Perşembe Ocak 30, 2025

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

Bugün o ateş Ortadoğu’nun dört bir yanında; Kürt halkının, Filistin halkının, Türk halkının Arap ve acem Halklarının mücadelesinde bir isyan ve özgürlük ateşine dönüşmüştür.

Bugün o ateş, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Dersim’de, Amed’te, Botan’da, Süleymaniye’de, Kerkük’te, Avrupa’nın başkentlerinde, Gazze sınırlarını aşarak, adım adım bütün Dünya’da daha güçlü bir şekil’de yanmaya devam ediyor. Yanmaya devam edecektir. Ve o ateş, tüm halklar özgür ve eşit olana kadar yanmaya, bir isyan ve özgürlük çağrısı olmaya devam edecektir.

Newroz’un tarihi binlerce yıl öncesine dayanır. Zalim Dehak’ın zulmüne karşı Devrimci Kawa’nın zulme isyan etmesine kadar. Devrimci Kawa vampir Dehak’ın zulmüne daha fazla dayanamaz ve Dehak’ın sarayına giderek, Devrimci çekiciyle onu öldürür. Dehak’ın zulmünde kaçarak dağlara sığınmış olan halka, zaferini müjdelemek için sarayın en yüksek yerinde bir ateş yakar. Kawa’nın ateşini gören halk, sevince boğulur ve bu sevinci dağların tepelerinde yaktıkları ateşlerle kutlar.

O gün den beri her 21 Mart’ta aynı sevincin, zalime karşı başkaldırışının ve zaferin coşkusuyla Newroz ateşlerinin yakıldığı gün olmuştur. Binlerce yıldır Newroz ateşinin hiç sönmemesi Kürt, Türk, Arap ve Acem halklarının özgürlüğe olan özlemlerini dile getirmektedir.

İnsanlık tarihinde Dehak’lar hiç eksik olmamıştır. Anadolu topraklarında Alevileri katleden Osmanlının, Kızılderileri soykırımla katleden ABD’nin, yüz binlerce insanı toplama kamplarında topluca imha eden Hitler faşizminin, zencileri katleden ırkçı Güney Afrika’nın ve Ortadoğu halkları üzerinde terör estiren İsrail Siyonizminin, Faşist Türk devletinin zulmüne on yıllardır direnen Kürt halkının yaşadığı katliamlar, Dersimler, Halepçe’ler toplama kampları, sürgünler, göçler Dehak’ın zulmünü kat kat artmıştır. Ama tüm bu soykırımlar, özgürlüğe olan tutkusunu yok edememiştir.

Çağımızın modern Dehak’ı; ırkçılığın ve ulusal baskının maddi temeli olan emperyalizmdir. Ezilen halkların kurtuluşunun ve özgürce gelişmelerinin önündeki en büyük engel emperyalizm ve onun işbirlikçi yönetimlerdir. Daha dün ABD emperyalizmi Irak, Afganistan ve Libya halklarının üzerine tonlarca bombalar yağdırırken, katliamcı ve saldırgan yüzünü bir kez daha göstermiştir. Bugün ise aynı oyunlar Suriye’ye yöneliktir. Yarın sıra kime gelecek bunu tahmin etmemek mümkün mü?

Evet, özgürlük ateşleri yanmaya devam ediyor. Halkları yeni Dehakların baskısına terörüne ve katliamlarına baş eğmeyeceğini haykırıyor; elde silah savaşıyor; emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin kurşunlarına karşı taşla, sopayla ayaklanıyor. Newrozun başkaldırı geleneğini devam ettiriyorlar.

Newroz ateşi Türkiye ve Kürdistan’da bugün daha gür yanıyor. Ulusal ve sınıfsal kurtuluş hareketi, halklarımızın kurtuluşu hareketi halklarımızın kurtuluşu için daha güçlü adımlar atıyor.

2012 21 Mart’ı daha çok umut, daha çok mücadele, daha çok atılım vaat ediyor. Newroz ateşleri modern Dehak’lara karşı daha güçlü yanıyor. Egemen sınıflar ne yaparsa yapsın halklarımızın özgürlük mücadelesini engellemeyecektir.

Kürt halkının haklı mücadelesi faşist TC Devletine karşı her geçen gün yeni mevziler kazanıyor. Kürdistan dağlarında yükselen isyan ateşleri köyleri, kasabaları, şehirleri kapsayarak güçleniyor. Newroz ateşleri Kürdistan’ın her yanında yükseliyor. Yükselen mücadele ve ayağa kalkan Kürt halkı kendi kölelik zincirleri parçalıyor. Botan’dan, Dersim’den, Diyarbakır’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Zonguldak’tan yükselen mücadele halklarımızın umudu oluyor.

Halklarımızın yükselen mücadelesi, faşist TC Devletini her geçen gün köşeye sıkıştırıyor. Artık eskisi gibi devam edemeyeceklerini gören egemenler yeni taktik ve yöntemler deniyorlar. Son dönemlerde göstermelik “demokrasi” paketleri Türk ve Kürt halklarının yükselen mücadelesi karşısında zorunlu geri adımlardır. Bu göstermelik geri adımların arkasında TC’nin halka karşı iğrenç saldırı planları yapmaktadır. Gelinen mücadelenin devrimci kazanımlarını bir lütuf gibi sunarken, asıl yapmak istediği, Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci dinamikleri boğmak, Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketini çıplak devlet terörüyle yok etmektir. Şimdiye kadar ki tüm oyunların bozulduğu gibi, bu ikiyüzlü oyunda bozulacaktır.

TC Devletinin bu yeni ve azgın saldırı planları, ancak Türk ve Kürt halklarının ortak mücadelesiyle bozulabilir. Türkiye ve Kürdistan devrimcileri tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Mücadelenin bugünkü aşaması kaçınılmaz olarak devrimci bir iktidar alternatifinin yaratılmasını zorunlu kılmaktadır.

Gün Newroz’un başkaldırı geleneğini daha da yükseklere çıkarma günüdür. Gün ezilen halkların kurtuluş için emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı mücadeleyi yükseltmenin günüdür. Bu nedenle yakılan her Newroz ateşi, kurtuluş mücadelesinin yolunu aydınlatan bir meşale olmalıdır.

Biji Newroz!

Yaşasın Ezilen Halkların Zulme Başkaldırışı!

Yaşasın Halkların Mücadele birliği!

Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!

 

                                                                  Barış AYDIN

114986

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

Sayfalar