EYLÜL’den sonra EKİM (Nubar OZANYAN)
Eylül’de kaybettik, Peru gerillalarının önderi Gonzalo yoldaşı. Ekim’de Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi Öcalan’ın özgürlüğünü kaybetmeyelim. Ağır tecrit koşullarında hiçbir devrimci önderin ve öncünün tutsak kalmasına müsaade etmeyelim. Halklar ve önderler üzerinde sallanan sermayenin kanlı kılıcını aşağı indirelim.
Önderlik, tarihsel süreç ve birikimlerin sentezidir. Önderlik, ileri bir bilinç, ileri bir hamle ve değişim gücüdür. Bazen en ağır tecrit koşularında yıllarca bir yoldaş sesi duymadan direnmektir.
İdeolojik-psikolojik-fiziki saldırılar karşısında sıkılı yumruğuyla dimdik ayakta kalmaktır. Devrim ve özgürlük sloganını, yoksulların dünyasında yankılandırmaktır. Umudun ve hayal edilen dünyanın sözünü söyleyebilmek, eylemini örgütleyebilmektir.
Bundandır ki, sermayenin ve zulmün tanrıları hep onların peşinde koşar. Tutsak düşürüp teslim almak, onur ve itibarlarını kirletmek isterler. Ancak nafile…
5 Nolu Amed Zindanlarında yıllarca yaşadıklarım ve yakından tanık olduklarım, önder ve öncü durumda olan arkadaşlara neler yapıldığını ve nasıl yaklaşıldığını çok iyi öğretti bana. İşkencecilerin ısrarla “büyük balık”ların peşinde olmalarının nedenini yaşamayanlar kolay kolay anlayamaz.
İşkenceciler karşısında onuruyla direnme sorumluluğu taşıyan önder ve öncüleri tanıdım orada. Baş eğmeyen, boyun bükmeyen inançlı yürekleri gördüm.
Devrimcileşmek, insanlaşmak, sorumluluk taşımak, duyarlı olmak değil midir? Ağır zindan ve tecrit koşulları yaşamayanlar ne Başkan Gonzalo’yu ne de Kürt ulusal özgürlük hareketinin önderi A. Öcalan’ın yaşadıklarını yeterince anlayamaz.
Her iki önder karşısında dünya görüşümüz, duygu ve maneviyat dünyamız farklılıklar taşıyabilir. Ancak ne olursa olsun asla kabul etmememiz, ihmal edip bir kenara bırakmamamız gereken yegane bir değer vardır; İşkence ve ağır tecrit koşulları altında olanları bu zulüm dünyasından bir an önce kurtarmak…
Bunun için daha fazla düşünmek, daha derin kafa yorup ciddiyetle eyleme ve harekete geçmek gerekir.
Peru gerici devleti, Abimael Guzman yoldaşın şehit düşüşünün ardından, ancak 13 gün sabredebildi. Halkın daha refah yaşamı için kılını bile kıpırdatmayan Peru gericileri, bir gecede “terör suçlularının” cenazelerini yakabilmek için yasa çıkardılar. Ve 24 Eylül sabahı Başkan Gonzalo’nun naaşı hapishane hastanesinin krematoryumunda yakıldı. Külleri de yok edildi.
Peru ve dünya gericileri bir devrim ve özgürlük önderini öldürüp naaşını yakarak küllerini yok edebilirler. Ancak unuttukları bir şey vardır; özgürlük idealleri ve öncüleri kendi külleri içinde yeniden doğar ve kendini yeniden yaratırlar.
Yok edebildiler mi, Meksikalı yoksul köylülerin düşlerinde dolaşan Emiliano Zapata’yı ya da Sancho Villa’yı?
Yok edebildiler mi, Libya çöllerinde yaşayan bedevi yoksullarının düşlerindeki Omar Muhtar’ı?
Yok edebildiler mi, yoksul, sahipsiz Ermeni halkının özgürlük düşlerindeki Antranik Ozanyan’ı?
Ya nasıl yok edebilirler, Perulu yoksulların özgürlük komutanı Gonzalo’yu?
Öyleyse yok edebilirler mi, A. Öcalan’ı ağır tecrit koşullarında tutarak, Kürt halkının iradesi ve mücadelesini? Elbette ki, hayır!
Bedenler tutsak edilebilir, yakılabilir, naaşlar küle çevrilebilir. Ancak özgürlük düşleri her seferinde gökyüzüne savrulur ve dolaşıp durmaya devam eder her yoksulun özgürlük dünyasında.
Ekim ayı Kürdistan’a yönelik soykırım ve işgal saldırılarına ve Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi Öcalan’a yönelik ağır tecrit koşullarını protesto etmek ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için kampanya şeklinde örgütlenmiştir. Acilen harekete geçmek için zaman çoktan gelmiştir.
Gonzalo yoldaşın ağır tecrit koşullarında ölümsüzleşmesinin ardından PKK hareketinin önderi A. Öcalan’ın durumunun aciliyeti daha fazla anlaşılmalıdır.
Öyleyse şimdiye kadar yapılan ve söylenenlerin ilerisinde tutum alıp eyleme geçerek özgürlük düşünü yükseklerde taşımalıyız.
Özgürlük çığlığımız daha güçlü kopsun, ellerimiz güneşe uzansın…
Unutmayalım ki, gök gürültüleri değil, yağmurlardır toprağı yeşerten…
Son Haberler
Sayfalar
Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar
“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,
zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]
İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.
Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.
KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]
“Belki de asıl ustalık budur;
her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]
Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…
Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…
NEDEN KAYPAKKAYA
“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.
KÜRTLER TARIH YAZIYOR!
KÜRTLER TARİH YAZIYOR!
Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.
Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.
Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.
NEWROZ ATEŞİ!
Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.
İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.
"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY
Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...
Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...
AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]
“Alev, başka şeyleri aydınlattığı
kadar aydınlatmaz kendini.”[1]
Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…
KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK
ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]
"Çocukluk saflığını kaybetmeyen
insana büyük insan denir."[2]
I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...
Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3
Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN, ELP ve M-19
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1
“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti