“Bana önderlik edecek olan Nubar gibi önümden yürümeli”
“Ermenilere burada yer yok”
Her şey Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına denk gelen günlerde tarihin en uzun süren MGK kararlarında “Çöktürme Planı”nın devreye konularak Kürt halkı için çıkarılan fermanlarla başladı. Yani yine “taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayacak” denilmiş, “tek adam”ın emirleri doğrultusunda harekete geçen Özel Harekatçılar katliamlar uygulamaya başlamıştı. Uluslararası antlaşmalarda Türkiye’nin de bizzat taraf olduğu sözleşmeler rafa kaldırılarak, kural tanınmayarak savaş suçu olan uygulamalara tanık olduk/olmaktayız. Kayyum ile bir gecede Wan’ın Edremit ilçesine atanan belediye başkanı Ermeni Mezarlığı üzerine tuvalet yaptırarak, gerçek yüzlerini sergilemişti. Şırnak-Cizre’de PKK’lilere ait mezarlıklar dozerle kırılmış, cenazeler torbalara konularak kaldırılmıştı. Şehitliklere karşı tahammülsüzlük artık had safhadadır. 2015 yılında Armenak Bakırcıyan şahsında soykırımda ölen, mezar yerleri belli olmayanlar anısına düzenlenen Anıt Mezar yine parçalanmıştır. Kadın gerillaların vücudunu çıplak bir şekilde teşhir edildiği, Taybet Ana’nın cenazesinin 7 gün yerde bırakılarak, yaklaşana “vur” emrinin verildiği politikalar artık belli bir merkezden koordineli yönlendirilmektedir.
Cenazelere dönük bu saldırı, saygısızlık ve Hayastan ve Türkiye Kürdistanı’ndan da talep olmasına karşın Rojavalı Kürt ve Ermeni annelerin yoğun taleplerinden kaynaklı Nubar Ozanyan’ı, şehit düştüğü bu topraklarda uğurlamaya karar verilmişti. Anneler “Bizim için şehit düştü. Asla başka yerde gömülmesine müsaade etmeyiz” diyerek sahiplenmişlerdi onu. Derik’te o gün yas ilan edilmiş, halk sokak ve caddelere dökülmüştü. YPG Savunma Birlikleri morgdan Derik Şehitliği’ne dek şehidini selamlayıp saygı duruşunda bulundu.
Konuşmalardan sonra artık toprağa verilme vakti gelince Kürt analar, cenaze üzerinde Kürtçe ağıtlar yakarak cenazeyi kendileri taşımak istemişti. Başka topraklardan gelip şehit düşen gerillalar için sahiplenici ailesi belirlendiğinden Nubar Ozanyan için bu aileye Şehitlik Nasnamesi verilmiştir. Ve bölge halkı onu bağrına basarak, kalbinin en sıcak köşesine taşımıştır.
Raqqa’da çetelere “Nubar Ozanyan Operasyonu”
DAİŞ’in kalesi Raqqa’da can çekişen ve sonu gelen çetelerin sonu yaklaşırken, Enternasyonal Özgürlük Taburu savaşçılarını yerinde görmek, buradaki yoldaşları ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Bir grup gerilla ile nöbet değişimi için yönümüzü Raqqa’ya çeviriyoruz. Çöl sıcaklığı dayanılacak gibi değil. Yılanlar, çıyanlar, kertenkeleler doğada cirit atarken dönüşte akşamüstü yarasalar arabanın camına çarpıyorlardı. Halk develerden yaşam koşullarını biraz olsun hafifletmek için yararlanıyordu.
Kilometrelerce yol alırken, uçsuz bucaksız topraklarda savaştan kaçan insanların yaşam alanları bomboş. Elektrik ile suyun olmadığı evlerin kerpiçten yapıldığı, zengin petrol yatakları ve gaz ile çevrili ülkede insanlar doğa ile baş başa bırakılmış durumda. Burada halkın en az iki yüz yıl geri bırakıldıklarına şahit oluyoruz. Yol boyunca sıcaktan kavrulan çocuklar, gelen geçen arabalardan su istiyorlar. Yaşlı kadın ve çocuklar, ulaşımın olmadığı koşullarda otostop yapmak istiyorlar. Gerillalar güvenlik nedeniyle uzak duruyor. Çünkü DAİŞ son zamanlarda taktik değiştirerek, canlı bombalarla intihar eyleminde bulunuyorlar.
Raqqa’ya yaklaştıkça halk geçim derdi ile uğraşırken, belli bir yerden sonra askeri alan başlıyor. Raqqa burada adeta ölü şehri andırıyor. Kurtarılmış şehrin belirli bölümlerinde savaşın izleri bütün heybetiyle görünüyor. QSD güçleri gruplar halinde güvenlik sağlıyorlar. Hendeklerden aşarak, çatılardaki keskin nişancıların izni ile Enternasyonal Tabur savaşçılarının karargahına ulaşıyoruz. İlkin göze çarpan Nubar Ozanyan’ın dev posteri oluyor. Hemen yanında Ayşe Deniz Karacagil’in halen gülümseyen fotoğrafı asılı dururken gerillalara moral kaynağı oluyor. Dünyanın her tarafından gelen kadın-erkek savaşçılar arasında hangi dili konuşacağımıza şaşırıyoruz. Gerillalar bir sonraki gün gecesi yapılacak operasyonun hazırlıklarını yapıyorlar. Enternasyonal savaşçılar, MLKP, BÖG savaşçılarından oluşan Tabura önderlik eden TİKKO komutanı Mahir Bakırcıyan yarın akşam düzenlenecek operasyonun adına “Nubar Ozanyan Operasyonu” denildiğini söylüyor. Çetelerin ellerinde kalan son mahalleleri harita üstünde gösterirken, çetelerin göğüs göğse çarpışmaktan kaçtığını, kaçtıkları alanlara da mayın döşediklerini, kayıpların bu yüzden verildiğini anlatıyor. Yerin altına gizlenen çetelerin kuşatıldıklarını, açlık ile sıcaklıktan ölmekten başka kurtuluşlarının olmadığını söylüyor.
“Bana önderlik edecek olan Nubar gibi önümden yürümeli”
Kendi iç sorunlarımız bağlamında TİKKO savaşçılarının Rojava’da adeta terk edildiklerini ekleyerek “Rojava’da olmama hali fiziki bir olay değildir. İdeolojik bir olaydır. Devlete karşı çıkan yapı anlayışı ile bunu savunan Kemalist İttihatçı anlayışın kendisini göstermesidir bu” diyor. Röportaj yapma isteğimizi geri çevirmeyerek, zaman ayırıyor. Nubar Ozanyan’ı, silah arkadaşını saygı ile anarken “Bana önderlik edecek olanın arkamdan değil, Nubar gibi önümden gitmesi gerekir” diyor. Kobane, Hol, Minbiç ile Raqqa’nın özgürleştirilmesi hamlelerinde yer alan Mahir Bakırcıyan “Partimizin Rojava açılımı önemli bir açılımdır. Kürt ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı kabul eden ilk örgüt olarak zaten burada bulunmamız gerekiyordu. Kürt ulusu ile beraber dayanışmak, onlarla birlikte savaşmak, bizim için bir görevdir. Bu görev önderimiz İbrahim yoldaşın bize vermiş olduğu bir görevdir. Rojava’yı görmezlikten gelmek şovenistliktir. Kendine MLM bilimini rehber edinen herkes, Rojava’yı görmek zorundadır. Partimizin açılımı devrimci bir açılımdır” diyor. Rojava Devrimi’ne katkı sunmuş, bedel ödemiş, gazi ile yaralılarının olduğu ve son olarak da komutanını kaybetmiş Bakırciyan “Orhan yoldaşı en son şehit düştüğü sabah gördüm. Ben daha önce böyle bir devrimci ile karşılaşmadım. O klasik komutan özelliklerine sahip olmayan bir komutandı. O gerçek öncü, önde yürüyen, talimatı ile değil pratiği ile önderlik eden bir yoldaştı. Kendisini övmeyen, hiçbir şeye sahip olmayan bir komünist idi. Tek bağlılığı ideolojisi idi. Anlattığı gibi yaşayan bir yoldaştı” diyerek onu anlatıyor.
Enternasyonal devrimci Nubar...
Parti-ordu karargahının hemen çevresinde yaşayan halklar ile dil bilmemesine rağmen iletişim kurabilen Ozanyan, feodal ilişkilerin ağır bastığı, erkeğin egemen olduğu koşullarda çeşitli halklardan komşu kadınlar tarafından “Hewal Orhan ziyarete gelmediği” için kızılan bir devrimciydi. Şehit olmadan önce aile ziyaretlerini geliştirmiş, aileden bazı genç kadınları gerillaya, TİKKO’ya katılmaları için ikna etmişti. Aileler Ozanyan’a güveniyor, her sabah pişirdikleri lavaş ekmekleri çocuklarıyla göndererek paylaşıyorlardı. Enternasyonal Tabur savaşçılarından İngiliz, Amerikalı, Fransız, Belçikalı gerillaların Parti-ordu karargahını seçmesinin sebebi “Hewal Orhan” oluyordu. Karargahtaki bu savaşçılar kendilerini “TİKKO’cu” olarak adlandırıyordu. Ezilenin yanında olmayı, haksızlığa uğrayanı savunmayı yaşam tarzı haline getiren, bu uğurda ödenecek bir pay eğer kendisine düşüyorsa tereddütsüz yerine getiren Heval Orhan’ı enternasyonalist kılan, devrimci yapan Ermeni ile Kürt sorunu karşısında doğru duruş sergileyen Kaypakkaya geleneğidir. Bir örgütün, aydının, akademisyenin gerçek kimliğini, devrimcilikte kriterini öğrenmek istiyorsanız onun Ermeni ile Kürt sorununa bakışına bakmanız yeterlidir.
Nubar Ozanyan enternasyonalist bir devrimcidir. Zulmün ve esaretin olduğu her yerde onu görmek mümkündür. Tıpkı Denizlerin, Kaypakkayaların Enternasyonal devrimci dayanışma ruhunu Filistin’de yaşattıkları gibi Ozanyan da bu geleneğin devam edeni olmuştur. Rojava Devrimi’nin simgesi Ulaş Bayraktaroğlu, Robert Grodt, Ayşe Deniz Karacagil, Antonnio Lassun, Ivana Hoffmann, Jac Holmesler şimdiden enternasyonal devrimciler tarihinde şimdiden yerini almışlardır.
Türkiye’de soykırımdan kaçarak Suriye’ye yerleşen Hristiyan halklar ve Kürt halkının Ozanyan’ın ölümünün 40. gününde de kilisede biraraya gelişi oldukça anlamlıdır. Bu anmada dostluk ve dayanışma köprüsünün daha da güçlendirilmesine vesile oldu. Burada Ermeni halkı kendi şehidine ilk günden sahip çıkarak 40. gün anmasını da bizzat kendisi üstlenmiş, örgütlemiş yerine getirmiştir. Bu anmada dikkat çeken bir not olarak kilisede dini gelenekleri yerine getiren Papaz’ın, ailesinin Urfa’dan tehcir edilen ailelerden olduklarını, Türk zulmünün aradan 100 yıl geçmiş olsa da halen devam ettiğini söylemesini paylaşmak isterim. Papaz, “Ozanyan bizim için şehit düştü, bizim şehidimizdir” diyor konuşmasında.
İran, Irak ve Türk işgalci güçlerinin Başur Kürdistanı’nı aç kurtlar gibi sararak ekonomik ve siyasi ambargo ile kuşatma altında alıp savaş çığlıklarının yükselttiği ortamda zorlu geri dönüş yolculuğu bizi bekliyordu. Peşmergelerin esas düşmanı sanki gerillalarmış gibi davranıyorlar. Dostlarımız kim, düşmanlarımız kim tespitini yapamıyorlar. Ama gerillalar ustaca bütün zorluklardan sıyrılmasını biliyor. Bu ziyaret Rojava’ya bir başlangıç olurken, gönlümüzün bir parçasını oraya bırakıp dönüyoruz. (Bitti)
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
Dağlar Erirse / Zevebân…(1)
“Ben şiir yazıyorum.Kedi uyukluyor Güneş sıcak.Çok şükür yaşıyoruz.Suyun şavkı vuruyor bize Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...”[2]
Evli kal, Evli değilmişcesine yaşa ( Satirik )
Maoizmin, Leninizmin, Checiliğin... Türkiye' deki temsilcileri Deniz' in, Mahir' in, İbrahim Kaypakkaya' nında süre gelenleri sosyalist proletarya köylülerle sohbet.
Herkesin dört büyük takımlı, dört büyük partili... doğduğu bu memlekette nasıl örgütleneceğine, örgütlü yaşanılacağına.... dahil tereciye tere satacak halim yok .
Yaşamak bir sanattır.
Helede ki Stalin' in resmini taşırken sizi alkışlayan, Stalin' nin ( yeni - eski ) demokratik halk devrimlerine yönelik eleştirilerinin doğruluğuna inanıyorum deyince de.......
Kan damlıyor bayrağınızdan…
O bayrağın altında Ermeni, Rum, Laz, Süryani, Kürt, Alevi halkından milyonlarca insanın kanına girildi. O bayrağın altında içlerinde Türk etnik kimliğinden sosyalistlerin de olduğu yüzbinlerce devrimciye işkence yapıldı… Hapishanelerde, sokaklarında, köylerinde, evlerinde cinayetler işlendi bu toprakların, o bayrak altında.
İşkenceci ve katillerin hepsi o bayrak altında yemin etmediler mi?
O bayrak altında astınız Denizleri…
O bayrak altında katlettiniz Kızıldere’de Mahirleri…
O bayrak altında kıydınız İbrahim’e…
O bayrak altında Kürdistan’ı kana boyadınız…
TKP/ML TİKKO gerillalarından Lice İçin Misilleme!
ANF’de (Fırat Haber Ajansı) geçen habere göre TKP/ML’ye bağlı TİKKO gerillaları, geçtiğimiz gün Lice’de Kalekol inşşatını protesto eden halka yönelik gerçekleşen katliamın hesabını sormak için bir misilleme eylem gerçekleştirdi.
Kürdistan yanıyor, biz de yanalım!
“Çözüm” denilen süreçte, gerillanın ilan ettiği ateşkesi “fırsat bu fırsat” diyerek karşılayan devlet T. Kürdistanı’nı kalekollar ile dolduruyor. “İlginç değildir ki”, Kürt Ulusu’nun bütün tepkilerine rağmen ve “barış” sürecinin bütün “olumluluğuna” rağmen devlet tek yerde dahi geri atım atmadı. Bugün Kürdistan’da halkın dağları mesken eylemesi ve insanların katlediliyor olması bu yüzdendir.
“Barış” süreci ve devletin savaş hazırlığı
Sahte yurtseverler ve çoban yıldızı aydınlar
Tarihin defalarca doğrulanmış tanıklığı ile bilinmektedir ki, sahte yurtsever siyasetçilerin peşinden giden toplumların sonu yılan kaynayan kuyuların dipsiz karanlığıdır. Para, makam ve şöhret bataklığına saplanan o sahte yurtseverler adları üstünde sahtekârdırlar. Marazlı ruhlarını yurtseverlik ve halkçılık gibi cazibeli sözlerle perdelemede ve sinsi yüzlerini saklamada oldukça ustadırlar; halkı tilkice hileler ve makyajlanmış yalanlarla aldatmada üstlerine yoktur. Şarlatandırlar; sesleri gerçek yurtsever aydınlardan hep daha gür çıkar.
TKP/ML- TIKKO gerillaları “Daha fazlasını yapabilmek için çabalayacağız”
Daha önce e-posta yoluyla elimize ulaşan bir haberi sizinle paylaşmış ve bu haberlerden birinde Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO)’ya bağlı gerillaların 19 Mayıs günü Dersim’de yol kesme eylemi gerçekleştirdiğini aktarmıştık.
Yine elimize e-posta yoluyla ulaşan bir haberde bu yol kesme eylemini gerçekleştiren gerillalarla bir söyleşi gerçekleştirilmiştir. Biz de bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz:
TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı
TKP/ML TİKKO gerillaları komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 41. yıldönümü vesilesiyle bir açıklama yapti ve çeşitli eylemler gerçekleştirdiler. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklama ve eylemleri güncelliğinden kaynaklı okurlarımızla paylaşıyoruz:
İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!
Kalbimize saplandı 5 bıçak… (video)
Dersim: 2 Şubat 2011 tarihinde şehit düşen TKP/ML MK üyesi Sefagül Kesgin, TİKKO Bölge Komutanı Nurşen Aslan ve TİKKO komutan ve savaşçıları Gülizar Özkan, Derya Aras ve Fatma Acar’ın mezar yerlerinin açıklanmasının ardından cenaze töreni Dersim Merkez’de gerçekleşti. Yüzlerce insanın katıldığı cenaze töreni ardından şehit düşen gerillalar, kavga yeminleri ve savaş sloganları ile Dersim Belediye (Asri) Mezarlığı’na defnedildi.
Mayıs’(lar)ımızın anlatıp,hatırlattıkları
“Ego contra mundum”[2]
Erdoğan’ın, “Biz bu ülkede hiçbir gerilimin kaynağı değiliz… Berkin Elvan’ın anmasını yapıyorlar... Her ölüm hadisesinde bir tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir...
Bütün bu araçların üzerine bu teröristler camları kırmaya çalışıyorlar. Polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum. Hiçbir medya yaralanan polislerin durumu ne olacak demiyor…”[3] diye haykırdığı zor ve zorlu günlerden geçerken; acı çekiyoruz.
Bejdar'ın tutsak alınamayan şiirleri [*]
“Şiir hayatın özetidir.”[1]
Bejdar Ro Amed…
Kürt şiirselliğiyle yüklü bu adı ilkin -olasılıkla Amed’de, Kürtleri “te’dip”te kararlı, rejimin sadık bekçisi, dediğim dedikçi, işgüzar bir nüfus memurunun dayatmasıyla kayda geçilmiş Türkçe bir adın yanına parantez içinde çiziktirilmiş olarak gördük, Kürt coğrafyasındaki cezaevlerden birinden gelen zarfın üzerinde…