Çiftetelli - Sami Özbil

Milyonlar Kobanê zaferinin haklı mutluluğu içinde. Aynı zafer halaylarında milyonlarca yürek kardeşleşti, yoldaşlaştı, birbirini yeniden bu kez Kobanê devriminin zaferinin ışığında tanıdı.
Devrim ve zafer artık bir hakikat. Kobanê zaferi ufuk tazeliyor. En başta Kobanê şehitlerimize borçlu olduğumuz zafer, Kürdistan devrimini kategorik olarak ve asla bastırılamayacak biçimde bütün dünyanın gündemine getirdi.
Karşı devrimci zorlama, direnişin daha kuvvetli olmasına yol açtı. Düştü düşüyor biçimindeki alay etmeler, devrimcilerin daha hızlı biçimde direnişe katılmasının, Kürt halkının iç birliğini daha etkin oluşturmasının vesilesi oldu. Aşağılamalar, aşağılayanlara bir devrim ve bir zafere mal oldu.
Gargamel ve azman, yine el elde baş başta kaldılar! Çiftetelli oynuyorlar diye alay ediyorlar kendilerince. Etsinler. Meydanlara baksınlar, milyonlarca özgürlük devrim sevdalısı halaylar çekiyor. O halaylardan daha çok çekilecek!
Önce 6-8 Ekim genel ayaklanması ve şimdi Kobanê zaferi ile iktidarın bütün hesapları boşa çıktı. Müslüman Kardeşler ligi Türkiye ve Ortadoğu projeleri çöktü. Bir kez daha "geçmişler olsun", Kürtleri Kobanê’den daha azına kesinlikle razı edemeyecekler. "Güzel Kürtçemiz" öğreniyorlarmış. Bu sömürgeci retoriği bırakacaklar, geçti bunların devri; Kürtler, başları okşanıp kandırılacak zavallılar değil. Türkiyeli komünistlerle beraber Kürdistan devrimini zafere taşıyorlar. Devrim yayılacak! Onlar içinse taht ayrı bir yere yuvarlanacak tacı ayrı bir yere! Yolsuzların, yiyicilerin ve zalimlerin ilelebet muktedir oldukları nerede görülmüş?
Şu devasa bayrak dikme ezikliğine bakın. Bu nasıl bir yetmezlik tablosu, psikiyatrlar açıklayabilir. Bir devrime verilecek yanıt bu ise siz bitmişsiniz demektir. Ayrıca siz Türk halkının çok büyük bir bölümünün sevgi duyduğu ulusal bayrağı hangi hakla Kobanê zaferine karşı nispet olsun diye karşı devrimin sembolü olarak kullanıyorsunuz!
Bu kafa kirli ve tehlikelidir. Genelkurmay Başkanının günlerdir bakanlıkları dolaşmak, Kürtlere karşı amir tavrı takınılarak "silah bırakın" dayatmasında bulunulması ve iradi biçimde politik uzlaşma evresinin konuşulmuş adımların hiçbirinin atılmaması yakın dönemde iktidarın milliyetçiliği körükleyerek iç sarsıntısını atlatmayı devrimin kelebek etkisinden kurtulmayı planladığını gösteriyor.
İktidarın faşist terör şebekesi IŞİD’i desteklemesi ve Kobanê’yi alaya alması oradaki zaferin etkisini artırdı. Şimdi şu milliyetçi-lümpen bastırma girişimleri de bize adeta zorla devrim yaptıracak! İktidar devletleşirken halk devrimcileşiyor. Kobanê zaferinin domino etkisi çok kısa bir zamanda fark edilecektir.
Kobanê zaferinin burada diğer etmenleri bir kenara bırakarak ve sadece bir alanda ele alındığında bir seçim zaferi ile büyümesi son derece devrimci sonuçlara yol açar. Olağan şartlar altında HDP %10 barajını aşabilir. Halkın bıkkınlığı, AKP’ye verilen emanet oylar, Alevilerdeki CHP bıkkınlığı ve dahası ilk kez oy kullanacak genç seçmen kitlesinin geleneksel tercihlerden uzak durma eğilimi, HDP’nin baraj problemini ortadan kaldırabilir.
Ancak karşımızda yüzyılların yönetme deneyimine ve entrika sanatında uzman bir iktidar var. Bu nedenle saldırı kışkırtma ırkçı-milliyetçi politikalarla HDP’yi yalnızlaştırma, onu "Apo'cu Kürt Partisi" olarak kodlayıp reaksiyoner söylemlere çekme taktiklerine başvurulması muhtemeldir. Ayrıca, sömürgeci bir devlet yapısı ile Kürtlere oradan bakan bir iktidarın HDP’nin mecliste temsil edilmemesini kaldıramayacağını söyleyemeyiz. Aksine parti ile seçime girme kararı durumunda barajın aşılmaması için her yolu deneceklerdir. Siyaset ise ‘an’a en devrimci, sonuç alıcı müdahalelerde bulunmayı zorunlu kılar. O nedenle, her an her ihtimale hazırlıklı olmak, sabit-tekil taktiklerden her zaman daha verimlidir.
Hepsinden daha önemlisi, Kobanê direnişi vesilesiyle Marksist Leninist komünistler kendi şahıslarında Türkiyeli devrimcilerin Kürdistan devrimine karşı gönül borçlarını ödeme imkanı bulmuş olmalarıdır. Kobanê direnişi ve zaferi, bu bakımdan da tarihi öneme sahiptir. Komünistler Kürdistan’ın dilini öğrendik, öğreniyorlar, konuşuyorlar. Şimdi Kürt dinamiğinin Türkiyeli devrimci demokrat bileşenleriyle birlikte Kürtçeyi öğrenmesi, kullanması zamanıdır.
Son Haberler
Sayfalar

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’
Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı. Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında, Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK
Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda
Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor.
Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…
Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları
Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise, “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı.

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?
Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır
Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.
Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi
Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği
birer birer, biner biner ölürüz
yana yana, döne döne geliriz
biz dostu da düşmanı da biliriz
vurulup düşenler darda kalmasın…//
çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…
sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1
Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak
Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.