Pazartesi Mayıs 13, 2024

’’Yüce Türk ulusu adına' Tecavüz:Leyla Poyraz

Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nin mahkemelerinde kararlar açıklanırken, ”YÜCE TÜRK ULUSU ADINA…’’ başlığını kullanılır, ’’Yüce Türk adaletinin savunucusu’’ yargıçlarca… Onlar bu kararları alırken, ’’yüce Türk ulusu adaletinin’’ onlara verdiği yetkilere dayanarak bazı indirimler yaparlar. İşte bu ’’yüce Türk ulusu adına’’ yapılan bazı indirimler şunlardır:

Kadın programında ’’babam bana tecavüz etti’’ diyen kızını öldürenin, ’’babasını kamuoyunda mahcup etti’’ indirimi.

 Eşini katledenin , ’’kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum’’ indirimi.

 Tanımadığı birisine saati soran eşini delik deşik ederek öldürenin, ’’cilve yaptı’’ indirimi.

 Tecavüz edip, hamile bırakanın, ’’zaten bakire değildi’’ indirimi.

 Ormanda saldıran, döve döve çırılçıplak soyan, ancak astım krizi geçşirerek bayılıp yakalanın, ’’isteseydim yapabilirdim’’ indirimi.

 Üvey kızına tecavüz edenin, ’’kızın ruh sağlığı bozulmadı’’ raporu indirimi.

 Tecavüzünü kameraya kaydeden sapığın, ’’eski sevgilisiymiş’’ indirimi.

 Tecavüz ederken suçüstü yakalanan adamın henüz tecavüz gerçekleşmediği için ’’yarım kaldı’’ indirimi.

’’mini etek giyiyordu’’, ’’dar pantolon giyiyordu’’, ’’beni tahrik etti’’ indirimleri…

Tecavüzün bu kadar meşru görülmesinin sebebi salt dinle ya da cinsel açlıkla açıklanamaz elbette. Tecavüzü bu kadar meşrulaştıran asıl önemli nokta, bir sindirme, yok etme ve cazalandırma yöntemi olarak kullanılmasıdır. Bu topraklarda egemen olanların kendilerine karşı çıkanlara yönelik uyguladıkları şiddetin öne çıkan en önemli yöntemlerinden biridir tecavüz.

Yaptıkları her katliamda, her soykırımında tecavüz en çok başvurdukları yöntem olmuştur.

Ermeni, Süryani, Pontos Rum Soykırımlarında yapılan tecavüzler  ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Dersim’de Ağrı’da Alevi ve Kürtlere yönelik katliamlarda yaşanan tecavüzler ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Devrimci, sosyalist olduğu için gözaltına alınıp işkencelerden geçirilenlere yönelik tecavüzler ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Dün tecavüze uğrayıp katledilen ve yakılan Özgecan Aslan politik bir nedenle saldırıya uğramamıştır denebilir. Ya da hiçbir politik alt yapısı olmayan binlerce tecavüz vakasında saldırganların ruhsal sağlığının bozukluğu, cahilliği, cinsel açlığından sözedilebilir. Ama tüm bunların kaynağı tecavüzü meşru gören  ve bunu hukuk alanında dahi savunabilen devlet anlayışıdır. İşte devletin üst düzey yöneticilerinin bu tecavüzleri meşrulaştıran hatta azmettiren söylemlerİ:

Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı): Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.

Mehmet Şimşek (Maliye Bakanı): Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.

Erhan Ekmekçi (AKP İl Genel Meclis Üyesi): Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor.

Veysel Eroğlu (Orman ve Su İşleri Bakanı): Evdeki işler yetmiyor mu? (Kendisinden iş isteyen bir kadına).

Melih Gökçek (Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı): Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.

 Recep Akdağ (Dönemin Sağlık Bakanı): Tecavüze uğrayan doğursun, ‘gerekirse’ devlet bakar.

Ayhan Sefer Üstün (İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, AKP Milletvekili): Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.

Nurettin Yıldız (Sosyal Doku Vakfı Başkanı): 6 yaşındaki kızlarla evlenebilirsiniz. Çalışan kadın fuhuşa destek oluyor.

Bu yanıyla her tecavüz politiktir, devletin ideolojisinden beslenir.

Bu yüzden bu toprakların bütün tecavüzcüleri devlet tarafından korunur.


64564

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar