Pazartesi Mart 3, 2025

Maskeli balo’da yeni perde :Seçim sonuçlari,koalisyon pazarliklari,uzlasma :Marko Karakaya

7 Haziran seçimlerinin sonuçları egemen sınıflar ve onların siyasi temsilcileri tarafından yeni yeni kavranmaya başlandı. Zira ortaya çıkan tabloya hazırlıksız yakalandılar. AKP’nin tek başına hükümet edeceğine dair eğilim esastı. AKP kliği oy kaybederek en fazla anayasayı değiştirecek koşulları sağlayamayacağını hesap ederken, diğer egemen sınıf klikleri de AKP’nin anayasayı değiştirecek olanaklara kavuşmaması üzerine hazırlıklarını yapıyordu. Ama 8 Haziran sabahı egemen sınıflar koalisyon koşullarına uyandılar. AKP’nin tek başına kalmadığı koşullara hazırlıksız yakalanma halini ortadan kaldırmak için şimdi yoğun bir uyum sağlama süreci örgütleniyor. Bu uyum süreci koalisyon hazırlığı adı altında yapılıyor. Sürece dahil olmayan güç odağı ise şimdiden kalmadı.

Koalisyon İçin Kırmızı Çizgiler, Seferberlik, İlkeler Vs!

Bir yandan “iş dünyası” tüm partilerle görüşüp bir kriz senaryosu çıkmasın diye basınç yapıyor, diğer yandan liberal-burjuva demokrat aydın-akademisyen-yazar tayfası sürecin siyasi ihtiyaçlarına ve önceliklerine dair düşünceler ve engin teoriler üretiyor. Egemen sınıfların şimdi odaklandıkları nokta ekonomik ve siyasi krizi derinleştirecek bir tablonun çıkmaması yönlüdür. Olası bir koalisyon kuramama ile gerçekleşecek erken (ya da yeniden) seçimde tablo esas olarak değişmeyecektir. Tam tersine aynı şeyin tekrarlanması durumunda oluşacak tablo kaldırılması zor yeni bir ekonomik-siyasi kambur oluşturacaktır. Tarihin aynı şeyin tekrarlanmasında trajik olanı komediye çevirdiğini Türk egemen sınıfları bilmez değil. Nitekim egemen sınıfların tüm siyasi temsilcileri bir erken seçime soğuk baktığı gibi, sermaye-aydın-bürokratik kesimlerinde buna uzak durdukları görülmektedir. Daha da önemlisi yeni kurulacak koalisyon hükümetiyle çalışmayı “sabırsızlıkla bekleyen” ABD emperyalizmi ve diğer batı emperyalistleri gerçekliği söz konusudur. Bu tablo karşısında siyasi dengenin bulunması için son raddesine kadar olanakların zorlanması kaçınılmazdır. Bu eksende karşılıklı ciddi tavizlerin verileceği de görülmektedir.

Seçimden tam bir hafta sonra ilk etapta oluşan durumu kavrayamama hali yerini gerçekliğin kendisini dayatmasına bıraktı. İlk çıkışlarda A.Davutoğlu’ndan geldi. Çıtayı beklendiği üzere Tayyip Erdoğan’ın korunması üzerine kurdu. 16 Haziran’da yeni vekillerle yaptığı grup konuşmasında “cumhurbaşkanımızı hedef alan her şey bizi hedef almıştır” mesajıyla koalisyon pazarlığında şimdilik cumhurbaşkanının durumunu tartışmayacaklarının altını çizmişlerdir. Ancak bir yandan da “siyasette kırmızı çizgi olmaz” diyerek pazarlıklara açık olduklarını beyan ettiler. Egemen sınıfların diğer partileri ise gerek klikler arası çatışmanın sertliği gerekse de toplumsal baskının etkisiyle koalisyonda cumhurbaşkanının konumunu esaslı bir pazarlık yapmaya çalışmaları söz konusu.

CHP lideri K. Kılıçtaroğlu koalisyon için 14 temel ilke açıklarken tüm siyasi partileri de ilkelerini açıklamaya, bu eksende “politik seviyesi yüksek” bir tartışma yürütmeye çağırdı. Kılıçtaroğlu bu ilk ve kapsamlı açıklamasın da AKP dışı bir koalisyon seçeneğini de esasa koydu. Bu tavrın dostlar alışverişte görsün ve kendi tabanına yönelik bir mesaj olduğu açıktır. AKP dışı bir koalisyonun ne gerçeklikle, ne egemen sınıfların ihtiyaçlarıyla, nede devletin temel yönelimleri ve bunun tarihsel şekillenişiyle uyumlu olmadığı açıktır. Bunu Kılıçtaroğlu’nun kendisi de gayet iyi bilmektedir. Ancak verili durumda ellerinde oldukça güçlü bir koz olduğu ve bu vesileyle yeni güç ve olanaklar kazanacağını da daha fazla kavramış görünmektedir. MHP ise Kürt düşmanlığını ana eksen yaparak sürece yaklaşarak gerici-faşist damarı güçlendirmeye çalışmaktadır.

Kodomanlar İş Başında: Ekonomik Ve Siyasi İstikrar Baş Rolde!

Bu genel panoramada artık siyasi aktörlerden çok sistemin egemen sınıf örgütleri TÜSİAD, MÜSİAD ve AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi (Memur-Sen, TESK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, KAMU-SEN, TİSK, TZOB, TOBB) gibi kurumlar 16-17 Haziran tarihlerinde devreye girerek yoğun bir görüşme trafiği oluşturdu. Bu gerici örgütlerin hepsinin de mesajı ekonomik istikrar için “uzlaşın” oldu. Bu egemen güçlerin kendi siyasi temsilcilerine yönelik bu baskısının sonuç üretmede bir basınç oluşturacağı görülmelidir. Bu bağlamda egemen sınıfların doğrudan sorumluluk üstlendikleri bir aktör olarak devreye girdikleri görülmektedir. Bu açık toplantıların dışında “uzlaşma” baskısının kulislerde ve kapalı toplantılarda daha güçlü yapıldığı, uzlaşma noktaları arandığı da bir sır olmasa gerek.

Söz Konusu Sistemin İstikrarı İse Diller, Saflar, Anlayışlar Ortaklaşır!

Bunun yanında yandaş, candaş, liberal, liberal-demokrat tüm yazar-çizer tayfası da koalisyon seçenekleri üzerinden öncellikler ve ihtiyaçlar temelinde siyasi okumaları yoğun bir şekilde yapmaya başladı. Temel tezlerin özü ise aynı. Sistemin bir an önce dengesini bulması, bu gelişmelerin siyasi bir krize dönüşmemesi, dar-rovanşist hesaplaşmalara düşmeden büyük toplumsal sorunların çözülmesi, herkesin kendi cephesinde belli tavizler vererek bir uzlaşma sağlanması. Üç aşağı beş yukarı hepsinin söylediği budur.

Özellikle Tayyip Erdoğan’ın sıkı muhalifi liberal ve liberal-demokrat çevre şimdilerde üstün akıllarıyla bir AKP-CHP koalisyonun gerekliliği ve zorunluluğunu işliyor. 2002’de baraj altı kalan partilerin sayesinde gerçekleşmeyen bu proje için şimdi tüm koşulların olması bu eksendeki iştahları da kabartıyor. Böyle bir koalisyonun gerçekleşmemesi halinde ise felaket senaryoları yazılıyor. Bu kesimin bu eksende kurulacak koalisyonu bir “demokratik resterasyon”, “kürt sorununda ilerleme”, “bölge politikasında barışçıllık”, “demokratik hak ve özgürlüklerde genişleme” fırsatı olarak sunması tam bir hile ve sahtekarlıktır. Halkın ve ezilenlerin çıkarına ne kadar argüman varsa hepsini bir araya getirip faşist sistemin bekçilerinden beklemek bu kesimin uslanmaz, arsız siyasal karakteri olmuştur. Tüm dertleri ve korkuları gerici bu sistemin yeni siyasal krizlerle çalkalanması ve bunların huzurunun kaçmasıdır. Tipik burjuva-feodal aydın sınıf çıkarlarının reaksiyonudur bu. AKP’nin bunaltıcı baskısından yılmış, bunalmış bir “demokratlık” sadece onlarınki. Son üç yılda demokrasiyi, halkı keşfeden bu tayfa şimdi yine asli görevleri olan sistemin kendi özgürlüklerini kısıtlamayacak bir dengeye ulaşmasını sağlayacak şekilde organize edilmesidir.

Bunun sağlanması için nefret ettikleri hırsız, katil, düzenbaz, faşist Tayyip Erdoğan’ı bile derhal affetmeye hazırlar. Yeter ki bu faşist, tek tipçi adam kendilerine musallat olmasın. Ki Tayyip Erdoğan’la hesaplaşma ekseninde bir siyasi çizginin ne tür gerginlikler ve olumsuz sonuçlar üreteceğini sistemli bir şekilde yazıp çiziyorlar.

Gezi Ve Kürt Dostu Liberallerin Gerici Siyasal Kuşatması!

Oluşan bu tabloda geniş toplumsal kesimler, artık sistemin zulmünden baskısından bıkmış kesimler, yeni bir siyasi-ideolojik abluka altına alınmak isteniyor. Halkın öfkesinin simgeleştiği faşist şahsiyetlerin suç dosyası herkesin gözü önünde gerginlik oluşmaması, uzlaşmaya halel gelmemesi adına kapatılmaya çalışılıyor. Amaç sadece bu şahsiyetlerin klikler arası dalaşta işlediği suçlar ve sistemin parçası olan aydın zümreye karşı baskıyı terk etmesine, bir adım geriye çekilmesine odaklanıyor. Bu adi pazarlıkçı zihniyet bu hesaplarını demokrasi adına, bölge barışı adına, Gezi isyanın ruhu adına, Kürt meselesi adına pazarlıyorlar.

Seçim sonuçlarının yarattığı politik iklim bir yanıyla sistemin tek yanlı gidişine bir fren işlevi görmüştür. Bu denge hali aynı zamanda farklı çehrelere bürünmüş politik krizlerin ve yönetme zorluklarında habercisidir. Ama aynı sonuçların yarattığı koalisyon zorunluluğu halkın birikmiş öfkesini ve hesap sorma azmini törpülemenin, onu manüple etmenin aracına dönüşmüştür. Düne kadar AKP’nin sertleşen politikasıyla zora düşüp Gezi, Kürt meselesinde solculuğu, “tutarlı demokratlığı” yeniden hatırlayanlar, halk dalkavukluğu yapanlar şimdi tekrar kendi varoluşsal kimliklerine dönmeye başladılar. TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve bilumum gerici-faşist kurumun kaygı ve endişeleriyle hızla ortaklaştılar. Buradan halkın demokrasi ve özgürlük istemine, Gezinin talepkar devrimci ruhuna, Kürt ulusunun susamış özgürlüğü ve hakları lehine çıkacak bir uzlaşma olmayacaktır. Egemen sınıfların kendi sistemlerinin ve dar çıkarlarının hesabına değişimler ve dengeler bozulacaktır. Kuşkusuz bu durum ezilenler içinde yeni bir siyasi iklim, yeni olanaklar, yeni devrimci hamleler yapma fırsatı demektir. Ancak koalisyon pazarlıklarının ve uzlaşma çağrılarının halkın ve ezilenlerin çıkarı için yapılmadığı açıktır. Düne kadar sureti haktan gözükenlerin yine aynı maskeyle bize pazarladığı uzlaşmanın demokratik gelişimi sağlayacağı, Kürt meselesinde ilerleme olanağı olacağı gibi yalanlarına karnımız tok olmalıdır. Bu maskeli baloyu olgunlaşan ve gelişen devrimci durum ve halkın dinmeyen öfkesi yerle bir edecek, maskeleri indirerek tarihsel sorumluluğunu üstlenecektir.

53908

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

Sayfalar