Çarşamba Kasım 6, 2024

Delinin biri kuyuya “Taş” atmış…

Politik alanın sınırları kimi zaman kırılganlık duvarlarına dayanır. Gün gelir koşullar bazen, esneklik ile ilkesizlik arasındaki sınırları olanca yüküyle inceltir. Bunun bir gerekçesi Marksizm’den doğru yöntemle nasip almamakken diğer gerekçesi ise toplumsal muhalefetin karşısında doğru konumlanmamak olmaktadır.

Bilindiği üzere yakın bir zaman sonra yerel seçimler gerçekleşecek ve bir süredir adaylar, bölgeler, parti ve ittifakların tutumları yoğun şekilde tartışılıyor. Bu yazı vesilesi ile ele almak istediğimiz konu tüm bu tartışmalara içre bir şekilde adaylardan birisinin, CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş’ın “HDP solu kapsamıyor, daha güçlü bir çatıya ihtiyaç var” mealindeki açıklamasıdır.

Derdimiz sadece Alper Taş’ın sözleri ile kuyuya attığı taşı değil 40 akıllının taşı çıkaramayaşını irdelemektir. Zira olay; olayın bir kıymeti olduğu için değil, olayın kıymetsizliği yaşadığımız coğrafyanın sosyalist solunun tipolojisini çizdiği için konuşulmalıdır.

Her Sürecin Liberal Sloganı: Solun Birliği

Esas itibari ile Alper Taş’ın röportajdaki bahse konu sözler ile eksikliğini ifade ettiği şey yanlış değildir.

Biz bu iki çizginin dışında sosyalist solun, devrimci solun bağımsız ve kolektif bir ekiple Türkiye’ye ilişkin fikrini toplumla buluşturma konusunda ortak adayla seçime girelim istedik. Bu olmadı. HDP tamam barajı aştı ama bir şey ifade etmedi. Sonuçta Türkiye’nin siyasi tablosu değişmedi. Barajı geçmesin diye demiyorum, barajı geçmeye büyük misyonlar biçtiğinde bunun karşılığı da olmuyor. Bugün memlekette sosyalist bir hareket eksikliği var. HDP bunun karşılığı değil. İçerisinde sosyalistlerin olması sosyalist hareket anlamına gelmiyor. Solda başka bir alan açmamız gerekiyor. Bu Kürt hareketi için de sosyal demokrat hareketi için de önemli. Her ikisi de kendilerinin dışında gelişebilecek emek-sınıf eksenli sosyalist hareketin büyümesiyle pozitif anlamda kendilerini şekillendirebilirler” derken kast ettiği ittifaklara, ulaşılabilinen en geniş nüfuz alanı ile birleşmesine yönelik temenni olumludur. Gel gelelim sözü eylemle sınandığında, siyasal sürecin imbiğine sokulduğunda süzülen şeyin başka olduğu görülmektedir.

Burada sıkıntının ilki Alper Taş’ın “sosyalistlerin çatısı”nda HDP’ye yer vermemesi, sosyalistlerin ulusal sorun karşısındaki görevlerini silikleştirmesi anlamına gelmektedir. Zira Alper Taş’ın ve düşündaşlarının anladığı sol dünyaya sadece mülkiyet ilişkilerinden bakan ve bunun dışındaki mücadele olanaklarını küçümseyen bir çerçeveye mi sahiptir yahut ulusal sorun temelinde süren özgürlük mücadelesinin biçimleri bu camianın boyunu aşmakta mıdır bilemiyoruz. Lakin pratiğe yansıyan şeyin sosyal şovenizmle malul bir siyasal çizgi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

İkinci bir sıkıntı ise, bahse konu yaklaşım ayrıca yaşadığımız coğrafyanın siyasal sürecine ve seçimlerin de üzerine oturduğu politik arenanın güncel haline de kör bakmak anlamına gelmektedir. Zira, AKP’nin dış politikasından tutalım da seçimleri de içine alacak şekilde son yıllardaki temel meselelerinin tümünde bir Kürt rengi bulmak hiç de zor değildir. Suriye politikasından kayyumlara, OHAL uygulamalarından fezlekelere kadar AKP’nin siyasal pratiğinin önemli bir bölümü Kürt halkının karşısında ve onun kazanımlarını geriletmek temelindedir. Bu siyasal cenderede sol birlikteliği emek temelli mücadeleler kapsamına indirgemek, ittifak tanımını HDP’siz tahayyül etmek sosyalist olmanın sınırlarını liberalizmin sınırları ile kaynaştırmaktan başka bir anlama gelmemektedir.

Diğer bir sıkıntı ise Alper Taş’ın ittifak algısının kapsam ve boyutları ile ilgilidir. Devrimci sosyalistlerden sosyal demokratlara değin kimi muhalif bulduysa aynı torbaya koymaya kalkan bu algıdaki Troçki’den miras liberalizmin keskin kokusu hemen görülmektedir.

Bir şeye karşı olmanın tek başına bir siyasal nitelik edinmeye yetmediğini en yoğun Haziran Hareketi pratiği ile bilmesi gereken Alper Taş’ın orada muvaffak olamadan devletin kurucu partisi CHP’den aday olması ise ilkeden yoksun bir birlikçiliğin ne denli bir savrulmaya kapı aralayabildiğinin net örneğidir.

 

Solun Utanç Duvarı: Kemalizm

Tüm bu keşmekeş içerisinde biliyoruz ki Alper Taş olumsuz bir niyet taşımamaktadır. O ve düşündaşlarının bu savunuları temelde egemen sistem ve onun kurucu ideolojisi ile kurduğu ilişkiden zemin bulmaktadır. Ve maalesef ki burada yalnız da değillerdir.

Sol mahallede ciddi bir yaygınlık gösteren bu sosyal şovenizme bulaşık liberal yönelimin temelde Kemalizm’le hesaplaşmamak, onun siyasal niteliğini faşizm olarak tespit etmemekle bağı vardır. Zira Kemalizm dün de bugün de TC’nin siyasal sürecine yönelik tartışılabilecek her başlıkta karşımıza çıkmakta, ülke siyasetinin kangrenleşmiş her sorununda yüzünü göstermektedir. Devletin niteliğini belirleyen temel olarak Kemalizm’i sorgulamadan, “Kemalist değiliz ama Mustafa Kemal devrimcidir.

Onun cumhuriyetini ilerleteceğiz” mealindeki bir yaklaşımın, solun çekim merkezi olamadığı bir dönemde CHP’nin kapısına çıkması bu nedenle hiç de şaşırtıcı değildir.

Diğer yandan yaşadığımız coğrafyada Gezi İsyanı sonrası toplumsal muhalefetin günden güne geriye çekilmesi, gelinen aşamada AKP’nin öyle ya da böyle inşa ettiği başkanlık sistemi karşısında etkin bir müdahale zemininin olmayışı sol açısından asgari müştereklerin en geri zemine çekildiği bir siyasal arena inşa etmiştir. Böylesi suyun ziyadesi ile bulanık olduğu dönemlerde egemen sistemi net bir tanıma kavuşturmadan siyaset yapmanın sosyalist niteliği aşındırmak dışında bir işlevi ise yoktur.

Vaziyet böyle olunca da “sosyalist”ler CHP’yi çatı yapabilmekte, Gezi İsyanının bütün cenkleşme sürecini Taksim pikniği ile geçirenlerin Haziran adını alması gibi yaşadığımız coğrafyanın devrimci tarihinde devletle karşı karşıya gelmeden sosyalist adını almak da mümkün olabilmektedir.

18105

KESSAB ( GÜZEL EV ) SALDIRISI, 1915'İN DEVAMIDIR !

Suriye'de savaş bütün vahşeti ile devam ediyor.İktidarda bulunan Esad güçleri ile,muhalif güçler arasında,savaşın bilançosu her geçen gün daha da artmaktadır.Türkiye,Ürdün,Lübnan ve Avrupa ülkelerine göç eden Suriye'lilerin sayısı artık milyonları geçmiştir.Mülteci olabilmek için yollarda ölüm haberleri günlük haberlerin artık olağan bir parçası haline geldi.Ölü,sakat,yaralı kalanlar ile evsiz ve hastalıktan ölüm eşiğinde bekleyen Suriye halkının acısı her geçen gün artmakta ve na zaman sona ereceği belli değildir.

Yerel Seçimlerden Kaos Çıktı

Seçimleri herkes kendi sınıfsal penceresinde değerlendirmeye devam ediyor ve edecektir. Bazıları bu seçimlerden büyük anlamlar yükledikleri için, büyük beklentiler içine girdiler ve sonuçlar ortaya çıktığında hayal kırıklıkları yaşadılar. Ayrıca, seçimlerin sonuçları seçim öncesinden belliydi. AKP % 40’ın altına düşmeyecekti. Bütün veriler ve kamuoyu yoklamaları bu doğrultudaydı. AKP ve Erdoğan’da bunu bildiği için rahat davranıyordu.

Saflar çoktan seçildi,kazanan sokaklar ve alanlar olacak!

Başta AKP olmak üzere birçok çevre tarafından “milat” (Tayyip, 25.03.14) olarak gösterilen, yerelden öte “genel” anlamı yüklenen 30 Mart seçimleri; yakın dönemde hemen her tarafça girişilen tahkimatın son durumunu yansıtan verileriyle geride kalmış, üçlü sandık sürecinin ilk aşaması tamamlanmıştır. 30 Mart bir milat değildir ama üreteceği sonuçlardan kaynaklı, kritik bir viraj olma niteliğiyle, kayda değer etkilerde bulunacaktır.

Hırsızlar Kazanınca Demokrasi Kayıpta

Demokratik bir ortamda en doğal hak olan seçme ve seçilme hakkını kullanmak isteyen, yani demokratik, laik, hukuk ve adalet kurallarının uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı, eşitlikçi, özgürlükçü, sosyal bir devlet ve yönetim arzu eden insanlar, ne yazık ki, bir kez daha hırsızlar karşısında yenilgiye uğradı.

Türkiye' de Seçimleri Proletarya Köylü Kazandı.

İster seçim kağıdında gözükelim isterse de gözükmeyelim. 

En çok parti katılımlı bir seçim yaşadık. 

Lakin ki .....

Gönül isterdi ki oklar karşısında  tüfekler zafer kazanmasın. 

Selam olsun neo liberal politikalarla ortaya çıkan proletarya köylüye.

Selam olsun neo liberal politikaların üretimi içerisinde yaşarken yeniden sanayi ve statükocu üretimin proletarya köylüsü olabilme özlemi çekenlere.

Selam olsun neo liberal politikaların içerisinde yaşayan proletarya köylünün zaferine.

Selam olsun.....

Evet bir seçim daha bitti.

Halkın Günlüğünde Malumun İlanı

Darısı şimdi olmasa da gelecekte herkesin başına.

Bir kez daha Dadaistçe yazmak.  

Ortak yaşamlardır hayatı değiştirecek olan.

Nasıl yaşıyorsan öyle .......

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver.

1 ) Bu memlekette  yönetenlerin yönetememe hakları olamaz ( mı  )  yahu ?

Türkiye işçi sınıfının güncel hâli

“Senden yana olanların da, sana karşı olanların da; bir değeri yok seni anlamadıkça.”[2]

31 Ocak 2014’de Paris’te gözlerini kapatan sürgündaşım ve yoldaşım devrimci sendikacı Mehmet Ertürk’ün[3] anısı önünde saygıyla eğilerek, Türkiye bağlamında işçi sınıfının -güncel- hâline değineceğim konuşmama, İsveçli yönetmen Ingard Bergman’ın, “Dünyayı bir tek utanç kurtarabilir,” saptamasına katılmadığımı belirterek başlamak istiyorum.

Katiller aramızda

AKP, sözde demokratikleşme paketi kapsamında tüm KATİLLERİ serbest bıraktı.Hepsi aramızda '' kahraman ''lar gibi dolaşıyorlar.İlkin Pir Sultan Abdal Şenlikleri için ,1 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak otelinde aralarında yazar,aydın,sanatçı 34 canı yakarak hunharca öldüren radikal islamcı örgütler,yapılan göstermelik yargılamalardan sonra hepsi serbest kaldı.İleri gelenleri,esas suçlular ise AKP tarafından,yakalanıp adalete teslim etme bir yana korunuyor.Bulun- dukları ülkelerden getirilerek  '' adalete '' teslim edilmedi.

Sevgili yoldaşımız ERHAN GENCER`İ KAYBETTİK !

Kaypakkaya geleneğine emek –alınteri  ve ömrünü verenlerden vede verdiği emeğin karşılığını dolu dolu alanlardan biri olma şansına sahipti ERHAN GENÇER. Her komüniste  devrimciye  nasip olmaz dolu dolu yaşamak. Erhan yoldaş bununla gururlanmalı, aramızdan ayrıldığında gözü arkada kalmayanlarımızdan biri olma şansına sahip oldu…

Sürüklenme (Ergün Arslan'in elestiri ve felsefe yöntemi)

Marksist bilim bize, bilimsel yöntemlerin en sonunda insan ilişkileri içinde geçerli olduğu tanıtladı. Bu bilimsel yöntem –Diyalektik Materyalizm-  insanlık tarihine uygulanınca, onunda yasalarını netlikle açığa çıkardı. Bu netliği sağlayan şey ise toplumların-ilkel, köleci, feodal, burjuva olarak-  üretici güçlerinin gelişmesi düzeyidir. Marksizm’de bu üretici güçlerin ürünüdür.

Çorbacılar ve halk kahramanı Hristo Botew

Dünyada hainleri en çok olan halklardan biri de herhalde Kürtlerdir. Asırlardır süren sömürgeci cendere bu işbirlikçi hainlerin yardım ve desteği ile ayakta durmaktadır. Onlar olmasa Kürtler çoktan özgürlüklerine kavuşmuş olurlardı. Bu ajanlaşmış işbirlikçiler önlerine konulan çanaklarda beslenmenin karşılığında ruhlarını sattıkları gibi halkı da satmaktadırlar. İdrisi Bitlisi, Diyap Ağa, Meço ve Rayber gibi isimler tarihin ünlü Kürt işbirlikçilerinin başında gelirler. Günümüzde de her il ve ilçede sayılamayacak kadar ajanlaşmış Kürt işbirlikçisi vardır.

Sayfalar