Cuma Eylül 20, 2024

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

Türk devleti, yıkmadığı zaman yakar. Yakamadığı zaman yıkar. Bazen de her iki suçu birden işler. Sonra geride kalan ne varsa her şeyin üstüne çöker. Çürümüş sistemin çürümüş elektrik telleri de tıpkı İha, Siha ve savaş uçakları gibi çalışır. Bakımsız elektrik direkleri, telleri tıpkı Kürdistan toprakları gibi kaderine terk edilmiştir. Köylülerin defalarca şikayet dilekçeleri ateş ve dumanı durduramadı. Her yoksul ve mazlumun ölümünden sonra olduğu gibi zulmün ve imhanın adı AKP-MHP’li cellatların ağzında “fıtrat” oluyor.

Zulmün her türlü rengiyle halka acıyı yaşatanlar, gözyaşına boğduranlar yalanlarını çuvala sığdıramıyor. Suçlular suç üstü yakalandı. Bölge valisi katıldığı toplantıya kimseyi kandıramadan gerisin geri gitmek zorunda kaldı. Kürdistan’da sivil kurumlar tıpkı askeri kurumlar gibi imha ve yok etmenin bir parçası olmuştur.

İki gerillayı imha etmek için vakit geçirmeden Siha, uçak, helikopter kaldıran generaller, 65 kilometre karelik yangını söndürecek su bulamıyor. Yangını çıkartan katiller ateşi söndürmek yerine, yangını söndürmeye gelen köylüleri engelliyor. Zulmü bundan daha iyi anlatan, resmi bundan daha açık gösteren başka tablo var mıdır?

Ateşle, ölümler terbiye edilmek istenen yoksul Kürt halkının acısı kadar öfkesi de derindir. Felaket sonrası yanarak ölen, yaralanan hayvanların sayısı yüzlerin oldukça üzerindedir. Binlerce ton buğday ve mısırın arasında yükselen feryat ve ağıtların sesi her tarafta duyuldu da bir tek Ankara’daki savaş hükümeti ve onun yalancı borazan medyası tarafından duyulmadı!

2 Temmuz’da Sivas’ta onlarca can herkesin gözü önünde diri diri yakılmadı mı? Cana kıyanlar mala kıymaz mı? Onlar için koyunun, ineğin, buğday ve mısırın ne önemi vardır ki? Birkaç gün sonra her şeyin unutulacağını düşünen AKP-MHP savaş hükümeti fena yanılıyor. Kürt kadın ve çocukları, her gün yüreklerinde sönmeyen öfke biriktiriyor. Ateş gibi büyüyen öfke, zalimleri yaktıkları ateş içinde mutlaka boğacaktır.

Her yerde her şeye düşman ceberut bir devlet var karşımızda. Kürdistan’ı açlık yokluk zulüm ve yakmayla insansızlaştırmaya çalışıyor. Yaşayan, canlı bir şey bırakmak istemiyor. İnsanlığın beklediği büyük felaket ne zaman gelir bilinmez ancak en büyük felaketin Türk devleti olduğu açıktır. Kürtler, yoksullar, özgürlük ve adalet arayanlar her gün devlet denen felaketi yaşıyor.

Bir yandan Kürdün, yoksulun buğdayını mısırını yakanlar diğer taraftan, Kürdistan’da soykırım ve işgal operasyonlarını yaygınlaştırarak, genişletiyor.  Adalet ve hakaniyeti ilke edinen dünyanın bütün mahkemeleri bir araya gelip yıllar boyu çalışsa, aklına öldürme ve düşmanlıktan başka bir şey gelmeyen TC’nin işlediği suçların seceresini toplayamaz.

Amed ve Merdin’de halkın yarasını Ankara sarmıyor. Bir kez daha görüldü ve anlaşıldı ki, düşman öldürür, halk yaşatmaya çalışır. Düşman yaralar, halk ise yara sarar.

1877

Mecbur insanlar vardır…(2)

“İdeolojik güç” veya “inanç” meselelerinin maddi yaşamla bağını kuramadığımızda, bunlar “gizemli kavramlar” olarak kalabiliyor. Sorunlar karşısında dilimizde hep bu iki kelime oluyor. Sadece dışımızdakilere değil, kendimizi sorgulayışımızda da sorun gelip “inanmak”ta ve “ideoloji”de düğümlenebiliyor.

Ama aslında çoğu zaman “inanmak”, “inanç”, “ideolojik güç ve netlik” vb. nedir, nasıl kazanılır, devamlılık ve canlılığı nasıl sağlanır sorularına net yanıtlar veremeyebiliyoruz.

Şehit Emine, Komutan Ayfer Celep…

Her yoldaşın taşıması gerekenden fazla bir yükü taşıdığı, kendisiyle ve zaaflarıyla daha fazla cebelleştiği günlerden geçerken hatıralarımızda bir gülüş var: Şehit Emine, Komutan Ayfer Celep…

Ceren’e… (Sefagül Aslan)

Bizim en güzel halimiz gülüşlerimiz” diye yazmıştı bana gönderdiği bir notta, asık suratlı, gergin, mutsuz, soğuk devrimcilikten nefret ederdi. Hep gülümserdi. Gözlüklerinin arkasından gözleri hep ışıl ışıl parlardı.

Kapitalizm Ehlileşir Mi? -2

Dünyada “otoriter rejimlerin artması” ne anlama geliyor?

Bütün burjuva ülkelerinin ve de onların oluşturduğu birliktelikler (AB, NATO ve diğerleri), yayınladıkları bildiriler, konseptler düşman yaratıcı, ve düşman çoğaltıcı yanında düşmana karşı, karşı taktiklerin geliştirilmesi işlenmektedir. Yani, ortada “barış” ve “uyum içinde birlikte yaşamak” yoktur. Mümkün olduğunca rakip yaratmak ve rakip gördüğünü zayıflatmak ve ya da yok etmek. Bu, emperyalist denegsiz gelişme yasasının bir eğilimi olarak ortaya çıkar.

TKP-ML MK: Devrim için ölümsüzleşenlerimizi onlara verdiğimiz sözleri tutarak saygıyla anıyoruz!

Sınıf mücadelesi hiçbir zaman “rahat”, “sıkıntısız” bir dönemden geçmemiştir/geçmeyecektir de. Zira sınıfsız ve sınırsız dünya kuruluncaya kadar emperyalist kapitalist sistemin ne kâr hırsı ne de bu hırs uğruna nüfuz alanlarının paylaşımı için rekabeti-savaşı bitecek; ne kâr-daha fazla kâr adına işçi sınıfı ve ezilen halk yığınlarının sömürüsü ne de yoksulluk-açlık ortadan kalkacak. Dolayısıyla egemen sınıfların, hakimiyetlerini sürdürmek için ezilen sınıflara yönelik baskısı, zulmü, saldırganlığı, katliamları bu ceberut sistem ortadan kalkıncaya kadar daimi olacaktır.

Karanlık koridorların öncüleri / Nubar OZANYAN

Zayıf bile olsa bir ışığın görülmediği zifiri karanlık koridorlarda yürüdük. Sonu belli olmayan her anı ve zamanı işkence dolu bir zindanın belirsizliğinde yaşadık. 5 Nolu Zindandaydık. Her tarafın sessizliğe gömüldüğü ülkede ne zaman, hangi saatte canımızın yanacağını bilmeden soluk almaya çalıştık. Bir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü gözlerimiz. Direndik.  

Ekonomik Vaziyet(İmiz) ile Beşerî Tablo(muz)[1]

“Yoksulların sefaletine… kurumlarımız

yol açıyorsa, suçumuz çok büyüktür.”[2]

 

Bir “acı reçete” ile yüz yüze olduğumuzdan söz edilse de; bu, krizle uzun süredir çalkalanan coğrafyamızda malumun ilamından öte bir anlam taşımıyor!

Kapitalizm Ehlileşir Mi? -1

Giriş:

Devrimimizin niteliği ve stratejisi üzerine (6.Bölüm)

5-) “KUZEY KÜRDİSTAN’IN DEVRİM STRATEJİSİ” SORUNU:

Axparig Hrant /Nubar OZANYAN

Ocak, özgürlüğümüz ve kurtuluşumuz için umut ve gelecek vaadeden sevdiklerimizi kaybettiğimiz aydır. Ocak, buz içinde açan ve açmaya devam edecek olan kırmızı güllerimizi andığımız aydır. Devrimci hayaller yaşatılmadan idealler büyütülemez. Devrimci ideallerimizi süsleyen hayallerimizin orta yerinde çocukluk anılarımız gelir. Ocak’ta ölümsüzleşen her yoldaşla birlikte çocukluğumun koridorlarında dolaşırım.  

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karekterli kimi görüşler üzerine bir değerlendirme

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Sayfalar