Kaypakkaya yoldaş devrimin olanağı ve iradesidir!
İşçi sınıfı ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız Kaypakkaya yoldaşın katledilmesi sonucu sadece devrimci bir önderini ve öncüsünü kaybetmedi aynı zamanda muazzam düzeyde aydınlatıcı bir proleter ışığını da kaybetmiş oldu.
Onun kaybıyla oluşan düşünsel-politik boşluk, bütün ağırlığıyla demokratik halk devriminin önünde durmaktadır. Unutmamak gerekir ki; devrimin önderleri ve öncüleri kolay ve çok sayıda yetişmez. Sınıf savaşım tarihi emekçilere devrimin önderlik olanağını yaratma fırsatını her zaman kolay ve rahat bir şekilde sunmaz.
Kaypakkaya yoldaş, kendi döneminde var olan, yaşanan-tartışılan hemen her toplumsal sorun ve konu hakkında devrimci tahliller yaptığı gibi nelerin, nasıl yapılması, nasıl bir kurtuluş yolu izlenmesi gerektiği hakkında da muazzam bir düşünsel miras bıraktı. İşçi sınıfı başta olmak üzere çeşitli milliyet ve inançlardan emekçiler kendilerine ait olan önemli düşünsel değerleri onun bilimsel düşüncelerinde derin analizlerinde ve gösterdiği çıkış yolunda buldu.
Kürtler, Araplar, Çerkezler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Ezidiler, Aleviler, kadınlar kısaca baskı ve zulüm altında kölece yaşamak zorunda bırakılan her milliyet, inanç ve cinsten emekçiler kendilerine ait düşünce, özlem ve düşleri onun görüşlerinde buldu.
Bundandır ki ülkemiz topraklarında ve dışında düşünce ve analizlerine en çok güvenilen, devrimci duruşuna en çok saygı duyulan devrimci önder olma sıfatını taşıyan Kaypakkaya olmuştur.
Çok acıdır ki devrimci önderlerin ve öncülerin başına gelen felaketin Kaypakkaya yoldaşın da başına geldiğini belirtmek gerekir. Doğru ve özüne uygun anlaşılamamak... Yok sayılmaya çalışılmak. Bir devrimci önderin yaşayacağı en büyük acının başında doğru ve yeterince anlaşılamamak gelir.
Kaypakkaya yoldaş sadece burjuva-feodal sistemden onun ideolojik bütünlüğünden köklü ve kesin kopuş değildir. Aynı zamanda her türden küçük burjuva ideolojisinden, yaşamından ve duruşundan da köklü ve kesin bir kopuştur. Onun düşünce ve çözümlemelerinde burjuvaziye ve küçük burjuvaziye ait iz ve lekelere rastlanılamaz. Onun görüş ve düşünceleri devrim gibi büyük bir iddia sahipleri için vardır. Çünkü o bilimsel proleter dünya görüşünün ülkemizde ki yegane temsilcisi-savunucusu ve sahibidir.
O, çeşitli milliyetlerden emekçi halkın kurtuluş önderidir. O dağlarda özgürlüğünü ve geleceğini arayan her yoksul köylünün, her emek ve yürek işçisinin İBO’sudur. Onu, komprador burjuva ve toprak ağalarının hiçbir zulmü ve devrim rotasını şaşırmış, yörüngesinden çıkmış hiçbir küçük burjuva aydının çarpıtması, yok sayması emekçilerin elinden ve bilinç ve yüreğinden koparıp alamaz. Kaypakkaya yoldaş gerçektir. Kaypakkaya yoldaş devrimdir. Kaypakkaya yoldaş yürek ve ateştir.
Kaypakkaya yoldaş sadece devrimci bir bilim insanına ait olan bilimsel derinliğe uzak bir öngörü, dikkat ve duyarlılığa, yüksek analiz gücüne sahip değildir. Dünyayı-tarihi-ülkeyi ve anı bilimsel tarzda tahlil etmekle yani sadece dünyayı ve ülkeyi değerlendirip-yorumlamakla kalmamış aynı zamanda kurtuluş yolu için en ön saflarda yerini almış en ileri düzeyde mücadele edip, onun devrimci örgütünü de yaratmıştır.
Ülkemizi karanlıkta bırakan burjuva-feodal sistemin düşünceleriyle sınırlı-kesintili bir mücadele yürütmemiş, demokratik halk devriminin yolunu uzatan içinden çıkılmaz bir hale dönüştürüp, karmaşık hale getiren her türden küçük burjuva ideolojisine-anlayışlarına karşı da mücadele ederek gerçek bir kurtuluş yolu göstermiştir. Devrim bilimine, diyalektik materyalist analiz ve değerlendirme gücüne sahip olduğu kadar özgürlüğün en ileri savunucusu ve en kararlı uygulayıcısı ve şaşmaz bir öncüsü ve örgütleyicisi olmuştur. Düşman işkencehanelerinde ortaya koyduğu destansı direniş örneği sadece ülkemiz proletaryasına değil ezilen dünya halklarına da ilham ve onur kaynağı olmuştur.
Kaypakkaya yoldaş dünya işçi sınıfının-köylülerin ve ezilen halkların sayısız kan ve can pahasına büyük acılarla elde etmek-yaratmak için mücadele ettiği kurtuluş örgütünü dikkatli bir mimarı, duyarlı bir yapı ustasını kıskandıracak incelikte inşa etmiştir.
Devrimci bir örgütün ve önderliğinin nerede ve hangi bir mücadele çizgisi içinde örgütleneceğini çok açık ve anlaşılır bir şekilde göstermiş ciddi devrimci uyarılarda bulunmuştur. “Kırlık bölgelerde köylü kitlelerinin başına geçip silahlı mücadeleyi örgütlemeyen kararlı, tutarlı, azimli bir şekilde yürütmeyen bir komünist hareket, komünist sıfatına layık olamaz devrimci kitlelerden tecrit olur… silahlı mücadele yolunu tutmayan bir akımın adı isterse komünist hareket olsun kitlelerden tecrit olacağı”nı belirtmiş, kararlı ve cesur bir şekilde köylü kitlelerinin başına geçip onları silahlı gerilla mücadelesi için seferber etmiştir.
Kaypakkaya yoldaşın en ayırt edici devrimci özelliği kimsenin görüp, eğilmediği, değinmediği konulara-sorunlara aydınlık bir fenerle bakmayı bilip yaptığı değerlendirmelerle sınırlı kalmamasıdır. Savunduğu-söylediği her düşünce ve söz uğruna fiili olarak pratiğin içine girmesidir.
Söylediklerine yürekten inanmış, inandıkları uğruna can bedeli bir mücadeleye girişmiştir. Teori ve pratiğin, söylemle eylemin, özle sözün en ileri diyalektik sentezini yakalamıştır. Hiçbir siyaset bilimcisinin, devrimcisinin yıllarca bakıp da göremediği sorunlara bakmıştır. Düşünemediği konulara eğilmiş, gitmeyi aklına bile getiremediği yöne-dağlara özgürlük düşünü sürmüştür. Sevdasını ve türkülerini dağlara yüklemiştir.
Onun direniş ve çatışma düşünceleri Taksim İsyanı’nda, 1 Mayıs’ın meydanlarında cadde ve sokaklarında elinde molotofla düşmana karşı saldıran, barikatlarda direnen gençlerin direnişinde ve kararlılığında yaşıyor. Gerillanın özgürlük yürüyüşünde, baskın ve saldırılarında yaşıyor. İşçi ve köylünün sömürü ve baskıdan kurtuluş iddiasında yaşıyor.
Düşüncelerine pranga vurulmak istenen kalemini özgürce kullanamayan aydınların-öğrencilerin-yazar-şair ve sanatçıların bitmek tükenmez özgürlük ateşinde yaşıyor.
Hem derin bir düşünce insanı hem de güçlü bir eylem insanı olan Kaypakkaya yoldaş en çok en güçlü bir şekilde genç kadın ve erkek militanların devrimci iddia ve kararlılığında büyümelidir. Genç kadın-erkek militanların Kaypakkaya yoldaştan öğreneceği sadece korkusuz bir militan olmak olmamalıdır.
(Bir Partizan)
Son Haberler
Sayfalar
Devrimci Pratik ve Militanlaşma
Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.
“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I
Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.
Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!
Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.
Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:
Tehlikenin farkında mıyız?
"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,
Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:
Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.
Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...
Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II
II.Bölüm:
Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler…
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I
Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.
TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.
Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.
TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”
” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”
– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.
Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki