meselesi değil bir yetkinleşme, sürecin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçları dahilinde ve bu olguyla geliştirici bir bağ içerisinde ele alınması sorunu olduğudur. Bu temelde devrimci eğitim, kadroların teorik birikimin artırmanın, politik kabiliyetini geliştirmenin, örgütsel olarak yetkinleşmenin ve kültürel olarak dönüşmenin kaynağı olan her araç ve biçimde üretilebilir.

Bu temelde TDH özgülünde tartıştığımızda teorik ve politik eğitimin, devrimci eğitimin diğer başlıklarına göre daha önemli bir yetmezlik alanına işaret ettiğini baştan belirtmek gerekmektedir. TDH'ın bütünlüklü ve sistematik müdahalelerden ve kadro okulları vb. pratiklerden ziyade genel yöneliminin kadroların teorik gelişimini "pratiğin öğreticiliği"ne havale etmek şeklinde olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

Problemli ele alışın ilanı olan bu tutum, temel anlamda devrimci teori ile devrimci pratik arasındaki diyalektik ilişkinin ve teorinin pratik karşısındaki rehber misyonunun reddi anlamına geldiği ise açıktır. Dünya devrim deneyimlerini ve Marksizm’in politik yöntemini öğrenmek; bunun rehberliğinde politik faaliyeti üretmek ve sınamak, bir yönelim olarak devreye girmedikçe yerini kavrayışta dogmatizme ve faaliyette dar-pratiğe ve gelecek tahayyülünden uzaklaşarak günü kurtarmaya hapsetmektedir.

 Örgütsel eğitim ve kültürel dönüşüm

Devrimci eğitim sorunu, esas anlamda bir kadro yaratma ve devrimi gerçekleştirecek örgütlülüğü inşa etme, bunu geliştirme sorunudur. Bu da devrimci eğitim başlığını hem örgütsel eğitim ekseninde hem de devrimci kimlik ve kültür ekseninde geliştirmeyi koşullamaktadır.

Bu temelde belirtmek gerekir ki; devrimci örgüt devrim tahayyülünün inşacısı olarak kendisini işçi sınıfının, ezilen ulus, cins ve kimliklerin öncüsü şeklinde örgütlemek zorundadır. Bu rol, bir önderlik misyonu edinmeyi ve buna uygun devrimci kadro gerçekliğini ve devrimci kimliği üretmeyi koşullar.

TDH özgülünde kadro gerçekliğinin güncel tablosu ise pratiğin yarattığı zorluklara karşı yeterli dirençten yoksun, örgüt içi düşensel yaşamda ve ideolojik-politik çalışmada cansız ve tüm bunların sonucu olarak sınıf hareketinin ihtiyaçlarına göre biçimlenmekten uzak bir yapıya işaret etmektedir.

Bu noktada ise, sorunu doğru koyarak sürekli olarak kadroları bu temelde sevk etmek, uygun araç ve yöntemleri devreye sokmak, eğitim programları ve kadro okulları uygulamak ise tam da örgütsel önderlik görevidir. Ki açıktan belirtmek gerekir ki, TDH gibi neredeyse yarım yüzyıldır mücadele sürdüren bir geleneğin tarihsel süreç boyunca somut bir devrim hareketini yaratamamasının temel sorumluluk noktası tam da bu önderlik etme misyonunu oynayamayanların problemidir.

Bu yetmezlik alanı, devrimci kültür ve kimlik olarak tariflenen vasıfları da silikleştirmekte, devrimci adanmışlık, fedakarlık, halka ve yoldaşlara bağlılık vb. değerler geçmiş tarihin hikayeleri olarak kalmaktadır.

Müfreze olmada seferberlik çağrısı…

Tartışmayı toparlarsak eğer, devrim denen o büyük alt üst oluş süreci, onu bugünden üretenlere ihtiyaç duymakta, sınıf mücadelesinin dinamiklerine uygun örgütlülükleri ve emekçi sınıfları peşinden sürükleyen kadroları koşullamaktadır. Ancak tüm bunlar temelde bir nitelik sorununa işaret etmektedir ve Dimitrov yoldaşın ifadeleri ile "çalışmamızı uyuşturucu hazır taslaklardan, zararlı medresecilikten kurtarmak", güncelin yasalarını dogma ve kör ısrarın üstünde egemen kılmayı, tüm bunlar ise devrimci eğitimin önemini kavramayı bize emretmektedir.

Tekrar etmek pahasına belirtelim; doğru devrimci pratik doğru politikalar ve önderlik ile mümkündür. Ancak bunların gerçek olması nitelikli kadroları ve pratiğin tıkanıklığını açacak Marksist anahtarı gerekli kılmaktadır. Öyleyse TDH açısından bu temelde devrimci eğitim sorunu esaslı bir görev olarak karşımızda durmakta, Kadro okulları, okuma seferberlikleri, pratik karşısında eleştirel tutumun geliştirilmesi ve örgüt içi canlı siyasal ortamın üretilmesi gibi ihtiyaçlar somut kadro politikalarına dönüştürülmeyi beklemektedir.

(Bir Partizan

49715

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Ermeni mücadele tarihinde Antranik Ozanyan

20.yüz yılın başlarında Ermeni halkının durumu vilayetlerde hiç de iyi değildi.Ümit verici gelişmelerden uzaktı.Osmanlı hükümeti Sasun yöresinde Ermeni halkının yükselen devrimci mücadelesini en ağır biçimde kanla bastırarak sonuca ulaşmak için karar vermişti.Bunun yanısıra dayanılmaz ölçüde ağır vergiler,haraçlar artık halkın ekonomik olarak da varlığını tehdit eder noktaya getirmişti.Ağır siyasi ve ekonomik baskılar beraberinde Fedai Hareketinin doğmasına sebep olmuştur..Halkı savunan,direniş örgütleyen Fedai'ler tarihin ortaya çıkardığı zorunlu birlikteliklerdir.Halk zorunlu olarak silah

Ne Macron Ne Le Pen

Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu sona erdi. İkinci tur Macron ve Le Pen arasında geçecek.
Anketler, zaten çok uzun zamandır Marine Le Pen’in ikinci tura kalacağını söylüyordu. Macron ise Sosyalist Parti’deki dağınıklık sayesinde ikinci tura kaldı.
Süreçte herkes, solcu cumhurbaşkanı aday adaylarına dair şakalara tanıklık etti. Benoît Hamon’un seçilmesi sonrası birçok solcu, Manuel Valls önderliğinde gemiyi terk etti ve böyle birine güven duyabileceklerini ortaya koydular.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

Dörtler’i ezilenlerin yüreğinde, direnişlerini savaşımızda yaşatacağız

Ermeni soykırımında karadeniz'e çuvallarla atılan insanlık:Tamer Çilingir

Bugün Ermeni soykırımının tarihsel nedenlerini daha iyi anlayabilmek için Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876 yılında II. Abdülhamid tarafından ilan edilen anayasal yönetim olan 1. Meşrutiyet dönemine gitmek gerekir. 1876’dan 1923 yıllarına kadar yaşanan süreçte Ermeni, Süryani ve Rumlar soykırımına uğratılmıştır, yok edilen sürgün edilen bu halkların ardından tek ulus, tek din temeli üzerinde yeni bir devlet inşa edilmiştir.

‘Nenemin Masalları'

Bazı kitaplar sadece içerikleri ile değil, yaratım süreçleri açısından da övgüyü hak eder. Çünkü içerikleri kadar üretildikleri koşulların ağırlığına da direnmişlerdir. 1980 darbesinin en korkunç işkencehanelerinden birine dönüşen Diyarbakır Cezaevi’nde kalan bir tutuklu olarak Serdar Can’ın, 1991 gibi bir tarihte, 1915 Ermeni Soykırımı hafızasını neredeyse ilk defa ele aldığı ‘Nenemin Masalları’ kitabı tam da bu bağlamda övgüyü hak ediyor.

İdam cezasına mahkum edilmiş bu genç devrimci devletin soykırıma yönelik inkar duvarında bir gedik açmayı başardı.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Öncelikle Faşist TC ordusunun Rojava ve Şengal'e yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda şehit düşen tüm arkadaşları anıyor, onların anılarına, Rojava Devrimine ve Şengal'deki kazanımlara sahip çıkıp büyüteceğimizin sözünü veriyoruz.

Şengal'e saldırı

Cumhurun başı RTE 7 haziran seçimlerinde sandıkta almış olduğu yenilgiyi nasıl ki kendi lehine çevirmek için Kürtlere yönelik bir saldırı politikasıyla yasama geçirmek istedi ve bu politikada kendince başarılı olduğunu gördüyse şimdi de 9 nisanda Anayasa referandumunda -yaptığı tüm yolsuzluklara,hırsızlıklara rağmen-aldığı yenilgiyi tersine çevirmek,meşruluğu tartışmalı referandumun dikkatini savaşa çekerek,kendisine manevra alan sağlamak için bu kez de dışarıdaki Kürtlere yönelik saldırı politikasını yaşama geçirdi.

Yeniden Siyasi Denetim Geriye Gidiştir!

 

25 Nisan 2017 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulunda “Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi” konulu oturum sonundaki oylamada, “Türkiye’nin yeniden siyasi denetime alınması”  kararı alındı.

Ermeni soykırımında emperyalistlerin rolü...

102 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından başlatılan Ermeni Soykırımı, “Kurtuluş Savaşı”yla sonuçlanmıştır. Soykırım 1894-'96 tarihinde II. Abdülhamit döneminde başlatılmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kökten yapılmış ve Kemalistler tarafından sonuçlandırılmıştır. Ancak soykırımda emperyalistlerin de rolü olmuştur. Soykırımın yapıldığı süreç, kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği, geri kalmış ülkeleri pazar olarak kendilerine bağımlı kıldığı, sermaye ihraç ettiği ve pazarların paylaşımının tamamlandığı tarihsel bir süreçtir.

“HAYIR”ı sokakta büyüttük, direnişle kazanacağız!”

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine/ Başkanlığa ilişkin anayasa referandumu, siyasi iktidarın kendi hukukuna rahmet okutacak bir karar ve onun üzerine inşa edilen hilelerle “sonuçlandı”.

Deniz bitmeden...!

Burjuvazi ne kadar tersini söylesede, tarih, toplumsal pratiğin her alanında komünistleri haklı çıkarmaya devam ediyor.

Toplumsal çelişmeler, doğru temelde ele alındığında doğru çözümlemeler ortaya çıkabilir. Kapitalist sistem çelişmenin ta kendisidir. Toplumsal kaos, yıkım savaşları, insanlığın ve doğanın yıpranması, toplumsal çürümüşlük kapitalist sistemin ortaya çıkardığı sonuçlardır.

Sayfalar