Yani ezilenler, mağdurlar, halklar, devrimciler safında ataerkil zihniyet aşılmadıkça, doğru çözümlenmedikçe, aydınlanma yaşanmadıkça egemenler bunu bir silah olarak kullanmaya devam edeceklerdir.
Teşkilat-ı Mahsusa aynı zamanda zihniyettir ve bu zihniyet İttihat ve Terakki’den (1. Jöntürk) Kemalizm’e (2. Jöntürk) günümüze uzanır.”
Zeytinburnu bugün yağmalanmış konumdadır, gecekondular burada bir ihtiyaç ile doğmuş ama zaman içinde birer rant alanına dönmüş
Sınır hattında dün askerlerce hedef gözetilerek başından vurulan Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi (TÖPG) üyesi ve Marmara Üniversitesi Yüksek lisans öğrencisi Kader Ortakaya’nın Kobanê’ye geçmeden önce ailesine ulaştırılması için bir mektup kaleme aldı. Kaleme aldığı mektup daha ailesine ulaşmadan yaşamını yitiren Ortakaya, mektubunda Kobanê’ye tüm insanlık için savaşmaya gittiğini belirtirken, ailesinden de mücadelesini sahiplenmelerini istiyor. İşte Ortakaya’nın tarihi direnişe katılmak için Kobanê’ye gitmeden önce ailesi için kaleme aldığı o mektubu:
Jean Louis Le Touzet'in Liberation Gazetesi için Kobaneli Mustafa Bekir'le bir söyleşi yaptı. Kentin tarihine dair önemli ayrıntılar içeren bu söyleşide Mustafa Bekir, Kobane'nin Ermeni ve Kürtlerin 1915'te Kobane'de yaşadıklarına ilişkin bilgiler de veriyor. Haberi Burçin Gerçek'in çevirisiyle yayımlıyoruz.
Kimi coğrafyalar, yaşananları doğrudan belirleyecek yoğun bir güç taşır öyle ki ‘oralı’ olmak başlı başına bir tarihtir. Bu yerlerden biri de Dersim. Acı gerçekleri belgelerken bir yandan da geçmişten güç almanın yollarını aramak elzem. İşte bu düsturla kadim Dersim tarihine ve efsanelerine bakıp ilham ve umut toplamak istedik.
ŞENGAL-CELAWE- KOBANÊ’YE
Bugün biz seyirciyiz. Ama yarın biz Kürt olabiliriz.
Yeni başlayanlar için solculuk dersleri… Elçiye zeval olmaz, bedeli biraz tuzlu, sekiz kur 32 hafta… Etüt olarak direnişlere katılmaksa bedava…
Sayfalar
Senin mayan çamur, oysa ben ışıkla mayalanmışım. Milyonlarca parazit barındıran tenin, benden hep korktu. Kızmıyorum üstelik sana; sen çamurun, ben ise ışığın bilinciyle algıladık tüm evreni. Sen muhtaçsın milyonlarca parazite, onlarla beslenirsin, onlar da senden. Sen onlara muhtaçsın, oysa benim ışığım kabullenemez bir tek asalağı.
DÖKH öncülüğünde Sakine ile dönülen semahlar, okunan deyişler, verilen dualar Alevi asimilasyonuna karşı vurulan tokattır. Son günlerde Fetullah-İzzettin Gülen şahsında yürütülen asimilasyon ve sistem içileştirme çabalarına karşı dönülen semahlar bir yanıttır.
17 yaşındaki yüreğine dünyayı sığdıran o “Deniz” yüzlü Erdal Eren asılırken manşetler yine aynıydı: “Yaşı küçük yazılan terörist asıldı.”
Hücrede yalnızlığım çok uzun sürmemişti, bombadan bir bacağını kaybeden, hastaneden taburcu edilmeden tutuklanan ve cezaevi girişinde saçlarını kestirmemek için direnen Hayrettin’i atmışlardı yanıma. İkinci yatak da dolmuşu.
Beyoğlu’nun arka sokaklarında çocuklar göze çarpıyor ama İstiklal Caddesinde kalabalık içinde gözden uzak yaşıyorlar.
“Ağlamakta ustayım. Şahsıma pek hastayım. Mursi’ye çok yastayım. Muhalefete postayım. Obama’ya sustayım. Olimpik bir paspastayım. Geldi Eylül kâbustayım.”
2020 Olimpiyatlarını Tokyo’nun kazanması üzerine Türkiye’de Olimpiyatlara karşı olanlar bu sonucu olumlu karşıladı. Ne var ki bir kesim ise, Twitter’da Olimpiyatları istemeyenleri ‘Ermeni, Rum ve Yahudi’ olmakla ‘itham’ etti. Peki, Osmanlı İmparatorluğu’nu Olimpiyatlarda ilk defa Ermeni sporcuların temsil ettiğini kaçımız biliyoruz?
O gün kiliseler cemaatsiz, sokaklar kahkahasız, mezeler lezzetsiz, taş evler sessiz, şehirlerin ruhu öksüz kaldı
Geçmişte Vietnam savaşında olduğu gibi emperyalist savaşa karşı evrensel barış eylemleri örgütlenmeli ve daha fazla Vietnam etkisi yaratılmalıdır... Emperyalist güçler yenilmelidir... Yenilmediği sürece bizlerin üzerinde düşmeye hazır birer bomba durmaya devam edecektir...
Savaş, günlük yaşamımızı etkileyen doğa dışı olaydır. Savaş zenginleri etrafımızda cirit atarken, bizler kuyruklarda; yok olan geçmişimizi düşünemeyecek bir şekilde birbirimiz ile kavga ederken bulacağız. “Öne kaynamayın!”
Amed’de bir kahvehanede Gezi askerleri diye bir şaka var. Nedeni Gezi direnişi için İstanbul’a gelen iki kafadarın çektirdiği hatıra fotoğrafının, meşhur ‘Çanakkale şehitleri’ fotoğrafıyla neredeyse bire bir olması...
Ülkeye dönme özlemi ile yaşayan Hamza, “Kim ister doğup, büyüdüğü şehirden uzak kalmayı, bütün her şeyimiz orada kaldı, okul evimizin önündeydi, kimseye muhtaç değildik” diyor.