Cuma Eylül 20, 2024

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Bu, elbette ki bir koşuldur! Çünkü etkili ve sonuç alıcı devrimci siyasal mücadele yürütmedikçe, devrimin asıl öznesi addedilen kitleleri eğitip örgütleyerek devrim saflarına kazanabilmek asla mümkün olamayacaktır. Bu tarz bir mücadelenin yürütülebilmesi de yine aynı şekilde, bir başka koşulla mümkün olabilecektir. Bu koşul ise; tıpkı bir fide gibi, devrimci siyasal mücadelenin de ancak ki uygun toprağa ekilmesi halinde boy verip gelişebilme şansına sahip olabilmesidir.

Devrimci siyasal mücadele için uygun zemin, elbette ki somut ve çok yakıcı olarak toplum yaşamını birinci dereceden ve doğrudan ilgilendiren, etkileyen ve belirleyen iktisadi, siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alana ilişkin tüm sorunlardır. Yani bir diğer ifadeyle; “devrimin maddi nesnel koşulları” dediğimiz sorunlardır da bunlar.

Fakat burada, bu sorunların her birinin aynı oran ve öncelikle, güncel boyutlu devrimci siyasal mücadelenin konusu olmayacağının ayırdında olmak gerekir. Bu bakımdan yaşanılan/içinden geçilmekte olan süreç itibariyle kitlelerin yaşamının doğrudan etkileyeni olanlarının, isabetli bir şekilde belirlenerek, öne çıkarılması gerekir.

Gerçek anlamda etkili, sonuç alıcı ve adım adım ana hedefe vardırıcı bir devrimci siyasal mücadele, ancak ki öne çıkan her bir somut, güncel toplumsal sorun üzerinden yürütülecek aktif siyasi propaganda ile, öncelikle sorunun doğrudan muhatabı kitlelerin ve dayanışma içine çekilmesi gereken ilerici- demokrat ve diğer devrimci sol-sosyalist yapılar ve de geniş kamuoyunun bilinçlendirilip örgütlenerek, hak arama ve alma doğrultusunda bir mücadelenin organize edilebilmesiyle mümkün olabilir. 

Bu tarz bir mücadele hattı tutulmadıkça, bu yapılmadıkça ve de başarılamadıkça; başta kendisini komünist addedenler olmak üzere, normalde hiçbir “öncü”/ “önder” kurum ve kuruluşun, devrimci siyasal mücadele yürüttüğünü söyleme hak ve yetkisini öyle kolayca kendisinde görmemesi gerekir.

Ama ne yazık ki bu siyasal öznelerin birçoğunun devrimci siyasal mücadele adına yaptığı, hemen hemen tek şey; bazı sorunlar hakkında soyut, sığ bazı analizler yapmaktan, durum tespitinde bulunmaktan ve de söze dayalı kınama ve protesto tepkileri ortaya koymaktan ibarettir.

Bu söylenenlerin bir abartı veya aslı astarı olmayan bir karalama olmadığını, söz konusu kesimlerin gazete ve dergiler üzerinden ortaya koydukları tutum yazılarına ve sosyal yaşam pratiklerine bakarak anlamak pekâlâ mümkündür. Örneğin bir dergide, “sentez” sunumlu, “AKP’nin İdeolojik Modeli; Dindar ve Kindar Gençlik!” başlığı altında, bir tutum yazısı yayınlanmış: “AKP iktidarı, eğitim sistemine yaptığı bu müdahaleyle düşünsel ve inanç özgürlüklerinden yana olmadığını, tek din, hatta tek bir mezhep anlayışı ve o anlayışa uygun kamusal ve özel yaşam dışında bilme ve kültüre yaşam hakkı tanımayacağını bir kez daha göstermiştir.” Dedikten sonra, “son söz” yerine söylenenler de sadece şundan ibaret kalmış: “Eğitim, sınıflar ve sınıf çatışmalarından bağımsız düşünülemez. Egemen sınıflar kendi eğitim sistemlerini topluma dayatmaya çalıştıkları ve bugün için bunda da başarılı olduklarını görmekteyiz. Son 22 yıllık AKP iktidarı bunu göstermektedir. Ülkemizde amacın demokratik, bilimsel, özgürlükçü, parasız ve eşit eğitim sistemini oluşturmak olmalıdır.” (abç)

Evet, devrimci siyaset ve devrimci siyasal mücadele adına takınılan/takınılabilen tutum, işte tamamen bundan ibaret. Görüleceği gibi bu tutumda, milyonlarca insanın yaşam ve geleceğini doğrudan ilgilendiren bu şeriat esaslı modele karşı, toplumsal bir direniş hattı örgütleyerek veya zaten örgütlenmişse, bunun bir bileşeni olup, çeşitli toplum kesimlerini ve diğer yapıları da bu direniş cephesine katılmaya çağırıp, direnişi daha da büyüterek, bu karşı devrimci saldırıyı geri püskürtme görev ve sorumluluğu, bir “öncü kurmay” olarak ve de devrimci siyasal mücadele yürütme adına, bir görev ve sorumluluk olarak üstlenilmemiş. Hal böyle olunca da yukarıda bahsi edildiği gibi herhangi bir abartı veya kara çalma durumunun olmadığı da kendiliğinden rahatlıkla görülüp anlaşılabilir. 

Keza bir başka “öncü kurmay” da örneğin; “Dünya Savaş Tehdidine Karşı Emperyalizmin Korkusunu Büyütelim!” şeklinde, son derece yerinde ve de haklı bir çağrıda bulunuyor. Peki devrimci siyasal mücadele adına, normalde ne beklenir bu çağrıyla? En azından; başta kendi yerelinde olmak üzere, uluslararası alanda ilişki ve bağlantıda bulunduğu devrimci ve komünist yapılarla birlikte, anti emperyalist savaş karşıtı tüm kesimleri, örneğin “Dünya barışını koruma görev ve sorumluluğu” şiarı etrafında birleştirme ve organize olduğu/olabildiği her seferinde de küresel, olmadı lokal düzeyde, eş güdümlü kitlesel protesto ve tepkiler sergilemeyi, günün, acil görev ve sorumluluklarından bir diğeri olarak önüne koyması beklenir, değil mi?

Ama maalesef ki böylesi fiili bir devrimci mücadele tutumuna tanıklık yapılamıyor. Çağrıda, sonuç niyetine söylenenler, sadece şundan ibaret kalmış: “… Ekonomik ve siyasi olarak krizin aşılamayacak kadar derinleşmesi, birçok ülkede isyan ve ayaklanmaların baş gösterdiği, bölgesel savaş ve işgallerin on binlerce insanın hayatına mal olduğu bir süreçte ezilen halklarda biriken öfkenin patlaması, dipten gelen dalganın yüzeye çıkarak esas düşmana yönelmesi emperyalizmin en büyük korkusudur. Bu korkuyu büyütmek ve korktuklarını başına getirmek ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin her cephede büyütülmesi ve desteklenmesiyle olacaktır. Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizme karşı en geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirecek anti emperyalist cephenin büyütülmesi bugün en önemli görevlerden biridir.” (abç)

Görüleceği gibi bu tutumda da o hayal alemlerini süsleyen geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirme olasılığını mümkün kılabilecek olan o geniş halk kitlelerini emperyalist savaş tehdidine karşı örgütleyip harekete geçirme sosyal pratiğinin esamesi dahi yok. Umut, bugünkü realitede karşılığı olmayan “ulusal ve sosyal kurtuluş savaşlarının yükseltilmesine” bağlanmış. Keşke bunların bugün emperyalist savaşın önüne geçebilecek bir gerçekliği olsaydı; ama yokken ve bu biliniyorken, bu sorumluluğu bunlara havale etmek, aslında kayda değer hiçbir şey yapmamakla eşdeğer değil midir?

Özetle: Devrimci siyasal mücadelenin ele alınış ve yürütülüşünden anlaşılan şey, işte bu iki farklı örnek somutundaki gibidir denirse, hiç de yanlış olmayacaktır.

(Devam edecek.)

https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/mevcut-kosullarda-devrimci-siyasal-mucadelenin-one-cikan-toplumsal-dinamikleri-1

 

 

1791

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Halil Gündoğan

Beyaz dağ’dan arta kalan çığlık dizelerinin şairi EMİR ALİ YAGANI kaybettik… Hasan Hayri Aslan

Son yıllarda Dersim’in çok değerli kültür insanlarını kaybettik. Sılo Qız, Emre Saltık, Hasan Saltık, Mehmet Çetin, Remzi Aydın…  birer yıldız gibi kayıp gittiler. Remzi Aydın için “Gri İklimden Maviye yolculuk” yazı çalışmamı yaparken 9 Şubat günü EmirAli’nin ölüm haberi ile sarsıldık. Epey zamandır yolları taşımak zor geliyor bana; ziyaret edemedim, kısa mesajlaşmalarla yetindik. 13 Kasım 2018’de söyleşi için o gelmişti bulunduğum kente. O sıra aldığım kitaplardan “Beyaz Dağda Bir Gün”ü şöyle imzalamış: “İhtiyar, ne böyle yaşanmışlıklar, ne de bu kitap olaydı!

TKP-ML MK:Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

24 Nisan 1972, İbrahim Kaypakkaya önderliğindeki bir avuç komünist tarafından, karanlığa tutulan meşalenin kurumsallaşma adımı olarak tarihe geçti. Dönemin, savaş ve direniş geleneği, Mahir ve Denizlerle birlikte örülüyordu. Anti-emperyalist kavgada yakalanan ivme, devrimci militan bir mücadele yaratmıştı. İbrahim yoldaş, savaş cephesine proletaryayı temsilen katıldı.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! (1)

Dünyada 1965-1970 yılları arasında emperyalist-kapitalist sistemin kaynaklık ettiği ana çelişkiler giderek şiddetleniyordu. Bu başlıca çelişkiler; emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar arasındaki çelişki, emperyalist-kapitalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki ve yine çeşitli emperyalist ülkeler arasındaki çelişkilerdi.

Lorenzo Orsetti… (Nubar OZANYAN)

Yolculuk boyunca başını arabanın arka koltuğuna yaslayarak uyurdu. Yaptığımız yolculuklarda Lorenzo’yu uyanık görmek neredeyse mümkün değildi. Araç içinde uyuyarak saatlerce yolculuk yapabilirdi. Ama “yeni bir özgürlük hamlesi olacak” cümlesini duyduğunda ne gözünde uyku belirtisi ne de yorgunluktan eser kalmazdı. Barış halinden savaş haline, uyku halinden silahlı tekmil haline nasıl hızlıca geçildiğinin örneğiydi Lorenzo.

Burjuvazi Parayı, İşçiler Ekmeği Düşünüyor

Burjuva sınıfı, daha fazla kar elde etmek için daha fazla alanı kontrol altına almak ve bunun için de daha fazla silahlanmak istiyor. Ağızlarında “barış” yok ve hiç bir zamanda “barış”  kelimesini tam anlamıyla kullanmadılar. “Barış” dedikleri anda da yine kafalarında savaş vardı.

Azami kar için birbirlerine karşı savaş açarken, savaşa sürdükleri askerler yine işçilerdi. Savaşta ölenler, bombalarla param parça edilenler, evleri yıkılanlar, göç yollarına  düşenler, burjuvaların egemenlik savaşında hiç bir çıkarı olmayan, ama, onlar vasıtasıyla sürdürülen bir savaş....

Sağlam proleter karakter örneği …Ali Asker YER

Pazar günü Stuttgart Arena Kültürhaus’da evgili yoldaşımız Ali Asker YER’in anma toplantısındaydık. Salon ve çevresi sevenleri ve yoldaşlarıyla doluydu. Bu sevgi seli hiç kimseyi şaşırtmadı, çünkü o gerçekten çok sevilen gerçek bir proleter devrimciydi. Onun yaşamından kareler içeren sinevizyon gösterimi sırasında salonu derin bir sessizlik ve hüzün kapladı, çok sayıda insanın gözleri ıslak ıslaktı. Hiç birimiz onun bu zamansız gidişine katlanamamıştık.

50. Yılın Deneyimi Newroz Ateşinin Görkemiyle1 MAYIS ALANLARINA!

Başta Kürt halkı olmak üzere Mezopotamya halklarının isyan ve direniş günü olan bir Newroz’u daha geride bıraktık. 8 Mart’ta kadınların dalgalandırdığı isyan bayrağı, 21 Mart Newrozlarında başta Kürt halkı olmak üzere Türkiyeli işçi ve emekçilerin kitlesel ve coşkulu eylem ve mitinglerine sahne oldu. 2020 Newroz’u salgın bahane edilerek yasaklanmış, 2021 Newroz’u salgının etkisi altında kalmıştı.

2022 Newroz’u ise gerek Kürt ulusunun artan özgürlük talebi ve gerekse de yaşanan ekonomik krizin derinleşen etkisiyle görkemli bir katılıma neden oldu.

Bizim keko, Mazlum (Nubar OZANYAN)

5 Nolu Zindan’da günler geçmek bilmiyor, işkencenin dozajı akıl almaz sınırlara dayanıyordu. Ağır işkence altında dayanamayıp itirafçılaşan ve ihbarcılaşanların sayısı artıyordu. Süreç, yıkıma ve ihanete doğru gidiyordu. Her yan umutsuzluk ve karamsarlık doluydu. Öldüresiye işkenceleri göze alarak bir merhaba, bir ses ve bir gülüş yollamak, o günün koşullarında direnişin ilk adımı oluyordu.

Mahkemelerin işkenceci, işkencecilerin ise yargıç olduğu bir dönemi yaşarken Mazlum Doğan arkadaş bir şeyler yapmanın yol göstericisi oldu.

Oyuna gelen savaşmak zorunda kaldı.[ismail cem özkan]

Rusya Ukrayna’yı işgal etti ve büyük bir zafiyet ile karşılaştı. Evdeki hesap savaş alanına uymadı ve haftalardır işgal ettiği toprak parçası dağın fare doğurması kadar, Rusya bir arpa boy yol alamadı...

Peki, bunda en büyük rol / sorun nedir?

Savaş bir örgütlenme modelidir. İyi örgüt olursanız savaşı yürütürsünüz...

Peki, örgütlenme ya da örgüt nedir?

Hep anlatılan saç ayakları vardır, genelde üç rakamlı ile başlar cümleye…

Para, istihbarat, lojistik…

Peki, Rusya üç saç ayak konusunda konuda ne kadar başarılı?

Zelenskıy Halk Kahramanı mı? (Monika Gärtner-Engel )

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskıy, Ukrayna savaşında Rusya Devlet Başkanı Valdemir Putin'in tam tersi gibi görünüyor.  Putin alaycı bir soğuklukla ortaya çıkıyor. KGB'nin eski bir gizli servis subayı olarak, acımasız kararlarını her zaman tek başına sunan, güç takıntılı bir emperyalist tekel politikacısıdır. Şu anda 12.000'den fazla barış göstericisini tutukladı ve Halep'te (Suriye), Grozni'de (Çeçenistan) veya şimdi Ukrayna şehirlerinin bombalanmasında insanlık dışı savaşı temsil ediyor.

Bu 8 Mart bir başka olacak! – Ayfer Polat

Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krizle birlikte artan yoksullaşmaya paralel ciddi bir hak arama mücadelesi işçi emekçi eylemleri, grevler dalga dalga yayılmakta, elektrik faturalarını ödeyemeyen kitleler, “Geçinemiyoruz” diyerek meydanlara dökülüyor.  2022 daha şimdiden işçi ve emekçilerin hak arama mücadeleleri ve bu mücadeleden doğacak kazanımların damgasını vuracağı bir yıl olacağını söylemek mümkün.

Sayfalar