Perşembe Şubat 6, 2025

Partizan: Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

"Devrimci, Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza;

Halk Cephesi’ni Özeleştiri Vermeye Davet Ediyoruz!

29 Temmuz günü, İstanbul Nurtepe’de başlayan, işçi ve emekçilerin yoğun olarak yaşadığı, devrimci çalışmaların adresi durumundaki diğer emekçi mahallelere yayılan şiddet sarmalı halk içerisindeki sorunların çözümünde benimsenen siyaset ve politika yapma tarzına, örgütsel reflekslere ilişkin daha güçlü bir sorgulayışı, tartışmayı ve tavır almayı zorunlu hale getirmiştir.

Nurtepe’de Halk Cephesi'nin, HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyası için stant açmak isteyen Özgür Demokratik Alevi Derneği üyelerine ve HDP’lilere “stant açamayacaklarını” söylemesiyle, devamında kurulan standın dağıtılıp seçim broşürlerinin yakılmasıyla çatışmaların fitili ateşlenmişti.

Gelişmelere dair tarafların sorumluluğuna ve çatışmaların boyutlanmasındaki rolüne ilişkin bir açıklama yayınlamış, devrimci, yurtsever güçler arasındaki şiddete son verme, ortak düşmana karşı mücadeleyi büyütme çağrısı (Devrimci, Yurtsever Güçler Arasındaki Şiddete Son Verilmeli, Ortak Düşmana Karşı Mücadele Büyütülmelidir! 02. 08. 2014) yaparak sürece bakışımızı ortaya koymuştuk.

Halk Cephesi’nde bir çizgi ve örgütsel refleks haline gelmiş siyaset yasakçılığı, sistematik tarzda, ilerici, devrimci ve yurtsever güçlere yönelik saldırılar bugüne değin defalarca yaşanmıştır. Nurtepe’de yaşanan da bu çizginin bir devamıdır.

Son yaşanan gelişmelerin bilançosu tarafların “yasakçı” ve "intikamcı” yaklaşımlarının sonucu ortaya çıkan atmosfer içinde, yaşanan ölümle ve hayati tehlikesi süren yaralanmalarla ağır olmuş, halk içerisinde güvensizliğe ve moral bozukluğuna yol açmıştır.

Çatışmaların büyümesinde, yurtsever güçlerin (özellikle YDG-H) Halk Cephesi’ne ait kurumlara yönelik misilleme eylemlerinin etkisi olduğu açıktır. Eleştirilerimizin bir yanı da yurtsever güçlere yöneliktir. Ancak bununla birlikte yurtsever güçler, çatışmanın ilk anındaki gerginliği kısa sürede geride bırakmış, diyalog kanallarını zorlamış, soğukkanlı bir tutum izlemiş ve sorunu gündemlerinden kurumsal düzeyde çıkarmıştır.

Ne var ki aynı durum Halk Cephesi için geçerli değildir. Halk Cephesi’nin bu süre içindeki yaklaşımı “kitlemizi tutamıyoruz” tavrından öte kurumsal bir politika yapış tarzının, devrimci, ilerici, yurtsever güçlere yönelik yaklaşımın bir sonucudur ve hala da –özelliklede- yayınları aracılığıyla devam etmektedir.

Halk Cephesi’nin şiddetini; devrimci, ilerici güçlerin faaliyetçilerine taşıması, bu noktadaki hoyratlığı ve sorumsuzluğu ortadadır.

Bu bağlamda, sadece Nurtepe’de yaşama geçirdiği pratiğin oldukça “verimli” olduğunu teslim etmek gerekir. Selahattin Demirtaş standına yönelik saldırıyla Nurtepe’de çıkış yapan yasakçı pratik, vitesin büyütüldüğünü göstermektedir.

Halk Cephesi’nin gerginliğin başladığı ve birçok mahalleye yayıldığı andan bugüne değin sürdürdüğü yaklaşım, gerçeklerin çarpıtılması, manipüle edilmesi ve en tehlikelisi de yurtsever harekete ve devrimcilere yönelik kara çalmanın rutinleşmesidir.

Halk Cephesi Halkımız Arasında Şovenizmi Beslemektedir!

Halk Cephesi, bu yaklaşımıyla adeta ateşin üzerine benzin dökmekte, yurtsever harekete karşı Alevi halkını arkasına alma bakkal hesabıyla tehlikeli sularda kulaç atmaktadır.

Siyaset yasakçısı tavrıyla bahsini ettiğimiz sorunlara kaynaklık eden Halk Cephesi, benmerkezci ve sorunlu yaklaşımıyla; devrimci, yurtsever güçlerle arasındaki mesafeyi açmakta, emekçi yığınlar arasında, başta şovenizm olmak üzere birliği parçalayacak geri duyguları büyütmektedir.

Halk Cephesi, Alevi inancından emekçileri arkasına alma adına Kürt halkımızla arasındaki mesafeyi açmakta aynı zamanda Kürt halkı nezdinde devrimcilerin prestijine de zarar vermektedir.

Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan, emekçi yığınların sömürü ve zulme  karşı birliğini ve mücadelesini parçalamak; yığınlar arasında şovenizm marifetiyle kalın duvarlar çekmek, egemen sınıfların geçmişten bugüne uygulaya geldiği bir politikadır. Bu yanıyla Halk Cephesi, emekçi yığınların hücrelerine zerk edilen şovenizmi beslemekte ve geliştirmektedir. Oysa devrimci ve ilericilerin yapması gereken, faşist diktatörlüğe karşı halkımızın mücadelesini geliştirirken, onları yakınlaştırmak yani safları sıklaştırmak olmalıdır.

Gezi İsyanı’nın öğreticiliğinde düşmana karşı barikatlarda omuz omuza dayanışmayı büyütmenin deneyimleri hafızalarımızda tazeyken devrimci, yurtsever güçler arasında çatışmayı geliştirecek “yasakçı” pratiğin sahibi olmak, yığınların özlem ve taleplerinden, barikatlardaki mücadelesinden bir şey anlamamak, birliğine, dayanışmaya ve sınıf mücadelesine zarar vermektir.

Bu nedenledir ki iflah olmaz bir aşamaya ulaşmış bu çizgi sahiplerinin, emekçi mahalleleri devrimcilerden arındırma saldırısına, mahalleleri ve oralarda yaşayan işçi ve emekçileri kendi otoritesi altında bir mülk olarak gören sorunlu yaklaşımına tavır almak zorunlu hale gelmiştir.

Halk Cephesi’nin, “yasakçı” ve manipülatif politika yapma tarzı, halk içindeki sorunların çözümünde şiddeti araçsallaştıran devrimci duruştan yoksun; devrimci, ilerici güçleri doğrudan hedef alan saldırgan pratiği ve tüm bu yaklaşımları karşısındaki ciddiyetsiz, umursamaz tutumu nedeniyle siyasal ve sosyal tüm ilişkilerimizi kestiğimizi, halkımıza ve tüm devrimci demokratik ilerici ve yurtsever kamuoyuna duyuruyoruz.

Halk Cephesi’ni halkımıza ve devrimci demokratik, yurtsever kamuoyuna, ailelerimize özeleştiri vermeye davet ediyoruz.

PARTİZAN

90790

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

Sayfalar