Salı Aralık 3, 2024

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

insana, masumiyete saygılı olan herkese...

sınırsız çay...

sınırsız örgütlenme...

Yeni demokrasi  köstekçiliği

Nolur.... nolur...

Senin hiç bir suçun yok.

Tek suçlu...

Tek suçlu...

Yeteri kadar kurgulanmamış örgütsel yaşayışımız.

Hi... hi... hi...

Hi... hi... hi...

Aşk bacayı sarmış... aşk bacayı sarmış...

İşin uzun hava lo, lo'su  da bitmiş, geriye de kısa havası  le, le'si kalmış.

Zaten belliydi de uzun zamandır beraber...

Yazık kız...

Eksik kız...

Her  ne kadar da....

devrimci ve proleter saflarda imamoğlu chp'ciliğinin fiileşmesi pastasın da...

pay alan tip'lilerin, dem'lilerin... ardında...

bize de yok mu... bize de yok mu... diyen büyük aşkının...

durup dururkende neden oylar imamoğlu'na dediğinin sorusunu da kendi kendine soramasa da...

burjuva hareketlerin kahramanlıklarla dolu "adlar"  tarihine sahip olmak istediklerinde habersiz kız... habersiz.

Umut işte kız... umut...

Yeni  demokrasi'nin verebileceği her şeyi kendisininde...

Umut o kadar melun o kadar da kötü bir şeydir ki her gün ve her gün yaklaşan veyahut da gerekçeleşen  emarelerini görmediğiniz de...

Hemi... hemi...

Sorun....

bir azınlık, bir proletarya, bir  lgbt... için...

azınlık, proletarya, lgbt...  düşmanı...  

jakoben kemalistlerin; tkp'lilerin, kesk'lilerin, disk'lilerin....

thpk'cilerin neler ifade ettiğini...

 

bu tür yapıların içerisindeki iyi insanlar yapılarının davranışlarını, asgari olarakta olsa da, düzeltmedikçe de...

bu yapılarla da dost olamayacaklarını...

hiç düşünmeden....

bu tür  yapıları demokratik mücadelelerin özneleri, asli unsurları olarakta görmeleri de değil ki

Veyahut  da...

Zamanında emperyalizm sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken ...

Sonra da çıkıpta emperyalizm sosyo ekonomik yapıyı değiştirir demeleri de değil.

Veyahut da...

gelişen kapitalizmi  ruhunda hissederek paris komüni'nin yenilmesine yol açan...

biz yoksul, perşan, aç susuz proletaryaların halini de görmeden....

esası, taliyi... sınıfsal çelişkileri ... ideolojileri...  falanı  filanı belirlemeleri de değil.

Veyahut da...

Şimdi ideolojilerini dünyanın her  yerinde ve kapitalizmin  her  evresinde  bulupta; ölümsüzleştirirlerken...

Zamanında da (1917 -1949 tarihinde) ideolojik farklılıklarını ortaya çıkaranın yaşadıkları sosyo ekonomik  yapı farklılıkları  içerisindeki  sadece ekonomik yapı farklılıklar olmadığını yaşadıkları sosyo yapı  farklılıkları da olduğunu ispatlayabilmek için kendilerini yırtmaları;

ideolojilerini de yaşanılan veya da yaşanılacak olan sosyo ekonomik yapılar  karşısında ölümleştirmeleri de değil.

Veyahut da....

Germe kendini  kız... germe... birazda gevşe...

Veyahut da....

Tüm  bu politikalarını, değişimlerini, disiplinsizliklerini... yerine getirirken...

biz proletaryalara da yaşattıklarıyla...

bir  çaylarını dahil  paylaşamaz hale biz proletaryaları  getirmeleriyle de.... değil

Dayandıkları... demokratik mücadalelerin "tek" özneleri olarak da gördükleri...

dar proletarya tabanlı yapılarla da ideolojileriyle de toplumda ve saflarda yol açtıkları kendiliğindencelik beklentisiyle de....

aşırı derecede bolşevizm zehirlenmesi...

-ne de maruz kalmaları da değil

Altmış, yetmiş, seksen, doksan....

sorun üstatların yazdıklarında da değil...

Asıl sorun...

en ufak...  en ufak...  dergiyi  bile kendimize yakın görmediğimiz insanlardan  başka kimseye ulaştırmayız dedikten sonra baktıkları aynalarda çıkıp aralarında dolaşan burjuvaları, reviyonistleri.... tasfiyecileri... de beğenmemeleri, kabul etmemeleri...

nereden  de çıktılar böyle.... demeleri...

Leylekler getirdi kız... leylekler...

4186

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

Sayfalar