Pazartesi Mayıs 20, 2024

Yeni Hınzır Paşalara Geçit Yok!

Bir kez daha asimilasyon ve Hınzır paşalar konusunda hem Alevi toplumuna, hem de Alevi örgüt yöneticilerine seslenmeyi, Aleviliğe yönelik asimilasyon operasyonunun bizzat devlet eliyle güçlü bir şekilde devam ettirilmesinden ötürü bir gereklilik olarak hissediyorum.   

Tarih: 26 Kasım 2012 - Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü’nde Muharrem nedeniyle iftar yemeği verdi. Masanın etrafında kendisine Alevi örgüt yöneticisiyim diyen, ama asıl görevleri Alevilerin ve Aleviliğin asimilasyonuna hizmet olan kimi bireylerin yanında olan biri daha vardı. O kişi Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel’den başkası değildi.

 

O tarihte Cumhurbaşkanın, Başbakanın, Diyanet İşleri Başkanının ve hükümetin Aleviliğin asimilasyonundaki baş aktörler olduğunu, bu aktörlerin düzenlediği bir iftara (ki, Alevi inancında iftar yoktur) katılmanın haram sofrasına oturmak ve asimilasyona hizmet olduğunu söylemiştim. Üstelik yönetimdeki yönetici arkadaşlarını hiçe sayarak katılan ABF Genel Başkanı Özel’in kapladığı makamı hak etmediğini, derhal istifa etmesi gerektiğini, eğer istifa etmiyorsa bu durumda da mevcut ABF Yönetim Kurulu üyelerinin istifa ederek, bu fiili işgale son vermelerini ve Federasyonu olağanüstü kongreye götürmeleri gerektiğini söylemiştim.

 

Ama ne yeni Hınzır Paşalığa soyunan Selahattin Özel onurlu davranıp istifa etmeyi seçti, ne de Özel’i bu yemeğe katıldığı için eleştiren ABF Yönetim Kurulunun kimi üyeleri. Onlar da oturdukları koltukları yitirmemek için “istifa” etmeyi seçmediler, yani ne yazık ki, kendilerinden beklenen duruşu sergileyemediler. 

 

İstifa etmeyip, ABF’yi kongreye götürmeyenler Özel’in başkanlığa devam etmesini sağladılar da, ne oldu? Selahattin Özel, o günden sonra ABF’nin kimi eylemlerine, basın açıklamalarına, toplantı ve etkinliklerine katılmadı. Geçtiğimiz 3 Kasım’da Kadıköy’de yüzbinlerin katıldığı “İnkârcılığa, Asimilasyona Karşı Eşit Yurttaşlık ve İnanç Özgürlüğü İstiyoruz” mitingine de katılmadı ve asimilasyonculara hizmet etmeye devam etti. Çünkü Özel, çoktan beridir safını belli etmişti. “Cami-Cemevi” projesini onaylayıp, “Cemevleri terör yuvasıdır” diyen zıhniyetle aynı masaya oturdu.

 

Tarih: 11 Kasım 2013 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, muharrem ayı dolayısıyla bir iftar yemeği daha verdi. Geçtiğimiz yıl iftar yemeğine katılan kişiler eksiksiz bu davete de katıldılar. Ve çok doğal olarak ABF Genel Başkanı Selahattin Özel de masadaki yerini aldı ve devletin kendi Alevisini yaratma, Aleviliği İslamlaştırma ve Müslümanlaştıma projesinde gönüllü görev almaya devam etti.

 

Ve şimdi tarih: 12 Kasım 2013 - Aşağıda isimlerini vereceğim Alevi Bektaşi Federasyonuna (ABF) bağlı tüm kurumların (*) yöneticilerine ve ABF ile birlikte hareket eden dost ve kardeş kurumların yöneticilerine ve de halen ABF yönetiminde olan tüm yönetici arkadaşlara sesleniyorum:

 

Selahattin ÖZEL asimilasyona hizmet etmeye, gönüllü yeni Hınzır Paşa olmaya devam ediyor. Asimilasyonun baş aktörlerinden Abdullah Gül'ün sofrasına çeşitli tepkilere rağmen, utanmadan, sıkılmadan, diğer bazı ihanetçilerle birlikte katılıyor. Bir parça onuru olan bir kişi olsaydı zaten çoktan istifa ederdi. Anlaşılıyor ki, S.Özel asimilasyon hizmetini sürdürmek için istifa etmeyecektir.

 

Bu durumda yapılması gereken şey çok açık ve basittir. Mevcut yönetici arkadaşlar, Selahattin Özel’in ABF Başkanlık koltuğunda kalıp hepinizi, Alevi toplumunu hiçe saymasına göz yummamak, Yönetim Kurulu ve diğer kurullardan istifa edip, ABF’yi olağanüstü kongreye götürmektir.

 

Altını kalın çizgilerle çizerek belirtmeliyim ki, bugüne kadar olduğu gibi bu günden sonra da istifa etmeyip koltuklarında oturanlar da asimilasyona suç ortaklığı yapacaklardır. Ve tarih bu yaşananları tüm gerçekliğiyle yazacak ve sorumlular Alevi toplumuna ve gelecek kuşaklara karşı suç işlemeye devam etmiş olacaklardır.

 

Yaşadığımız süreçte zaten nerdeyse “yol’u kaybolmak üzere, erkânı unutulan, mürşit ocakları tanınmayan, geçmişle ilgili belleğinde sorunlar olan Aleviliği asimile edip ortadan kaldırmak isteyenler var.  Tam da bu noktada benliğimize kavuşmamızı, hafızamızı tazelememizi, yitirdiklerimizi tekrar bulmamızı istemeyen birçok odak var ki, onlar Aleviliğin bugünkü fotoğrafını çekip bu görüntüyü Aleviliğin kendisi imiş gibi kitlelere kabul ettirmeye İslamiyet ve Müslümanlık içinde eritmeye çalışıyorlar.

 

Sayın ABF yönetim kurulundaki canlar, arkadaşlar, değerli yöneticilerimiz!

Hınzır Paşaların Aleviliği ortadan kaldırmak isteyenlere koltuk değneği olmasına daha ne kadar müsaade edeceksiniz?  

Bu suça ortak olursanız sizler de bu suça ortak olmuş olacaksınız!  

 

Alevi ocaklarını,  Alevi köklerini,  Aleviliğin kendisini Arap çöllerine taşımak isteyenlere ‘dur’ demek için ABF’yi hemen bugün olağanüstü kongreye götürmenizi talep ediyoruz!

 

Size yakışan Hınzır Paşaların suçlarına ortak olmak değil, bu kepazeliğe derhal son vermektir.

 

Seyit Rıza idam sehpasına yürürken yapılanları “Evladı Kerbelayık, Behatayık, Ayıptır, Zulümdur, Günahtır” sözleriyle haykırıyordu.

 

Seyit Rıza’yı idam edilişinin 76.yılında bir kez daha saygıyla anarken, ben Alevi toplumu adına sizlere seslenmek istiyor ve diyorum ki: Zaman yitirmeksizin, bu kepazeliğe bir son verin, ayıptır, günahtır.  Selahattin Özel gibi ihanetçilerin ayıbına ortak olmamak, bu durumu düzeltmek için “Derhal İstifa Edin” ve “ABF'yi Olağanüstü Kongreye” götürün.

 

Hızır Yardımcınız Olsun !

 

Erdal YILDIRIM

12 Kasım 2013

 

Not 1:  ABF’ye bağlı Alevi Kurumları

 

·       Alevi Kültür Dernekleri  (102 şubeli)

·       Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (61 şubeli)

·       Ankara Cem Kültür Evleri Yaptırma Derneği

·       Seyit Garip Musa Sultan Kültür Derneği

·       Bozüyük HBV Kültür Sosyal Dayanışma Derneği,

·       Yalıncak Sultan Kültür Tanıtma Yaşatma Türbe Onarma Derneği

·       Hacı Bektaş Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Taşdelen - İstanbul)

·       Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği

·       Kayseri Hacı Bektaş Derneği

·       Kayseri Alevi Kültür Merkezi Derneği

·       Alevi Bektaşi Kültür Tanıtma Derneği (Narlıdere)

·       Çamşığı Hüseyin Abdal Derneği (Sivas)

·       Kütahya HBV Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       Atakent Cemevi Kültür Merkezi Yapma ve Yaşatma Derneği

·       Topçu Baba Anma Yaşatma Kültür ve Sanat Derneği

·       Piri Baba Kültür Dayanışma Derneği

·       Hüseyin Gazi Derneği

·       Torbalı Anadolu Alevileri Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği

·       Torbalı Alevi Bektaşi Kültür Dayanışma Yardımlaşma Derneği

·       İzmir Alevi yol Derneği

·       Güvenç Abdal Araştırma Eğitim Kültür ve Tanıtma Derneği

·       Kestel HBV Kültür Tanıtma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       Adaköy HBV Kültür Tanıtma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği

·       İzmir Balçova Alevi Bektaşi Derneği

·       Didim Alevi Bektaşi Kültür Merkezi ve Cemevi

·       Çorum Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi

·       Erenler Kültür ve Dayanışma Derneği (Kahramanmaraş)

·       Antalya Abdal Musa Kültür ve Tanıtma Derneği

·       Boğaziçi Alevi Kültür Derneği

·       Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği

·       Firuzköy HBV Kültür Tanıtma Derneği

·       Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği

·       Çankaya Cemevleri Yaptırma Derneği

·       Abdallar Derneği

·       Anadolu Erenleri Araştırma Yrd. Ve Dayanışma Derneği (İstanbul)

97348

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

KDP,PKK...Tez,antitez ...sentez?

Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde KDP bir tezdir.Emperyalizm ve sömürgecilikle mücadelede yarı-modern bir başlangıç.Kurulduğu dönemdeki emperyalizmin ve işbirlikçisi yerel sömürgeciliğin ittifaklı çullanmışlığından kaynaklı parçacı bir tez.Toplumsal gelişmenin düzeyine bağlı olarak aşiretler/aileler ittifakı temelinde politika örgütleyen bir tez.Parçacılığı o kadar belirgindir ki, Doğu Kürdistan’da Süleyman Muini ve Kuzey Kürdistan’da Saitler komplolarındaki rollerini gözardı edebilmemizi,  ne Barzani ailesine ne de yüzyıllık direnişlerine duyduğumuz saygı sağlaya

“Postmodern zamanlar"da din (ve islam)

“de omnibus dubitandum est.”[2]

 

“Din: Teorisi/ Pratiği, Dünü, Bugünü” Sempozyumu’nun Ankara ayağındaki “Dini- Eleştirel Olarak Anlayabilmek” oturumunda öncelikle bir saptamamı sizinle paylaşmama izin verin.

Sempozyumun pratik örgütlenmesi sürecinde, kendini sosyalist/ komünist olarak niteleyen kimi çevrelerin, “dinin tartışılması”na bir hayli soğuk ve mesafeli yaklaştıklarına şahit oldum.

“Cujus regio , ejus religio !” [*] [1]

“Kralların kutsal olduğu, antropolojik ve tarihsel bir malumun ilamıdır; ne ki onlar öyle doğmazlar; ancak hükmettikleri eliyle kutsallaştırılırlar.”[2]

“Din” ile “iktidar” ilişkilerini, konu başlığındaki “iktidar” kavramının farklı yorumları çerçevesinde farklı biçimlerde ele almak mümkün, kuşkusuz: günlük yaşamın kılcal damarlarına nüfuz etmiş gündelik iktidar ilişkilerinin din tarafından tahkim ediliş tarzı; bizatihî dinsel iktidar (ve hiyerarşi) biçimleri ya da siyasal iktidar ile din ilişkileri.

Biz Seni Bekledik Zeki Yoldaş. Dört Gözle, Büyük Umut ve Heyecanla Bekledik/Hasan Aksu

 

Yetmişli yılların başı ve ortalarında Zeki yoldaşı sıkıyönetim mahkemelerinde dik duruşlarıyla, faşizmi yargılayışlarıyla tanıdık. Partili ideolojik, siyasal, savunusunu faşizmi yargılarken izledik. Faşizmi kendi kalelerinde yargılarlarken ülkemizde Partizan hareketinin tanınmasında, kavranmasında önemli etkileri oldu. Zeki yoldaş ve diğer yoldaşları şahsen tanımazdık belki ama onların çabaları, örnek tavırları bizleri Kaypakkaya çizgisinde buluşturmuştu.

 

İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!

İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir  önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..

Ben İstanbul Surlarinin Dibinde Şehit Düsecegim

           Türkiye Devrimci Hareketi 1980'li yıllarda tartıştığı konuların başında Kürt Sorunu ile SSCB'nin  halen sosyalist mi ?, emperyalist mi ? diye üzerinde şiddetli tartışmaların  yürütüldüğü bir süreçten  geçerek bugünlere geldi.

“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”

“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]

 

“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.

“5N 1K değil miydi?” denecek olursa…  Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…

Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]

 

“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]

Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.

“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:

“her şey akıyor

her şey akıyor, panta rei ve irin

akıyor kalbimize, senin ve benim;

yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2

 

Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.

Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Sayfalar