Cumartesi Eylül 21, 2024

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Bu, elbette ki bir koşuldur! Çünkü etkili ve sonuç alıcı devrimci siyasal mücadele yürütmedikçe, devrimin asıl öznesi addedilen kitleleri eğitip örgütleyerek devrim saflarına kazanabilmek asla mümkün olamayacaktır. Bu tarz bir mücadelenin yürütülebilmesi de yine aynı şekilde, bir başka koşulla mümkün olabilecektir. Bu koşul ise; tıpkı bir fide gibi, devrimci siyasal mücadelenin de ancak ki uygun toprağa ekilmesi halinde boy verip gelişebilme şansına sahip olabilmesidir.

Devrimci siyasal mücadele için uygun zemin, elbette ki somut ve çok yakıcı olarak toplum yaşamını birinci dereceden ve doğrudan ilgilendiren, etkileyen ve belirleyen iktisadi, siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alana ilişkin tüm sorunlardır. Yani bir diğer ifadeyle; “devrimin maddi nesnel koşulları” dediğimiz sorunlardır da bunlar.

Fakat burada, bu sorunların her birinin aynı oran ve öncelikle, güncel boyutlu devrimci siyasal mücadelenin konusu olmayacağının ayırdında olmak gerekir. Bu bakımdan yaşanılan/içinden geçilmekte olan süreç itibariyle kitlelerin yaşamının doğrudan etkileyeni olanlarının, isabetli bir şekilde belirlenerek, öne çıkarılması gerekir.

Gerçek anlamda etkili, sonuç alıcı ve adım adım ana hedefe vardırıcı bir devrimci siyasal mücadele, ancak ki öne çıkan her bir somut, güncel toplumsal sorun üzerinden yürütülecek aktif siyasi propaganda ile, öncelikle sorunun doğrudan muhatabı kitlelerin ve dayanışma içine çekilmesi gereken ilerici- demokrat ve diğer devrimci sol-sosyalist yapılar ve de geniş kamuoyunun bilinçlendirilip örgütlenerek, hak arama ve alma doğrultusunda bir mücadelenin organize edilebilmesiyle mümkün olabilir. 

Bu tarz bir mücadele hattı tutulmadıkça, bu yapılmadıkça ve de başarılamadıkça; başta kendisini komünist addedenler olmak üzere, normalde hiçbir “öncü”/ “önder” kurum ve kuruluşun, devrimci siyasal mücadele yürüttüğünü söyleme hak ve yetkisini öyle kolayca kendisinde görmemesi gerekir.

Ama ne yazık ki bu siyasal öznelerin birçoğunun devrimci siyasal mücadele adına yaptığı, hemen hemen tek şey; bazı sorunlar hakkında soyut, sığ bazı analizler yapmaktan, durum tespitinde bulunmaktan ve de söze dayalı kınama ve protesto tepkileri ortaya koymaktan ibarettir.

Bu söylenenlerin bir abartı veya aslı astarı olmayan bir karalama olmadığını, söz konusu kesimlerin gazete ve dergiler üzerinden ortaya koydukları tutum yazılarına ve sosyal yaşam pratiklerine bakarak anlamak pekâlâ mümkündür. Örneğin bir dergide, “sentez” sunumlu, “AKP’nin İdeolojik Modeli; Dindar ve Kindar Gençlik!” başlığı altında, bir tutum yazısı yayınlanmış: “AKP iktidarı, eğitim sistemine yaptığı bu müdahaleyle düşünsel ve inanç özgürlüklerinden yana olmadığını, tek din, hatta tek bir mezhep anlayışı ve o anlayışa uygun kamusal ve özel yaşam dışında bilme ve kültüre yaşam hakkı tanımayacağını bir kez daha göstermiştir.” Dedikten sonra, “son söz” yerine söylenenler de sadece şundan ibaret kalmış: “Eğitim, sınıflar ve sınıf çatışmalarından bağımsız düşünülemez. Egemen sınıflar kendi eğitim sistemlerini topluma dayatmaya çalıştıkları ve bugün için bunda da başarılı olduklarını görmekteyiz. Son 22 yıllık AKP iktidarı bunu göstermektedir. Ülkemizde amacın demokratik, bilimsel, özgürlükçü, parasız ve eşit eğitim sistemini oluşturmak olmalıdır.” (abç)

Evet, devrimci siyaset ve devrimci siyasal mücadele adına takınılan/takınılabilen tutum, işte tamamen bundan ibaret. Görüleceği gibi bu tutumda, milyonlarca insanın yaşam ve geleceğini doğrudan ilgilendiren bu şeriat esaslı modele karşı, toplumsal bir direniş hattı örgütleyerek veya zaten örgütlenmişse, bunun bir bileşeni olup, çeşitli toplum kesimlerini ve diğer yapıları da bu direniş cephesine katılmaya çağırıp, direnişi daha da büyüterek, bu karşı devrimci saldırıyı geri püskürtme görev ve sorumluluğu, bir “öncü kurmay” olarak ve de devrimci siyasal mücadele yürütme adına, bir görev ve sorumluluk olarak üstlenilmemiş. Hal böyle olunca da yukarıda bahsi edildiği gibi herhangi bir abartı veya kara çalma durumunun olmadığı da kendiliğinden rahatlıkla görülüp anlaşılabilir. 

Keza bir başka “öncü kurmay” da örneğin; “Dünya Savaş Tehdidine Karşı Emperyalizmin Korkusunu Büyütelim!” şeklinde, son derece yerinde ve de haklı bir çağrıda bulunuyor. Peki devrimci siyasal mücadele adına, normalde ne beklenir bu çağrıyla? En azından; başta kendi yerelinde olmak üzere, uluslararası alanda ilişki ve bağlantıda bulunduğu devrimci ve komünist yapılarla birlikte, anti emperyalist savaş karşıtı tüm kesimleri, örneğin “Dünya barışını koruma görev ve sorumluluğu” şiarı etrafında birleştirme ve organize olduğu/olabildiği her seferinde de küresel, olmadı lokal düzeyde, eş güdümlü kitlesel protesto ve tepkiler sergilemeyi, günün, acil görev ve sorumluluklarından bir diğeri olarak önüne koyması beklenir, değil mi?

Ama maalesef ki böylesi fiili bir devrimci mücadele tutumuna tanıklık yapılamıyor. Çağrıda, sonuç niyetine söylenenler, sadece şundan ibaret kalmış: “… Ekonomik ve siyasi olarak krizin aşılamayacak kadar derinleşmesi, birçok ülkede isyan ve ayaklanmaların baş gösterdiği, bölgesel savaş ve işgallerin on binlerce insanın hayatına mal olduğu bir süreçte ezilen halklarda biriken öfkenin patlaması, dipten gelen dalganın yüzeye çıkarak esas düşmana yönelmesi emperyalizmin en büyük korkusudur. Bu korkuyu büyütmek ve korktuklarını başına getirmek ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin her cephede büyütülmesi ve desteklenmesiyle olacaktır. Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizme karşı en geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirecek anti emperyalist cephenin büyütülmesi bugün en önemli görevlerden biridir.” (abç)

Görüleceği gibi bu tutumda da o hayal alemlerini süsleyen geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirme olasılığını mümkün kılabilecek olan o geniş halk kitlelerini emperyalist savaş tehdidine karşı örgütleyip harekete geçirme sosyal pratiğinin esamesi dahi yok. Umut, bugünkü realitede karşılığı olmayan “ulusal ve sosyal kurtuluş savaşlarının yükseltilmesine” bağlanmış. Keşke bunların bugün emperyalist savaşın önüne geçebilecek bir gerçekliği olsaydı; ama yokken ve bu biliniyorken, bu sorumluluğu bunlara havale etmek, aslında kayda değer hiçbir şey yapmamakla eşdeğer değil midir?

Özetle: Devrimci siyasal mücadelenin ele alınış ve yürütülüşünden anlaşılan şey, işte bu iki farklı örnek somutundaki gibidir denirse, hiç de yanlış olmayacaktır.

(Devam edecek.)

https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/mevcut-kosullarda-devrimci-siyasal-mucadelenin-one-cikan-toplumsal-dinamikleri-1

 

 

1834

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Halil Gündoğan

Kandil-Yerevan Yürüyüşümüz(1)-Dursun Ali Küçük

*Geziye karar verdik.
Otobüsle Iğdır-Aralık ve Nahçivan sınırlarını kapsayan yerleri geziyorum.
Yarım otobüste 11 değişik kişileriz. Erivan’a ulaştık. Oradan iç turların yapıldığı yarım-otabüsle yolculuğa başladık. Tarih 22 Eylül 2018 gösteriyor.
İlk gün Iğdır hattı boyunca gidiyoruz. Iğdır’ı Yerevan’dan ayıran Aras nehridir. Aras nehri çevresi ilk uygarlığın başladığı yerlerden biridir.Zerdüşt peygamberlerin tek olmadığı, Zerdüştlerden birinin Aras nehri civarlarında yaşadığı söylencesi var.

İşçiler Gelecek..!

İşçiler mutlaka gelecek. Ülkenin ve dünyanın üzerine çökmüş bu kara bulutlar mutlaka ama mutlaka bir gün dağılacak. Karamsarlıklar, yılgınlıklar ve zulüm düzeni ortadan kalkacak. Boyunlar bükülmeyecek, tahta kuruları ve bitlerle birlikte yatmak işçilerin kaderi olmayacak ve “milletin anasına..” diyenler ve onların siyasal temsilcileri yeryüzünden silinerek bir daha asla!

Savaşlarda ölmek yoksulların, bombalarla parçalanmak çocukların kaderi olmayacak.

Dersim’de devletin oyununu bozalım!

 

Düşman yoğun bir saldırganlıkla bölgede önüne gelen her şeyi yok etmeye çalışmaktadır. Burada şunu söylemek yanlış olmayacaktır; Dersim’de yakılan ormanlar ve boşaltılmak istenen köyler ile propagandası yapılan projelerin amacı aynıdır.

Rojava Nasıl Kurtulur...-Dursun Ali Küçük

*Bütün dünya devleri ve bölge güçleri Suriye'de..
Suriye denkleminin çözülmesi zor görünüyor. Daha süreceğe benzer. O zamana kadar Rojava-Kürdistan'ı da belirsizliğini korur.
Suriye fiilen 3 bölünmüş durumdadır. Büyük devletler anlaşmadığı sürece Suriye'de bir çözüme gitmek mümkün görünmüyor..daha çok yol var..

*ABD-Fransa ve batı işin bir tarafını oluşturuyor. Suriye'den vazgeçmeyecekler.

İmar affı-kentsel dönüşüm ve konut sorunu

Bilindiği üzere iskansız ve ruhsatsız yapılmış olan yapılar ile iskanı yada ruhsatı olupta projeye aykırı olarak yapılan yapılar imar planlarına aykırı yapılar olarak görülmektedir. Burada kanun gözünde herhangi sınıfsal bölgesel farklar ve özel durumlar dikkate alınmamıştır. 

Birinci olarak işçi köylü ve memurlar ile ücretli çalışan kesimlerin kaçak olarak yapılan yapıları ile orta sınıfların ve müteahitlerin 'kaçak yapıyı' yapma nedeni arasındaki farkları silikleştirilmiş olup burjuva hukukun 'herkese' eşit mesafe de olma sahtekarlığı altına gizlemiş bir fark vardır. 

12 EYLÜLÜ GÜNLER DE BİTECEK!

Bundan 38 yıl önce kuvvet komutanı faşist generaller 12 Eylül 1980’de tıpkı 27 Mayıs 1960 ile 12 Mart 1971 ve sonraki tüm darbelerde olduğu gibi, halkın gelişen muhalefetini durdurmak, sol-sosyalist, emek cephesinin ‘özgürlük eşitlik, adalet’ mücadelesinin önünü kesmek, toplumsal hareketi engellemek, emperyalistlerle işbirlikçi komprador feodallerin çıkarlarını korumak için bir darbe yaparak yönetimi ele geçirdiler .

Göçmenler…[ismail cem özkan]

Göçmenler geldikleri ülkeye göre nasıl algılandığı aslında hepimiz biliyoruz ama tekrarlamakta yarar var sanırım;

Göçmenler anavatanlarına göre para gönderen ve sağılması gereken birer saf yatırımcı…

Göçmenlerin lobi olarak kullanılan bir nüfus harekatı ve var oldukları ülkede ki demokrasinin izin verdiği gösteri yapma hakkını kullanarak ülkelerini cennet olarak gösteren eylemlere katılmaları… Lobicilik sorunların görmezden gelmek ve sorunların üzerini ülkelerinin lehine örtmeleridir…

Nubar Ozanyan Yerevan‘da özlem ve saygıyla anıldı…

Şahadete ulaştığı, Rojava topraklarındaki askeri törenden sonra, 26 Ağustos 2018 Pazar günü Ermenistan’ın Yerevan kentinde başta eşi ve sevenleri ile silah arkadaşları bir anma etkinliği gerçekleştirdi.

Հայաստանից մինչեւ Պաղեստին,

Տերսիմից մինչեւ Ռոժավայ,

Յեղափոխության պատմության

Հերոս Մարդակեր Նուպար Օզանյան ՛ը անմահ է …. (1)

Yerevan: Martager Nubar Ozanyan’ın ölümsüzlüğünün I.yılında bir çok yerde anma etkinlikleri düzenlenmeye devam ediliyor.

Kadavra

Ve sonunda burdasın.

Memleketimizin seçimlerinde destekleyebileceğin ilericiler; partiler bulabilmiş  avrupa seçimlerine sıra gelincede bulamamış halinle.

Hissediyor musun aşkım avrupa seçimlerini boykot edişinin başarısızlığını sistemin baskılarıyla seçime iştirak edenlerinde başarısızlığını kendileriyle açıklayan cansız teorinin vücudunda da elimin gezişini.

Gelindiğin günüde hatırlıyor musun?

Kulağına :

Nubar yoldaş devrettiğin bayrak eninde sonunda göndere çekilecektir..

Sınıf çelişkileri ve ürettiği tüm baskı ve zulümler beraberinde mücadeleyi ve başkaldırıyı kaçınılmaz kılmıştır. Tarihsel materyalizmin bu nesnel olgusu günümüz tarihinde geçerliliğini devam ettirmektedir. Sömürüyü, zulmü, baskı ve katliamları vareden maddi koşullar yok olana kadar sömüren-sömürülen, ezen-ezilen arasındaki çelişki ve mücadele de varolacaktır.

Kaçkınlara döneklere ağzı iyi laf yapan kurusıkı lafazanlara

1- Kitabın bol cümleli yerinden ve damarından konuşarak abartma denemesi:

Sayfalar