Perşembe Mayıs 16, 2024

Vatan Hainleri ve Vatanseverler Vatandaşlıktan Çıkarılacakmış!

   Aslına bakılırsa devrimcinin, sosyalistin, komünistin ilkesel anlamda vatanı yoktur. Irk, milliyet, din, cinsiyet, renk ve dil belirleyici bir özellik taşımadığı gibi doğduğu topraklarda pek belirleyici değildir. Komünal bir toplumun yaratılması he demekle, kuracağız demekle hemen kurulamıyor, kurulmuyor...

     O, komünal topluma, özgürlükler dünyasına varmanın asgari, azami programı var. Asgari program devrimin ön aşamalarını, geçiş dönemlerini ve buna bağlı taktik ve stratejik mevzilenmeleri gerektirir. O sebeple ki bir devrimcinin ivedi görevi kendi ülkesinde devrim yapmaktır. Ülkemizde yürütülen sınıf mücadelesi oldukça zor ve bedeller ödenerek yürütülmektedir. Dünyanın dört bir köşesinde emperyalizme ve faşizme karşı mücadeleler çeşitli boyutlarda yürütülmektedir. Bizlerin ülkemizde ve bulunduğumuz yerlerde yürüttüğümüz sınıf mücadelesi, parçaların birbirini tamamladığı Enternasyonal dayanışma ve özgürlük mücadelesidir. Ülkemizdeki devrimci mücadele dünya devriminin ivedi bir parçasıdır.

   Bu anlamda, doğduğumuz veya yaşadığımız topraklarda emperyalist sermaye devletlere karşı, onlarla işbirliği içerisinde olan faşizme diktatörlüklere karşı mücadele etme sorumluluğumuz var. Yalnızca sorumluluğumuz var demek yetmiyor, bu karşı devrimci gerici ve faşist devletleri yıkma görevimizde var.  Bunun karşılığında yüzlerce yıl bedeller ödendi, günümüzde de bedeller ödenmektedir.

   Artık savaş koşullarından bahsetmiyoruz. Faşizmin en açık şekilde topyekûn halklara karşı başlatmış olduğu savaşın fiili içerisindeyiz. Faşizmin topyekûn savaş konseptine karşı, devrimcilerin, sosyalistlerin, aydınların, ilericilerin, yurtseverlerin ve komünistlerin topyekûn direniş savaşı yürütülüyor. Faşizm, faşist diktatörlük ülkemizde yıkılana halkların halk demokrasisi kurulana kadar her alanda faşizme karşı savaşımız durmaksızın devam edecek.

 Faşist devlet ve onun başı Erdoğan şunu demekte: “Gerekirse vatandaşlıktan bu vatan hainleri çıkarılacaktır!" Ey faşizmin en kalitesiz başı, sen bugüne kadar akıttığın kana, katlettiğin çocuk, kadın, yaşlı demeden sivil halkın katliamına, yerinin- yurdunun yakılıp yıkılmasına doymadın. Yaptığın zulüm ve katliamlar halklarımızı sindiremedi, korku toplumu histerisine girmedi. Sana karşı direnişleri durduramadın, adım adım zulmün kalesine dayanan halk muhalefetinin yükselişi, çığ gibi dağda, ovada, fabrikada, okullarda, üniversitelerde büyüyerek yükseliyor. Yükselen halk savaşının, halk ayaklanmasının önüne geçemeyeceğini anlayınca, daha barbarca saldırılar yapıyorsun: "Tek bir kişi kalmayana kadar operasyonlar devam edecek!” diyorsun. Yetmedi, seninle aynı kaderi paylaşacak olan MHP'nin ısmarlama ajan faşist başkanı DEVLET BAHÇELİ: "Halka üç gün süre verin, üç gün sonra taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın." Diye soykırım çağrısı yaptı. Hakkınızı yemeyelim, ikiniz de soykırımcı barbar faşist katil geleneğin devamcılarısınız. Ermenileri, Kürtleri, Rumları, Alevileri nasıl topluca katlettiğinizi unutmadık. Sizlerden ve efendilerinizden her şey beklenir, bunu da biliyoruz.

  Şimdi de kalkmışsın, "Vatandaşlıktan çıkaracağız" tehditleri savuruyorsun. Eğer ki bizi vatandaşlıktan çıkarmazsan namertsin. Senin efendin, Kenan Evren faşisti de bizleri kaç kez vatandaşlıktan çıkardı, kaç, "görüldükleri yerde vurun emri" verdi, yetmedi başımıza ödüller koydu, kaç itini MİT’ini, kiralık katillerini peşimize saldı. Sonuç: Hüsran ve yalnızca lanetle anılma oldu. Sen de bunu gördün, efendine hizmette kusur etmeyerek devlet töreniyle yalnız başına cenazesini kaldırdın. Unutma ki, sen daha vahimini yaşayacaksın, belki de sahiplenenin olmayacak, lanetli bir şekilde leş kargalarına yem olacaksın.

   Devlet sende, yargı sende, yasama sende, baş da sende-kıç da sende... Etrafına topladığın faşist ordunun, polisin, özel korumalarının kalkanından bir çık senin endamını, boyunu posunu görelim. Ne kadar "vatansever olduğunu" el de görsün âlem de görsün...

     Kaldı ki, sen kim oluyorsun da bizi vatandaşlıktan atıyorsun. Ne zamandan beri; soyguncular, işbirlikçiler, bilim düşmanları, tacirler, yobaz gericiler, tecavüzcü, tacizci, çocuk katilleri, emperyalizmin uşağı kan emici katil, faşist sürüleri "vatansever" oldular.

  Bu katil, ahlaksız faşist diktatörlük asla ve asla bizi yargılayamaz. Asıl yargılanması gereken faşist diktatörlük ve onların kurumlarıdır. Faşizmin aldığı ve vereceği hiçbir karar bizleri bağlamadığı gibi, hiçbir şey de geçerlilik taşımamaktadır. Bizi ancak halk yargılayabilir, unutmayın ki, sizi de yakın bir zamanda halk yargılayacaktır. O zaman kimlerin vatan haini olduğunu, vatanı emperyalizme sattığını, kendi menfaat ve çıkarları için nasıl ülkeyi haraç - mezat peşkeş çektiğini herkes görecek. Ülkemizi karanlığa gömdüğün, arkana aldığın, ordun, polisin, yargın, yasaman yürütmen artık geriye dönüşü almayacak şekilde çatırdıyor. Bu yıkımı görmeyen, duymayan, hissetmeyen bir tek sensin ve seninle aynı vahameti paylaşacak olan, senin avenelerindir.   Bu da böyle biline... Ve bir kenara yazıla...

   Unutulmasın ki ateş bacayı sardığında, kıçta tuman tutuşurmuş. Senin de Tayyip Efendi, kıçta tumanın tutuşmuş, artık söndürme imkânın yoktur. Sen "vatanseverlik" adına vatanı haraç-mezat sattın, kurtlar sofrasına ahlaksızca sundun. Akıttığın kanın, yaptığın zulmün, işkencenin, masum insanların evinin -yurdunun yıkılmasının, vatanı nasıl sattığını, nasıl vatana ihanet ettiğinin hesabını, TÜRKİYE, KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU HALKLARINA MUTLAKA HESAP VERECEKSİN, YARGILANACAKSIN!’ Çok uzak değil tarih hepimize şahitlik edecektir.

   07.4.2016

44717

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

Sayfalar