Pazartesi Mart 3, 2025

Avrupa'da Komünist olmak suçsa ben de Komünistim!

Hani, kişi hak ve özgürlükleri, düşünce özgürlüğü esas alınmaktaydı. Hani ,'çoğulculuk, Avrupa demokrasisinde olmazsa olmazdı. Hani' kişinin düşünce özgürlüğü her şeyin üzerinde görülmekteydi. Bu örnekleri Avrupa 'demokrasisi için daha da çoğaltabiliriz. Avrupa emperyalizminin başı olan, Alman emperyalizminin geçmiş siciline baktığımızda geçmişinin ne kadar kanlı ve toplu katliamlarla dolu olduğunu görürüz. Yakın yüzyılımızın en eli kanlı emperyalist devleti Alman devletinden başkası değildir. Amerikan emperyalizmine taş çıkartır kirliliğe sahiptir. Kendi düşüncesinde olmayan masum insanlarını toplu katletmekle sicillidir. Başka ırktan, mezhepten, dinden, renkten, cinsiyetten oldukları için, insanlar sokaklarda, evlerde, stadyumlarda, fırınlarda canlı canlı yakıldılar. Yahudiler ve Çingeneler başta olmak üzere Alman faşizmi soykırımlarıyla lanetlidir. İkinci dünya savaşını başlatan, dünyaya kayıtsız şartsız hükmetmek isteyen Alman faşizmiydi. 58 milyon mazlum insanın kanına bulaşmış ellerin devamcısı olmak istiyor, bugünkü Alman devleti.

 Emperyalist çıkarlarınız ve karlarınız için, her türlü savaşı ve ganimeti organize ediyorsunuz.   Irkçı, kafatasçı, dinci katil faşist örgütleri meşru görmekte açık veya gizli örgütlemekte ya da desteklemektesiniz. Ortadoğu, Afrika, uzak Asya da bugünkü vahşet siz emperyalistlerin eseri. Hangi haktan hukuktan, adaletten 'hümaniter yardımlardan bahsediyorsunuz. Sizin 'demokrasi götüreceğiz', 'Saddam, Esat diktatör yıkılmaları gerekir' ve elbirliğiyle yıktığınız Afganistan’ın, Irak’ın, yıkmaya çalıştığınız Suriye’nin durumu ortada... Ukrayna’yı sizler, başta Markel Almanya’sı olmak üzere bütün emperyalist sermaye bu hale getirdi. İcraatlarınız ortada. Götürmek istediğiniz 'demokrasi, refah ve çoğulcu demokrasinin 'sonuçları ortada >> > >> > Sahi siz, hangi 'demokrasiden 'bahsediyorsunuz! Sizin 'demokrasi dediğiniz şey, savaş, milyonlarca yoksulun emekçinin, kadının, çocukların katledilmesine imza atarak onay vermektir. Halkların özgür iradesini hiçe sayarak bu Ülkelere işbirlikçilerinizle, paralı askerlerinizle, ajanlarınızla, tankınızla, topunuzla, nükleer silahlarınızla girip işgal etmektir. O güzelim ülkelerin bütün kültürel değerlerini milyonları katlettiğiniz gibi yakıp yıkıp viran eylemektir. Bu güzelim ülkelerin bütün zenginlik değerlerini 'demokrasi ','insani yardım adı altında talan etmek, kendi sermayenize katmaktır. Bu ülkelere yoksulluğu, açlığı, köleliği getirmek istediğiniz 'demokrasiyle' kabul ettirmek istemektesiniz. Sizler savaşları çıkaran, yöneten, bölen -parçalayan, yakan yıkan katleden emperyalist sermayenin baron devletlerisiniz.

 Tabi ki, komünistlerden korkacaksınız, sizlerin en büyük belalınız başta komünistler ve ezilen haksızlığa, sömürüye başkaldıran dünyanın mazlum halklarıdır. Çünkü sizin sermaye ve sömürü çarkınıza sonuna kadar en kararlı karşı duruşu komünistler gösteriyor. Yaptığınız yapacağınız eli kanlı savaşları komünistler teşhir etmekte karşı çıkmaktadır. İdeolojik bazda Komünizm sizin en büyük düşmanınız, rüyalarınıza giren, sizlerin uykusunu kaçıranda bu gerçek değil mi?

 Sizlerden organize ettiğiniz, beslediğiniz, eğittiğiniz, silahlandırıp, her türlü lojistik, teknik desteği verdiğiniz faşist -tecavüzcü, insanların kafalarını kesen, kadınları seks kölesi yapan, pazarlarda satan IŞID ' gibi terör örgütünü yakalamanızı, tutuklamanızı, etkisiz hale getirmenizi beklemiyoruz beklenmemeli de... Çünkü onlar sizin yarattığınız piyon canavarlar, El Kaide gibi. Siz emperyalistlerin onlara ihtiyacı var, onların da size ihtiyacı var. Türk devletiyle, Katar’la, Suudi Arabistan'la Ortadoğu'yu bu hale getirmeyi iyi başardınız.  Ama unutmayın, sizin karşınızda ezilen mazlum halkların örgütlü güçleri var. Sizleri yerle bir edecek, o iğrenç zulme son verecek mazlumların ahları ahları var. Mazlumların haklarını sonuna kadar koruyacak bu uğurda her türlü kararlılığı gösterecek olan Komünistler var. Geçmişte bu yana Komünizm huyalası sizi rahatsız ediyor. Bu doğru, emperyalist sermayeyi yıkacak olan tek ve yegâne güç KOMÜNİZMDİR.  Siz bütün emperyalistler unutmayın ki, hayli iğrenç yola başvurursanız vurun, sizin gerçek mezar kazıcınız dünya ezilen halkları, başta komünistler olacaktır. Bu gerçeği sizler biliyorsunuz baskıyla , tutuklamayla, katliamla, istilayla mezar kazıcılarınızı engellemek istiyorsunuz ama nafile bir çaba. Yok oluşunuzun önüne asla geçemeyeceksiniz.

 Alman devleti devrimcileri, komünistleri, yurtseverleri tutuklamakla, zindanlarda katletmekle, yargısız infazlarıyla ünlüdür, Alman devletinin elinde temiz bir yer kalmamıştır. Eli 1. Dünya savaşında kanlıdır,2. Dünya savaşında kanlıdır, günümüzde de elleri 17 Türkiyeli devrimciyi ortak istihbaratla katletmekle kanlıdır. Bunları unuttuğumuzu sanıyorsa Alman devleti yanılıyor. Asla unutmadık Alman işçi sınıfı ve dünya halkları yapılan zulmün hesabını mutlak bir gün soracak, emperyalist sermayeyi yıkarak gerçek özgürlüğü, sosyalizmi kuracaktır. Alman proletaryasının bu gücü ve deneyimi var.

Alman emperyalizmi demokrasiyi kendisine biat eden faşist Türk devletinin ve Alman istihbarat organizesi olan Bozkurtlara, IŞID’a, ırkçılara uygulamakta her türlü örgütlenmelerini kendi denetimi altında yönlendirmekte, destek vermektedir. Bütün kriminal örgütlenmelerde Alman istihbaratının parmağı var. Sedat Peker bunun en açık delilidir günümüzde. Gestapo, Mit, Mafya ve IŞID gibi İslami katil çetelerin örgütlenerek provokasyon ve katliamlar yaptığı, yaptırıldığı açığa çıkmış bir gerçektir.

Her türlü baskıya, sömürüye, katliama, haksız savaşlar Karşı çıkan Komünistlere Alman devletinin saldırısı anlaşılmaktadır. Çünkü o, korku salarak komünistleri, devrimcilere geri adım attıracağını sanıyor. Alman devleti faşizan yüzünü göstererek Avrupa’da! Türk devletiyle ortaklaşa operasyon ve tutuklamalar yapmaktadır. Devrimcileri, Komünistleri teslim almaya çalışmakta bu çirkin oyun tutmayınca 'terörist 'suçlamasıyla Türkiye ye iade tehdidi savurmakta.

Tarihine dönüp şöyle bir bak derim. Hangi komünisti, devrimciyi yurtseveri zindanlarında yargılarken teslim alabildin. 1850’den günümüze Köln’de, seni devrimciler yargıladı, Rosa, Roza, Dimitrof , Urkile Meinof yargıladınız , sonunuz ne oldu? Bu devrimciler, komünistler kapitalizmi, emperyalizmi, faşizmi zindanlarda yargılayarak yendiler, sokaklarda kurşuna dizerken ölüme meydan okuyarak ;' Yaşasın sosyalizm, komünizm 'sloganlarıyla Alman emperyalizmini yendiler. Dimitrof Alman faşizmini kendi kendini mahkemelerinde komünizmi savunarak, kurulan komployu açığa çıkararak mahkûm etti ve berat etmek zorunda kaldılar. PKK da aynı süreçten geçti. Bunların hepsi geçmişin siyasal davalarıydı

Bugün de karşımıza böylesine toplu bir dava çıkmaktadır. Alman devletinin devrimcilere, sosyalistlere, yurtseverlere sermayenin kiniyle yüklendiğini, saldırdığını biliyoruz. Biz devrimciler sosyalistler, yurtseverler ve komünistlerde sınıf kinimizle Alman emperyalizmine, emperyalizme karşı yükleneceğiz, direneceğiz Alman emperyalizmini kendi mahkemelerinde yargılayacağız Gelişmeler ve ortaya çıkan gerçek bu.

Bende geçmişte TKP / M-L davasında yargılanan biri olarak diyorum ki; TKP /M-L 'asla ve asla 'Terörist' bir örgüt değildir, devrimciler, yurtseverler 'terörist' değildir. TKP / M-L BİLİMSEL SOSYALİZMİ SAVUNAN VE FAŞİST DİKTATÖRLÜĞE, EMPERYALİST SERMAYEYE, ONUN ORGANİZE TETİĞİ IŞID GİBİ ELİ KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI MÜCADELE EDEN KÖMÜNİST BİR ÖRGÜTTÜR. BUGÜN ALMAN EMPERYALİZMİNİN TKP /M- L YE SALDIRISINI ANNAMLI BULUYOR VE PROTESTE EDEREK TUTUKLANAN BU DEVRİMCI ARKADAŞLARIMLA DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLDUĞUMU DOSTA DÜŞMANA İLAN EDİYORUM. TKP/M-L DEN ARKADAŞLARIM BIRAKILANA KADAR BENDE KENDİMİ TKP /M-L Lİ BİR KOMÜNİST OLARAK GÖRÜYORUM.

ESKİDEN TKP /M-L DEN YARGILANAN İLTİCA ALAN ARKADAŞLARI VE DEVRİMCİ YURTSEVER DOSTLARI DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUM... BİZ KAZANACAĞIZ ÇÜNKÜ HAKLIYIZ. KORKMUYORUZ

50773

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Sayfalar