Çarşamba Nisan 23, 2025

Kevork Çavuş (Nubar OZANYAN )

Mayıs’ta, baharın ve yeşilin en canlı renklerini yaşanır. Mayıs aynı zamanda devrim ve özgürlükler uğruna canlarını feda edenlerin fazlasıyla dolu olduğu bir aydır. Her halkın özgürlük ve mücadele tarihinde sayısız kahraman ve isimsiz direnişçiler vardır. Bazıları sadece kendi halkı tarafından bilinir. Bazıları ise yeterince bilinmez. Başlarına gelen felaket ve acıları ifade edecek sözcüklerin henüz icat edilmediği bir halkın edilgen ya da boyun eğen kurbanlar olduğu yanılgısı her zaman yaşanabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, Ermeni halkının fedai ve kahramanları sadece kendi halkı içinde bilinip tanınmamıştır. Örneğin “Dağların Aslan”ı olarak bilinen Kevork Çavuş, Kürt halkı içinde de cesaret ve kararlılığıyla bilinmiştir.   

Muş-Daron-Sason bölgelerinde Hayduk (Bağımsızlık Savaşçısı) olarak tanınan ve gerçek adı Kevork Ghazaryan olan Kevork Çavuş, 27 Mayıs 1907’de Türk işgalci- faşist güçlerine karşı savaşımda şehit düştü. Kevork Çavuş, aradan 104 yıl geçmesine karşın bugüne kadar mazlum Ermeni halkının direniş ve kararlılık hafızasının tertemiz sayfalarında onurla yerini almıştır. Kevork Çavuş, dünden bugüne Ermeni halkının en fazla değer verip saygı duyduğu, unutamadığı ve her daim saygıyla andığı bir fedaidir.

Her yerde direniş yaratan ve umut yazan Kevork Çavuş, Ermeni halkının özgürlük hayallerinin değişmeyen, biricik simgesi olmuştur. Başta Hamidiye Alayları olmak üzere işgalci ve talancı Osmanlı-Türk güçlerine karşı savaşmıştır. 

Muş-Sason-Daron bölgelerinde gerek Kürtler gerekse Ermeniler tarafından bir efsane olarak kabul edilen, adına Ermenice ve Kürtçe türküler yazılan Kevork Çavuş, Osmanlı-Türk ordusuna karşı giriştiği çatışmada bir binbaşı beş memur, bir polis olmak üzere 120’nin üzerinde Osmanlı-Türk askerini imha eder. Geride sayısız yaralı bırakır. Bir fedaiye yakışır bir direniş sergileyen Kevork, yaşamı kadar şehit düştüğü anda da düşmana büyük darbe vurarak korku yaratır. 

Ermeniler Sason İsyanı’ndan sonra ikinci büyük direnişlerini Muş’a yakın bir Ermeni köyü olan Sulukh’ta gösterirler. Osmanlı-Türk ordusu tarafından kuşatılan Kevork Çavuş yanında iki kadim yoldaşıyla çatışmaya girer. Hagop ve Gale şehit düşer. Ve Murat Nehri’ne düşerler. Düşman büyük bir şaşkınlık ve panik içindedir. Fedailerin komutanı Kevork Çavuş, ağır yaralanır. Ermeni fedailer, ağır yaralı komutanlarını Aratsni Nehri üzerindeki köprünün altında bırakarak çekilmek zorunda kalırlar. Ertesi gün Kürt aşiret reisi Zeynel Bey Kevork Çavuş’u ölüm anında köprünün altında bulur. Kevork bir tas su ister. Zeynel Bey, Kevork’a bir tas su verir. İçeceği son su olur Kevork’un.

Muş bölgesi başta olmak üzere bütün bölge halkı yas tutar. Dağların Aslanı artık ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Kevork’un zorluk ve çileyle dolu yaşamında hep direniş ve kavga vardır. Gerçek bir devrimci ve Ermeni halkının fedaisi olan Kevork Çavuş dönemin ünlü fedaisi olan Arabo ile tanışır. Muş’ta bulunan Surp Arakelots Manastırı’nda ilk eğitimini alır. O dönem ruhani okul ve manastırda aynı zamanda fen bilimleri, edebiyat ve dil eğitimi de veriliyordu. 

Bir ihbarcı tarafından ihbar edilen ve tutuklanan Kevork Çavuş, Osmanlı hapishanelerinde 2 yıl kalır. Firar ederek özgürlüğüne kavuşur. Firar ettikten sonra ilk iş olarak kendisini ihbar edeni öldürür.

Bir gün Kevork Çavuş’a arkadaşları tarafından silah hediye edilir. “Arkadaşlarımın verdiği silah en değerli hediyedir. Fedainin silahı cesur ruhu sever. Düşmanı o kutsal silahla vurur. Nerede olursa olsun düşmanı vurmak gerek” der.

Yaşamlarını cesurca özgürlük düşüncelerine feda edenlerin adları ve onurları sonsuza dek var olur. Bugün dönüp tarihe baktığımızda Ermeni-Kürt fedailerin izinde yürümenin dışında başka bir kurtuluş yolu yoktur. Zulme ve zorluklara karşı ancak birlikte durup, direnip savaşırsak onurluca-kardeşçe yaşayabilir ve geleceğimizi kendi ellerimize alabiliriz.  

Dosyası oldukça kabarık olan suç örgütü TC devletinin çeteleri varsa Ermenilerin ve Kürtlerin de ölümsüz fedaileri vardır. Kevork Çavuşları, Sose Mayrigleri, Egidleri ve Zilanları vardır. Suç örgütünün zulmü sürdükçe destanlar yaratan direniş türküleri yakılacak ve ölümsüz kahramanları hep var olacaktır. Başta Ermeni halkı olmak üzere halkların özgürlük rüzgarı Kevork Çavuş ölümsüzdür!

5812

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

Sayfalar