Beşlerin Ardından,,,
Resmine ve resimlerinize bakıyorum. Yaşamınıza ait bir “an”a, dört çizgi içine çizilmiş gülüşünüze bakıyorum. Sizleri tanımayan, yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı, karşılaştığınız zorlukları, engelleri, katlandığınız acıları bilmeyenler elbette dört çizgi içindeki bir “an”la sizi tanımaya, anlamaya çalışacaktır.
Resme bakarak insanlar ne kadar tanınabilir ki? İnsanlara uzaktan bakılarak ne kadar anlaşılabilir ki yaşadıkları?
Sizlerle ilgili her anmada ya da yapılacak her konuşmada herkes biraz daha yakınlaşacak bakışlarınıza. Biraz daha yakından tanıyacak, kim olduğunuz ve neler yaptığınız biraz daha anlaşılacak.
Nasıl bir kimliğe, duruş ve kararlılığa sahip olduğunuz, emekçi kadınların kurtuluş davasında nasıl bir rol oynadığınız, etki ve değiştirme gücünüz, örgütleme ve yönetme düzeyiniz, çözüm ve irade inisiyatifiniz biraz daha anlaşılacak.
Sonra sizleri daha yakından tanımak, daha iyi anlamak için geçmişten günümüze dek uzanan bir yolculuk yapacağız. Gerillaya katıldığınız ilk günle şehit düştüğünüz gün arasındaki farklılaşma, sancılı ve çatışkılı gelişim çizginiz anlaşılacak. İlk günkü tedirginlik, şaşkınlık, heyecan ve ürkekliğe ait duygular yavaş yavaş kaybolacak. “Şimdi ne yapacağım?”, “Görevlerimi nasıl başaracağım?”, “İleri ve gelişkin bir düzeye, savaş ve komuta düzeyine nasıl ulaşacağım?” sorularına yanıt aramaya çalıştınız.
Devletin yıllardır emekçi kadınlar üzerindeki baskı, hiçleştirme, kimliksizleştirip, yok etme politikasını omuzlarınızda ve yüreklerinizde hissettiniz. Bu ağır kölelik zincirine karşı verdiğiniz mücadele devam ederken diğer yandan egemen erkek bakış açısı ve yaklaşımının engelleriyle karşılaştınız. Kolay olmadı kabul edilişiniz. Az mücadele etmediniz erkek egemen yaklaşımlarla.
Doğanın, gerilla yaşamının ve savaşın zorluk ve engellerle dolu her bir sınavını verdikçe utandırdınız sizleri ciddiye ve dikkate almayan herkesi. Yüzleştirdiniz kendi içinde saklı ve gizli olan erkek egemen düşünce sahiplerini. Dünyada en zor şeydir bir insanın değişimi. Ancak imkansız değildir.
Kadın gerilla, her türden zayıflığı alt ettikçe karşısındaki erkek gerillanın da zayıflığını yıkmaya, alt etmeye çalıştı.
O, gerici duvardaki her bir çatlak, her bir gedik erkek gerillaları da sarsıldı. Kadın gerilla yoldaşların mücadelesi aynı zamanda erkek gerillanın uyanıp kendine gelmesinin, özgürleşmesinin sarsıcı darbeleri oldu.
Nasıl ki bir ulusu ezen ulus özgür olamazsa, kadın cinsini ezen erkek cinsi de özgür olamaz. Ezen ulusun özgürleşmesi ezilen ulusun özgürleşme mücadelesiyle olur. Aynı şekilde erkek cinsinin özgürleşmesi kadın cinsinin özgürleşmesiyle olacaktır.
Kadın gerillalar militanlaşma, öncüleşip-önderleşme mücadelesinde sayısız zorluk ve engelle karşılaştı. Sadece egemen erkek bakış açısının ve yaklaşımın yarattığı ortam ve süreçle mücadele etmediler. Hem erkek cinsine hem de kendi cinsindeki gerici-köleci anlayış ve yaklaşımlara karşı mücadele ettiler. Özgürleşen özgürleştirir. Devrimcileşen devrimcileştir. Diyalektiğin yasası budur. Bundandır ki özgürleşen gerilla, çevresini, yoldaşlarını ve mücadeleyi de özgürleştirir.
Ve siz kadın yoldaşlar; siz insan yanımız, özgürleşen adımız oldunuz! Biz sizlerle özgürlüğe daha yakınlaştık. Sizlerle insana yabancı, özgürlüğe uzak ve cansız olan yanımızı koparıp attık. Sizlerle insanlaştık. Özgürlüğe doğru yürüyüşümüzde sizlerin varlığı bize can, mücadelemize soluk kattı. Yoldaş yüreğimiz oldunuz. Şimdi sizsiz yürüyüş, sizsiz savaş tamamlanmamış bir görev gibi. Siz bizim özgürlük sesimiz, susmayan yürek atışlarımız oldunuz. Sizden öğrenmeye devam ediyoruz.
İnsan dediğin nedir yoldaş?
İnsan yaşamı nedir ki yoldaş? Düşünce ve duygu dünyası nasıl oluşur? Öfke ve sevinçleri, sevgi ve nefret duyguları, kaygı ve korkuları nasıl şekillenir? Bir atmacanın, bir güvercinin kanat çırpınışlarını ve kelebeğin hareket ritmini izlerken ne düşünür? Gelmesini beklediği ve gelemeyen yoldaşı için nasıl kaygılanır?
Boşa çıkan randevularda neler düşünür, ne hisseder? Yoldaş boşluğunu nasıl yaşar? Son nefesinde ne düşünür?
Son olarak yoldaşlarına ne demek isterdi mesela 2 Şubat şehitleri? Söyle Eylem yoldaş, bizlere ne demek isterdin? Neleri yapmamızı önerir, nasıl yapmamızı isterdin? Senin ve sizlerin yokluğunda hep bunları düşündük. Bunları merak ettik, bunlara cevap aradık?
Yoldaş kime denir, Eylem yoldaş? Sürekli yanında olmasını istediğin, ayrılmayı hiç istemediğin insana mı? Yoksa yaşama, özgürlüğe, geleceğe dair sorduğun sorulara yanıt bulamadığında, hemen başvurduğun bilgeye mi? Bir eylem sonrası paylaşılan sevincin adı mıdır yoldaş? Yoksa köy meydanında, köylülerin öfkesinin örgütlendiği toplantıda yükselen kadın gerillanın sesi midir?
Söyle Eylem yoldaş, yoldaş kimdir? Yarım kalan gülümseme midir, yoksa bir çocuk yüzündeki masumiyet mi? Yoksa dağlara sevdalı yürek midir? Geri dönmeyen ayak izleri mi? Özenle ve sevgiyle yazıp ulaştıramadığın özlem dolu mektup mudur?
Söyle Eylem yoldaş, yoldaş kimdir? Yaşama dair her soluk, her kıpırdanış, her yürek çarpmasıdır yoldaşlık. İnsani olan her duygudur yoldaşlık. Sorulara, sorunlara bilimsel yanıtın adıdır yoldaşlık.
Gelip görmek istediğin, varlığını en çok duyumsadığın insanın, sevgi dolu bakışıdır. Özlemin bitmeyen adıdır, arayıp bulamadığımız insanın ön adıdır yoldaş. Ölüm elbisesi giydiremediğin cansız yoldaş bedenidir. Sensin ve sizsiniz!
Sensiz bir kış, sensiz bir şubat ayını daha yaşayacağız. Arayış içindeki gözlerle gökyüzünden düşen kar tanelerine bakıyorum. Her rüzgârda kıpırdayan yapraklara, bulutları yırtarcasına “merhaba” diyen güneşe…
Kuş yuvalarına, dağ geyiklerinin gizemli sığınaklarına bakıyorum. Sen ve siz yoksunuz. Ama sen ve siz her yerde varsınız aslında. Yanımızda sohbette ve türkü soframızdasınız. Ateş etrafında omuz omuza oynadığımız gerilla halayındasınız.
Görev dolu her yürüyüşümüzde, çekilen her gülümseme dolu fotoğrafta sen ve siz varsınız. Özlem ve iddia dolu notlarımızda, direniş ve mücadele bildirilerimizde, eğitim ve eylem planlarımızda, köy toplantılarında haksızlıkları yargıladığımız propagandanın her cümlesinde, süzülüp derin derin akan nehrin köpüklerinde sen ve siz varsınız.
Ve sizlerin varlığı bize yaşama ve mücadele gücü oluyor, tarifi imkânsız yoldaş özlemi oluyor. Mücadeleye ve geleceğe dair her politik tartışmamızda kodlanan eylem planımız oldunuz.
Her özeleştirimiz sizlerin mücadeleye ve bizlere ilişkin eleştirileriniz oldu. Her sığınağımızda, dağ geyiklerinin geçit vermez zorlu patikaları geçişinde hep vardınız.
Bugün gerillanın sahip olduğu, yarattığı, kazandığı her devrimci değerde görünen ve görünmeyen her gelişim adımımızda sen ve siz varsınız. Son nefes verilip, soluk kesildiğinde hiçbir sözün anlamı ve ağırlığı olmaz. An donar. Tarih donar. Yaşam susar. Konuşan toprak altında kalan yoldaşların duyulmayan sesidir. Eylem, Emel, Özlem, Dilek, Sevda’dır. Konuşan beş ölümsüz kadın gerilladır.
Her devrimci adımda Beşler!
Beşler, çatlayan toprak altında mücadelenin sabır dolu direnci oldular. Ve biz, geride kalan gerillalar mücadelenin ne kadar önemli değerlerini kaybettiğimizi bugün her pratikte, toplantıda ve eylemde yeniden görüyoruz. Bunun için öfkemizi toprak altından çıkardığımız kanlı mendillerinizle sildik. Direncinizi gerilla sabrımıza yükledik.
Sizlerin yokluğunda her geçen günde sizlerle yaptığımız yolculukların sayısı daha çok arttı.
Hafızamız, sizlere ait her bir söz ve pratikle daha çok tazelenerek, yenileniyor. Mücadelenin her zorlu adımı yaşamsal bir ihtiyacın arayışıyla bizleri yeniden sizlere gönderiyor.
Gerillaya adım attığım ilk anı hatırlıyorum. Karşımda ilk gördüğüm yoldaşları; Eylem’i, Özlem’i, Munzur’u ve Muharrem’i… O ilk gün hissettiğim yoldaş içtenliğini ve sıcaklığını hiç unutamadım Eylem yoldaş. O günün resmi gözlerimde asılı kaldı adeta.
Bugün sizlerden geriye sadece yürüdüğünüz patikalardaki ayak izleri ve iddiamızdaki canlı sözleriniz kaldı. Başucumuzda asılı gerilla resimleri oldunuz. Çünkü ilk karşılaşma, ilk sözler, ilk izlenim anılardan silinmeyen yoldaş resimleri gibidir. Asla unutulmaz.
Gerillaya katıldığım birinci günden itibaren Eylem yoldaşın direnç yüzünü görünce engellerle dolu bu zorlu yolculuğu kadın gerilla direnciyle aşacağımıza inandım. Ve şimdi haklı olduğumu görüyorum. Eylem, Emel, Özlem, Dilek ve Sevda yoldaşlar mücadelenin ve kolektifin ağır yükünü ve zorlu görevlerini üstlendiler. Tanık olduğum süreçte gerilla mücadelesinin her anında askeri ve politik görevleri başta Eylem ve Emel yoldaşlar olmak üzere Özlem, Dilek ve Sevda yoldaşlar üstlendi.
Gerilla alanında politik ve askeri örgütleme, yönetme ve düzenleme görevini ağırlıklı olarak Eylem yoldaş üstlendi. Bu zorlu görevi üstlendiğinde dört aylık bir gerilla pratiği vardı. Süreç zordu, bu görevi omuzlamak kolay olmayacaktı. Sınırlı sayıda gerilla gücü ve askeri tecrübesizliği onu en çok düşündüren konuların başındaydı.
Tecrübesizlik hangi bilgi ve hangi pratikle nasıl aşılacaktı? Nereden nasıl başlayacaktı? Baktı etrafına Eylem yoldaş. Gerilla faaliyetinin her görevinde sürekli yanında olan Emel yoldaşı gördü. Ve kararını verdi, ilk onunla başlayacaktı. Mevcut yoldaşlar içinde gerilla yaşamı ve tecrübesi en fazla olan Emel yoldaştı.
Özellikle gerilla gücünün askeri görevlerini en iyi yerine getirecek niteliğe ve düzeye sahip olan oydu. Devrime bağlılığı yüksekti. Savaştaki ısrar ve kararlılığı, ortaya koyduğu emek görülmeye ve örnek alınmaya değerdi. Eylem yoldaşın birlikte yürüyeceği genç yoldaşlar da vardı. Bu yoldaşlar gençlik alanında başlatılan “gerillaya katılım” kampanyası ile birlikte katılan yoldaşlardı. Bu yoldaşlardan biri Dilek yoldaştı. Bu yoldaşlar sürecin ağır yükünü Eylem ve Emel yoldaşla birlikte omuzladılar.
Gerilla savaşı hattında yürümek isteyen bu genç yoldaşlar, sürecin ağırlığını Eylem yoldaşla birlikte omuzladılar. Eylem yoldaş, her geçen gün ideolojik-politik olarak gelişen, sürecin her türlü sorununa çözüm bulmak için yoğunlaşan ciddi bir çalışma içine girdi. En belirgin özelliği alçakgönüllülüğü ve bağlılığıydı. Kimin gibi dürüst, kimin gibi alçakgönüllü ve kimin gibi inançlarına bağlı denildiğinde hiç kuşkusuz ve tereddütsüz “Eylem yoldaş gibi” yanıtı verilebilir.
O dönemde ve sonraki süreçte bütün faaliyet alanlarında kadın yoldaşların oynadıkları rol önemli bir yerde durmaktadır. En sancılı dönemlerde, en zorlu görevlerde yer alan sürecin öznesi olan kadın yoldaşlar, en ağır yükü kaldırmada da tereddütsüz bir rol oynadılar. Ve herkese örnek oldular. Ne bir itiraz ne bir sızlanma ne bir kaygı duydular.
Ne bir beklenti ne bir hesap içine girdiler.
Gürültü yapmadan, yanındaki dostlarına elveda bile demeden, sevdiklerine en çok sevdikleri “Hoşçakalın” türküsünü bile söylemeden, sessiz ve sakin geldiler ve gittiler. Hesapsız geldiler; kolektife yakışır bir olgunlukta ve ciddiyette geldiler; görevlerinin ağırlığına bakmadan, zorluklar karşısında sızlanmadan geldiler ve giydiler üniformalarını.
Omuzladılar görevleri ve silahlarını.
Onların öncülüğü ve kadın adları yoksul köylerde duyulmaya başlayınca bu durumdan en çok heyecanlananlar yoksul kadın emekçiler oldu. Gerilla alanında kadın yoldaşların gelişimi diğer kadın yoldaşlar üzerinde olumlu etkide bulunduğu gibi tüm yoldaşlar üzerinde de ciddi etkiler yarattı. Köylülerin özellikle de kadınların gözleri ve kulakları Eylem ve Emel yoldaşların üzerinde idi. Onların her hareketi, her sözü dikkatle dinlenip, özenle gözlemleniyordu. Uzun ve sıcak yaz gecelerinin sessiz, yoksul damlarında geçen sohbetlerin hemen en dikkatli yerinde kadın gerillalar, Eylem ve Emel yoldaşlar vardı. Köylü kadınlar, yaşamlarında ilk kez köy meydanlarında ve evlerinde erkekler dahil herkesin gözü önünde kadın gerillaların yüksek bir inanç ve kararlılıkla özgürlüğü konuşup, kurtuluşu anlattıklarına tanıklık ediyorlardı. Onların ağızlarından çıkan her söz bir deprem sarsıntısı yaratıyordu. Tabuları sarsıyor, eski olan ne varsa yıkmaya çalışıyorlardı.
Köylüler karşılarındaki kadın gerilla komutanların erkek komutanlardan hiçbir eksik yanının olmadığını hatta daha akıllı ve cesur konuşmalarını görünce, tarifsiz bir hayranlık ve içten bir saygı duyuyorlardı. Onların varlığı ve mücadelesi bölge halkı üzerinde olumlu bir etki yaratıyor, gerilla savaşına karşı içten bir sempati duymalarını sağlıyordu.
Eylem ve Emel yoldaşlar komutanlaşıp, öncüleştikçe Özlem ve Dilek yoldaşlar da gelişip alt komutanlık ve siyasi komiserlik görevlerinde yer aldılar. Pertek’te bir birahaneye yönelik bombalı saldırı düzenlendi. Bu eylem TİKKO Kadın Gerillaları adına üstlenildi. Bu türden askeri eylemler örgütlendikçe gerilla alanında kadın yoldaşların özgün örgütlenme ihtiyacı daha fazla hissedilmeye başlandı.
Beşler, başkaları tarafından kurtulmayı bekleyenlerin yalnızca köleler olduğunu biliyorlardı. Bundandır ki onlar özgürleşmeden başkalarını özgürleştiremeyeceklerini de çok iyi biliyorlardı. Özgürleştikçe özgürleştirdiler. Geliştikçe geliştirdiler. Kadın yoldaşların varlığı, duruşları, yürüyüşleri dost örgütler üzerinde de etkili oldu. Gerillanın politik ve askeri öncüleri artık kadın yoldaşlarımızdı. Her yerde gerillanın ilk muhatapları artık onlardı. Dost ve devrimci örgütlerin en çok ciddiye aldıkları ve en çok gözledikleri de onlardı. Gerilla savaş tarihimizde ilk kez kadın yoldaşlar bu denli öncüleşip, komutanlaşıyorlardı.
Eylem yoldaşın ideolojik ve politik gelişim hızı gerillayı etkiliyor, tetikliyordu. Duyarlılığı, içtenliği ve sadeliği, her yoldaş üzerinde etkili oluyordu. Öncünün gelişim adımları tıpkı derinden akan sessiz bir nehir gibiydi. Sürekli ve dingin, kendinden emin ve güvenliydi. Tıpkı emekçi halkımız gibi, tıpkı emekçi kadınlarımız gibi. Atılan adımlar yakına ancak ileriye doğruydu. Ama yeterli değildi.
Bu adımların hızlandırılması gerekiyordu. Gidilen köy sayısında artış, yürütülen gerilla faaliyet alanları sayısındaki artış, propaganda ve ajitasyon çalışmasında belli bir nitelik ve düzey sağlanmaya çalışılıyordu. Komutanlık ve alt komutanlıklar örgütlendi. Birden fazla alanda mıntıka örgütlenmeleri yaratıldı. Artık askeri örgütlenmede belli bir bilinç, örgütlenme ve düzey yaratılmıştı.
Yoldaşların kolektife yakınlaştırılması, sınıf bilinci ile donatılması ve daha ileri bir düzeye çıkartılması yönünde ciddi adımlar atıldı. Eylem yoldaşın yaşama ve yoldaşlarına olan duyarlılığı, yol göstericiliği görülmeye değerdi. Her gerillanın yoldaş duyarlılığını öğrendiği ilk isimdi adeta. Öyle ki gerilla birliğinde emeğinin geçmediği, yoldaşlığını ortaya koymadığı kimse yoktur. Bundandır ki her gerilla, Eylem renkli, Eylem solukludur. Her yoldaş biraz da Eylem’dir.
Devrimci yayınların beslenmesi ve sahiplenilmesi, alanda dağıtımının örgütlenmesi konusunda da belli adımlar atıldı. Gerillanın ideolojik-politik-askeri eğitiminde, gerilla savaşının ilke ve kurallarına uygun bir şekilde şekillendirilip biçimlendirilmesinde bir nitelik ve düzey sağlandı. Kolektife ve halka güven ve de gerilla savaşına inanç konusunda gözle görülür bir ilerleme sağlandı.
Yoldaşların her birisiyle ayrı ayrı ilgilenme, yaşadıkları sorunları ve sıkıntıları giderme konusunda Eylem yoldaşın çabası ve katkısı muazzam düzeydeydi.
Hata ve zaaflara karşı en diri ve en devrimci duran yoldaştı Eylem yoldaş. Yoldaşların hata ve zaaflarına ve de pratiklerine karşı korkusuzca mücadele etmekten asla geri durmadı. Yeniden devrimcileşme, savaş ölçülerine uygun şekillenme noktasında gerilla birliğinin tartışmasız ve kabul görmüş önderiydi. Kolektifin ve savaşın gelişimi için sürekli kafa yordu.
Yoldaşlarının devrimci dönüşümü için mücadele edip yoğunlaşmayı bir an olsun unutmadı. Karşılaştığı zorluklara bir an olsun yenilmedi. Çünkü onun adı Eylem’di. Onun adı özgürlüktü, dirençti. Neyi temsil ettiğini çok iyi biliyordu. Gerilla yaşamı boyunca da bu kimliğe ve onura hep layık davrandı. Gerilla gücünün gelişim hızı ve düşünsel yoğunlaşma artırılmalıydı. Düşman varlığı, gerçekliği ve darbelenme fikri daha fazla mücadele sofrasında pişmeliydi.
Düşman gerçekliği günlük yaşamda devrimci faaliyette daha fazla hissedilmeli, saldırı bilinci daha güçlü olmalıydı. Geçmişin ağır adımlarından kurtularak ileri doğru daha güçlü yürünmeliydi. “Daha ileriye ve daha uzağa adımlar” atılmalıydı. Bütün çaba ve yoğunlaşma, bütün dikkat ve duyarlılık bunun üzerinde olmalıydı. Her askeri ve politik pratik, bu perspektifle değerlendiriliyordu. Pratik ve eylemler bu temelde eleştirilmeli, her özeleştiri bunu yaratmanın adımı olmalıydı.
Düşüncedeki tek yanlılık, yüzeysellik ve ağırlık üzerinde duruluyordu. Örgütlenme pratiğinde hiçbir görev, düşmana saldırı görevinden daha önde olmamalıydı. Zamanın büyük bölümü bu çalışmaya ayrılmalıydı. Komutanların, siyasi komiserlerin rolünün daha fazla devrimcileştirilmesi, kendi hata ve zaaflarına daha fazla yüklenme ve mücadele etme konusunda daha derin ve kapsamlı tartışılıyordu. Çünkü özgürlük güçlü bir tutkudur ve bu tutkuya güçlü sarılanlar, eleştiriden korkmayanlar geleceği yaratabilir.
Tartışmaların çatışmasız ve mücadelesiz geçmediği bir gerçekti. Gelişim, sancılı idi, kolay olmayacaktı. Hele bu tartışmaların bireylerle ilgili kısmına gelince iş daha zorlu ve daha can sıkıcı oluyordu. Eylem yoldaşın çok zaman tek başına kaldığı ve başının en çok ağrıdığı konuların başında bu geliyordu. Hataların kolay kabul edilmediği bir toplumsal gerçeklik içinde yaşandığımız bir gerçekti. Yanlıştan ve hatadan köklü kopuşun zorluğu, özeleştiri kültürünün zayıf olduğu durumda işi daha da zorlaşıyordu.
Başta küçük-burjuva ideolojisi olmak üzere “gurur-kibir” denilen salgın veba mikrobundan kurtulmak kolay olmuyordu. Hele eleştiren, eğiten, yol gösteren bir kadın yoldaş ise bu hiç de kolay olmuyordu. Özellikle erkek yoldaşların erkek direnci bir türlü kırılmak bilmiyordu. Ancak Eylem yoldaş bir yöneticinin ağırlığı, ciddiyeti ve olgunluğuyla soruna yaklaşıyor, değişik yöntemler geliştiriyordu. Asla pes etmiyor, geri adım atmıyordu. Büyük bir inat ve sabırla mücadele ediyordu.
Eylem yoldaşın kolektife verdiği hizmetin, emeğin anlatımı kolay değil. O sorun yaşayan, gerileyen, bunalan, tıkanan her yoldaşın kelimenin gerçek anlamıyla usta öğretmeniydi. Ondan öğrenilecek o kadar çok şey var ki! Ondaki sabrın, alçakgönüllülüğün, tarif edilemez insani özelliklerinin örnek alınması gerekir. Bu yüzden işte “kim gibi olunmalı?” denildiğinde her defasında Eylem, Eylem, Eylem yoldaş denilebilir. Çünkü; bu haykırış mutlaka yoksul, emekçi damlardan duyulacak ve yüzlerini mutlaka Eylem, Emel, Özlem, Dilek ve Sevda’ya döneceklerdir. Biliyoruz ki, bugün Hozat’ta doğan her yoksul kız çocuğu Eylem gözlüdür. Eylem yüreklidir. Sevdaları, Özlemleri, Dilek ve Emelleri Eylem’dir.
Eylem yoldaş, “Amaca erişmek için istemek azdır, şiddetle arzulamak gerekir” dediğini duyuyoruz. Gülen gözlerinle yoldaşlarına bakmaya devam ediyorsun… (Bir yoldaşın)
Son Haberler
Sayfalar
HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)
Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak; burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.