Perşembe Ekim 17, 2024

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Kan dondurucu soğuklukta ki böylesi bir soru ancak ki akıl ve vicdanını emperyalist haydutların hizmetine sunmuş olanlarca sorabilir. Çünkü genel olarak yeryüzünün ve özel olarak da Orta Doğu’nun tarihsel gerçekleri herkesçe görülebilir yalınlıkla orta yerde duruyor. Böyleyken; yaşanan ve yaşanmakta olanların asli fail ve sorumlusu olarak emperyalist devletler yerine, mağdurları aslı fail ve sorumlular olarak ileri sürmenin başka nasıl bir izahatı olabilir acaba?

Özel olarak sadece Orta Doğu’yu konu edinirsek; Bay Özkök bilmiyor olabilir mi Orta Doğu’nun hem öncesi ve ama hem de yakın dönem tarihini? Bilmiyor olabilir mi Orta Doğu’nun yaşadığı bu lanetli “makus talihinin” bir fiil emperyalist devletler marifeti olduğunu?  Keza bugünün, 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonuçlarının doğrudan kanlı mirası olduğunu bilmiyor olabilir mi? Keza bugünün Orta Doğu’sunun özgün sorunlarının başında gelen “Filistin sorununun” bir fiil ABD ve İngiliz emperyalistlerinin eseri olduğunu bilmiyor olabilir mi? Dünya halklarının en önde gelen baş düşmanlarından olan bu emperyalist güçlerin 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı akabinde, dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudileri, tarihi Kenan Ülkesine getirtip orada Siyonist emellerini gerçekleştirebilmeleri için kukla bir İsrail Devleti kurdurttuklarını bilmiyor olabilir mi acaba? İsrail Devleti’nin, kurulduğu tarihten bugüne, sürekli bir şekilde Filistinlerin topraklarının işgaliyle topraklarını büyütmeye devam ettiğini bilmiyor olabilir mi? Son Gazze işgali, sınır tanımayan yıkımı ve Filistin soykırımını bir fiil ve doğrudan ABD ve İngiliz emperyalistleri başta olmak üzere yekvücut Batı Avrupa emperyalist devletlerinin her türlü maddi-manevi desteğiyle yürüttüğünü bilmiyor olabilir mi?

Elbette bunların hepsini biliyor. Fakat yalın gerçekleri biliyor olmak bazıları için pek de bir şey ifade etmez. Çünkü böylelerinin vicdan kantarı gerçekleri baz almaz. Onların tek ölçü birimi vardır; o da vicdan ve akıllarını ipotek verdikleri emperyalist haydutların çıkarlarıdır. İşte tamamen böyle olduğu içindir Gazze’yi havadan bombalarla, karadan buldozerlerle yerle bir eden, çoluk çocuk demeden on binlerce sivili katleden, yani Filistinlileri açıkça geleceksizliğe mahkûm eden faşist İsrail Devleti’nin ardında ve yanında duran emperyalist güçlerin yardım ve desteğini bu yıkımdan sorumlu tutmaz. Tam aksine, gerçeği tersyüz ederek, Hizbullah’ın Filistinlilerle geliştirdiği dayanışma direnişini, Hizbullah’ın İsrail’e savaş açması olarak sunar. Dolayısıyla da İsrail ve ardındaki emperyalist güçlerin gerçekleştirmekte olduğu bu yıkım ve soy kırım savaşının sorumlusunun Hizbullah olduğunu göstermeye çalışır. Örneğin: “İran yanlısı Hizbullah’ın İsrail’e savaş açması Filistin halkına destek değil tam aksine köstek oluyor.”, “Hizbullah Gazze halkının değil İran’ın menfaatlerinin savaşını veriyor orada.” şeklindeki bu sözleriyle. (Aynı yer.)

Arsızlıkta sınır tanımama hali bu olsa gerek. Sanki ortada Gazze’nin yıkımı ve Filistin topraklarının işgal ve ilhakı yokmuş, bir halk soykırımdan geçirilmiyormuş da sırf İran çıkarları gereği Hizbullah’ın sebepsiz yere İsrail’e savaş açması durumu varmış!..

Oysa ortada Hizbullah tarafından İsrail’e açılmış bir savaş gerçekliği de yok. Emperyalist dünya devletlerinin desteğiyle Siyonist İsrail Devletinin ölçüsüz yıkıcılığı karşısında durup, mazlum Filistin halkının direnişine omuz vermeye çalışmaktan ibaret bir pozisyon. Bunun, savaş literatüründeki yalın karşılığının savunma savaşı olduğu açık değil midir? Peki bay Özkök bunu bilmiyor olabilir mi? Keşke cahilliğine verebilmek mümkün olsaydı. Ama maalesef bay Özkök çok bilinçli bir şekilde sorunu manipüle ediyor: Mazlumu ve destekçilerinin kendilerini savunma direnişini saldırganlık; savaş suçu işlemekten yargılanan soykırımcı, işgalci ve zorba Siyonistleri ve destekçilerini ise masum ve mazlum göstermeye çalışıyor. 

Görünen o ki bay Özkök kendisini emperyalist güçler ve İsrail Siyonistleri adına psikolojik harp enstrümanı olarak işlevlendirmiş. Ve muhtemelen, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından katledilmiş olmasından duyduğu sevinçle kıçına kına da yakmıştır.  

758

Misak Manuşyan’ın anısına | Sil Gözyaşlarını, Ben Ölümsüzüm!

77 yıl önce 21 Şubat’ta Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan şair ve komünist direnişçi Misak Manuşyan, Fransa’da 23 mücadele arkadaşıyla birlikte Naziler tarafından kurşuna dizildi. Nazi işgaline karşı direnişte en aktif grup olan Manuşyan Grubu’nun öncüsü Misak, idam edildiğinde 38 yaşındaydı.

Manuşyan, Adıyaman’dan Paris’e uzanan bir direniş köprüsüdür. Soykırım külleri içinde acılarına tutunarak yaralarını sarmanın, kendini yeniden yaratmanın iradesidir. O, Adıyaman’dan Deyr ez-Zor çöllerine kadar söylenen özgürlük türküsüdür.

Birleşik Mücadele Büyüyecek; Emekçilerin Umudu, Faşizmin Korkuları Katlanacak!

AKP-MHP faşist ittifakının pandemiyle birlikte yürürlüğe soktuğu politikalar, işçi sınıfı ve emekçilerin, geniş toplumsal kesimlerin açlık, işsizlik ve yoksulluk girdabına gün geçtikçe daha fazla çekilmesine neden oluyor.

Yorum: Bir gece ansızın geri döndüler!

 

AKP-MHP faşist iktidarının Kürt düşmanlığı üzerinden kendini var etme çabasıyla ülke içerisinde yürüttüğü savaş politikası dışarıda da Rojava’da YPG üzerinden sürdürülürken aynı zamanda Irak Kürdistanı’nda da PKK’ye karşı yürütülüyor. AKP-MHP faşist iktidarı ülke içerisindeki her sıkışmışlığını Kürt halkına yönelik bir saldırı/operasyonla ötelemek, bu savaş ve çatışmalardaki “şehit”ler üzerinden ırkçılığı ve şovenizmi körükleyerek aşmayı bir politika haline getirmiş durumda.

15 Şubat Roja Reş (Nubar OZANYAN )

Halkların tarihinde ve yaşamında bazı günler vardır, unutulmazlar. Hatırlanmazsa ihanet, unutulursa vefasızlık olur. 15 Şubat Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi nezdinde kara bir gün olarak anılır. O kara günde uygar diye bilinen dünyanın haydutları ve bölgenin eşkıyaları, mazlum bir halkın özgürlük iradesine hain bir komployla kelepçe vurmak istediler. Özgürlüğüne sevdalı sayısız Kürt militanı, komploya karşı yaşamını bilerek ve isteyerek önderliğine armağan etti. Dünya hayretler içinde ve büyük şaşkınlıkla bu genç militanların yaşamlarına son vermelerini izledi.

TKP-ML MK SB Üyesiyle Röportaj: “DEVRİM HEDEFİ OLANLARIN HALK SAFLARINDAKİ DİNAMİKLERLE…”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

– Konuşmak istediğimiz konu son süreçte başta devrimci kamuoyunun gündemi olmak üzere halkımızın ilgisine mazhar olan Birleşik Devrimci Mücadele… Bu noktada hareketle eylem birlikleri ve ittifaklar konusunda partinizin neler düşündüğü ve bu bağlamda da HBDH… Öncelikle soralım, eylem birlikleri ve ittifakların sizin açınızdan önemi nedir?

Başın öne eğilmesin (Nubar OZANYAN)

Herkeste umut ve heyecan yaratan, ateşi giderek yükselerek yayılan bir direniş dalgası gelişiyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyuma, diktatöre karşı gelişen direniş yayılarak devam ediyor. İttihatçı R.T.Erdoğan tarafından atanan kayyumu kabul etmeyen, istifasını isteyen öğrencilerin “red direnişi” baskı, gözaltı ve tutuklamalara karşın sürüyor. Direniş Ankara-İzmir-Bursa-Adana ve diğer illerdeki üniversitelere ve semtlere yayıldı.

Dizleriniz Titriyor Çünkü HDP Halktır!

Her geçen gün Halkların Demokratik Partisi (HDP)’ne yönelik faşist iktidar bloğunun saldırıları artmakta. Buna karşı da direniş her geçen gün yükselmekte.

Gökkuşağına Bakalım, Kavgaya Duralım! (İvana Roşin)

Faşizmin yükseldiği her dönemde devletler “lanetlilere” saldırmaya başlar. Yeryüzünün lanetlileri, devletin kirli yüzünü maskelemesi için her dönem elverişlidir.

Ülkemiz yine böyle günlerden geçmektedir. Ekonominin battığı, içte de dışta da çöküşün yaşandığı, demokratik hakların gasp edilmeye çalışıldığı bugünlerde yeryüzünün lanetlileri, faşist TC devletinin ilk hedefi olmuştur. “Teröristler”, seks işçileri ve LGBTİ+lar…

Yetiş yoldaş…

Bir rüzgar gibidir yaşamları

gönüllerindeki yüce amaç uğruna

ne yaparsan yap, ne edersen et

bir kez düştü mü yola

giderler peşi sıra devrimin…

 

Dağ olsan önlerinde kâr etmez

bilirler her adımda öze döndüklerini

bir kırlangıcın izinden

yürürler peşi sıra devrimin…

 

Acılarımızın dineceği o günde

ellerinde mavzerleri,  dillerinde marşları

önlerinde kitlelerin

gelirler peşi sıra devrimin…

Varlığımız direniştir… Nubar OZANYAN

Düşman yaratarak açlığı-yoksulluğu unutturmaya çalışan İttihatçı-Kemalist R.T.Erdoğan, geleneksel Türk devlet aklına göre düşünüyor ve hareket ediyor. Yaptıkları katliamdan, işledikleri suçlardan pişmanlık duymayan Türk devlet aklı, her daim katliama ve işgale, soygun ve gaspa çalışır. Fetihçi atalarını ve İttihatçı Enver-Talat paşaları örnek alan R.T.Erdoğan, baş komutanı Mustafa Kemal’e de laf söyletmez. Ait olduğu ulus ve sınıfa uygun konumlanan ve onların çıkarlarına göre plan ve hesap yapan R.T.Erdoğan’dan elbette insanlığa ait bir düşünüş ve davranış beklenemez/ beklenmemeli.

Kapitalizm Ehlileşir Mi? -3

Emperyalist Dünya Ekonomik Formu’ndan Liberal Beklentiler

Liberallerin ve kendine sol diyen “sol” liberallerin burjuvazinin “demokrat” görünümlü, ama özünde ise uluslarrası tekelerin sözcülerinden beklentileri ve umutları var.

Dijital Dünya Ekonomik Formu (DEF) 21-29 Ocak tarihleri arasında yapıldı. Ancak bu kez dijital yapıldı. Sloganları: “Anlaşmazlık çağından işbirliği çağına” idi.

Sayfalar