Koçgiri'nin Onurlu Direnişi

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.
Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /
Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /
Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /
Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare
Öncelikle bilinmelidir ki, 1921 yılında Koçgiri (2), 1930 da Zilan ve 1937-38 de Dersim’de yaşananlar, resmi tarih belgelerinde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.
Selçukluda, Osmanlıda defalarca denenen katliam ve soykırım uygulamaları ne yazık ki, Cumhuriyet rejiminde, “laikliğin uygulanacağı”, “demokrasinin geleceği” umuduyla Kurtuluş Savaşına maddi, manevi, askeri tüm güçleriyle katılan ve Cumhuriyetin kurulmasına büyük katkı sunan Alevi ve Kürtlere karşı aralıksız sürdü. Yani Aleviler ve Kürtler daha önceki inkâr, dışlanma ve aşağılanma politikalarıyla yüzyüze kalmaya devam ettiler.
Oysa 1.Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında, kimi etnik yapılar, ulusları ve de Kürtlerle Alevileri de kapsayan, “bağımsızlık”, “siyasal” ve “kültürel” özerklik koşulları imza altına alınmıştı(3). Anlaşma koşullarına uymayan, “tek dil, tek din, tek millet”(4) düsturuyla hareket eden İttihat ve Terakki Fırkası, Kürtleri Türkleştirmek, Alevileri ve Aleviliği İslamlaştırmak, islam içinde eritmek politikalarıyla hareket ediyordu.
Kurtuluş Savaşı sonrasında imzalanan Sevr’in uygulanmasını, anlaşmadan doğan “Kürt özerkliğinin kabulü”, “Zindanlardaki Kürtlerin serbest bırakılması”, “Kürt illerindeki Türk görevlilerin geri çekilmesi”, “Kürt Valiler atanması”, “Kürtçe eğitim veren okulların açılması” talepleri Ankara Hükümetince reddedilince Koçgiri, yani Kuzey Batı Dersim Bölgesindeki Alevi Kızılbaş Kürtler, gelecekleriyle ilgili planlar yapmaya başladılar.
Ama genlerine işleyen “Osmanlıda oyun bitmez” özelliği, Ankara hükümetinde de etkindi ve Koçgiri Bölgesindeki Kürt ve Alevilerin bertaraf edilmesi için, 9 Aralık 1920 de Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusuna, Koçgiri’yi, tenkil etme (bastırma, katliam) emri verildi. O Nurettin Paşa ki, 1915 yılında Ermenileri hunharca katlettikten sonra şöyle diyordu: “Zo” diyenleri temizledik. Şimdi “Lo” diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim”.
Nurettin Paşa ile birlikte görevlendirilen bir kişi daha vardı. Bu kişi 1914-1915 yıllarında Karadeniz’de Pontus Rumlarını ve Erzurum Kars yöresinde Ermenileri öldürme, tecavüz etme, yağma yapan, bu başarılarından ötürü ödüllendirilip Muhafız Alayı komutanı yapılan Giresunlu eşkıya katil Topal Osman’dı. Ve o kişi şimdi de bizzat Mustafa Kemal Hükümetinin talimatıyla Koçgiri bölgesinde cinayetler, tecavüzler işlemek, evleri, köyleri yakmak, köylülerin her türlü ziynet eşyasını yağmalamak, hatta hayvanlarını öldürmekle görevlendirilmişti.
Bu ortamda Koçgirililer, Ankara’nın Osmanlı’dan farksız entrika, inkâr, oyalama taktiklerine karşı, ya teslim olup onursuzca yaşamayı, ya da en doğal hakları olan özerklik, bağımsızlık talepleriyle bir direniş sergileyeceklerdi. İşte bu Koçgirililerin onurlu direnişiydi..
Ve katliam sürecinde hem Sakallı Nurettin, hem de Topal Osman, alçakça, kalleşçe onlarca Koçgiriliyi katlettiler..Topal Osman ve itleri kadınlara, kızlara tecavüz etti. Atalarımızın evleri yakılıp yıkıldı, tarlaları, mal davarları bile imha edildi. Çengelli, Kızıldağ ve Beydağı’nın birçok yerinde, derelerde, tepelerde günlerce çatışmalar devam etti. Bir tarafta “ikrârından vazgeçmeyen (bazı iç ihanetler olsa da), onurları, vatanları, aileleri, çoluk çocukları için ölümü hiçe sayan Koçgirililer”, diğer tarafta alçakça, hayasızca öldürmeye, tecavüze, çalıp çırpmaya, yağmaya gelmiş Sakallı Nurettin ve Topal Osman ile katil köpekleri… İkrâr verenlerin bir kısmının çeşitli nedenlerle yardıma gelmemiş olmasına rağmen, Alişan, Haydar Beyler, Alişer ve Zarife Xanım ile Filik Ali, Kızıltepeli Rıfat, Karamanlı Nuri ve Koçgirili isimsiz kahramanlar, Koçgiri yiğitleri, hem sayıca, hem de askeri teçhizat ve silah açısından çok fazla sayıdaki güçlere karşı yiğitçe bir direniş sergiledi. Katliamda yaklaşık olarak 500 Koçgirili öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı ve yaklaşık 2.000 kişi başka şehirlere sürgüne gönderildi.
Koçgiri katliamı bizim acılarla örülü tarihimizin en önemli tarihi dönemeçlerinden birisidir. Dününe sahip çıkmayanlar, geçmişte çekilen onca acıyı, zulmü, akan kanı görmezden gelenler yarınlarına, geleceklerine de asla yön veremezler. Geçmişi unutanlar her zaman yeni felaketlerle yüz yüze kalacaklarını unutmamalıdırlar.
Gelecekte buna benzer acıları yeniden yaşamak istemiyorsak tarihimize, kültürümüze ve değerlerimize dört elle sarılmalıyız. Biliyoruz ki, unutmak yeni felaketlere davetiye çıkarmak, göz yummaktır. Ki, unutmak sadece geçmişe değil, gelecek kuşaklara da ihanet etmek demektir.
Günümüzde ve gelecekte Koçgirililerin tarihlerine, inançlarına, atalarına ve tüm değerlerine sahip çıkacaklarına olan inancımı koruyor ve 95.yılında Koçgiri katliamında yitirdiğimiz tüm yiğitlerin, ana-babaların, çocukların anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Erdal YILDIRIM
1 Mart 2016
Notlar:
1-) Alişer : Cihan Çelik – Emmanın Emmanın
2-) Koçgiri: Sivas - Zara, İmranlı, Divriği, Hafik, Kangal, Gürün,
Tunceli - Hozat,
Kayseri - Sarız, Sarıoğlan, Develi, Adana - Tufanbeyli,
Kahramanmaraş - Göksun,
Erzincan - Refahiye, Kemah,
Tokat - Almus, Zile,
Adıyaman - Kahta,
Malatya, Pütürge, Arguvan, Darende, Hekimhan’ı da içine alan coğrafya
3-) Sevr Antlaşması: (62. ve 64. Madde)
- İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak.
- Bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek
4-) Tek Dil: Türkçe, tek Din: İslam, tek millet: Türk

Erdal Yıldırım
2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.
erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar

İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!
İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..

Ben İstanbul Surlarinin Dibinde Şehit Düsecegim
Türkiye Devrimci Hareketi 1980'li yıllarda tartıştığı konuların başında Kürt Sorunu ile SSCB'nin halen sosyalist mi ?, emperyalist mi ? diye üzerinde şiddetli tartışmaların yürütüldüğü bir süreçten geçerek bugünlere geldi.

“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”
“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]
“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.
“5N 1K değil miydi?” denecek olursa… Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…
Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]
“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]
Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.
“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:
“her şey akıyor
her şey akıyor, panta rei ve irin
akıyor kalbimize, senin ve benim;
yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]
“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]
Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…
Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal…

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2
Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.
Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]
“Durgunsa ya da suskunsa insan,
mutlak bir nedeni vardır.
Suskunluğa aldanma,
herşeyin bir zamanı var!”[2]
Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…
Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…

SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]
“Bir yazarı okumak, yalnızca
neler söylediğini öğrenmek değildir;
onunla birlikte yollara düşmek,
onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2
Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2
DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz

Bir kez daha, “Terör” mü?[1]
“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]