Çarşamba Nisan 23, 2025

Korku çemberini kıracağız

Ülkemizde zulüm kol geziyor,toplu katliam,işkence,kadına , çocuğa tecavüz yasalarla resmileştiriliyor. Biz hala kör,sağır ve dilsiz yaşamayı tercih ediyoruz. Kaderciliğe boyun eğme,korkuyla uyuyup,hergün ölüm haberleriyle kalkmak günlük yaşamımızın sıradan bir parçası olmuş , acı olanı ölümleri kanıksamış gibiyiz. Şunu söylemeliyim ki,özgürlüğün ve demokrasinin en büyük düşmanı,faşizm tarafından yaşatıldığımız katliam ve zülümlere karşı sessiz kalmamızdır. Kendi özgürlüğümüzden vaz geçerek,kölece yaşamaya tercih etmemizdir. Bir insan , bir topluluk , bir ulus, bir sınıf, özelliklede toplumun yarıdan fazlasını oluşturan Kadınlar kendi özgürlüğüne,bağımsızlığına bireysel ve toplumsal haklarına sahip çıkmıyorsa zulme karşı baş kaldırmıyorsa ölüm sessizliğinde zulme boyun eğiyorsa köleliği kabüllenmiş demektir. Burda şu gerçekliği açıklamadan geçemeyeceğim;Yaşadığımız bugün ki ağır faşizm koşullarında kadınların korkmadan dik duruşu, haksızlığa , hukuksuzluğa, taciz ve tecavüze karşı başkaldırsı daha dinamik,daha kararlı,daha toplumsal ve dayanışmacı karekter taşıyor.

Bir daha postalların altında ezilmeyi,onursuzlaşmayı,insanlıkdan çıkarılmayı istemiyorsak faşizme karşı onurluca direneceğiz. Sokakları , yeri -göğü faşizme dar edeceğiz. Faşizmin anladığı dilden mücadelemizi yürütecek,ilerleteceğiz. Başka yolumuz da yoktur.

Ne acı birşey ; Faşist diktatörlük kendi kanununu, yasasını, kuralını dahi tanımadan açık bir şekilde sindirme, işkence, tutuklama ve katliam yapıyor . Başka ülkelerin topraklarını işgal ediyor . Demokrat ve ilerici milletvekillerini içeri atıyor, ölümle tehdit ediyor . Parlamento ahırı artık çalışmaz durumda . Faşist koalisyon en barbar planlar içerisinde. Ya biz ,ne durumdayız?Bu zulüm karşısında nasıl bir tavır takınıyoruz.. Nerde o militan , kararlı duruşlarımız,militan -savaşcı direnişlerimiz . Gerçekten biz sınıf mücadelesinin hangi tarafındayız ! Hani geçmişte yaşananları görmezden gelenleri yadırgardık.Bir avuçtuk, faşizmin postalları altında insanlık onurunu korumak için direniyor,mücadelemizi yürütüyor, gelecek güzel günleri yaşatmak için ölümlere koşuyor,bir lokma ekmeği ortakca paylaşıyorduk.

Peki, ne oldu da bize... böylesi bir duyarsızlık içerisinde kendimizi buluverdik.? Herşeyin güzelliğine küskün,nostaljik takılmalarla kendimizi avutur olduk.Hani , bir zamanlar devrim yapmaya,devrime önderlik etmeye ," büyük dağları (yaşlı ihtiyar misali) aşmayı , zorlukların üstesinden gelmeyi ,önümüze çıkan faşizmin tüm zulmünü yenmeyi" ağzımızdan düşürmüyorduk.

Gelinen aşamada bizler bugün bu sınıf kavgasının neresindeyiz. Yaşananların neresindeyiz.? Bazan diyorum ki,"at bütün geçmiş yaşanmışlıkları bir kenara geleceğe bak..." Bugün insanlık onurunu kıran , katliam ve zulmü yasal hale getiren açık faşist diktatörlüğe karşı biz hangi duruştayız. Bu duruşun neresindeyiz?Bu duruş bugün insanlığı,dostluğu,yoldaşlığı,kardeşliği belirliyor. Bu duruş düşmanla- dostu ayırmayı bize gösteriyor.

Şöyle bir geçmişe gidelim ;haksızlığa sessiz kalan,sağır,kör,dilsiz olan toplumlar ve bireyler şeriatın,faşizmin,emperyalizmin kölesi olmuş,katledilmiş,soykırıma uğramış,doğdukları topraklarından -yurtlarından zorla kovulmuş işgal , istila ve ilhaka uğrayarak onulması zor yıkımlara uğratılmıştır. Peki , bu felaketler bir kadermiydi,ezilen halklar, uluslar , kadınlar ve azınlıklar ilelebet bu zulmün cenderesinde yaşamak zorundamı?

Eğer, emperyalist gerici savaşlara , katliam, işgal ve soykırımlara sessiz kalıyorsan kılını oynatmıyorsan "bana ne diyorsan", kendi özgürlüğünü satıp,köleliğe razı oluyorsan sen benim kadeşim,yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü , senin tavrın net değil,renksizlik seni sarmış sarmalamış bu renksizlik içerisinde silikleşiyor,bitiyor,kendini diri diri mezara gömüyorsun.

Eğer ki,faşist devletin katliam,zulüm , işkence , tecavüz ve hertür ahlaksızlığına sessiz kalıyorsak,haklarımızı istemiyorsak,korumuyorsak, ülkemizin halk demokrasi, insan hakları ve bağımsızlığı için ürütülen mücadelenin bir yerinde olmuyorsak,kusura bakmayalım ama sen benim kardeşim , yoldaşım,dostum değilsin. Çünkü, bugüne gelmemizde , açık faşizmin dörtnala kılıç sallamasında senin-benim ve bizlerin ölüm sessizliğinde uykuya yatmamızın payı büyüktür.

Eğer ki",demokrasi ve barış " adına , bu faşist iktidar güruha geçmişte güvenip destek verdiysen, açık faşist terörün her alanda kurumsallaşmasında "can kurtaran"rolünü üstlendiysen ve buğüne geldiysek suçun büyüğü senin soykırıma uğrayan kürt kardeşim. Tarihin de yaşadığın en ağır zulüm "geliyorum "demesini görmezden gelmendendir, . Seni girdabında boğmak isteyen faşist devlete ve onun koltuk değnekliğini yapan libarallere ve kendi içindeki faydacı,uzlaşmacı anlayışa fazla güvenmendedir.

Devlet erkinin özünü hükümetlerle,iktidarlarla eş anlamlı görüp yanılgılar içine düşmendedir. Çözümün esasını devletin özünü, niteliğini görmemende,iktidara gelen partilerde çözümü aramandadır.Yaşananolumlu ve olumsuz deneyimlerden herkesin ciddi dersler çıkarma zamanı geldi. Kürdistanın işgalci emperyalistlerden ve onların uşak faşist iktidarlarından kurtarılması, ulusal demokratik kürdistan esas alınmalı,izlenmesi gereken stratejik yol bu olmalıdır. Kürdistan ve kürdistan da yaşayan ezilen halkları kurtuluşa götürecek biricik yol budur.asıl görülmesi,Kürt ulusal kurtuluş hareketinin yüzünü dönmesi gereken yön ivedilikle bu yol olmalıdır.

Oysa ki,bu faşist devlet kökünden devrilmeden,halk iktidarı kurulmadan , halk demokrasisi oluşturmadan,bütün tekelci sermaye ve gerici emperyalist devletler kovulmadan ülkelerimizden gerçekten halkların zaferinden bahsedilemeyeceğini görmememiz gerekiyor. Bize sosyalizmin yolunu açacak olan birici yol emperyalizme ve faşist diktatörlüğe karşı tam bağımsızlık vede halklarımızın demokratik halk iktidarıdır. İkinci bi yol mümkün değil.

47834

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

Sayfalar