Çarşamba Mart 19, 2025

Mercan dağları; Bel vermiş munzura

Dersim Mercanlar beldesi şahverdi vadisinde üç genç komünist gerillanın faşizm tarafından  katledilişini duyduğumda yüreğimde kan akarcasına bir acı belirdi. Neden ölümler hep bizlere düşer,neden bizler hep öldürülürüz,katlediliriz,yerimizden -yurdumuzdan sürülürüz. Daha geçen hafta üç PKK gerillası aynı yöntemle bombardımanla, alçakca katledildi,İstanbulda Dilek kızımız sorgusuz sualsiz  infaz edildi.Ovacık Mercan vadisinde üç komünist gerilla Cengiz İçli,Özgüç Yalcın,Hakan Çakır saatler süren çatışma ve bombardıman sonucu alçakça katledildiler.

Seri oparasyonlar,katliamlar durmak bilmiyor. Faşist dikratörlük muazzambir şekilde rahatsız,huzursuz hangikanlı katliamı  ne zaman yapacağı belli değil. Yıkılışın sancılarını yaşadıkca dahada saldırganlaşıyor , katliam,zulüm ve saldırılar yapıyor. Kendine muhalif olan herkesi baskı ve korku yoluyla susturmaya çalışıyor. Faşizmin bu saldırılarından’da anlıyoruzki , ölümlerde artık hiçbirşey ifade etmiyor. Herşeyini kaybedenler artık korku duvarını yıkmış ölümden korkmaz olmuştur . Böylesi bir durumda yaşayanlar  ölümlerdende korkmuyor , korkmayacaktır. Çünkü artık insanlık,insanlık onuruherşeyin üstünde tutulmaktadır. Yaşanan bu katliam ve zulme son verilmek istiyorsak , geçmişte yaşadıklarımızı unutmayacağız.

Daha dün gibi  hafızalarımızdan silinmeyen Ermeni soykırımı,Dersim Alevi -Kürt katliamı,Maraş, Çorum, Sivas, Taksim,Roboski, Diyarbakır,Suruç ve nihayetinde Ankara’da faşist devletin karanlık güçleri tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda yitirdklerimiz … Dağlarımızı faşizme karşı mesken tutmuşlarımızı,bağımsızlık,özgürlük ve sosyalizm savaşında yitirdiklerimiz yetmezmiş gibi,evlerimiz,köylerimiz,mezarlarımız,inanç evlerimiz bombalanıyır,yakılıp yıkılıyor. Dağlarımızda zulme baş kaldıranlarımız,boyun egmeyenlerimiz kahbece katlediliyor. Parcalanmış canlarımız Toros’lar,Akrepler,Jipler arkasında boyunlarına ipler geçirilerek,çırılçıplak soyularak alcakca , vahşice  sürükleniyor. Ölü bedenlerimize insanlığa sığmaz işkenceler yapılıyor.

Mercan beldesi şahverdi köyü yakınlarında katledilen üç komünist gerilla yoldaşımızın haberini duyduğumda  içimi derin bir hüzün kapladı.  Yitirdiğimiz bu genç komünist yoldaşların haberi beni  çok çok gerilere götürdü. Yitirdiğimiz bu üç komünist gerilayı hiç tanımam,adlarını bilmem ama savundukları ve idealleri uğruna dağları mesken tuttukları ideoloji beni biz kılıyordu. Sanki uzun yıllar birlikte dağları mesken tutmuştuk,silah çatıp türküler söylemiştik, faşist diktatörlüğe karşı omuz omuza dağlarda,şehirlerde zındanlarda  savaşmıştık,vuruşmuştuk,direnmiştik. Aşımızı , ekmeğimizi birlikte paylaşmıştık. Omuz omuza kaç kahpe pusuyu yarmıştık. Ölüm bize neydiki,bazılarının görmezden geldiği,yaşanan çığlıkları duymazdan geldiği, zulüm karşısında suspus olduğu olduğu en zor , en karanlık dönemlerde faşizme karşı baş kaldırmak,isyan ateşinin kıvılcımını yakmak insanlığın karanlıklardan aydınlığa çıkmasının birer kızıl kıvılcımları oldular oluyorlar.

Unutulmasınki,Munzur dağlarına bel veren mercan vadisi TKP/M-L nin tarihinde tarihi öneme sahiptir. Parti birinci konfaransı sonrası  TKP/M-L nin ilk merkezi gerilla kampı (Askeri Komisyon önderliğinde) Mercanlarda,mercan vadisinde 1978 de gercekleştirimiştir. Onbeş gün süren askeri kamp seçilmiş parti kadrolarımızla gerçekleştirildi. Tikko’nun merkezi örgütlenmesinin ilk nüveleri burada atılmıştır.

Unutulmamalıki,TKP/M-L Partizanları uzun yıllar çok zorlu mücadeleler sonucu bu günlere geldiler. Hiçbir emperyalist devlete,sermayeye sırtını dayamadı. Hiçbir güçle ilkesiz , menfaate dayalı ilişki kurmadı. Devrimi,sosyalizmi, ve komünizm’i esas aldı. Kendi öz gücüne , halkın gücüne  dayanmayı ilke edindi.  Her zaman  devrimin dostlarıyla – düşmanlarını ayrıştırmayı doğru bildi. Devrim güçlerini önemsedi,birlikte ortak düşmamımıza karşı hareket etmeyi esas aldı.

12 Eylül faşizmi şartlarında, faşizme karşı mücadelede  Mercan vadisinde , Munzurun  eteklerinde ilk şehidini (Pir Hasan Kulaç yoldaşı)verdi. Kaypakkaya`dan günümüze dağları terk etmedi. En ağır şartlarda , ezici çoğunluğun suspus olduğu karanlık , korku dolu koşullarda , karanlığı parçalayan birer kızıl yıldız oldular. Umutsuzluğun kol gezdiği dönemler direnenlere umut ve güven verdiler.
Ölümüne direndiler,yaşamayı,yaşatmayı, emperyalist sermaye dünyasına ve onların faşist yönetimlerine karşı gerilla savaşını sürekli,kalıcı kılmak için ölümü hiçselleştirdiler. Geleceğimizi zaferle taçlandırmak için  bedeller ödediler,yanlışlar yaptılar,düştüler,yara-bere aldılar. Zaman zaman ağır kayıplarla , yenilgiyle karşılaştılar.  Geçici yol arkadaşları oldu,yollarını ayırdılar. İdeolik, siyasi , örgütsel duruşlarda kırılmalar oldu. Bazıları “artık bu işin gitmeyeceğini, mücadeleden vazgeçilmesini” salık verdiler! Kimileriyse “herşeyin kendilerince başladığını, kendileri ayrı kulvarlarda yer alınca herşeyin bittiğini  nafile bir mücadele verildiği,”yılgınlığını dolaylı yollarla yaymaya çalıştılar. Güçlerimiz bölündü, bedence zayıfladı,tahribatlar ağırdı.Çok yönlü ideolojik saldırı komünistlere karşı yürütülüyordu. Herşeye karşın zorlukları , engelleri aşmak kararlılığı ve azmi gerekiyordu,

Yeniden derlenip toparlanmak gerekiyordu. Emperyalist gerici sermaye devleterinin başlattığı komünizm’e karşı ideolojik,siyasi,toplumsal,kültürel ve psikolojik saldırılara karşı dişe diş bir mücadele yürüttü. Komünistlerin üzerine esen kara bulutların el birliğiyle kırılması gerekiyordu. Yaraları sarmak kolay olmuyor olmadı. Orhanımızı şehit verdik, bezhat firik yoldaşımızı ateşler-közler içerisinde yitirdik,Veysel Uyarı, Erdoğan Tekinimizi düşmanla yürütülen muharebe’de kaybettik, Kureşimizi, Rustemimizi, Katomuzu, Piromuzu,Yeterimizi, Karadağlarımızı kaybettik.İnadına direndiler,inadına mücadeleye devam derken ; Mercan vadisi MKP ‘e önderleri CAFER CANGÖZ, AYDIN HAMBAYAT ve onbeş devrimci  kadrosunu yitirdi. Faşist dikktatörlük alçakca ve kalleşce bu yiğit devrimci arkadaşlarımızı nokta vuruşu bombardımanla katletti. İsmini sayamadığım daha nice değerlerimizi insanlığın özgürlüğü kavgasında kaybettik.

Bizim dil farkımız , ırk farkımız,renk farkımız , din farkımız yoktu . Önceliğimiz insan olmaktı . Nerede insanlığa karşı işlenmiş bir zulüm,baskı,sömürü,işkence ve haksızlık varsa biz onun karşısındaydık. Zulmün olduğu heryerde isyan etmek , baş kaldırmak buğünde , gelecekte’de  bizim vazgeçilmezlerim, olmazsa olmazlarımızdır.
Bu bakışımız asla değişmeyecektir. Emperyalizme , işbirlikci faşist diktatörlüğe karşı mücadele ederek toprağa düşen her değer bizimdir , bizim değerimizdir. Değerlerimizi her şart ve koşulda sahipleneceğiz,savunacağız,koruyacağız.. Yürüyeceğiz hep birlikte zülmün kalelerinin üstüne üstüne… Ya Özgürlük , bağımsızlık ve sosyalizm , yada hiçleşmek,kölece zulüm altında yaşamak , başka bir üçüncü yol mümkün asla mümkün değil. Özgürlük,bağımsızlık ve sosyalizm uğruna toprağa düşen bütün canları unutmayacağız,unutturmayacağız . Mücadelelerini devam ettireceğiz. Ölümleri son kılmanın tek yolu emperyalizme,faşizme ve gericiliğe karşı kararlı mücadele yürütmek, yürütülen mücadeleyi doğru rotada zaferlere taşımayı başarmaktır.

Hasan Aksu- 25-10-2015

47597

Son Haberler

Sayfalar

Mercan dağları; Bel vermiş munzura

Örgütlenme, Özgürleşme Ve Devrimin Güncelliği[1]

 

 

“İnsanlara şunu söylüyoruz:

Yalancıların maskelerini kaldırın,

körlerin gözlerini açın!”[2]

 

Sürdürülemez kapitalist çılgınlık şahsında, “Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!”[3] betimlenmesindeki bir hâl-i pür melal ile yüzleşiyoruz.

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! Yarım Asırlık Mücadele Yolumuzu Aydınlatıyor

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının 50. yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, onu var eden koşullar devam ettikçe kuşkusuz varlığını devam ettirecektir.

Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, sistemin çöküntü içine girdiği günümüz koşullarında kendisini çok daha yakıcı dayatır duruma gelmiştir. Ve elbette ki proletarya partisi üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü onun mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik pusulası vardır.

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…(İsmail Cem Özkan )

Eski sloganlar atılıyor, eskisi gibi heyecanlı değil, çünkü ortam ve zaman değişmişti, eski sloganların ruhu da çoktan bizi terk etmişti... İnat ile eskiden kalan sloganlar atılıyordu ama o sloganlar bugünün sorununa yanıt vermiyor, sadece eski arkadaşlara "biz ayaktayız, yok olmadık, gelin bir arada olalım!" çağrısıydı. Fakat çoktan ayrılmıştık, ruhen bir arada ama eskinin yaratılmış öyküleri de abartılarak anlatılırken gerçeklikten uzaklaşmış ve eskinin yeniden yaşayacağı iyimserlik dışında bir arada olacağımıza dair her hangi bir şey söz konusu değildi...

Siyaset Yapma Tarzımız ve Verili Koşulların Önemi Üzerine

 


   Son dönemlerde kurumlarımızın yaptığı konferanslarda, basın açıklamalarında `Verili koşullar` dan bahsediliyor. Verili koşullardan kasıt, somut koşulların somut tahlili.

Ölümsüz(ümüz)dür NÂZIM HİKMET[1]

Pişman değilim yaşadıklarımdan,

öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.[2]

 

“Ew çend giringî pê bide jiyana xwe ku di/ heftêyem de jî wek mînak çandina darzeytûnê bibe// Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,/ yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin,” dizelerinin hakkını bir komünist gibi yaşayarak verdi. Eylül 1961’in Doğu Berlin’indeki, “sözün kısası yoldaşlar/ bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da/ insanca yaşadım diyebilirim,” demeyi de sonuna kadar hak etti…

Türkiye’de Durum: Çürüme ve “Çökme!”

Açıklama: Aşağıdaki makale Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Merkezi Yayın Organı Komünist’in Mayıs/2022 tarihli 76. sayısından alınmıştır.

İnsanî Mecburiyet(İmiz)dir Aşk[*]

 

 

“Güzelliğin beş para etmez,

bu bendeki aşk olmazsa.”[1]

 

Lev Tolstoy’un “Gerçekten aşk var mı?” sorusu bana hep itici gelmiştir; William Faulkner’in, “Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde yaşayamayacaktı,” tespiti gibi.

“Neden” mi?

Var olmayan şey soru(n) da ol(a)maz, ders kitaplarına da gir(e)mez…

SADAT

Son günlerde gündem olan SADAT ve Özel Savaş Şirketleri'ni, yeni yayınlanan “EMPERYALİST TÜRKİYE” (El Yayınları) kitabımda ele almıştım. Oradan kısa bir bölümü yayınlıyorum

Türk Tekelci Devleti’nin Paramiliter Gücü[1]

 

Yusuf Köse

TKP-ML -MKP: Cesaretimizin Sönmeyen Meşalesi Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA Ölümsüzdür!

Dostlar, Yoldaşlar;

Bugün burada, ülkemiz devriminin önderini, kökleri asla sökülmemecesine toprağın derinliklerine işlemiş bir geleneğin yaratıcısı İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anıyoruz.

Bugün burada, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in usta bir öğrencisi olan komünist önderimizi anıyoruz.

İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakır zindanlarında işkenceyle katledilmesinden bugüne kadar geçen 49 yıl içinde gerek mücadele yaşamı gerekse de ileriye sürmüş olduğu tezler nedeniyle güncelliğini korumaktadır.

Anlamak, Hatırlamak Zamanıdır Şimdi[*]

 

 

“-Prometheus: Ölüm kaygısından kurtardım ölümlüleri.

- Koro: Nasıl bir deva buldun bu derde karşı?

- Prometheus: Kör umutlar saldım içlerine.”[1]

 

O sadece kasketli değil; kasketin en çok yakıştığı insandı.

Benjamin Franklin’in, “Bazıları 25’inde ölür ama 75’ine kadar gömülmezler,” saptamasını tekzip eden bir mücadelenin, direncin, tarihin -ve elbette acının- adıydı.

Sayfalar