Birleşik Mücadele Güçleri ve Birlikte Yürümek

Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) ikinci yılında girmiş bulunuyor. 4 Şubat 2021 tarihinde kuruluşunu ilan eden BMG, yayınladığı deklarasyonda: “Türkiye-Kürdistan sathında muazzam gelişmelerin yaşanabileceği bir siyasal ve toplumsal zeminle karşı karşıyayız. Emperyalist kapitalizmin ekonomik, siyasal ve toplumsal krizi günden güne büyürken, AKP-MHP-Ergenekon faşist ittifakı, saldırılarına azgın bir şekilde devam ediyor. Koşullar, faşizmin çizdiği sınırlara hapsolmuş hiçbir anlayış ve önerinin kurtuluş reçetesi olamayacağını gösteriyor. Bu eşikte tarih, sol, sosyalist, devrimci, demokratik ve yurtsever güçleri göreve çağırıyor. Bu çağrıya ses verdiğimizi ve yan yana mücadeleyi büyüteceğimizi deklare ediyoruz'' dediğinde daha ilk eyleminde polisin şiddetli saldırısı ile karşılaştı. Gözaltılar yaşandı.
Alınteri, Birleşik Devrimci Parti, Demokratik Bölgeler Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Mücadele Birliği Platformu, Partizan ve Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Komün ile yoluna devam eden BMG, faşizmin mercek altına aldığı önemli bir güçtür.
AKP ve MHP faşist iktidarına karşı oluşturulan bu birliktelik, geniş toplumsal kesimlerde birleşik mücadele fikriyatının geliştirilmesi, AKP iktidarına ve toplamda bu faşist devlete karşı mücadeleye dair atılmış cüretli bir adımdır.
BMG, sadece günlük kazanımlar ile yetinen bir gücün ötesinde, kuruluşunun temel felsefesi olarak ülkenin demokratikleştirilmesi, ulusal hakların kazanımı, kadın ve LBGTİ+ların özgürleşmesi, işçi sınıfının iktidar mücadelesinde bir özne olmayı içinde taşımaktadır. BMG'yi oluşturan her gücün savunduğu ideolojik yaklaşımları ve stratejisi olmakla birlikte, tüm bunlar BMG'nin oluşumunda biraya geliş için bir sorun yaratmadı.
Ortak payda olarak; AKP iktidarı ve nihayetin de faşizme geri adım attırılması, yenilmesi mücadelesinin belirlenmesi önemlidir. Geride kalan bir yıllık süreci değerlendirdiğimizde BMG'nin önemli işler başardığının altı çizilmelidir.
Kuruluş amaçları içinde belirlenen emekçi halkla buluşma, işçi sınıfının sorunlarına sahip çıkma, kadına yönelik şiddete dur deme, gençliğin sorunlarına eğilme yönünde birçok eylem ve etkinliğe imza atan pratiğiyle giderek bir çekim ve ilgi odağı olmaktadır.
Bunun daha fazla yapılması eylemlerin kadro düzeyinden kitlesel bir karaktere sıçratılması, aşılması gereken önemli sorunlardan biridir. Her eylem ve etkinlik kendi içeriği ve hedefi bakımından değişmekle birlikte, BMG'nin kuruluş amacına uygun olarak kitlenin sesini sokağa taşımayı hedeflemelidir.
Meselemiz sadece sınırlı bir güçle propaganda yapmak değil sonuç almaktır. Sonuç almanın yolu kitleleri seferber etmektir. BMG'yi oluşturan birleşenler bu yolu açacak tecrübe ve birikime sahip yapılardır. Her birinin 40-50 yıllık mücadele deneyleri sorunları aşmada bir şanstır.
BMG'nin üstlendiği zorlu görevi başarmaya kilitlenmeliyiz!
AKP-MHP iktidarının halkı zamlarla, yoksullukla, işsizlikle inim inim inlettiği bir süreçteyiz. İki yıllık pandemi sürecin de binlerce insan hayatını kaybetti. İnsanlar bu yoksulluk içinde artık pandemiyi bir yana bırakarak yaşam savaşı veriyor.
Enflasyonun % 50'leri geçtiği Türkiye'de bayat ekmek alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleyenler var. Tarım bitirildiği için bir gıda krizi kapıdadır hatta yaşanmaktadır. Pazarlarda geride kalan sebze ve meyve artıklarını toplayan insan manzaraları her şeyi fazlasıyla anlatıyor. Bu gerçeklik üzerinden BMG'nin Ağustos sonunda 'Birleşirsek Kazanırız'' şiarıyla başlattığı kampanya önemli bir adımdır.
AKP, tüm gücüyle 2023 seçimlerine hazırlanıyor. İktidar gücünü de kullanarak yeniden seçimi kazanmak için kendisini garantilemek istiyor. Bunu hiçbir tesadüfe yer vermeyecek şekilde bir strateji oluşturarak yapıyor. AKP'nin temel stratejisi, korku üzerine inşa edilmiştir.
Bir yandan IŞİD üyeleri üzerinden düzenlenmek istenen suikastlar ifşa edilmekte, diğer yandan MOBESE kameralarıyla izlenen Ekrem İmamoğlu örneğinde olduğu gibi, tüm topluma verilmek istenen mesaj ''Her şey denetimiz de, istediğimizi yaparız'' mesajıdır.
Yakalanan İŞİD üyesinin ifadesinde geçen, Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu'na yapılması düşünülen suikastların kamuoyuna servis edilmesi, yaratılmak istenen korku atmosferinin bir diğer parçasıdır. Tüm bu parçalar bir araya getirildiğinde görünen resim AKP'nin yarattığı korku canavarıdır.
AKP’nin Haziran 2015’te kaybettiği seçimi 1 Kasım’da yeniden kazanmasında yarattığı korkunun hiçbir etkisi yoktur denilemez.
Amed HDP mitingi, Suruç ve Ankara Gar katliamları, AKP'nin IŞİD eliyle gerçekleştirdiği katliamlar olarak hala hafızalarda. BMG, 2023 seçimlerini bu gerçekler ışığında ele alıp değerlendirmelidir. Seçim, sonuçta taktik bir politikadır. Katılma ya da boykot seçeneği tamamen şartların değerlendirilmesine bağlıdır. Farklılıklar olabilir.
BMG'nin hapishaneler kampanyası sürecin en önemli adımlardan biridir. Ramazan Turan, Ahmet Bilgin ve Turgay Deniz'in arka arkaya hayatlarını kaybetmesi bu kampanyanın önemini ve aciliyetini daha da artırmaktadır.
Önümüzde 8 Mart Dünya Emekçi Kadın Günü, Newroz, 1 Mayıs gibi önemli gündemler durmaktadır. BMG, bir önceki bu günlerin eylem ve etkinliklerden çıkardığı dersler ışığında güçlü çıkışlar yapma şansına sahiptir.

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:
“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”
Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.
“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)
Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!
Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!
Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!
Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?
On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)
Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine
- Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.
‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür
Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.
Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de halka karşı işlenmiş ağır suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?
Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek istemiyorum.
Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair
MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye.
Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Avrupa da İbrahim olmak!
18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.
50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını irdelemek bu yazının amacı.