Perşembe Kasım 28, 2024

Özgür Gelecek’i Susturamazsınız; Çünkü Gerçekler Devrimcidir!

T.C devletinin devrimci, demokrat ve muhalif kesimlere yönelik baskıları artarak devam ediyor.

Şimdilerde çokça konuşulan ve esas hedefi devrimci, demokrat, yurtsever güçler olan “iç güvenlik“ tartışması ile yeni bir saldırı ve baskı politikası devreye giriyor.

Gerek yasaları gerek farklı baskı mekanizmaları ile muhalif kesimi sindirmek isteyen TC, sadece yasaları ile değil “ajanlaştırma, işbirliği” vb yöntemlere de başvurmakta.

TC’nin daima hedefinde olan devrimci basında elbette bundan “nasibini” almaktadır.

Bu anlamda öteden beri devlet, çeşitli baskı ve saldırı taktiklerini ara ara devreye sokmaktadır.

Gazetemize yönelik çeşitli zamanlarda yapılan operasyonlar, gazete çalışanlarımıza yönelik gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra çeşitli baskı araçları ile sindirme politikalarını devreye sokan devlet ve polisi bugünlerde gazetemiz Özgür gelecek İzmir muhabirine yönelik çeşitli baskı politikalarını devreye sokmuştur.

Polis ve jandarma, korkutma ve olmadı ajanlaştırma, ya da aile ile “dostane ilişkiler” geliştirme gayreti içine girmiştir.

Daha önce pek çok defa gazetemiz İzmir muhabirimizi arayan polis, “İzmir emniyetinden arıyorum, emniyete gelip ifade vermeniz gerekiyor” vb. cümlelerle, muhabirimizi emniyete çağırmış, muhabirimizin, “hakkımda bir soruşturma varsa savcılığa giderim” yaklaşımı üzerine pes etmiş ve aramayı bırakmıştı.

Devlet baskılarını bu defa aile ile ilişkiye geçerek sürdürmek istemiş olacak ki, bu kez de ailenin yaşadığı köyde, evine jandarma göndermişti.

Geçtiğimiz günlerde muhabirimizin Dersim’de yaşayan ailesinin evine giden jandarma muhabirimizin ailesine “kızınızın terör örgütleriyle ilişkisi var bunun için geldik” demiş ailenin tepki göstermesi üzerine papaz rolüne soyunarak “bizim görevimiz bu, size bilgi vermeye geldik, içeri girelim sohbet edelim” demiştir. Ailenin yeniden tepki göstermesi ve görüşmek ve, bilgi almak istemedikleri söylemesi üzerine jandarma bu defa aileyi korkutmak, tedirgin etmek amacıyla olsa gerek, “bilgi istemediğinize dair bir kâğıt imzalamanız lazım, imza için tekrar geleceğiz” diyerek baskılarının devam edeceğinin mesajını vermiştir. Daha önce çeşitli “bahanelerle” muhabirimizin evine giden jandarma belli ki korkutma, ya da ajanlık teklif etme gibi her zaman kullana geldiği yöntemlerinde ısrar edecektir.

Ancak gazetemize, muhabirlerimize yönelik bu tarz baskılar, özgür basın geleneğinin bir parçası olan gazetemizi engelleyemez.

Bizler devrimci, sosyalist, özgür basın olarak, işçi ve emekçilerin, tüm ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz.

Dün bize ve diğer özgür basına, çalışanlarına yönelik bu baskılar sonuç vermedi, bugünde vermeyecektir.

Bizler ezilenlerin sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz. Suzan Zengin’in kalemi kalemimiz, Deniz Fırat’ın objektifleri, objektiflerimizdir diyerek, devrimci mücadele içindeki rolümüzle çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Özgür gelecek susmadı susmayacak

Devrimci basın susturulamaz

Özgür Gelecek Gazetesi


65416

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Sayfalar