Perşembe Kasım 7, 2024

Oruçoğlu Vartinik emanetidir!

Bundan 3 yıl önce Dersim, Mazgirt belediyesi ilçedeki bir alana, yazar, ressam, şair ve 68 Gençlik Hareketinin öncülerinden, aynı zamanda İbrahim Kaypakaya’nın en yakın yoldaşlarından, VARTİNİK emaneti kabul ettiğimiz ve 24 Ocak 1973 Vartinik baskınından sağ kurtulan Muzaffer Oruçoğlu adına “Muzaffer Oruçoğlu Özgürlük ve Demokrasi Parkı” adını verdi.


Açılıştan sonra Oruçoğlu, kendi adına yapılan parkla ilgili olarak Mazgirt Belediye Başkanına gönderdiği açıklamada, böyle bir alana isminin verilmesinden ötürü minnettarlığını ve teşekkürlerini ilettikten sonra, “Dersim tarihinde, benden önce adının verilmesi gereken bir çok değer olduğunu, bunun Dersim halkının kendi ağacına konan firari kuşu dahi himaye eden kültürünün bir belirtisine işaret ettiğini” özellikle altını çizerek belirtmişti.

O süreçte, parka Oruçoğlu isminin verilmesine karşıt olarak, sadece kendilerine “öz Dersim’li” payesini yakıştıran bir grup ise Muzaffer Oruçoğlu adının verilmesini tartışma konusu yapmaya başlamışlardı. Süreçte kimi lehte ve aleyhte görüşler de beyan edilmişti.

Ancak son günlerde yine kendilerine “Zazayız” diyen, Dersim Rea Haq inancının 73 millete aynı nazarda bakan inancını ve Dersim’lerin önemli bir kısmının Kürd olduğunu da inkâr eden, Zazaca dışındaki Kurmanc, Kırdaşki, dillerine adeta düşman gibi bakan bu grup, 3 yıl aradan sonra bu “ırkçı” sayılabilecek söylemi yine gündeme getirdi. Ve özünde Muzaffer Oruçoğlu adı üzerinden genelde tüm devrimcilere ve özelde de İbrahim Kaypakkaya’ya saldırmaya başladılar.

Dersimliliği sadece kendi tekellerinde gören, ilkel, feodal bir Dersimcilik ve Zazacılık edebiyatı yapan bu kişilerin söylemleri tıpkı Türkçü faşistlerin “Türkiye Türklerindir” teziyle tam bir paralellik gösteriyor. Zira bunlar da “Dersim sadece Dersimlilerindir” diyorlar.

Bu saldırı dalgası için bir yerlerden emir almışcasına, bir muhbirin cezalandırılmış olmasına atıfta bulunuyor, “devrimciler Dersim halkını katlediyorlar”, ya da “devrimciler dergilerini Zazaca değil, Türkçe yayınlayarak Zazacayı inkâr ediyorlar” demektedirler. Üç yıl önce açılmış bu park için de “birçok Dersimli varken, neden Karslı Muzaffer Oruçoğlu adı veriliyor” diye yaygara koparıyorlar. Tarihsel süreç içinde kendisine sığınan, o coğrafyada saklanmak zorunda kalanları, hangi etnik ve inançsal yapıdan olursa olsun, ayrımsız mihman eden, saklayıp koruyan, besleyen Dersim kültüründen de bihaber bu kişiler saldırılarını örtmek için de Dersim’in inancını ve inancın önemli kişisel figürlerini ve kutsallarını çağrıştıran sözcükleri söylemekten de kaçınmıyorlar.

Bu kişiler bilmelidir ki, Dersim coğrafyası ve Dersimliler yüzlerce yıldan beri tiranlara, zalimlere, diktatörlere karşı tavırlarını mazlumdan, özgürlük sevdalılarından, adalet, eşitlik, insanlık için mücadele eden devrimci önderler, sanatçılar ve emekçilerden yana net bir şekilde ortaya koymuştur.

Muzaffer Oruçoğlu şahsında devrimcilere, özgürlük, eşitlik mücadelesi sürdürenlere karşı pervasızca ve beyhude bir çabanın içinde olan bu kişiler genelde emek, özgürlük cephesinden, özelde de Dersim’den, Dersimlilerden asla bir kabul göremezler.

Muzaffer Oruçoğlu, özgürlük ve devrimci mücadelenin en verimli koşullarının Dersim’de olduğunu tespit eden İbrahim Kaypakkaya ile birlikte mücadeleyi Dersim’de başlatan, Vartinik baskınından sonra yıllarca zindanlarda yatan, sonrasında yurtdışında yaşamaya mahkum edilmiş, olumsuz koşullara rağmen, büyük edebiyatçı özellikleriyle sayısız Roman, Hikaye, Deneme, Şiir kitabına imza atmış, Resim – heykel sanatlarında da eserler vermiş ve de Dersim hakkında da “Dersim”, “Uçurum Geyikleri”, “Filozof”, “Tohum” ve “Mavi Munzur Masalları” kitaplarını yazan bir Dersim sevdalısıdır.

O Muzaffer, daha bugün Mazgirt Belediye Başkanı ve Meclisine gönderdiği bir yazıyla, ‘adının söz konusu parktan geri alınmasını’, bu konu ile ilgili anlamsız bir şekilde harcanan enerjinin tek adam diktatörlüğüne, ülkenin ve milyonların sorunlarına harcanmasını, esas odaklanmamız gereken konuların çok daha hayati bir önemde olduğunun bilince çıkarılmasını belirtmektedir.

Oruçoğlu’nun dediği gibi “Dersim sadece Dersim’e değil, tüm mazlum ve ileri insanlığa ait bir coğrafyadır”.

İlkel feodal ve ırkçı bir yaklaşımla sosyal medyada yazan bu kişilerin çabaları asla bir sonuç vermeyecektir. Dersim ve Dersimliler başta Rea Haq inancı ve başka inançlar, Zaza, Kurmanc, Kırmancki, Kırdaşki konuşan halklar ve dilleriyle, bugüne kadar ki, isyancı, direngen, özgürlükten, eşitlikten, mazlumdan yana devrimci tavrını sürdüreceklerdir.

Bu saldırı dalgası şekil olarak Muzaffer Oruçoğlu’na yöneltilmiş gibi görünse de, özünde ülkemizin büyük devrimcilerine Deniz’lere, Mahirlere, Mazlumlara ve İbrahimlere, onların dünya görüşlerine, ezilenlerden yana olan düşüncelerine yapılmaktadır. Bu saldırılara karşı asla sessiz kalınamaz, kalamayız.

Muzaffer Oruçluğu ve devrimcilere saldıranları yaşamın her alanında teşhir etmeliyiz, edeceğiz.

Erdal YILDIRIM
22 Temmuz 2018

42960

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

Sayfalar