Partizan: “Öfkemizi sokağa taşıyalım, hesap soralım!”

Kobanê’nin yeniden inşasına katılmak için Kobanê’ye geçmek üzere SGDF’nin çağrısıyla Suruç’ta bir araya gelen gençler yeni bir katliam saldırısının hedefi oldu.
Faşist TC Devleti’nin başından itibaren her türlü desteği açık şekilde verdiği DAİŞ çetelerinin Kobanê’den temizlenmesinin ardından süren tahammülsüzlüğü, yeni saldırı ve katliamların habercisi durumundaydı. Ne Kobanê zaferinin DAİŞ’in 25 Haziran’da gerçekleştirdiği katliamlarla tersine çevrilmek istenmesi ne de Suruç’ta SGDF’lilerin bombalı saldırıyla katledilmesi faşist Türk Devletinden bağımsız değildir.
Rojava’da halkların özgürleşmesi ve yeni bir yaşamın inşasına girişmesi TC devletinin ve cihatçı çetelerin yenilgiye uğratamayacağı kadar direngen bir ruha sahiptir. Yeni bir yaşamın inşasına girişenlerin, katliamlarla halkların geleceğini karartmak isteyenlerin karşısında kazanacağı mutlak zafer Faşist Türk Devletinin ve hempası cihatçı çetelerin korkusunu büyütmektedir. Haince ve alçakça saldırılarının sebebi bundandır.
Suruç’ta yeni bir yaşamın inşası için yola koyulanların katledilmesi karşısında öfkemiz büyük acımız derindir. Özgürlüğünü elde etmek için insanlık tarihi boyunca mücadele edenlerin direnişi ve mücadeleyi yükseltmekten başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Acılarımızı direnişi büyüterek “azaltacak” yeni bir yaşamı inşa ederek yaralarımızı saracağız. Faşist katliamda yaşamını yitirenlerin özlemlerini gerçekleştirebileceğimiz tek yol budur.
Katliam saldırısında yaşamını yitiren genç devrimcilerin yoldaşlarına ve büyük acı yaşayan ailelerine başsağlığı diliyor acılarını derinden paylaşıyoruz.
Partizan
20 Haziran ‘15
Son Haberler

Çürüme ve Çökme… Çözüm birleşik devrimci mücadelede
Virüs salgınının etkisiyle daha da derinleşen ekonomik kriz, TC faşizmini zorlarken, kontr-gerilla unsuru bir çete başının videolar yoluyla açıklamalarda bulunması, burjuva feodal siyaseti daha da hareketlendirmiş durumda. Yayınlanan videolarda üstü kapalı olarak ifşa edilen kimi gelişmeler ve bunlara dönük yanıtlar, TC’nin niteliği hakkında geniş kamuoyunun bilgilenmesine hizmet etmekle birlikte devrimci, komünist ve yurtseverler açısından ortaya saçılanların bir sürpriz olmadığını kaydetmek gerekir.

Üç gerilla önderinin yanındayız! (Nubar OZANYAN)
TC devletinin soykırım aklı ve imha kılıcı yine devrede. Kürdistan’ın parça parça ilhak ve işgal hareketi sürerken gerilla direnişi de görkeminden bir şey kaybetmeden devam ediyor. Kağıttan kaplan olan ABD emperyalistlerinin PKK’nin üç öncü komutanı ve önderine karşı aldığı imha kararı asla kabul edilemez. Bu köhne kararın halklar nezdinde, özgürlük ve adalet karşısında hiçbir meşruluğu ve hükmü yoktur.

Sedat Peker‘in Ablaları, Abileri (Baran Cem)
Susurluk ta, Kamyonun altında kalan mercedes arabanın bagajından çıkanları, zamanın iktidarları hasıraltı etmeyi başardılar. Ortaya saçılanlar, sadece devlet‘in çekirdeğinin izin verdiği kadarıydı ve Süleyman Demirel‘in deyimiyle, „fırat‘ın öte yakası“ndaki suçlar, karanlıkta kalmıştı. Dönemin başbakanı Tansu Çiller ve muktedirlerinden Mehmet Ağar,“Bir tuğla çekersek duvar yıkılır, Bin operasyon yaptık, vatan için ölende kurşun atanda makbuldür“ sözleri ile, devletin bizzat bu şahısları görevlendirdiği ve bunun dar bir çıkar grubunun işi olmadığı, net olarak ortaya çıkmış oluyordu.

Harekete Geçiren Umut…
Her örgütlenme açısından olduğu gibi kolektifimiz açısından da “sorun”ların ilki görevlerimizin doğru saptanıp saptanmadığı, ikincisi buna uygun yol ve yöntemin doğru belirlenip belirlenmediği, üçüncüsü bu yönde ne kadar arzu ve gayret içinde olduğumuzdur.

Kaypakkaya’da Rejimin/Kemalizm’in Teşhiri (Sait Çetinoğlu)
Kaypakkaya, sol yada sosyalist gelenek içinde Kemalizm ile arasında mesafe koyarak cepheden eleştirip bir ilki gerçekleştirmiştir. Olağan üstü sınırlı koşullarda olmasına karşın eleştirilerinde son derece radikaldir. Bu güne göre oldukça sınırlı bir bilgi[1] dağarcığı ile yapıldığını söyleyebileceğimiz rejimin niteliğine dair bu eleştirileriyle Kemalizme büyük gedik açmıştır.

19 Mayıs’tan bir gün önce 18 Mayıs (Rakıp Zarakolu)
İbrahim Kaypakkaya 19 Mayıs’tan bir gün önce öldürüldü. 19 Mayıs bizim gençlik bayramımızdır. 24 Nisan’dan bir gün öncesi 23 Nisan bizim çocuk bayramımızdır.
11 Eylül Şili’de Allende’nin sosyalist hükümetinin Pinochet’nin faşizan darbesi ile devrildiği tarihtir. İnsanların stadyumlarda oluşturulan toplama kamplarına konulduğu, kitapların Nazi Almanya’sındaki gibi ateşe verildiği tarihtir.

İbrahim Kaypakkaya…(Nubar Ozanyan)
Ser verirken bile gösterişten uzak olan öndere…
Tarihsel-toplumsal gerçekliğin en ağır ve en ciddi sorunlarına düşünsel-pratik-önderlik düzeyinde çözüm bulmak için yaşamını feda eden İbrahim Kaypakkaya yoldaş, 23 yaşın bilimsel olgunluğunda işkenceciler tarafından katledilerek aramızdan ayrıldı. 18 Mayıs’ta devrimin kocaman yüreği katledilerek susturulmak istendi. Ne susturulmak istenen o yüreği ne de onu susturmak isteyenleri asla unutmayacağız.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, direnmek ve özgürleşmek isteyenler için bir devrim feneridir! (Cemile Meryem)
İbrahim Kaypakkaya’nın Amed Zindanları’nda işkenceyle katledilmesinin 48. yıldönümündeyiz. Aradan yarım asra yakın bir zaman geçmiş ve bugün hala Kaypakkaya’nın ardılları tüm dışsal ve içsel zorluklara (ki sınıf mücadelesinin doğası da budur) rağmen mücadelede, komünizm davasında ısrar ediyorsa, bunun elbette Kaypakkaya’nın görüşleriyle doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Ama sadece bu değil.

Cemil Amed: Kaypakkaya’nın bilinci ve yüreği Kürt halkının özgürlüğü için çarpmıştır
Rojava’nın her konuda gerçek bir “devrim laboratuvarı” olduğunu vurgulayan Cemil Amed, Kaypakkaya’nın; Türk hakim sınıflarının Kürt milletine ve ezilen milliyetlere uyguladığı baskıya yönelik belirlemelerini alıntılayarak, “Yoldaşlarımız ve dostlarımızla omuz omuza, Rojava Devrimi’ni halkımızı ve özgürlüğümüzü korumak ve savunmak için bu topraklardayız.” diyor.
Vedat Yeler:

Nerede Mücadele Varsa Kaypakkaya Oradadır!
Bugün coğrafyamızda devrim ve demokrasiye dair bir söz söylemenin Ortadoğu topraklarının bütününden bağımsız olmadığını vurgulamak gerekiyor. Bu topraklar propaganda edildiğinin aksine Ortadoğu’ya aittir. Diğer bir ifadeyle Türkiye toplumu, bütün başlıca çelişmeleriyle bir Ortadoğu toplumudur. Kemalist faşizmin “Batılılaşma” hedefiyle yarattığı sanal gerçeklik beraberinde kendisine ilericiyim diyenlerde bile topluma yabancı bir şekilleniş yaratmış durumdadır.

Kapitalist Devlet: Burjuvazinin Tüm Pisliklerinin Biriktiği Lağım Çukurudur!
Kapitalist devlet, burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde egemenliğni kurduğu bir iktidar aracıdır. Toplum içinde azınlıkta olan burjuva sınıfı, bu devlet sayesinde, çoğunluk üzerinde kurduğu diktatörlüğüne bir yasal ve meşruti bir zemin hazırlar. Bir avuç haydutun çoğunluk üzerine kurduğu baskı ve sömürü sisteminin temiz olması bekelenebilir mi? Elbette ki hayır!